Müphemiyeti hep Cumhurbaşkanı mı çözecek?
17 Mart 2018 - yeni Şafak
Bazı konular var ki, iletişimi bir türlü gerektiği gibi yönetilemiyor... Bu nedenle de gerek kamuoyunda gerekse de kamu vicdanında gereken algılama yaratılamıyor; müphemiyetin ortadan kalması sağlanamıyor. Müphemiyet (belirsizlik), siyasî iletişimde yapılacak majör hatalardan biridir. En kötü sonuç ya da bilgilendirme bile belirsizlikten evlâdır...
Üç alandaki müphemiyetten örnek verelim, ne demek istediğimizi daha iyi anlatırız herhalde;
Dedik ya müphemiyet, hiç hayırlı bir durum değildir... Genelkurmay da bu konuda şu sıra yürüttüğü bilgilendirme sürecinde bu tür eleştirileri kesinlikle hak etmiyor aslında...
Bu üç örnekte ifade ettiğimiz belirsizlik durumlarına benzer iletişim ortamlarında genellikle çıkışı sayın Cumhurbaşkanı sağlamıştır... O çıkıp olaya el koymuş ve kamu vicdanını rahatlatmıştır... Her defasında onu mu beklememiz gerekecek? Bence Sayın Cumhurbaşkanı'nı da rahatlatacak ortam, ancak ilgili kişilerin iletişimi de bir stratejik araç olarak görüp, hakkaniyetle yönetmeleriyle mümkündür...
Üç alandaki müphemiyetten örnek verelim, ne demek istediğimizi daha iyi anlatırız herhalde;
- Şu Uber adlı şirketin Türkiye'deki operasyonu mesela... Hayli uzun bir zamandır Türkiye'deler. Sarı Taksiler protestoya başlamasaydı, tartışma konusu olmayacaklardı... Uzun zamandır Türkiye'de var olan BiTaksi denilen bir hizmet kuruluşu var. Ya da İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin ön ayak olduğu iTaksi... Hangisi hangi yasal ortamda nasıl çalışıyor... Kafalar karışık. Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Bülent Tüfenkci mobil taksi işletmeciliği yapan Uber ile taksiciler arasındaki tartışmaları yakından izlediklerini açıklamış. Çözümün diyalogla sağlanacağını söyleyen Tüfenkci, “Vatandaş neden Uber’i tercih ediyor bunu iyi analiz etmeliyiz. Tarafları aynı masaya çağırıp dinleyeceğiz” demiş. Yani anlaşılan müphemiyet devam ediyor ve inşallah ileride anlayacağız ne olup bittiğini...
- Bir başka müphemiyet de şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunda var... Liberalizm gereği ve devleti küçültme politikaları doğrultusunda özelleştirmeyi savunmak, doğal... Ancak stratejik ürünlerde ya da tekelleşmenin söz konusu olacağı durumlarda özelleştirme doğru değil... Bir de ya bu fabrikaları alanlar bunları kapatıp, pancar özlü şeker yerine sağlığa pek de iyi gelmediği iddia edilen mısır özlü şurubu ülkeye dikte ederlerse... Yani belirsizlik diz boyu…
- Kahraman ordumuzun verdiği amansız mücadele ve elde ettiği zaferler sırasında etkisiz hale getirilen teröristlerle ilgili verilen rakamlar konusunda bir belirsizlik olduğu iddiaları dolaşıyor etrafta... Oysa Genelkurmay tüm zamanların en başarılı stratejik iletişim sınavını vermekte... Medya ve kamuoyunu bilgilendirme refleksleri her türlü takdirin üzerinde… Ancak etkisiz hale getirilen terörist sayısında son günlerde bazı uzman kişilerce çeşitli iddialar ortaya atılmakta, rakamın çok daha fazla olduğu ileri sürülmekte... Aklıma Vietnam savaşı sırasında ABD makamlarının etkisiz hale getirdikleri (onlar 'öldürdüğümüz' diyorlardı) Vietkong gerillaları hakkında verdikleri rakamlar geldi. İsviçreli bir gazeteci olan Roland Pfund, üşenmemiş birkaç yıl içinde ABD kaynaklarının verdiği rakamları alt alta yazıp toplamış, sonra da sonucu açıklamıştı: Verilere göre ABD o zaman içinde toplam Vietnam halkının tamamının iki katını yok etmişti... Bizde ise sanki durum tersine...
Dedik ya müphemiyet, hiç hayırlı bir durum değildir... Genelkurmay da bu konuda şu sıra yürüttüğü bilgilendirme sürecinde bu tür eleştirileri kesinlikle hak etmiyor aslında...
Bu üç örnekte ifade ettiğimiz belirsizlik durumlarına benzer iletişim ortamlarında genellikle çıkışı sayın Cumhurbaşkanı sağlamıştır... O çıkıp olaya el koymuş ve kamu vicdanını rahatlatmıştır... Her defasında onu mu beklememiz gerekecek? Bence Sayın Cumhurbaşkanı'nı da rahatlatacak ortam, ancak ilgili kişilerin iletişimi de bir stratejik araç olarak görüp, hakkaniyetle yönetmeleriyle mümkündür...