Nasreddin Hoca bir üst yapı meselesidir…
18 Temmuz 2017 - Yeni Şafak
Birkaç gündür, Konya'nın Akşehir ilçesindeki dinlenme tesislerine konulan ve Nasreddin Hoca’nın fıkradaki gibi göle maya çalmasını tasvir eden heykelleri tartışılıyor. Akşehir Belediye Başkanı Salih Akkaya, "Nasreddin Hoca figürünün ve isminin izinsiz kullanımının önüne geçmek için patent alacağız" demiş.
Biraz geç kalınmış; ancak kesinlikle doğru bir adım.
Akkaya’nın eleştirel yaklaşımı hayli köklü: "Bu bizim için aslında üzücü bir durumdur. Bu figür Nasreddin Hoca'yı hokkabaz; hayatını şaka ve fıkralardan ibaret bir insan olarak görenlerin yaptığı saygısızlıklardan biridir. Nasreddin Hoca aslında hayatı fıkra ve mizahla yoğurup insanlara düşündürücü hikâyelerle anlatan değerli bir ilim, irfan insanıdır."
Saçma sapan kullanımı engellemek için hazırlıklarını tamamladıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuracaklarını söyleyen Başkan; aynı güzergâhtaki Kirazlı Bahçe dinlenme tesisinde elinde kiraz olan eşeğe ters binmiş Nasreddin Hoca heykelinin de vatandaşların tepkisine neden olduğunu, tesis yöneticilerinin ise heykeli kaldırmayı düşündükleri belirtmiş.
Kent markası demek dünyada kültür turizmi konusunda her şey demek. Bu alan ise bir tür yumuşak güç (soft power) meselesidir. Üst yapı alanı yani… İçinde estetik de vardır, pazarlama iletişiminin incelikleri de… Karmaşıktır bir hayli…
Kentler, ülkeler için rekabetçi avantaj sağlamanın en akılcı yoludur… Ve ne yazık ki bu ülkemizin yumuşak karnı…
Birkaç yıl önce Bozcaada’yı ‘kurtarmak’ üzere bizi bir toplantıya çağıran ada sakinlerine naçizane bir önerim olmuştu… Gereken önem verilmediği için ticari açıdan çok da verimli olmadığı düşünülen, bu nedenle de üretimi giderek azalan; ancak Türkiye’de yetişen üzümler içinde en şahanesi olan Bozcaada Çavuş Üzümü’nü tescillemelerini tavsiye etmiştim.
Burunlarının dibindeki 18 Mart Üniversitesi ile iş birliği bu iş için müthiş bir fırsattı. Üzümün özelliklerini tespit edeceklerdi. Rengini, beneklerinin miktarını ve tonlarını, şeker oranını, kokusunu, saplarının niteliğini, kilo başına gelen tane miktarını ve tanelerinin çapını vs..
Sonra bunu tescil ettirecekler, patent alacaklardı. Belediye, yapacağı ölçümlerle Bozcaada Çavuşu’na sertifika verecekti. Kasaların üzerine vuracağı bir damga ile, hatta belki birden beşe kadar yıldız vererek ideale yakınlığını teşvik edecekti… Sonra yarışmalar düzenlenecekti… Pazarlama iletişiminin tüm incelikleri devreye sokulacaktı…
Onlara, hepsi birer yerleşim biriminin adını alan Gruyer, Roquefort, Emmental peynirlerini; Parma jambonunu; Graubünden’de kurutulan etlerin marka değerini; Frankfurter sosisini vb. anlatmaya çalıştım…
İspanya’nın Bask bölgesinde (Bibao, Rioja vs.) nasıl bir marka yönetimi uygulandığına dair örnekler verdim. Önerdiğim yol, fazla bir para pul da istemeyi gerektirmiyordu… Sadece biraz adanmışlık ve olayı sahiplenip takip etme bilinci ve iradesi…
Ne oldu dersiniz…?
Gidin bakın dilerseniz… Tabii kalacak tesis, denize girecek yer, kullanabileceğiniz bir tuvalet, arabanızı bırakacak park yeri, 3000 Yunan adasının neredeyse tamamında bulabileceğiniz uluslararası standartlarda ve de hesaplı yemek yiyebileceğiniz bir restoran bulabilirseniz… Benim önerdiğim şeyler amma da lüks ve lüzumsuzmuş, değil mi?..
Hele de şu cânım Alaçatı… Nasıl anılmalı sizce? Namütenahi sörf olanaklarıyla mı? Mis gibi lavanta kokularıyla mı? Nefis otların harmanlandığı Ege mutfağı ile mi? Yoksa insanların birbirlerini ezerek dolaştıkları itiş kakış ana caddesi ve birbirleriyle dalaşan kebapçısı ve hamburgercisiyle mi?..
