Mesaj kirliliği bölen etkisi yapar…
23 AĞUSTOS 2010
AK Parti’nin hiç ihtiyacı olmadığı halde bu kadar risk alıp referanduma gitmesi yanlış ve gereksizdi.
CHP üst yönetimi ciddi hata yapmazsa bu referandumdan hayır çıkacaktı. Hatta insanları iddiaya davet ettim. Ancak, hata yaptılar. Bireysel saldırıya geçerek Evet oylarını artırmayı başardılar…
Siyasi iletişim çalışması adına mükemmel bir ortamdı. AK Parti sınıfı geçti. Sahne düzeninden sözcülerin seçimi ve iş bölümüne kadar yaratıcılıktan yoksun olsa da disiplinli bir çalışma yürüttüler. CHP’nin herhangi bir stratejisinin olmadığı, Başkan her sahneye çıktığında ve ezilme tehlikesi atlattığında belli oluyordu.
***
Ayrıca strateji yoksunluğu Sayın Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendisi tarafından teyit edildi. SkyTürk’de Saynur Tezel Hanım’ın programında “Biz ölçümleme yapmıyoruz, basından takip ediyoruz ve kendi gözlemlerimize dayanıyoruz” dedi.
Bu gibi durumlarda deneklerin iddia edildiği gibi ‘korkularından’ yalan söyleme olasılıkları bulunsa da, genel içinde hayli düşük olan o riski göze alıp haftada bir kez Başkan’ın önüne araştırma sonuçları konulmalıydı. Referandum yaklaştıkça bu iş her güne çıkarılmalıydı. Ya yaptırıyorlar, ancak sonuç işlerine gelmediği için yalan söylememek adına ‘yaptırmıyoruz’ diyorlar… Ya da algıma yönetiminde navigasyon araçlarının öneminin gerekliliğinin farkında değiller… Her iki durum da vahim…
***
Bu arada Bersay İletişim Enstitüsü’nün yönetiminde bulunan hocamız Prof. Dr. Ali Murat Vural bana iki ilginç haber göndermiş. Biri, anti statükocu tavrını “Çarşı kendisine de karşı!” noktasına kadar taşıyan, biraz da bu yüzden yıllardır sempatiyle izlediğim Beşiktaşlı Çarşı Grubu ile ilgili diğeri de Reuters’in e-postasıyla…
Çarşı, hayli agresif bir girişten sonra görüşlerini özetle şöyle ifade etmiş: “Şimdi bize dayatılan iki seçenek var: Ya 12 Eylül Cunta Anayasasına sözde ‘hayır’; ya da Banayasa’ya, ‘evet’…
Her ikisi de emperyalist işbirlikçilere onay anlamı taşıdığından, bizler hayır diyoruz! Çarşı olarak; 12 Eylül cuntasının devamı olan 1982 anayasasına ‘Hayır’ derken, 12 Eylül cunta anayasasının perçinlenmesini sağlayacak referandum sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez ilkelerini değiştirip emperyalizme sunanlara da bir çift sözümüz var: Size de; hayır ulan! Belagat yok! Feragat yok! Çarşı var! Ama hayır demek yetmez! Nayır ulan nayır !”
***
Bizim hoca ilim irfan peşinde... Sormuş: “Bu adamları ne olarak değerlendirip /niteleyip, nereye konumlandıralım ki, olası bir iletişim çalışmasında, stratejik planlarımız arasında yer alsın?
Bir tür Sosyal Paydaş mı? Sivil inisiyatif mi? Yerel (lokalize) oluşum mu? Fan Club ruhu mu? Sokak tepkisi mi? Palikaryaların gaza gelmesi mi? Örgütsüz topluluk mu? Sokak çocukları mı? Sosyal bilinç mi?” Enstitü’deki ilk çalışmada tartışalım, demiş… Hoca bir de internetteki kaosu görse…
İkinci ilginçlik de Reurets’ten. Uluslararası haber ajansı Reuters referandum sonuçları üzerine üç tane senaryo yayınlamış.
***
Net bir ‘evet’ çıkması; “2011 seçimlerinde AK Parti’nin eli güçlenir. Piyasalar bu sonucu hükümetin Türk siyasetini değiştirme çabasına destek olarak algılar ve olumlu karşılar. Hükümetin açık bir zafer kazanması Türkiye’nin AB yolunda ilerleyişini de güçlendirir.”
