Müphemiyet iletişimin düşmanıdır
03 EYLÜL 2007
Hayat yeterince karmaşık ve gizemliyken, insanlar, işlerini kolaylaştıracak ve ‘mutlu’ olmalarını sağlayacak ortamlara yoğunlaşmak istiyorlar.
O halde iletişimde müphemiyet yaratmamak ve bulmaca çözdürmemek gerekiyor.
Oktar Babuna hikayesini hatırlayanlarınız vardır. Kan kanseri olduğu için toplanan kan örneklerinin ‘bilinmeyen odaklarca’ kullanılacağı söylenmişti. Arkası gelmedi. Toplanan kan örneklerine ilişkin veriler kimde, ne yapılıyor belli değil. Yani müphemiyet; yani olumsuz algı...
Şimdi bir yenisi daha geliyor sanki. Dünkü gazetelerden birinde RealAge’in ilanını gördüm. ‘Gerçek yaşınızın adresi’ vaadi ile verilen ilanda çok çarpıcı ve harekete geçiren bir iddia var: “700.000 kişinin zihnini okuyoruz!” Hemen altındaki metinde denen şu: 700 bin kişi RealAge testini doldurmuş. Bu testte gündelik yaşamdaki tarzları, sağlık bilgileri, gelirleri gibi bilgiler var. Eğer bu kitleye hitap etmek isteyen bir firmaysanız, bu veri tabanını kullanmak için onlarla irtibata geçebilirsiniz.
Verilen web sitesine giriyorsunuz. İşin içinde, son zamanların popüler ismi Dr. Mehmet Öz ve Dr. Michael Roizen adlı bir hekim var. Sizi sitede oldukça geniş bir sağlık ansiklopedisi karşılıyor. Hastalıklarla ilgili A’dan Z’ye her şey var. Site içinde testi yapmanız için her yerden yönlendiriliyorsunuz. Fakat ne mümkün? Sisteme bir türlü giremiyorsunuz, üye olamıyorsunuz... Vaktiniz ve sabrınız varsa aklınıza RealAge’in İngilizce sitesine girmek geliyor ve orada ücretsiz testten yararlanabiliyorsunuz. Testte yok, yok. Aile sağlık bilgilerinizden, alkol ve sigara kullanımına; geçirilen rahatsızlıklardan, haftalık ve günlük egzersizlere; haftada kaç gün sebze, et, meyve yediğinizden, gelirinize; seks faaliyetlerinizin periyodundan, boy, kilo, kolesterol bilgilerinize kadar her şey soruluyor... Mükemmel bir hedef kitle segmentasyonu yapmak için her tür bilgi...
Peki testi doldurunca ne çıkıyor ortaya? Takvim yaşınıza oranla biyolojik yaşınızın ne olduğu... Hepsi bu mu? Evet hepsi bu... Bunu öğrenme karşılığında kendinizle ilgili her bilgiyi bir güzel sisteme yükledikten sonra...
İçimden bir ses ortada müphem işler olduğunu söylüyor. Siz testi doldurun, biz sizin bilgilerinizi alalım, karşılığında size yaşınızı (!) söyleyelim, sonra da verdiğiniz bilgileri ihtiyacı olan markalara sunalım. Üstelik bunu gizlemeye de gerek duymayalım, gazeteye ilan da verelim...
Testi dolduranlar (başta asistanım, anlamak için) üzülmesinler; kendileri gibi 700.000 kişi daha varmış...
Reklamda ‘Yalınlık’ her şey demektir
Hem teaser’larda (merak uyandırma çalışmaları) hem de kampanyanın kendisinde Denizbank ve Intercity çok başarılı bir iletişim çalışması ortaya koymuşlar. Önceleri, biraz da sanatlı işlerin etkisinde kalmış ve reklamın asıl amacının müşterinin parasıyla sanat yapmak değil müşterinin iş hedefine hizmet etmek olduğunu unutmuşum herhalde. Pek üzerinde durmamıştım. Ancak teaser’lar bitip kampanya başladığında, reklama haksızlık ettiğimi fark ettim...
Örnek alınacak işlerden biri aslında. Herhalde Kristal Elma alamaz; öyle ahım şahım bir yaratıcılığı olduğu iddia edilemez. Ancak etkili reklamlara ödül veren Effie’ye aslanlar gibi aday olabilir...
“Boş ver. Bana ne!” sloganı ancak bu kadar otururdu yerine. Araçların üzerinde dekupe oturtulmuş, yoga yapan adam absürd olabilir. Hiç önemli değil. Değil mi ki, mesaj bu kadar yalın, bu kadar çarpıcı gidiyor yerine, bir de söylediklerine göre hedefe ulaşılmış... Bize de Denizbank’ı, Intercity’yi ve reklam ajansı Piramit’i kutlamak düşer.
