Mesut Bey’in ardından
31 ekim 2020 - Yeni Şafak
Bizim İstanbul Erkek Lisesi’nden çok sayıda bakan, üç de başbakan çıkmıştır. Bunlardan biri de Mesut Yılmaz’dı… Allah rahmet eylesin…
Onunla ilgili okul yıllığına yazılanlar, derslerden aldığı notlar daha gencecik yaşında kim olduğunu, kariyerini belli ediyordu.
Yıllıkta onunla ilgili şunlar yazılmış:
“922 Mesut Yılmaz: İdealist bir düşünür. Münazara takımımızın bel kemiği, 20. asrın Demosteni. Milliyetçi, çalışkan, iradeli, sağlam karakterli, soğuk kanlı, sportmen, sessiz bir tip. 2 sene judo çalıştığı için vücudu eğri kalmış. Her şeye “Hayır” demesi, kendisine “Dr. No” ismini kazandırmıştır.
Sevdiği: Ciddiyet
İdeali: Hariciye
Sevmediği: Dedikodu”
Lise diplomasındaki notları da sosyal bilimler konusunda ilerleyeceğinin kanıtı gibi… İngilizce 10; Askerlik 9; Felsefe, Coğrafya, Almanca 8; Türk Dili ve Edebiyatı Kompozisyon ve Tarih 7…
İktidar sahibi herkes eleştirilir. Yılmaz da geçmişte, özellikle 28 Şubat sürecinde, çok eleştirildi ama kimse şunu inkâr edemedi: Anavatan Partisi’nin 1983’te iktidara gelmesiyle Türkiye ekonomik ve sosyal anlamda son derece önemli bir kırılma noktası yaşadı. Bu kırılma noktasının mimarlarından biri de hiç şüphesiz Mesut Yılmaz’dı.
O dönemde ekonominin gelişimi önündeki engeller kaldırıldı. Sosyal hayat zenginlik kazandı. Her ne kadar ‘tüketim ekonomisi’nin pompalandığı iddia edilse de ekonomi çarklarına getirilen ‘liberal canlılık’ Türkiye’nin bugünlere gelmesi sağladı.
Bizim kendisiyle yollarımız 1999 yılının ikinci yarısında kesişti. Avrupa Birliği sürecinde çok önemli bir rol üstlenmişti ve son derece haysiyetli bir tutum sergilediğine tanık olduk.
O günlerde bir de uzun yıllardır stratejik ortaklık yaptığımız Almanya’daki iletişim ajansı Synchronis’in başkanı Christian Langer ile birlikte AB-Türkiye ilişkilerinin yurt dışındaki ve yurt içindeki iletişimi konusunda kendisine danışmanlık hizmeti vermeye başladık. 2002 seçimlerinden üç ay öncesine kadar da bu hizmeti siyasi boyut dâhil olmak üzere sürdürmeye çalıştık.
Bu sayede Mesut Bey ve zarif eşleri Berna Hanımefendi ile pek çok ortamda birlikte olma şansı elde ettik. Kendilerinden ne kadar çok şey öğrendiğimi zaman içinde daha iyi anlama fırsatı buldum.
Örneğin dış ve iç politikada ‘ret ve kabul’ün aynı anda ele alınabileceği, siyasetin, onu sevmeden de gayet iyi yapılabileceği ve ‘bürokratik oligarşi’ kavramları bende başta bir boyut kazandı.
Mesut Bey bürokrasiden bahsederken, en büyük muhalefetin oradan geldiğinin altını çiziyor, gözlemlerini ve düşüncelerini “İktidarız ama bazen, bazı konularda muktedir değiliz” sözleriyle ifade edebilecek kadar açık sözlü davranıyordu.
Onun ve sevgili eşi Berna Hanım’ın yaşadıkları pek az insanın başına gelmişti… 8 Mayıs Cuma günü Mesut Bey’in rahatsızlığı nedeniyle eşi hanımefendiye şöyle bir mesaj göndermiştim: “Hayat sizi sürekli sınıyor. Ve siz o sınavları birer birer geçiyorsunuz. Allah gücünüze güç katsın. Beyefendiye acil şifalar dilerim.”
Berna Hanım da bana şu cevabı göndermişti:
“Evet, 2,5 yılda dördüncü sınavım… Birinciyi zor geçirdim takdir edersiniz. İkinci sınav, vedalar artıyor mu duyguları getirdi… Onu da aştık Mesut’umla… Üçüncü sınav annemin kaybı, bir veda daha. Şimdi de bu darbe. Yine de dik duruyorum ve etrafımı negatif düşüncelerden elimden geldiğince koruyorum.”
