Millî bağımsızlık ekonominin ‘ısı kalkanı’dır
10 Ekim 2019 - Yeni Şafak
Millî bağımsızlığın ne demek olduğunu, ağırlığını ve önemini unutup “Batı’dan gelen ne varsa kabulümdür” cümlesini motto edinenler için öğretici bir süreç başladı.
ABD Başkanı Trump’ın Twitter’dan yaptığı paylaşımlar ve bunların ekonomi üzerindeki etkisi, daha doğrusu ekonomimize etki edemeyişi, laftan anlamayanlar için uygulamalı bir eğitim programı gibi…
Sırayla gidelim…
Trump, bu hafta Twitter’dan “Suriye harekâtında limitleri aşması hâlinde Türkiye ekonomisini mahvedeceği” yönünde bir açıklama yaptı. Dahası, Türkiye ekonomisine yönelik daha önceki açıklamalarını ve bunun sonucunda 13 Ağustos 2018’de ülkemiz ekonomisinde başlayan dalgalanmayı hatırlatarak “yapmıştık, yine yaparız” tehdidini savurdu…
Ağustos 2018’deki dalgalanmanın sebebinin dışarıdan gelen bir saldırı olduğunu, bir ‘finansal darbe girişimi’ olduğunu defalarca yazdık ve söyledik… Fakat ekonomist sıfatıyla ‘uzman’ görüşü bildiren bir cenah, bunu anlamamakta direndi ve kamuoyunu yanlış yönlendirmekte hiçbir sakınca görmedi. Şimdi merak ediyoruz: Fail ortaya çıktı, suçunu itiraf etti; peki siz ne yapacaksınız?
En son baktığımızda Batı hayranlığınız öyle bir hâl almıştı ki gözünüzü açıp da kendi ülkenize karşı düşmanca tavır aldığınızı fark edebilecek misiniz acaba? Merakla bekliyoruz.
Gelelim Trump’ın açıklamalarının etkisizliğine… Yanılmakla meşhur ekonomistlerin ‘tesadüf’ diyecek kadar düşmeyeceklerini umalım… Bu açıklamalar üç yıl önce yapılsa borsanın, piyasaların ve ekonomimizin geleceği hâli düşünmek bile istemeyiz. Ama öyle olmadı. Neden?
Çünkü, AK Parti’nin millî bağımsızlık siyasetinin etkileri, en çok ihtiyaç duyduğumuz alanda, ekonomide, kendini göstermeye başladı.
Günü kurtarma siyaseti terk edildi.
Geleceğe yönelik, sağlam temelleri olan uygulamalara geçildi. Batı öksürse Türkiye’de fırtına çıkaracak uygulamalar terk edildi.
O nedenle, şeamet tellallarının iddia ettiği gibi dolar 10 TL. olmadı.
IMF gelmedi.
Faizler fırlamadı.
Borsa çakılmadı.
Yıllık bazda cari fazlada Cumhuriyet tarihi rekoru kırdık.
Sınır ötesi operasyonlara, gündemi işgal eden seçimlere rağmen ekonomik istikrar sağlandı.
Bu konudaki başarı elbette ki Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’a aittir.
Bakan Albayrak’ın, SWAP’ta işlem hacmini kısıtlayınca Türk Lirası üzerinden oynanmak istenen oyunu nasıl bozduğundan 26 Eylül tarihli yazımızda da bahsetmiştik…
Ekonomimiz üzerinde bir ‘ısı kalkanı’ inşa ederek dış saldırılara karşı korunmasını sağlamak millî bağımsızlığın en önemli köşe taşıdır.
SWAP’a müdahale edilerek TL’nin değer kaybetmesinin engellenmesi ikinci kez yerel seçimlerden önce de sağlandı. Bu işlemler Londra’da değil, Borsa İstanbul’da (BİST) yapılmaya başlandı. Bu ne demek? Kurunu ve faizini kendi belirleyen ülke olmak demek…
Cari açığın kapatılması konusunda Bakan Albayrak’ın çalışmaları Enerji Bakanlığı döneminde başladı. Millî Enerji ve Maden Politikası’nın önceliği Türkiye’nin cari açığının en büyük nedeni olan enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasıydı.