Kıl payı ‘evet’ çıkması; “AB yolundaki reform çabaları sekteye uğramaz, ancak hükümetin destek oranı konusunda şüpheler uyanmasına sebep olur. Referandum sonucunda hükümet 2011 seçimleri için destek sağlamak amacıyla harcamaları artırabilir. Piyasalar paket geçmiş olsa da bu harcama ihtimalini yakından izleyecektir. Paketin kabul edilmesi Kürt sorunu ve darbe tehditleri konusunda hükümetin yeni adımlar atmasına olanak sağlayabilir.“
Seçimde ‘hayır’ çıkması; “Hem AB üyelik sürecindeki reformlar hem de AK Parti’nin üçüncü kez hükümet olma şansı tehlikeye girer. Piyasalar bu sonucu kaygıyla karşılar. Hükümetin seçim öncesi harcamaları artırma ihtimali yükselir. Bu da mali disiplinin sekteye uğramasına sebep olur. Enflasyon yükselir, merkez bankası faizleri yükseltmek zorunda kalır. Yıllar sonra koalisyon ihtimali ortaya çıkar.”
***
Ali Murat Hoca’nın notu şöyle: Bu örneği bir haber ajansının çalışmalarını tartışmak üzere dersimde kullanacağım ve şu soruları irdeleyeceğim: Bir haberde manipülasyon nasıl yapılır? Bir haber hiçbir kaynağa, kuruma, kişiye dayandırılmadan nasıl verilir? Bir haberde "tehdit algısı" nasıl oluşturulur? Bir haberde iş dünyası nasıl yönlendirilir? Bir haberde "Kurumsal anlamda uluslararası itibar ve büyüklüğe sahip olma avantajı" nasıl kullanılır? Bir haberde haber ajansı nasıl kanaat önderliğine soyunur? Bir haberde haber metni nasıl kulpuna uydurulup "analiz" miş gibi verilir? Nihayet bir haberde taraflılık, metne nasıl yedirilir? Bundan mükemmel örnek olur mu?
Hocaya benden not: Enformasyon kirliliği bu boyutu aldı mı, mesajlar birbirleri üzerinde bölen etkisi yapar ve son tahlilde kamuoyu değil kamu vicdanı ortaya çıkıp düdüğü çalar. Bu hep böyle olmuştur… Moralini bozma hocam. Her şey daha iyi olacak…
CHP üst yönetimi ciddi hata yapmazsa bu referandumdan hayır çıkacaktı. Hatta insanları iddiaya davet ettim. Ancak, hata yaptılar. Bireysel saldırıya geçerek Evet oylarını artırmayı başardılar…
Siyasi iletişim çalışması adına mükemmel bir ortamdı. AK Parti sınıfı geçti. Sahne düzeninden sözcülerin seçimi ve iş bölümüne kadar yaratıcılıktan yoksun olsa da disiplinli bir çalışma yürüttüler. CHP’nin herhangi bir stratejisinin olmadığı, Başkan her sahneye çıktığında ve ezilme tehlikesi atlattığında belli oluyordu.
***
Ayrıca strateji yoksunluğu Sayın Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendisi tarafından teyit edildi. SkyTürk’de Saynur Tezel Hanım’ın programında “Biz ölçümleme yapmıyoruz, basından takip ediyoruz ve kendi gözlemlerimize dayanıyoruz” dedi.
Bu gibi durumlarda deneklerin iddia edildiği gibi ‘korkularından’ yalan söyleme olasılıkları bulunsa da, genel içinde hayli düşük olan o riski göze alıp haftada bir kez Başkan’ın önüne araştırma sonuçları konulmalıydı. Referandum yaklaştıkça bu iş her güne çıkarılmalıydı. Ya yaptırıyorlar, ancak sonuç işlerine gelmediği için yalan söylememek adına ‘yaptırmıyoruz’ diyorlar… Ya da algıma yönetiminde navigasyon araçlarının öneminin gerekliliğinin farkında değiller… Her iki durum da vahim…
***
Bu arada Bersay İletişim Enstitüsü’nün yönetiminde bulunan hocamız Prof. Dr. Ali Murat Vural bana iki ilginç haber göndermiş. Biri, anti statükocu tavrını “Çarşı kendisine de karşı!” noktasına kadar taşıyan, biraz da bu yüzden yıllardır sempatiyle izlediğim Beşiktaşlı Çarşı Grubu ile ilgili diğeri de Reuters’in e-postasıyla…
Çarşı, hayli agresif bir girişten sonra görüşlerini özetle şöyle ifade etmiş: “Şimdi bize dayatılan iki seçenek var: Ya 12 Eylül Cunta Anayasasına sözde ‘hayır’; ya da Banayasa’ya, ‘evet’…
Her ikisi de emperyalist işbirlikçilere onay anlamı taşıdığından, bizler hayır diyoruz! Çarşı olarak; 12 Eylül cuntasının devamı olan 1982 anayasasına ‘Hayır’ derken, 12 Eylül cunta anayasasının perçinlenmesini sağlayacak referandum sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez ilkelerini değiştirip emperyalizme sunanlara da bir çift sözümüz var: Size de; hayır ulan! Belagat yok! Feragat yok! Çarşı var! Ama hayır demek yetmez! Nayır ulan nayır !”
