Mükemmelliyetçi arkadaşlarımıza duyurulur...
16 ARALIK 2011
Yok Böyle Dans’ta Tan Sağtürk, müthiş iki laf etti. Birincisi:
“Dansın içinde kendine özgür alanlar yaratmak’ tan söz etti. İkinci müthiş cümlesi de şu:
“Bana göre iyi dansın tanımı şu: Bütün kurallara uymasına rağmen hiç kural yokmuş gibi dans edebilmektir.”
‘Estetik’ dediğimiz disiplinin temelinde var olması gereken bu ikinci özelliği, ‘iletişim’in tüm süreçleri için geçerliliğine işaret etmek isterim. ‘Kuralları unutturabilmek’, yaptığınız işe müthiş bir ‘özgünlük’ ve olağanüstü bir ‘içtenlik’ katacak olan yegane özellik... Bu nedenle çok zor.
Mükemmeliyetçi arkadaşlarımıza duyurulur.
Kuralı ‘kural’ olduğu için içselleştirip, milimetrik hatalara hislenerek, kilometreküplük hacimdeki ağır yargılarıyla üzülen, yorulan (ve de üzen, yoran) arkadaşlarımız, aynı kurallarla yokmuş gibi dans edebilmeyi keşfettiklerinde hafifleyeceklerdir.
Ben de yararlanmaya çalışacağım Tan’ın tespitiyle kendime çıkardığım bu dersten...
Firaklı Nâmeler: “Zira ‘yarın’, ‘dün’den güzel”
Mehmet Âkif Ersoy’un mısralarını yıllarca okul bahçelerinde İstiklal Marşı söylerken defalarca hafızalara kaydetmiş ve de dünyasına ait feryatlarına Safahat’ın sayfalarında rastlama şansı bulmuşken, kendi adıma şairi ‘anlayabilme’ konusundaki geç kalmış adımlarımı aziz dostum Dücane Cündioğlu’yla tanıştığım 2004 yılında, onun kitapları aracılığı ile atabilmiştim. (Bkz: Bir Kur’an Şairi, Akif’e Dair, Mehmet Âkif’in Kur’an Tercümeleri adlı kitapları)
‘Firaklı Nâmeler / Âkif’in Gurbet Mektupları’ adlı kitabı masamda gördüğümde ‘Her şeye rağmen o’nu ne kadar az tanıyoruz’ dedim içimden... (Firak’ın anlamını bilmek isteyenler için kısaca ‘ayrılık’tır, diyelim.) Şu sıralarda üstadı tanıyabilmek için ne kadar çok vesile olduğunu hatırlayarak, kitabın sayfalarında, fotoğraflara dokunarak gezindim. Âkif’in son 11 yılını geçirdiği (1925-1936) Mısır’dan yurtta bıraktığı kızı Suat Hanım’a, damadı ve torununa gönderdiği mektuplardaki nezahet duygusuna kapılıp gitmemek mümkün değil.
Ömer Hakan Özalp’ın hazırladığı ve Timaş Yayınları’nın imtiyaz sahipliğinde, Eyüp Belediyesi’nin kültür hizmeti olarak karşımıza çıkan ‘Firaklı Nâmeler’de torunu Ferdâ’ya yazdığı mısralardan, geleceğe dair şefkat yüklü bir umut vaadini hissetmemek mümkün mü? Bir bebeğin alabileceği en güzel armağan.
“Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın! / Ben görmeden sevdim seni / Sen galiba, gördün beni, / Pek ihtiyar, hoşlanmadın!
Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın! / Ey yavrumun ilk yavrusu! / Pek tatlı şeysin doğrusu. / Lakin neden çirkin adın?
Yok yok, adın cidden güzel! / Dünyada her şeyden güzel; / Aydan güzel, günden güzel; / Ay, gün nedir? Senden güzel; / Hatta derim: Benden güzel!
Zira ‘yarın’, ‘dün’den güzel.
Deden
Mehmet Âkif”
Şu sıralar, Mehmet Âkif’i tanıyabilmek için vesile çok demiştim. Bu vesilelerden biri de Türk Telekom’un ’Vefatının 75. Yılında Mehmet Âkif Ersoy Sergisi’... Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde ilk sergiyi kaçıranlar, 17-31 Aralık tarihlerinde İstanbul Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’ne taşınan ikinci sergiyi görebilir. Sergilerde şairin aile fotoğrafları, imzalı Safahat’lar, mektupları, belgeler yer alıyormuş.
Diğer yandan MHP Balıkesir milletvekilimiz Ahmet Duran Bulut da, yaptığı bir açıklama ile Âkif’in Angelina Jolie’den daha az tanındığının bir anket sonucunda ortaya çıktığını ve bundan duyduğu üzüntüyü ifade etmiş. Ahmet Duran Bey’in sözünü ettiği anketin konusunu ve hangi kuruluş tarafından gerçekleştirildiğini, ayrıntılarını bilemesek de, özetle Mehmet Âkif Ersoy’u erkek öğrencilerin yüzde 49’u, kız öğrencilerin yüzde 41’i, Angelina Jolie’yi ise erkek öğrencilerin yüzde 70’i, kız öğrencilerin ise yüzde 91’i tanıyormuş. Ne hazin!..
Eyüp Belediyesi ve Türk Telekom’un çabaları, bu açıklamadan sonra daha da çok önem kazanıyor.