Bakan Albayrak, bu politikayı Yeni Ekonomi Programı’na (YEP) da taşıdı. Tüm dünya küresel ekonomik kriz tehdidi altındayken bu kapsamda attığımız adımlarla finansal darbelere hazırlıklı hâle geldik.
Bazılarının anlamakta güçlük çektiği, YEP kapsamına alınan tarım, adalet, ticaret, sanayiye işte bu bütüncül bakışla yaklaşılıyor.
Cari açığın, cari fazlaya dönmesi ekonomideki kırılganlığın geride bırakılmasına yarıyor.
Bu nedenle de ‘darbe geçirmez’ bir yapının sağlam temeller üzerinde inşa edilmesi mümkün oluyor. İVME paketleri, Değer Kredileriyle bankaların, ihracatçı öncelikli kullandırdığı 7 milyar TL kredi, sanayide katma değerli üretim olarak geri dönüyor.
“Düşük Faiz, Rekabetçi Kur” stratejisiyle maliyetler düşürülerek üretimin artması ile ihracat ve doğrudan yatırımlar için kurun rekabetçi bir seviyede olması sağlanıyor.
Tarihin en büyük iki kur saldırısını yaşadığımız, iki seçimin yapıldığı, küresel finans sisteminin ticaret savaşlarıyla türbülansa girdiği, Avrupa ekonomisinde küçülme yaşandığı çok zor bir dönemde, Bakan Albayrak’ın ‘Dengelenme’ hedefinin başarıyla uygulandığını görmemek için kör olmak gerek… Vicdan körlüğü tabii…
Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye’deki Fırat Nehri’nin doğusunda, Cumhuriyet tarihimizin en önemli ve geniş kapsamlı operasyonuna başladı. Allah, askerlerimizin hedeflerine kazasız belasız ulaşmasını sağlasın…
ABD Başkanı Trump’ın Twitter’dan yaptığı paylaşımlar ve bunların ekonomi üzerindeki etkisi, daha doğrusu ekonomimize etki edemeyişi, laftan anlamayanlar için uygulamalı bir eğitim programı gibi…
Sırayla gidelim…
Trump, bu hafta Twitter’dan “Suriye harekâtında limitleri aşması hâlinde Türkiye ekonomisini mahvedeceği” yönünde bir açıklama yaptı. Dahası, Türkiye ekonomisine yönelik daha önceki açıklamalarını ve bunun sonucunda 13 Ağustos 2018’de ülkemiz ekonomisinde başlayan dalgalanmayı hatırlatarak “yapmıştık, yine yaparız” tehdidini savurdu…
Ağustos 2018’deki dalgalanmanın sebebinin dışarıdan gelen bir saldırı olduğunu, bir ‘finansal darbe girişimi’ olduğunu defalarca yazdık ve söyledik… Fakat ekonomist sıfatıyla ‘uzman’ görüşü bildiren bir cenah, bunu anlamamakta direndi ve kamuoyunu yanlış yönlendirmekte hiçbir sakınca görmedi. Şimdi merak ediyoruz: Fail ortaya çıktı, suçunu itiraf etti; peki siz ne yapacaksınız?
En son baktığımızda Batı hayranlığınız öyle bir hâl almıştı ki gözünüzü açıp da kendi ülkenize karşı düşmanca tavır aldığınızı fark edebilecek misiniz acaba? Merakla bekliyoruz.
Gelelim Trump’ın açıklamalarının etkisizliğine… Yanılmakla meşhur ekonomistlerin ‘tesadüf’ diyecek kadar düşmeyeceklerini umalım… Bu açıklamalar üç yıl önce yapılsa borsanın, piyasaların ve ekonomimizin geleceği hâli düşünmek bile istemeyiz. Ama öyle olmadı. Neden?