Berna Hanım beşinci sınavını veriyor. Eminim yine dimdik ayakta duracaktır. Başınız sağ olsun Berna Hanım, Allah sizi daha büyük acılardan korusun.
Onunla ilgili okul yıllığına yazılanlar, derslerden aldığı notlar daha gencecik yaşında kim olduğunu, kariyerini belli ediyordu.
Yıllıkta onunla ilgili şunlar yazılmış:
“922 Mesut Yılmaz: İdealist bir düşünür. Münazara takımımızın bel kemiği, 20. asrın Demosteni. Milliyetçi, çalışkan, iradeli, sağlam karakterli, soğuk kanlı, sportmen, sessiz bir tip. 2 sene judo çalıştığı için vücudu eğri kalmış. Her şeye “Hayır” demesi, kendisine “Dr. No” ismini kazandırmıştır.
Sevdiği: Ciddiyet
İdeali: Hariciye
Sevmediği: Dedikodu”
Lise diplomasındaki notları da sosyal bilimler konusunda ilerleyeceğinin kanıtı gibi… İngilizce 10; Askerlik 9; Felsefe, Coğrafya, Almanca 8; Türk Dili ve Edebiyatı Kompozisyon ve Tarih 7…
İktidar sahibi herkes eleştirilir. Yılmaz da geçmişte, özellikle 28 Şubat sürecinde, çok eleştirildi ama kimse şunu inkâr edemedi: Anavatan Partisi’nin 1983’te iktidara gelmesiyle Türkiye ekonomik ve sosyal anlamda son derece önemli bir kırılma noktası yaşadı. Bu kırılma noktasının mimarlarından biri de hiç şüphesiz Mesut Yılmaz’dı.
O dönemde ekonominin gelişimi önündeki engeller kaldırıldı. Sosyal hayat zenginlik kazandı. Her ne kadar ‘tüketim ekonomisi’nin pompalandığı iddia edilse de ekonomi çarklarına getirilen ‘liberal canlılık’ Türkiye’nin bugünlere gelmesi sağladı.
Bizim kendisiyle yollarımız 1999 yılının ikinci yarısında kesişti. Avrupa Birliği sürecinde çok önemli bir rol üstlenmişti ve son derece haysiyetli bir tutum sergilediğine tanık olduk.
O günlerde bir de uzun yıllardır stratejik ortaklık yaptığımız Almanya’daki iletişim ajansı Synchronis’in başkanı Christian Langer ile birlikte AB-Türkiye ilişkilerinin yurt dışındaki ve yurt içindeki iletişimi konusunda kendisine danışmanlık hizmeti vermeye başladık. 2002 seçimlerinden üç ay öncesine kadar da bu hizmeti siyasi boyut dâhil olmak üzere sürdürmeye çalıştık.
Bu sayede Mesut Bey ve zarif eşleri Berna Hanımefendi ile pek çok ortamda birlikte olma şansı elde ettik. Kendilerinden ne kadar çok şey öğrendiğimi zaman içinde daha iyi anlama fırsatı buldum.
Örneğin dış ve iç politikada ‘ret ve kabul’ün aynı anda ele alınabileceği, siyasetin, onu sevmeden de gayet iyi yapılabileceği ve ‘bürokratik oligarşi’ kavramları bende başta bir boyut kazandı.
Mesut Bey bürokrasiden bahsederken, en büyük muhalefetin oradan geldiğinin altını çiziyor, gözlemlerini ve düşüncelerini “İktidarız ama bazen, bazı konularda muktedir değiliz” sözleriyle ifade edebilecek kadar açık sözlü davranıyordu.
Onun ve sevgili eşi Berna Hanım’ın yaşadıkları pek az insanın başına gelmişti… 8 Mayıs Cuma günü Mesut Bey’in rahatsızlığı nedeniyle eşi hanımefendiye şöyle bir mesaj göndermiştim: “Hayat sizi sürekli sınıyor. Ve siz o sınavları birer birer geçiyorsunuz. Allah gücünüze güç katsın. Beyefendiye acil şifalar dilerim.”
Berna Hanım da bana şu cevabı göndermişti:
“Evet, 2,5 yılda dördüncü sınavım… Birinciyi zor geçirdim takdir edersiniz. İkinci sınav, vedalar artıyor mu duyguları getirdi… Onu da aştık Mesut’umla… Üçüncü sınav annemin kaybı, bir veda daha. Şimdi de bu darbe. Yine de dik duruyorum ve etrafımı negatif düşüncelerden elimden geldiğince koruyorum.”
Berna Hanım beşinci sınavını veriyor. Eminim yine dimdik ayakta duracaktır. Başınız sağ olsun Berna Hanım, Allah sizi daha büyük acılardan korusun.