Ne istiyorlar Bayraktar’dan...
13 nisan 2024 yeni şafak
Başlıktaki sorunun yanıtını, aslında tarihteki pek çok örneğinden yola çıkarak şıpınişi bulmak mümkün… Ve o yanıtı bulmak, ülkenin gelecek tasarımı konusunda fikir sahibi olmak için de son derece önemli.
Bayraktar’ın yıllar süren teknoloji yatırımından sonra, seri üretime geçip, hem ordumuzu donattığı hem de ciddi oranlarda pek çok ülkeye ihraç ederek, Batı medyasının sonunda teslim etmek zorunda kaldığı tanımla “Günümüz savaş paradigmalarını kökünden değiştiren” İHA ve SİHA’lar hakkında münafık (muhalif değil) unsurlar, Saraçhane Medyası vasıtasıyla ne dediler:
“Bunlar AVM’lerde satılan oyuncaklar… Oyun çubuğu ile oynanır…”
Peki insanlı insansız muharip ve diğer işlevlere yönelik jetler üretildiğnde ne dediler?
“Bunların tekerleklerinde motorlar var öyle yürüyüorlar… Uçamazlar… Maket bunlar… Bir parçaları kalorifer peteğine benziyor zaten”…
Son olarak da Bayraktar’ın İsrail’e jet yakıtı sattığı yolunda başlattıkları tezvirat tüy dikti…… Çok kez yalanlandı… Yine de devam ettiler…
Amaç, belli Bayraktar’ı yıldırmak…
Vecihi Hürkuş’u nasıl yıldırdılarsa… Ülkeyi demir ağlarla örülmesine getirdiği büyük katkıdan ötürü kendisine G. Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilen soyadıyla Nuri Demirağ nasıl harcandıysa, nasıl ülkede yapılan tüm köprülere, Avrasya ve Marmaray tünellerine, İstanbul-İzmir otabanına şiddetle karşı çıkmışlarsa… Bunlardan ne istemişlerse, Selçuk ve Haluk Bayraktar kardeşlerden o istenmektedir…
Ne istendiğini anlamak için Celali Yılmaz imzası ile, Büyük İstanbul Tarihi adlı eserde yer alan kısa Nuri Demirağ biyografisine göz etmak yeterli olacaktır. Biraz kısaltarak alalım:
“Türkiye’ye ilk yerli sigara kâğıdı, ilk paraşüt, ilk seri üretimli Türk uçak fabrikası ve uçuş okulunu kazandırmış olan Demirağ, Türkiye’nin 10.000 km’lik demiryolu ağının 1.250 km’lik kısmını gerçekleştirmiştir. Karabük Demirçelik, İzmit Selüloz (SEKA), Sivas Çimento, Bursa Merinos tesisleri ile Eceabat Havaalanı ve Haliç kenarındaki İstanbul Hal binası inşaatlarını da yapmıştır.
Devrinin en zengin iş adamlarından biri olan Nuri Demirağ 1936 yılında bir uçak fabrikası kurma girişimine başladı. Ordunun uçak ihtiyacının finansmanı için başlatılan bir bağış kampanyası sırasında kendisinden para istenmesi üzerine, “Başkalarına bağımlılığı devam ettirecek yardım yerine, en mükemmelinin imal edilmesine talibim.” demişti.
Beşiktaş’ta Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi yanındaki fabrika binasının temeli 17 Eylül 1936 tarihinde atıldı ve inşaatı hızla tamamlandı. Demirağ, deneme uçuşları yapabilmek için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği’ni satın aldı. Günümüzde Atatürk Havalimanı olarak kullanılan Yeşilköy tesisleri, döneminde Avrupa’nın en büyük havaalanı olan Amsterdam Havaalanı’ndan daha büyük ölçekte inşa edilmişti.
Uçakları kullanacak Türk pilotların yetiştirilmesi için kurulan Gök Okulu’nda 1943 yılına kadar 290 pilot yetiştirildi. Demirağ’ın hedefi Divriği’de bir Gök Üniversitesi kurmaktı ancak devletten yeterli yardımı göremedi. İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde Uçuş Mühendisliği Bölümü kurulması için çaba sarf etti.
Nuri Demirağ millî uçak modellerinin geliştirilmesi projesine girişince, önce uzman ve mühendislerle birlikte dünyanın belli başlı ülkelerindeki uçak fabrikalarını ziyaret etti. Ancak, “Kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir” diyordu.
Beşiktaş’taki uçak fabrikasında imal edilecek uçak ve planörlerin planlarını Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizdi. 1936 yılında ilk tek motorlu uçak üretildi ve uçağa Nu. D-36 adı verildi. 1938’de çift motorlu, altı yolcu kapasiteli Nu. D-38 imal edildi. Seri üretimi yapılan Nu. D-38 modeli, 1944 yılında Dünya Havacılık Otoritesi tarafından “A sınıfı yolcu uçağı” kategorisine alındı. 325 km hız yapabilen bu uçak 1.000 km mesafeye uçabiliyordu. Fabrikaya 1938 yılından itibaren Türk Hava Kurumu (THK) ve çeşitli Avrupa ülkelerinden uçak siparişleri verildi.