Çünkü, AK Parti’nin millî bağımsızlık siyasetinin etkileri, en çok ihtiyaç duyduğumuz alanda, ekonomide, kendini göstermeye başladı.
Günü kurtarma siyaseti terk edildi.
Geleceğe yönelik, sağlam temelleri olan uygulamalara geçildi. Batı öksürse Türkiye’de fırtına çıkaracak uygulamalar terk edildi.
O nedenle, şeamet tellallarının iddia ettiği gibi dolar 10 TL. olmadı.
IMF gelmedi.
Faizler fırlamadı.
Borsa çakılmadı.
Yıllık bazda cari fazlada Cumhuriyet tarihi rekoru kırdık.
Sınır ötesi operasyonlara, gündemi işgal eden seçimlere rağmen ekonomik istikrar sağlandı.
Bu konudaki başarı elbette ki Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’a aittir.
Bakan Albayrak’ın, SWAP’ta işlem hacmini kısıtlayınca Türk Lirası üzerinden oynanmak istenen oyunu nasıl bozduğundan 26 Eylül tarihli yazımızda da bahsetmiştik…
Ekonomimiz üzerinde bir ‘ısı kalkanı’ inşa ederek dış saldırılara karşı korunmasını sağlamak millî bağımsızlığın en önemli köşe taşıdır.
SWAP’a müdahale edilerek TL’nin değer kaybetmesinin engellenmesi ikinci kez yerel seçimlerden önce de sağlandı. Bu işlemler Londra’da değil, Borsa İstanbul’da (BİST) yapılmaya başlandı. Bu ne demek? Kurunu ve faizini kendi belirleyen ülke olmak demek…
Cari açığın kapatılması konusunda Bakan Albayrak’ın çalışmaları Enerji Bakanlığı döneminde başladı. Millî Enerji ve Maden Politikası’nın önceliği Türkiye’nin cari açığının en büyük nedeni olan enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasıydı.
Bakan Albayrak, bu politikayı Yeni Ekonomi Programı’na (YEP) da taşıdı. Tüm dünya küresel ekonomik kriz tehdidi altındayken bu kapsamda attığımız adımlarla finansal darbelere hazırlıklı hâle geldik.
Bazılarının anlamakta güçlük çektiği, YEP kapsamına alınan tarım, adalet, ticaret, sanayiye işte bu bütüncül bakışla yaklaşılıyor.
Cari açığın, cari fazlaya dönmesi ekonomideki kırılganlığın geride bırakılmasına yarıyor.
Bu nedenle de ‘darbe geçirmez’ bir yapının sağlam temeller üzerinde inşa edilmesi mümkün oluyor. İVME paketleri, Değer Kredileriyle bankaların, ihracatçı öncelikli kullandırdığı 7 milyar TL kredi, sanayide katma değerli üretim olarak geri dönüyor.
“Düşük Faiz, Rekabetçi Kur” stratejisiyle maliyetler düşürülerek üretimin artması ile ihracat ve doğrudan yatırımlar için kurun rekabetçi bir seviyede olması sağlanıyor.
Tarihin en büyük iki kur saldırısını yaşadığımız, iki seçimin yapıldığı, küresel finans sisteminin ticaret savaşlarıyla türbülansa girdiği, Avrupa ekonomisinde küçülme yaşandığı çok zor bir dönemde, Bakan Albayrak’ın ‘Dengelenme’ hedefinin başarıyla uygulandığını görmemek için kör olmak gerek… Vicdan körlüğü tabii…
Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye’deki Fırat Nehri’nin doğusunda, Cumhuriyet tarihimizin en önemli ve geniş kapsamlı operasyonuna başladı. Allah, askerlerimizin hedeflerine kazasız belasız ulaşmasını sağlasın…