‘Yarın’ın, ‘dün’den daha güzel olabilmesi için şairlerimizi önce tanımamız, sonra da onları ‘anlamamız’ şart değil mi...
“Dansın içinde kendine özgür alanlar yaratmak’ tan söz etti. İkinci müthiş cümlesi de şu:
“Bana göre iyi dansın tanımı şu: Bütün kurallara uymasına rağmen hiç kural yokmuş gibi dans edebilmektir.”
‘Estetik’ dediğimiz disiplinin temelinde var olması gereken bu ikinci özelliği, ‘iletişim’in tüm süreçleri için geçerliliğine işaret etmek isterim. ‘Kuralları unutturabilmek’, yaptığınız işe müthiş bir ‘özgünlük’ ve olağanüstü bir ‘içtenlik’ katacak olan yegane özellik... Bu nedenle çok zor.
Mükemmeliyetçi arkadaşlarımıza duyurulur.
Kuralı ‘kural’ olduğu için içselleştirip, milimetrik hatalara hislenerek, kilometreküplük hacimdeki ağır yargılarıyla üzülen, yorulan (ve de üzen, yoran) arkadaşlarımız, aynı kurallarla yokmuş gibi dans edebilmeyi keşfettiklerinde hafifleyeceklerdir.
Ben de yararlanmaya çalışacağım Tan’ın tespitiyle kendime çıkardığım bu dersten...
Firaklı Nâmeler: “Zira ‘yarın’, ‘dün’den güzel”
Mehmet Âkif Ersoy’un mısralarını yıllarca okul bahçelerinde İstiklal Marşı söylerken defalarca hafızalara kaydetmiş ve de dünyasına ait feryatlarına Safahat’ın sayfalarında rastlama şansı bulmuşken, kendi adıma şairi ‘anlayabilme’ konusundaki geç kalmış adımlarımı aziz dostum Dücane Cündioğlu’yla tanıştığım 2004 yılında, onun kitapları aracılığı ile atabilmiştim. (Bkz: Bir Kur’an Şairi, Akif’e Dair, Mehmet Âkif’in Kur’an Tercümeleri adlı kitapları)
‘Firaklı Nâmeler / Âkif’in Gurbet Mektupları’ adlı kitabı masamda gördüğümde ‘Her şeye rağmen o’nu ne kadar az tanıyoruz’ dedim içimden... (Firak’ın anlamını bilmek isteyenler için kısaca ‘ayrılık’tır, diyelim.) Şu sıralarda üstadı tanıyabilmek için ne kadar çok vesile olduğunu hatırlayarak, kitabın sayfalarında, fotoğraflara dokunarak gezindim. Âkif’in son 11 yılını geçirdiği (1925-1936) Mısır’dan yurtta bıraktığı kızı Suat Hanım’a, damadı ve torununa gönderdiği mektuplardaki nezahet duygusuna kapılıp gitmemek mümkün değil.
Ömer Hakan Özalp’ın hazırladığı ve Timaş Yayınları’nın imtiyaz sahipliğinde, Eyüp Belediyesi’nin kültür hizmeti olarak karşımıza çıkan ‘Firaklı Nâmeler’de torunu Ferdâ’ya yazdığı mısralardan, geleceğe dair şefkat yüklü bir umut vaadini hissetmemek mümkün mü? Bir bebeğin alabileceği en güzel armağan.
“Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın! / Ben görmeden sevdim seni / Sen galiba, gördün beni, / Pek ihtiyar, hoşlanmadın!
Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın! / Ey yavrumun ilk yavrusu! / Pek tatlı şeysin doğrusu. / Lakin neden çirkin adın?
Yok yok, adın cidden güzel! / Dünyada her şeyden güzel; / Aydan güzel, günden güzel; / Ay, gün nedir? Senden güzel; / Hatta derim: Benden güzel!
Zira ‘yarın’, ‘dün’den güzel.
Deden
Mehmet Âkif”
Şu sıralar, Mehmet Âkif’i tanıyabilmek için vesile çok demiştim. Bu vesilelerden biri de Türk Telekom’un ’Vefatının 75. Yılında Mehmet Âkif Ersoy Sergisi’... Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde ilk sergiyi kaçıranlar, 17-31 Aralık tarihlerinde İstanbul Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’ne taşınan ikinci sergiyi görebilir. Sergilerde şairin aile fotoğrafları, imzalı Safahat’lar, mektupları, belgeler yer alıyormuş.
Diğer yandan MHP Balıkesir milletvekilimiz Ahmet Duran Bulut da, yaptığı bir açıklama ile Âkif’in Angelina Jolie’den daha az tanındığının bir anket sonucunda ortaya çıktığını ve bundan duyduğu üzüntüyü ifade etmiş. Ahmet Duran Bey’in sözünü ettiği anketin konusunu ve hangi kuruluş tarafından gerçekleştirildiğini, ayrıntılarını bilemesek de, özetle Mehmet Âkif Ersoy’u erkek öğrencilerin yüzde 49’u, kız öğrencilerin yüzde 41’i, Angelina Jolie’yi ise erkek öğrencilerin yüzde 70’i, kız öğrencilerin ise yüzde 91’i tanıyormuş. Ne hazin!..
Eyüp Belediyesi ve Türk Telekom’un çabaları, bu açıklamadan sonra daha da çok önem kazanıyor.
‘Yarın’ın, ‘dün’den daha güzel olabilmesi için şairlerimizi önce tanımamız, sonra da onları ‘anlamamız’ şart değil mi...