Türk Hava Kurumu tarafından sipariş edilen 65 planör kısa sürede teslim edildikten sonra Nu. D-36 modelinden 24 eğitim uçağı tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da yapılmıştı. THK’nın siparişi olan ve test uçuşları sonrasında İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için yetkililer tarafından bir kez daha test uçuşu yapılması talep edildi. Bu uçuş sırasında, uçakların planlarını da çizmiş olan mühendis Selahattin Reşit Alan iniş yaparken, çevredeki hayvanların havaalanına girmemesi için pist kenarına açılmış hendeğe düştü ve vefat etti. “Depoya benzin konulmasının unutulması” türünden bir mazeret arayışında olan THK, bu kazayı gerekçe göstererek siparişini iptal etti.
Nuri Demirağ mahkemeye verdiği THK ile yıllar süren bir hukuk mücadelesine girdi. Farklı bilirkişilerin uçakları sözleşmeye uygun imal edildiği ve uçuş için yeterli oldukları yönünde raporlarına rağmen mahkeme THK lehine sonuçlandı. Ayrıca, Nuri Demirağ’ın fabrikasında imal edilen uçakların yurt dışına satılmasını yasaklayan bir kanun çıkarıldı. İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişlerle bağlantısı yapılmış ve imal edilmiş uçakların ihracı engellendi.
Yurt içi ve yurt dışından sipariş alamayan fabrika 1944 yılında kapandı. Beşiktaş’taki uçak fabrikası ile Yeşilköy’deki Gök Okulu, 1944 yılında dönümü 15 lira üzerinden kamulaştırıldı. Bu bedelin üçte biri vergi olarak kesildikten sonra bakiyesi, devletin parasının olmadığı gerekçesiyle 20 yıl vadeye bağlandı ve fiilen ödenmedi. THK ve yurt dışından gelen siparişler üzerine imal edilmiş uçaklar ve makineler hurdacıya satıldı. THK daha sonra Fransa’da kullanımdan kaldırılan Henrio uçaklarını ithal etti. Gelen eski model uçaklar kısa süre sonra hurdaya atıldı.
Nuri Demirağ’ın ismi 2010 yılında Sivas Havaalanı’na verildi…”
Bayraktar’dan kimin ne istediğini hâlâ anlamamış olan varsa, bırakın onları ‘öğrenilmiş çaresizliklerinin’ içinde debelenip dursunlar…
Bayraktar’ın yıllar süren teknoloji yatırımından sonra, seri üretime geçip, hem ordumuzu donattığı hem de ciddi oranlarda pek çok ülkeye ihraç ederek, Batı medyasının sonunda teslim etmek zorunda kaldığı tanımla “Günümüz savaş paradigmalarını kökünden değiştiren” İHA ve SİHA’lar hakkında münafık (muhalif değil) unsurlar, Saraçhane Medyası vasıtasıyla ne dediler:
“Bunlar AVM’lerde satılan oyuncaklar… Oyun çubuğu ile oynanır…”
Peki insanlı insansız muharip ve diğer işlevlere yönelik jetler üretildiğnde ne dediler?
“Bunların tekerleklerinde motorlar var öyle yürüyüorlar… Uçamazlar… Maket bunlar… Bir parçaları kalorifer peteğine benziyor zaten”…
Son olarak da Bayraktar’ın İsrail’e jet yakıtı sattığı yolunda başlattıkları tezvirat tüy dikti…… Çok kez yalanlandı… Yine de devam ettiler…
Amaç, belli Bayraktar’ı yıldırmak…
Vecihi Hürkuş’u nasıl yıldırdılarsa… Ülkeyi demir ağlarla örülmesine getirdiği büyük katkıdan ötürü kendisine G. Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilen soyadıyla Nuri Demirağ nasıl harcandıysa, nasıl ülkede yapılan tüm köprülere, Avrasya ve Marmaray tünellerine, İstanbul-İzmir otabanına şiddetle karşı çıkmışlarsa… Bunlardan ne istemişlerse, Selçuk ve Haluk Bayraktar kardeşlerden o istenmektedir…
Ne istendiğini anlamak için Celali Yılmaz imzası ile, Büyük İstanbul Tarihi adlı eserde yer alan kısa Nuri Demirağ biyografisine göz etmak yeterli olacaktır. Biraz kısaltarak alalım:
“Türkiye’ye ilk yerli sigara kâğıdı, ilk paraşüt, ilk seri üretimli Türk uçak fabrikası ve uçuş okulunu kazandırmış olan Demirağ, Türkiye’nin 10.000 km’lik demiryolu ağının 1.250 km’lik kısmını gerçekleştirmiştir. Karabük Demirçelik, İzmit Selüloz (SEKA), Sivas Çimento, Bursa Merinos tesisleri ile Eceabat Havaalanı ve Haliç kenarındaki İstanbul Hal binası inşaatlarını da yapmıştır.