O halde iletişimde müphemiyet yaratmamak ve bulmaca çözdürmemek gerekiyor.
Oktar Babuna hikayesini hatırlayanlarınız vardır. Kan kanseri olduğu için toplanan kan örneklerinin ‘bilinmeyen odaklarca’ kullanılacağı söylenmişti. Arkası gelmedi. Toplanan kan örneklerine ilişkin veriler kimde, ne yapılıyor belli değil. Yani müphemiyet; yani olumsuz algı...
Şimdi bir yenisi daha geliyor sanki. Dünkü gazetelerden birinde RealAge’in ilanını gördüm. ‘Gerçek yaşınızın adresi’ vaadi ile verilen ilanda çok çarpıcı ve harekete geçiren bir iddia var: “700.000 kişinin zihnini okuyoruz!” Hemen altındaki metinde denen şu: 700 bin kişi RealAge testini doldurmuş. Bu testte gündelik yaşamdaki tarzları, sağlık bilgileri, gelirleri gibi bilgiler var. Eğer bu kitleye hitap etmek isteyen bir firmaysanız, bu veri tabanını kullanmak için onlarla irtibata geçebilirsiniz.
Verilen web sitesine giriyorsunuz. İşin içinde, son zamanların popüler ismi Dr. Mehmet Öz ve Dr. Michael Roizen adlı bir hekim var. Sizi sitede oldukça geniş bir sağlık ansiklopedisi karşılıyor. Hastalıklarla ilgili A’dan Z’ye her şey var. Site içinde testi yapmanız için her yerden yönlendiriliyorsunuz. Fakat ne mümkün? Sisteme bir türlü giremiyorsunuz, üye olamıyorsunuz... Vaktiniz ve sabrınız varsa aklınıza RealAge’in İngilizce sitesine girmek geliyor ve orada ücretsiz testten yararlanabiliyorsunuz. Testte yok, yok. Aile sağlık bilgilerinizden, alkol ve sigara kullanımına; geçirilen rahatsızlıklardan, haftalık ve günlük egzersizlere; haftada kaç gün sebze, et, meyve yediğinizden, gelirinize; seks faaliyetlerinizin periyodundan, boy, kilo, kolesterol bilgilerinize kadar her şey soruluyor... Mükemmel bir hedef kitle segmentasyonu yapmak için her tür bilgi...
Peki testi doldurunca ne çıkıyor ortaya? Takvim yaşınıza oranla biyolojik yaşınızın ne olduğu... Hepsi bu mu? Evet hepsi bu... Bunu öğrenme karşılığında kendinizle ilgili her bilgiyi bir güzel sisteme yükledikten sonra...
İçimden bir ses ortada müphem işler olduğunu söylüyor. Siz testi doldurun, biz sizin bilgilerinizi alalım, karşılığında size yaşınızı (!) söyleyelim, sonra da verdiğiniz bilgileri ihtiyacı olan markalara sunalım. Üstelik bunu gizlemeye de gerek duymayalım, gazeteye ilan da verelim...
Testi dolduranlar (başta asistanım, anlamak için) üzülmesinler; kendileri gibi 700.000 kişi daha varmış...
Reklamda ‘Yalınlık’ her şey demektir
Hem teaser’larda (merak uyandırma çalışmaları) hem de kampanyanın kendisinde Denizbank ve Intercity çok başarılı bir iletişim çalışması ortaya koymuşlar. Önceleri, biraz da sanatlı işlerin etkisinde kalmış ve reklamın asıl amacının müşterinin parasıyla sanat yapmak değil müşterinin iş hedefine hizmet etmek olduğunu unutmuşum herhalde. Pek üzerinde durmamıştım. Ancak teaser’lar bitip kampanya başladığında, reklama haksızlık ettiğimi fark ettim...
Örnek alınacak işlerden biri aslında. Herhalde Kristal Elma alamaz; öyle ahım şahım bir yaratıcılığı olduğu iddia edilemez. Ancak etkili reklamlara ödül veren Effie’ye aslanlar gibi aday olabilir...
“Boş ver. Bana ne!” sloganı ancak bu kadar otururdu yerine. Araçların üzerinde dekupe oturtulmuş, yoga yapan adam absürd olabilir. Hiç önemli değil. Değil mi ki, mesaj bu kadar yalın, bu kadar çarpıcı gidiyor yerine, bir de söylediklerine göre hedefe ulaşılmış... Bize de Denizbank’ı, Intercity’yi ve reklam ajansı Piramit’i kutlamak düşer.