Nabzı elden bırakmamak gerek
12 nİSAN 2010
Bu haftaki MetroPoll araştırmalarından ortaya çıkan sonuçların üçü çok çarpıcı…
Birincisi, referandum kavramının bizzat kendisi ile ilgili.
Birincisi, referandum kavramının bizzat kendisi ile ilgili.
Bazıları halkın %60’nın referandumun ne olduğunu bilmesine sevinebilirler… Ben %40’nın referandumun kelime anlamından bihaber olmalarından endişe duyanlardanım. İçeriğinden vaz geçtim… Ülkenin beklide gelecek 100 yılını belirleyecek bir Anayasa değişikliğinin içeriği hakkındaki görüş sahibi olmayı bir kenara bıraktım, seçmenin yarısı daha sandık başına ‘ne’ için gideceğini dahi bilmiyor…
Burada sorumluluk kimde? Anlamayanda mı? Anlatamayanda mı? İletişimden bir lokma anlayanlar (ya da bu sütunları bir süredir izleyenler), iletişimde esas sorumluluğun anlatamayanda olduğunu hemen bileceklerdir.
İkinci çarpıcı sonuç ise referandumun nasıl sonuçlanacağına ilişkin grafikte…
Burada sorumluluk kimde? Anlamayanda mı? Anlatamayanda mı? İletişimden bir lokma anlayanlar (ya da bu sütunları bir süredir izleyenler), iletişimde esas sorumluluğun anlatamayanda olduğunu hemen bileceklerdir.
İkinci çarpıcı sonuç ise referandumun nasıl sonuçlanacağına ilişkin grafikte…
Durum hiç de net değil… O 10,2 var ya… İşte ülkenin ve siyasi partilerin kaderini belirleyecek o kararsız %10,2’dir… Bu 10’nun bir tanesi evet’in yanına gelse, ya da hepsi hayır’ın yanın adoğru hareket etse, iş biter…
Hadi siz kalkın yine halkı eleştirin; yok ‘karnını kaşıyordu’ yok ‘cahildi’, hayır ‘müstahaktı’… Bu ‘evet’ ağırlıklı tabloyu gördükten sonra olaya matematik olarak bakarsanız, bir üstteki tablo için rahtlıkla “Aslında referandumun neme nem bir şey olduğunu %40’ın bilmiyor olmasının çok da büyük önemi yok! N’apalım demokrasi bu işte…” diyebilirsiniz…
Hani halkı tanımakta ‘zorlanan’ bazı arkadaşlar sonradan şaşkınlığa duçar olmasınlar diye şimdiden altını çizelim… Ve 1987 referandumunu ANAP’ın tüm gücüyle asılıp %49.84 ile, yani ‘onbinde 17’ eksik oy alarak kaybettiğini ve ondan sonra kendine bir daha da ‘gelemediğini’ bir kez daha hatırlatalım.
Kime?.. Tüm taraflara… Ara araştırmalar taraflardan birinin %60 falan önde olduğunu gösterseydi sorun yoktu. Ancak kıldan ince kılıçtan keskin durumlarda tarafların kayıplarının telafisi zordur…
Üçüncü tablo ise adalet sistemi ile ilgili… Geçmişi bilmediğimiz için durumun ne kadar ‘hasarlı’ olduğunu da kestirmemiz zor. Öte yandan bu durumu ne kadar ‘transformasyon’a bağlamalıyız, ne kadar ‘memleket elden gidiyor’ algısına, aslında bugünden bilmek neredeyse imkansız. Bana sorarsanız asıl önemle üstünde durulması gereken rakam %13.1, yani “Güvenim arttı” diyenlerin sayısı… Bu da açıkça adalet mekanizmasının kendisini ifadede eksik kaldığını göstermiyor mu?
Hadi siz kalkın yine halkı eleştirin; yok ‘karnını kaşıyordu’ yok ‘cahildi’, hayır ‘müstahaktı’… Bu ‘evet’ ağırlıklı tabloyu gördükten sonra olaya matematik olarak bakarsanız, bir üstteki tablo için rahtlıkla “Aslında referandumun neme nem bir şey olduğunu %40’ın bilmiyor olmasının çok da büyük önemi yok! N’apalım demokrasi bu işte…” diyebilirsiniz…
Hani halkı tanımakta ‘zorlanan’ bazı arkadaşlar sonradan şaşkınlığa duçar olmasınlar diye şimdiden altını çizelim… Ve 1987 referandumunu ANAP’ın tüm gücüyle asılıp %49.84 ile, yani ‘onbinde 17’ eksik oy alarak kaybettiğini ve ondan sonra kendine bir daha da ‘gelemediğini’ bir kez daha hatırlatalım.
Kime?.. Tüm taraflara… Ara araştırmalar taraflardan birinin %60 falan önde olduğunu gösterseydi sorun yoktu. Ancak kıldan ince kılıçtan keskin durumlarda tarafların kayıplarının telafisi zordur…
Üçüncü tablo ise adalet sistemi ile ilgili… Geçmişi bilmediğimiz için durumun ne kadar ‘hasarlı’ olduğunu da kestirmemiz zor. Öte yandan bu durumu ne kadar ‘transformasyon’a bağlamalıyız, ne kadar ‘memleket elden gidiyor’ algısına, aslında bugünden bilmek neredeyse imkansız. Bana sorarsanız asıl önemle üstünde durulması gereken rakam %13.1, yani “Güvenim arttı” diyenlerin sayısı… Bu da açıkça adalet mekanizmasının kendisini ifadede eksik kaldığını göstermiyor mu?