Ne dediğin mi önemli, ne zaman dediğin mi?
27 Ağustos 2019 - Yeni Şafak
Önemli bulduğumuz üçlemelerden biridir ‘Doğru Yer - Doğru Kişi - Doğru Zaman’. Özellikle sonuncu öge, öyle bir işleve sahiptir ki sizi rezil de eder vezir de… Çünkü işte, aşkta, sağlıkta, hastalıkta, sporda, mutfakta, okulda, tatilde, sanatta, siyasette, kısaca her alanda ve her konuda ‘zamanlama’ hep manidardır.
Ne zaman harekete geçeceğiniz, ne zaman söz alacağınız, ‘o sözü’ ne zaman söyleyeceğiniz incelikle belirlenmelidir. Dilimize ‘mükemmel zamanlama’ sözü boşuna yerleşmemiş… Zamanlama ya mükemmel olmalı ya da belki o işe -o iş her neyse- hiç kalkışılmamalı… Çünkü zamanlama öyle bir etmendir ki yapılanın, edilenin, söylenenin bile önüne geçebilir…
Mesela biz, iletişim alanında sık sık ‘3H Kuralı’na vurgu yaparız: Hazır-Hızır-Huzur… Bir işte başarılı olmak için önce ciddi bir hazırlık yapmalısınız. Hazırlığınızı doğru yaparsanız, zorlandığınızda Hızır yetişir. Böylece huzuru yakalarsınız. Zamanlama da hazırlık aşamasına dâhildir elbet.
Bir iş toplantısında ne zaman konuşacağınızdan, bir call-center çalışanının kızgın bir müşteriyi dinlerken ne zaman cevap vermeye başlayacağına… Yatırımlara yılın hangi çeyreğinde başlanacağından iş sözleşmesinin ne zaman fesh edileceğine… Bir virtüözün esere hangi notada gireceğinden futbolcunun topa kafa vurmak için ne zaman sıçrayacağına… Çocuğunuza ne zaman arkadaşlarıyla sinemaya gitmeye izin vereceğinizden ocaktaki çorbanın altını ne zaman kapatacağınıza kadar her konuda zamanlama için hazırlık yapmalı ve ona göre davranmalısınız…
Hayatta soy gerçekler vardır… İnsan yalan söylememelidir gibi ilkeler ya da adalet ve demokrasi gibi kavramlar bunun konusunu oluşturur… Burada, hakikat ve realitenin karşı karşıya gelmesi ve bir çatışma alanı olarak ortaya çıkması çok ciddi bir mesela hâlini alarak karşımıza dikilir.
Her zaman her yerde doğruları savunma refleksi, büyük resmi görmeye engel olabilir… Hakikati savunacağım diye realiteyi gözden kaçırmanın sonuçları hiç de arzu edilen gibi olmaz…
Bir cenaze evinde aklınıza gelen bir fıkraya kahkahalarla güler misiniz mesela? İnsanlık hâlidir, akla böyle şeyler gelebilir, hatta olayın vahameti karşısında savunma psikolojisinden bile kaynaklanabilir bu, ama tutup da yas tutan insanlara fıkra anlatmaya kalkar mısınız? Sonra da “Duyguları bastırmak çok zararlı, o nedenle bastım kahkahayı” diye açıklayabilir misiniz bu hadiseyi? Biz söyleyelim, açıklayamazsınız, kendinizi bile buna ikna edemezsiniz…
O nedenle şunu saptamakta fayda var: Soy gerçekler, zamanlama süzgecinden âli değildir. Türkiye demokrasisi, siyasi partiler içindeki çok sesliliği, farklı görüşleri elbette kapsamaktadır, kapsamalıdır. Bu, partiler içindeki kişilerin seçme özgürlüğü, ifade özgürlüğüne karşılık geldiği gibi temsil ettikleri halk kitleleri için de hem bir emsal teşkil eder hem de demokratik sistemin işlediğinin emaresi olarak kabul edilir.
Fakat, zamanlama, yani sözün ne zaman edildiğini de hepimiz her zaman hesaba katar, ona göre davranırız. Sözün sahibi, edimin gerçekleştiricisi zamanlamadan da sorumludur ve davranışları buna göre tartılır.
