Mesajı olmayan filmleri özlemişiz
16 Kasım 2008 Akşam Gazetesi
Evgin'e iki elin kanda olsa git!' dedim... 'Uzun zamandır, mesajı olmayan, şiddet içermeyen film seyretmemişsindir, iyi gelir!' Emel ile gitmişler. Çıktıktan sonra aradı. Teşekkür etti. 'İçimiz aydınlandı Aliciğim' dedi...
'İç açıcı' türden, dünyaya akıl değil gönül penceresinden bakan bir film daha var şu sıra. Öyle bir film ki, aslında neresinden tutsanız elinizde kalabilir... Oyunculuk deseniz öyle ahım şahım sayılmaz. Küçük ancak önemli sayılacak bir rolde Julia Roberts da olmasa, lokomotif oyuncu yok... Sanat kuramlarında 'ideolojik sapma' dedikleri (rastlantılarla yaşamların bir anda değişmesi) durumlar da filmde mebzul miktarda -zaman zaman 'Oha!' dedirtecek kadar- mevcut... Final hepten su götürür...
Peki o halde filmi başından sonuna kadar büyük bir ilgi ve duygusal bağ ile neden izledin, Saydam?.. Tek bir sözle yanıtı var bu sorunun: İçtenlik... Bahçemdeki Ateş Böcekleri'nde her şey o kadar içten, o kadar 'sahici' ki, -mış gibi yapılan, oynanan ve domates tohumları gibi sahiciliğini yitirmiş bir dünyada o içtenlik, bir yıldız gibi parlıyor, insanı derinden yakalıyor... Bildiğiniz gibi domates tohumlarının genleriyle, 'standartları' (kırmızılık, büyüklük, kabuk inceliği, sululuk) yakalama adına, öyle bir oynandı ki, çocukluğumuzdaki mis gibi domatesleri artık bulmak imkânsız.
İmajlara dayalı sanal dünyamızda da sahicilikler özlenir oldu... Bu yüzden Çağan Irmak'ın Issız Adam'ını da kaçırmayın, Bahçemdeki Ateş Böcekleri'ni de...
//c
'Viral' iletişim çok etkili
Geçenlerde Mehmet İnhan uğradı... London School of PR'ın Türkiye kurslarından tanırım. Birlikte ders veriyorduk o yıllarda. Hem Boğaziçi Üniversitesi'nde ekonomi konusunda derslere girer hem de bilişim teknolojileri odaklı üretim yapardı. Hâlâ aynı minval üzerine devam ediyormuş. Bu arada bünyesinde, e-ticaret sitesi Ideefixe, son yılların moda deyimi ile 'sosyal medya' familyasından Siberalem, İtiraf.com, Kirpi.net gibi etkili markaları barındıran EBİ'nin Genel Müdürü olarak çalışmalarını sürdürüyormuş.
Konu 'viral marketing' kavramına gelip dayandı. Konvansiyonel olamayan ürün ve markaları konvansiyonel yöntemlerle pazarlamak, iletişimlerini yapmak doğru değildi. Ona iki örnek verdim. İki reklam. Birinde sonsuz fon önünde bir kâse beyaz sakız leblebisi vardı. Birkaç leblebi de masanın üzerine dökülmüştü. Ortada koskocaman reklam spotu: Bir avuç kaldık!.. Reklamın sağ alt köşesindeki imza yerinde de bir şişe rakı...
Nasıl?
Çok zekice değil mi?..
Medya, reklamı 10 Kasım günü de dahil yayınlamamış. Olsun. Hazırlayan böyle bir davranışla karşılaşacağını biliyorlardı herhalde. Amacına da ulaştılar. Şimdi aynı reklam internette, 'İşte yasaklanan reklam!' diye yüz binleri dolaşıyor...