Devrinin en zengin iş adamlarından biri olan Nuri Demirağ 1936 yılında bir uçak fabrikası kurma girişimine başladı. Ordunun uçak ihtiyacının finansmanı için başlatılan bir bağış kampanyası sırasında kendisinden para istenmesi üzerine, “Başkalarına bağımlılığı devam ettirecek yardım yerine, en mükemmelinin imal edilmesine talibim.” demişti.
Beşiktaş’ta Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi yanındaki fabrika binasının temeli 17 Eylül 1936 tarihinde atıldı ve inşaatı hızla tamamlandı. Demirağ, deneme uçuşları yapabilmek için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği’ni satın aldı. Günümüzde Atatürk Havalimanı olarak kullanılan Yeşilköy tesisleri, döneminde Avrupa’nın en büyük havaalanı olan Amsterdam Havaalanı’ndan daha büyük ölçekte inşa edilmişti.
Uçakları kullanacak Türk pilotların yetiştirilmesi için kurulan Gök Okulu’nda 1943 yılına kadar 290 pilot yetiştirildi. Demirağ’ın hedefi Divriği’de bir Gök Üniversitesi kurmaktı ancak devletten yeterli yardımı göremedi. İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde Uçuş Mühendisliği Bölümü kurulması için çaba sarf etti.
Nuri Demirağ millî uçak modellerinin geliştirilmesi projesine girişince, önce uzman ve mühendislerle birlikte dünyanın belli başlı ülkelerindeki uçak fabrikalarını ziyaret etti. Ancak, “Kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir” diyordu.
Beşiktaş’taki uçak fabrikasında imal edilecek uçak ve planörlerin planlarını Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizdi. 1936 yılında ilk tek motorlu uçak üretildi ve uçağa Nu. D-36 adı verildi. 1938’de çift motorlu, altı yolcu kapasiteli Nu. D-38 imal edildi. Seri üretimi yapılan Nu. D-38 modeli, 1944 yılında Dünya Havacılık Otoritesi tarafından “A sınıfı yolcu uçağı” kategorisine alındı. 325 km hız yapabilen bu uçak 1.000 km mesafeye uçabiliyordu. Fabrikaya 1938 yılından itibaren Türk Hava Kurumu (THK) ve çeşitli Avrupa ülkelerinden uçak siparişleri verildi.
Türk Hava Kurumu tarafından sipariş edilen 65 planör kısa sürede teslim edildikten sonra Nu. D-36 modelinden 24 eğitim uçağı tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da yapılmıştı. THK’nın siparişi olan ve test uçuşları sonrasında İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için yetkililer tarafından bir kez daha test uçuşu yapılması talep edildi. Bu uçuş sırasında, uçakların planlarını da çizmiş olan mühendis Selahattin Reşit Alan iniş yaparken, çevredeki hayvanların havaalanına girmemesi için pist kenarına açılmış hendeğe düştü ve vefat etti. “Depoya benzin konulmasının unutulması” türünden bir mazeret arayışında olan THK, bu kazayı gerekçe göstererek siparişini iptal etti.
Nuri Demirağ mahkemeye verdiği THK ile yıllar süren bir hukuk mücadelesine girdi. Farklı bilirkişilerin uçakları sözleşmeye uygun imal edildiği ve uçuş için yeterli oldukları yönünde raporlarına rağmen mahkeme THK lehine sonuçlandı. Ayrıca, Nuri Demirağ’ın fabrikasında imal edilen uçakların yurt dışına satılmasını yasaklayan bir kanun çıkarıldı. İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişlerle bağlantısı yapılmış ve imal edilmiş uçakların ihracı engellendi.
Yurt içi ve yurt dışından sipariş alamayan fabrika 1944 yılında kapandı. Beşiktaş’taki uçak fabrikası ile Yeşilköy’deki Gök Okulu, 1944 yılında dönümü 15 lira üzerinden kamulaştırıldı. Bu bedelin üçte biri vergi olarak kesildikten sonra bakiyesi, devletin parasının olmadığı gerekçesiyle 20 yıl vadeye bağlandı ve fiilen ödenmedi. THK ve yurt dışından gelen siparişler üzerine imal edilmiş uçaklar ve makineler hurdacıya satıldı. THK daha sonra Fransa’da kullanımdan kaldırılan Henrio uçaklarını ithal etti. Gelen eski model uçaklar kısa süre sonra hurdaya atıldı.
Nuri Demirağ’ın ismi 2010 yılında Sivas Havaalanı’na verildi…”
Bayraktar’dan kimin ne istediğini hâlâ anlamamış olan varsa, bırakın onları ‘öğrenilmiş çaresizliklerinin’ içinde debelenip dursunlar…