Mesela, tüm partilerde olması gerektiği gibi AK Parti içinde de eleştiriler yapılmalı, gelecek dönem politikaları, bunlar değerlendirilerek çizilmelidir. Ancak, Suriye’de savaşılırken, Güneydoğu’da PKK terörüyle mücadele edilirken, finansal saldırılara uğraşılırken edilen sözler ‘zamanlama manidar’ kantarında tartılınca hoş karşılanmayacaktır…
Ne zaman harekete geçeceğiniz, ne zaman söz alacağınız, ‘o sözü’ ne zaman söyleyeceğiniz incelikle belirlenmelidir. Dilimize ‘mükemmel zamanlama’ sözü boşuna yerleşmemiş… Zamanlama ya mükemmel olmalı ya da belki o işe -o iş her neyse- hiç kalkışılmamalı… Çünkü zamanlama öyle bir etmendir ki yapılanın, edilenin, söylenenin bile önüne geçebilir…
Mesela biz, iletişim alanında sık sık ‘3H Kuralı’na vurgu yaparız: Hazır-Hızır-Huzur… Bir işte başarılı olmak için önce ciddi bir hazırlık yapmalısınız. Hazırlığınızı doğru yaparsanız, zorlandığınızda Hızır yetişir. Böylece huzuru yakalarsınız. Zamanlama da hazırlık aşamasına dâhildir elbet.
Bir iş toplantısında ne zaman konuşacağınızdan, bir call-center çalışanının kızgın bir müşteriyi dinlerken ne zaman cevap vermeye başlayacağına… Yatırımlara yılın hangi çeyreğinde başlanacağından iş sözleşmesinin ne zaman fesh edileceğine… Bir virtüözün esere hangi notada gireceğinden futbolcunun topa kafa vurmak için ne zaman sıçrayacağına… Çocuğunuza ne zaman arkadaşlarıyla sinemaya gitmeye izin vereceğinizden ocaktaki çorbanın altını ne zaman kapatacağınıza kadar her konuda zamanlama için hazırlık yapmalı ve ona göre davranmalısınız…
Hayatta soy gerçekler vardır… İnsan yalan söylememelidir gibi ilkeler ya da adalet ve demokrasi gibi kavramlar bunun konusunu oluşturur… Burada, hakikat ve realitenin karşı karşıya gelmesi ve bir çatışma alanı olarak ortaya çıkması çok ciddi bir mesela hâlini alarak karşımıza dikilir.
Her zaman her yerde doğruları savunma refleksi, büyük resmi görmeye engel olabilir… Hakikati savunacağım diye realiteyi gözden kaçırmanın sonuçları hiç de arzu edilen gibi olmaz…
Bir cenaze evinde aklınıza gelen bir fıkraya kahkahalarla güler misiniz mesela? İnsanlık hâlidir, akla böyle şeyler gelebilir, hatta olayın vahameti karşısında savunma psikolojisinden bile kaynaklanabilir bu, ama tutup da yas tutan insanlara fıkra anlatmaya kalkar mısınız? Sonra da “Duyguları bastırmak çok zararlı, o nedenle bastım kahkahayı” diye açıklayabilir misiniz bu hadiseyi? Biz söyleyelim, açıklayamazsınız, kendinizi bile buna ikna edemezsiniz…
O nedenle şunu saptamakta fayda var: Soy gerçekler, zamanlama süzgecinden âli değildir. Türkiye demokrasisi, siyasi partiler içindeki çok sesliliği, farklı görüşleri elbette kapsamaktadır, kapsamalıdır. Bu, partiler içindeki kişilerin seçme özgürlüğü, ifade özgürlüğüne karşılık geldiği gibi temsil ettikleri halk kitleleri için de hem bir emsal teşkil eder hem de demokratik sistemin işlediğinin emaresi olarak kabul edilir.
Fakat, zamanlama, yani sözün ne zaman edildiğini de hepimiz her zaman hesaba katar, ona göre davranırız. Sözün sahibi, edimin gerçekleştiricisi zamanlamadan da sorumludur ve davranışları buna göre tartılır.
Mesela, tüm partilerde olması gerektiği gibi AK Parti içinde de eleştiriler yapılmalı, gelecek dönem politikaları, bunlar değerlendirilerek çizilmelidir. Ancak, Suriye’de savaşılırken, Güneydoğu’da PKK terörüyle mücadele edilirken, finansal saldırılara uğraşılırken edilen sözler ‘zamanlama manidar’ kantarında tartılınca hoş karşılanmayacaktır…