İkinci ilana metrodan Levent'te indikten sonra Kanyon'a yürürken duvarda rastladık. Başka yerlerde olduğunu da sanmıyorum. Mavimucize.com adlı portalın reklamı bu. Mavi zeminde 3-4 tane beyaz Mouse (fare) var. Hepsi yukarıya doğru hizalanmış. Kabloları arkalarından sarkıyor. Tereddüde yer bırakmayacak şekilde 'yumurtaya yönelmiş spermlere' benziyorlar... Reklamın ortasında yine kocaman reklam sloganı: 'Erkeksen gir!'...
Son derece zekice... Tabii ki girdim portala. Cinsel sağlık testi (seks gücünüzü ölçtüklerini söylüyorlar), Cinsel IQ testi (Cinsel yaşamınız kaliteli mi, onu ölçüyorlarmış), Body Mass Index (Obez miyim, yoksa kilom normal mi, sorularının yanıtını alıyormuşsunuz), Diyetmatik (Bu bölümde erkek adam diyet yapar mıymış; Light mıymışız, değilmiş miyiz, sorularının yanıtları varmış... Bu muhabbetler artık out'muş...)
Portalın eleştirisini yapmak benim haddimi aşar. Ancak reklamları ciddiye alınmaya incelenmeye kesinlikle değer...
//c
Halkla ilişkilerin penceresi açılmış
Halkla İlişkiler sektörünü yakından tanımak isteyenlere, özellikle de bu sektöre girmeyi, Halkla İlişkiler okumayı ya da bu alanda kariyer yapmayı düşünenlere mükemmel bir el kitabı: 'Sektörün Penceresinden Halkla İlişkiler'...
Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu, doktora öğrencisi Arın Saydam'ın da katkılarıyla, sektörden pek çok usta ile görüşüp bu kitabı hazırlamış. Şimdi burada etik olmayan iki şey var; hemen söyleyeyim: Arın Hanım eşim oluyorlar. Sektörden konuşulmuş 'ustalardan' biri de ben oluyorum... Bu 'etiksizliğime' göz yumacağınıza ve ilgiliyseniz kitabı mutlaka inceleyeceğinize eminim.
Kitapta söyleşi yapılmış ustaların adları ve 'kilit cümleleri' sırasıyla şöyle:
Prof. Dr. Alâeddin Asna, (A&B'nin kurucusu) 'Ne bu kadar çok mezuna iş, ne de bu kadar çok eğiticiye ihtiyaç var...'
Sibel Asna, (A&B)'İşimizin temeli toplumu anlamaktır...'
Ali Saydam (Bersay), 'Biz hizmetçiyiz...'
Ceyda Aydede (Global), 'Kendisini çevresiyle ilişkilendiremeyen kişiden halkla ilişkilerci olmaz...'
Azade Başağa (Greenactive), 'Besteyle güftenin örtüşmediği bir sosyal sorumluluk projesi olmaz...'
Canan Bengiserp (Image), 'Halkla ilişkilerin uygulama biçimlerinde yaşanan en önemli sorun, işe 'günü kurtarma' boyutunda bakılması...'
Meral Saçkan (MPR), 'Sadece kontrol edebildiklerimizi bile iyi yönetebilirsek mucizeler yaratabiliriz...'
Necla Zarakol (Zarakol), 'Merak etmeyen insanın bir şey öğrenmesine gerek yok...'
Fügen Toksü (TÜHİD), 'TÜHİD iletişim sektörünün güçlü bir örgütü olacak...'
Halkla İlişkiler kriz dönemlerinde yükselme trendine girer. Hesap çok basittir aslında. Reklam harcamalarının 3,5 milyar dolar olduğu söylenir. PR'ın ise 50 milyon... Reklam veren reklam harcamalarından sadece %10 tasarruf yapsa, 350 milyon dolar eder. Bunun %10'ununu yani 35 milyon dolarını PR'a kaydırsa, PR sektörü yüzde 60'dan fazla büyür, ki bu durumu her krizde izleriz...
Bu çerçevede kitabın zamanlaması da tam yerinde...