***
Bizim hoca ilim irfan peşinde... Sormuş: “Bu adamları ne olarak değerlendirip /niteleyip, nereye konumlandıralım ki, olası bir iletişim çalışmasında, stratejik planlarımız arasında yer alsın?
Bir tür Sosyal Paydaş mı? Sivil inisiyatif mi? Yerel (lokalize) oluşum mu? Fan Club ruhu mu? Sokak tepkisi mi? Palikaryaların gaza gelmesi mi? Örgütsüz topluluk mu? Sokak çocukları mı? Sosyal bilinç mi?” Enstitü’deki ilk çalışmada tartışalım, demiş… Hoca bir de internetteki kaosu görse…
İkinci ilginçlik de Reurets’ten. Uluslararası haber ajansı Reuters referandum sonuçları üzerine üç tane senaryo yayınlamış.
***
Net bir ‘evet’ çıkması; “2011 seçimlerinde AK Parti’nin eli güçlenir. Piyasalar bu sonucu hükümetin Türk siyasetini değiştirme çabasına destek olarak algılar ve olumlu karşılar. Hükümetin açık bir zafer kazanması Türkiye’nin AB yolunda ilerleyişini de güçlendirir.”
Kıl payı ‘evet’ çıkması; “AB yolundaki reform çabaları sekteye uğramaz, ancak hükümetin destek oranı konusunda şüpheler uyanmasına sebep olur. Referandum sonucunda hükümet 2011 seçimleri için destek sağlamak amacıyla harcamaları artırabilir. Piyasalar paket geçmiş olsa da bu harcama ihtimalini yakından izleyecektir. Paketin kabul edilmesi Kürt sorunu ve darbe tehditleri konusunda hükümetin yeni adımlar atmasına olanak sağlayabilir.“
Seçimde ‘hayır’ çıkması; “Hem AB üyelik sürecindeki reformlar hem de AK Parti’nin üçüncü kez hükümet olma şansı tehlikeye girer. Piyasalar bu sonucu kaygıyla karşılar. Hükümetin seçim öncesi harcamaları artırma ihtimali yükselir. Bu da mali disiplinin sekteye uğramasına sebep olur. Enflasyon yükselir, merkez bankası faizleri yükseltmek zorunda kalır. Yıllar sonra koalisyon ihtimali ortaya çıkar.”
***
Ali Murat Hoca’nın notu şöyle: Bu örneği bir haber ajansının çalışmalarını tartışmak üzere dersimde kullanacağım ve şu soruları irdeleyeceğim: Bir haberde manipülasyon nasıl yapılır? Bir haber hiçbir kaynağa, kuruma, kişiye dayandırılmadan nasıl verilir? Bir haberde "tehdit algısı" nasıl oluşturulur? Bir haberde iş dünyası nasıl yönlendirilir? Bir haberde "Kurumsal anlamda uluslararası itibar ve büyüklüğe sahip olma avantajı" nasıl kullanılır? Bir haberde haber ajansı nasıl kanaat önderliğine soyunur? Bir haberde haber metni nasıl kulpuna uydurulup "analiz" miş gibi verilir? Nihayet bir haberde taraflılık, metne nasıl yedirilir? Bundan mükemmel örnek olur mu?
Hocaya benden not: Enformasyon kirliliği bu boyutu aldı mı, mesajlar birbirleri üzerinde bölen etkisi yapar ve son tahlilde kamuoyu değil kamu vicdanı ortaya çıkıp düdüğü çalar. Bu hep böyle olmuştur… Moralini bozma hocam. Her şey daha iyi olacak…