Akşehir Belediye Başkanı’nın Nasreddin Hoca’ya, Konya’nın Hz. Mevlâna’ya sahip çıkmaları ne kadar önemlidir; tahmin tasavvur edemezsiniz…
Çünkü konu bir milleti geleceğe taşıyacak olan kültür ve değerlerle ilgilidir; bugününü ve önümüzdeki yüzyılı düşünen alt yapı ile değil…
Biraz geç kalınmış; ancak kesinlikle doğru bir adım.
Akkaya’nın eleştirel yaklaşımı hayli köklü: "Bu bizim için aslında üzücü bir durumdur. Bu figür Nasreddin Hoca'yı hokkabaz; hayatını şaka ve fıkralardan ibaret bir insan olarak görenlerin yaptığı saygısızlıklardan biridir. Nasreddin Hoca aslında hayatı fıkra ve mizahla yoğurup insanlara düşündürücü hikâyelerle anlatan değerli bir ilim, irfan insanıdır."
Saçma sapan kullanımı engellemek için hazırlıklarını tamamladıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuracaklarını söyleyen Başkan; aynı güzergâhtaki Kirazlı Bahçe dinlenme tesisinde elinde kiraz olan eşeğe ters binmiş Nasreddin Hoca heykelinin de vatandaşların tepkisine neden olduğunu, tesis yöneticilerinin ise heykeli kaldırmayı düşündükleri belirtmiş.
Kent markası demek dünyada kültür turizmi konusunda her şey demek. Bu alan ise bir tür yumuşak güç (soft power) meselesidir. Üst yapı alanı yani… İçinde estetik de vardır, pazarlama iletişiminin incelikleri de… Karmaşıktır bir hayli…
Kentler, ülkeler için rekabetçi avantaj sağlamanın en akılcı yoludur… Ve ne yazık ki bu ülkemizin yumuşak karnı…
Birkaç yıl önce Bozcaada’yı ‘kurtarmak’ üzere bizi bir toplantıya çağıran ada sakinlerine naçizane bir önerim olmuştu… Gereken önem verilmediği için ticari açıdan çok da verimli olmadığı düşünülen, bu nedenle de üretimi giderek azalan; ancak Türkiye’de yetişen üzümler içinde en şahanesi olan Bozcaada Çavuş Üzümü’nü tescillemelerini tavsiye etmiştim.
Burunlarının dibindeki 18 Mart Üniversitesi ile iş birliği bu iş için müthiş bir fırsattı. Üzümün özelliklerini tespit edeceklerdi. Rengini, beneklerinin miktarını ve tonlarını, şeker oranını, kokusunu, saplarının niteliğini, kilo başına gelen tane miktarını ve tanelerinin çapını vs..
Sonra bunu tescil ettirecekler, patent alacaklardı. Belediye, yapacağı ölçümlerle Bozcaada Çavuşu’na sertifika verecekti. Kasaların üzerine vuracağı bir damga ile, hatta belki birden beşe kadar yıldız vererek ideale yakınlığını teşvik edecekti… Sonra yarışmalar düzenlenecekti… Pazarlama iletişiminin tüm incelikleri devreye sokulacaktı…
Onlara, hepsi birer yerleşim biriminin adını alan Gruyer, Roquefort, Emmental peynirlerini; Parma jambonunu; Graubünden’de kurutulan etlerin marka değerini; Frankfurter sosisini vb. anlatmaya çalıştım…
İspanya’nın Bask bölgesinde (Bibao, Rioja vs.) nasıl bir marka yönetimi uygulandığına dair örnekler verdim. Önerdiğim yol, fazla bir para pul da istemeyi gerektirmiyordu… Sadece biraz adanmışlık ve olayı sahiplenip takip etme bilinci ve iradesi…
Ne oldu dersiniz…?
Gidin bakın dilerseniz… Tabii kalacak tesis, denize girecek yer, kullanabileceğiniz bir tuvalet, arabanızı bırakacak park yeri, 3000 Yunan adasının neredeyse tamamında bulabileceğiniz uluslararası standartlarda ve de hesaplı yemek yiyebileceğiniz bir restoran bulabilirseniz… Benim önerdiğim şeyler amma da lüks ve lüzumsuzmuş, değil mi?..
Hele de şu cânım Alaçatı… Nasıl anılmalı sizce? Namütenahi sörf olanaklarıyla mı? Mis gibi lavanta kokularıyla mı? Nefis otların harmanlandığı Ege mutfağı ile mi? Yoksa insanların birbirlerini ezerek dolaştıkları itiş kakış ana caddesi ve birbirleriyle dalaşan kebapçısı ve hamburgercisiyle mi?..
Akşehir Belediye Başkanı’nın Nasreddin Hoca’ya, Konya’nın Hz. Mevlâna’ya sahip çıkmaları ne kadar önemlidir; tahmin tasavvur edemezsiniz…
Çünkü konu bir milleti geleceğe taşıyacak olan kültür ve değerlerle ilgilidir; bugününü ve önümüzdeki yüzyılı düşünen alt yapı ile değil…