Okuyun... Ben okudum, başta kendi yazım, çok beğendim (!)...
Evgin'e iki elin kanda olsa git!' dedim... 'Uzun zamandır, mesajı olmayan, şiddet içermeyen film seyretmemişsindir, iyi gelir!' Emel ile gitmişler. Çıktıktan sonra aradı. Teşekkür etti. 'İçimiz aydınlandı Aliciğim' dedi...
'İç açıcı' türden, dünyaya akıl değil gönül penceresinden bakan bir film daha var şu sıra. Öyle bir film ki, aslında neresinden tutsanız elinizde kalabilir... Oyunculuk deseniz öyle ahım şahım sayılmaz. Küçük ancak önemli sayılacak bir rolde Julia Roberts da olmasa, lokomotif oyuncu yok... Sanat kuramlarında 'ideolojik sapma' dedikleri (rastlantılarla yaşamların bir anda değişmesi) durumlar da filmde mebzul miktarda -zaman zaman 'Oha!' dedirtecek kadar- mevcut... Final hepten su götürür...
Peki o halde filmi başından sonuna kadar büyük bir ilgi ve duygusal bağ ile neden izledin, Saydam?.. Tek bir sözle yanıtı var bu sorunun: İçtenlik... Bahçemdeki Ateş Böcekleri'nde her şey o kadar içten, o kadar 'sahici' ki, -mış gibi yapılan, oynanan ve domates tohumları gibi sahiciliğini yitirmiş bir dünyada o içtenlik, bir yıldız gibi parlıyor, insanı derinden yakalıyor... Bildiğiniz gibi domates tohumlarının genleriyle, 'standartları' (kırmızılık, büyüklük, kabuk inceliği, sululuk) yakalama adına, öyle bir oynandı ki, çocukluğumuzdaki mis gibi domatesleri artık bulmak imkânsız.
İmajlara dayalı sanal dünyamızda da sahicilikler özlenir oldu... Bu yüzden Çağan Irmak'ın Issız Adam'ını da kaçırmayın, Bahçemdeki Ateş Böcekleri'ni de...
//c
'Viral' iletişim çok etkili
Geçenlerde Mehmet İnhan uğradı... London School of PR'ın Türkiye kurslarından tanırım. Birlikte ders veriyorduk o yıllarda. Hem Boğaziçi Üniversitesi'nde ekonomi konusunda derslere girer hem de bilişim teknolojileri odaklı üretim yapardı. Hâlâ aynı minval üzerine devam ediyormuş. Bu arada bünyesinde, e-ticaret sitesi Ideefixe, son yılların moda deyimi ile 'sosyal medya' familyasından Siberalem, İtiraf.com, Kirpi.net gibi etkili markaları barındıran EBİ'nin Genel Müdürü olarak çalışmalarını sürdürüyormuş.
Konu 'viral marketing' kavramına gelip dayandı. Konvansiyonel olamayan ürün ve markaları konvansiyonel yöntemlerle pazarlamak, iletişimlerini yapmak doğru değildi. Ona iki örnek verdim. İki reklam. Birinde sonsuz fon önünde bir kâse beyaz sakız leblebisi vardı. Birkaç leblebi de masanın üzerine dökülmüştü. Ortada koskocaman reklam spotu: Bir avuç kaldık!.. Reklamın sağ alt köşesindeki imza yerinde de bir şişe rakı...
Nasıl?
Çok zekice değil mi?..
Medya, reklamı 10 Kasım günü de dahil yayınlamamış. Olsun. Hazırlayan böyle bir davranışla karşılaşacağını biliyorlardı herhalde. Amacına da ulaştılar. Şimdi aynı reklam internette, 'İşte yasaklanan reklam!' diye yüz binleri dolaşıyor...
İkinci ilana metrodan Levent'te indikten sonra Kanyon'a yürürken duvarda rastladık. Başka yerlerde olduğunu da sanmıyorum. Mavimucize.com adlı portalın reklamı bu. Mavi zeminde 3-4 tane beyaz Mouse (fare) var. Hepsi yukarıya doğru hizalanmış. Kabloları arkalarından sarkıyor. Tereddüde yer bırakmayacak şekilde 'yumurtaya yönelmiş spermlere' benziyorlar... Reklamın ortasında yine kocaman reklam sloganı: 'Erkeksen gir!'...
Son derece zekice... Tabii ki girdim portala. Cinsel sağlık testi (seks gücünüzü ölçtüklerini söylüyorlar), Cinsel IQ testi (Cinsel yaşamınız kaliteli mi, onu ölçüyorlarmış), Body Mass Index (Obez miyim, yoksa kilom normal mi, sorularının yanıtını alıyormuşsunuz), Diyetmatik (Bu bölümde erkek adam diyet yapar mıymış; Light mıymışız, değilmiş miyiz, sorularının yanıtları varmış... Bu muhabbetler artık out'muş...)
Portalın eleştirisini yapmak benim haddimi aşar. Ancak reklamları ciddiye alınmaya incelenmeye kesinlikle değer...
//c
Halkla ilişkilerin penceresi açılmış
Halkla İlişkiler sektörünü yakından tanımak isteyenlere, özellikle de bu sektöre girmeyi, Halkla İlişkiler okumayı ya da bu alanda kariyer yapmayı düşünenlere mükemmel bir el kitabı: 'Sektörün Penceresinden Halkla İlişkiler'...
Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu, doktora öğrencisi Arın Saydam'ın da katkılarıyla, sektörden pek çok usta ile görüşüp bu kitabı hazırlamış. Şimdi burada etik olmayan iki şey var; hemen söyleyeyim: Arın Hanım eşim oluyorlar. Sektörden konuşulmuş 'ustalardan' biri de ben oluyorum... Bu 'etiksizliğime' göz yumacağınıza ve ilgiliyseniz kitabı mutlaka inceleyeceğinize eminim.
Kitapta söyleşi yapılmış ustaların adları ve 'kilit cümleleri' sırasıyla şöyle:
Prof. Dr. Alâeddin Asna, (A&B'nin kurucusu) 'Ne bu kadar çok mezuna iş, ne de bu kadar çok eğiticiye ihtiyaç var...'
Sibel Asna, (A&B)'İşimizin temeli toplumu anlamaktır...'
Ali Saydam (Bersay), 'Biz hizmetçiyiz...'
Ceyda Aydede (Global), 'Kendisini çevresiyle ilişkilendiremeyen kişiden halkla ilişkilerci olmaz...'
Azade Başağa (Greenactive), 'Besteyle güftenin örtüşmediği bir sosyal sorumluluk projesi olmaz...'
Canan Bengiserp (Image), 'Halkla ilişkilerin uygulama biçimlerinde yaşanan en önemli sorun, işe 'günü kurtarma' boyutunda bakılması...'
Meral Saçkan (MPR), 'Sadece kontrol edebildiklerimizi bile iyi yönetebilirsek mucizeler yaratabiliriz...'
Necla Zarakol (Zarakol), 'Merak etmeyen insanın bir şey öğrenmesine gerek yok...'
Fügen Toksü (TÜHİD), 'TÜHİD iletişim sektörünün güçlü bir örgütü olacak...'
Halkla İlişkiler kriz dönemlerinde yükselme trendine girer. Hesap çok basittir aslında. Reklam harcamalarının 3,5 milyar dolar olduğu söylenir. PR'ın ise 50 milyon... Reklam veren reklam harcamalarından sadece %10 tasarruf yapsa, 350 milyon dolar eder. Bunun %10'ununu yani 35 milyon dolarını PR'a kaydırsa, PR sektörü yüzde 60'dan fazla büyür, ki bu durumu her krizde izleriz...
Bu çerçevede kitabın zamanlaması da tam yerinde...
Okuyun... Ben okudum, başta kendi yazım, çok beğendim (!)...