Ne olmasın, anladık; peki ne olsun?
14 nisan 2007
Aferin Diyarbakır Barosu’na... Zamanlaması müthiş. Tam da, neredeyse herkes Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın dünkü konuşmasını hem içerik hem üslup açısından yere göğe koyamazken, sen kalk Paşa hakkında suç duyurusunda bulun...
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Büyükanıt'ın dün yaptığı konuşma ile suç işlediğini söylemiş. Büyükanıt, Şemdinli Davası ile ilgili söyledikleriyle adil yargılamayı etkileme girişiminde bulunmuşmuş...
Büyükanıt Paşa, ders verdi oysa herkese: Bireysel ve kurumsal iletişim nasıl paralel götürülür; sorumlu devlet adamlığı ne tür bir iletişim duruşu gerektirir; ülkenin kendi içinde ve çevresindeki özel koşullar dikkate alındığında nasıl bir tavır izlemeli...
CHP’nin, liderliği bırakması halinde partisinin oylarının artacağı bildirilen Başkanı Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili ettiği veciz laflardan biri neydi? “Asker konuşmasın, diye ben konuşuyorum.”
Biz ne yazmıştık o zaman: “Kimse kimseyi askerle korkutmasın!”...
İşte Asker konuştu, Sayın Baykal... Hem de bir iletişim ustalığı sergileyerek konuştu.
Şimdi bugünkü miting’de sıra. Katılımcılar demokratik haklarını kullanacaklar tabii. Kullanmalılar da. Umarız kimse provokasyona gelmez. Sokaklarda yürümenin yanı sıra; sandığa da yürümeyi tercih etseler daha iyi olur tabii... Kararsızların oranı hâlâ %40’larda... Ama olsun; bakalım bu yürüyüşten sonra sırada ne var? Her şey var da bir türlü alternatif politika ve liderlik yok... Varsa yoksa Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın, Ak Parti iktidara gelmesin.
Peki kim gelsin?..
Carrefour’a yakışmamış!
Edirne’den fotoğraf göndermiş bir okurumuz. “Diyor ki, bu nasıl rekabet anlayışı, bu nasıl iletişim?”
Fotoğrafta Carrefour mağazasının duvarında asılı bir bez afiş görülüyor. Afişin üzerinde kocaman bir yazı: M ve K’dan Carrefour SA Express olarak daha kaliteli ve ucuz!...
Yasal olarak böyle bir iletişim yapmak (haksız rekabet falan) caiz midir bilemem ama, tüm ölçümlemelerde ülkenin en itibarlı holdingi çıkan Sabancı markasını taşıyan bir kuruluşa yakışmadığı kesin. Carrefour’a yakıştığını söylemek de mümkün değil...
Bir de bulmaca sorar gibi... Kastedilen Carrefour’un yanı başındaki iki rakip zincir mağaza: M Migros demek... K da Kiler...
Hiç hoş olmamış...
Üç sıfır da ben atmışım...
Dün Kalder’in ünlü Türkiye Müşteri Memnuniyeti İndeksinden söz etmişiz. Bir yılını tamamlamış olan araştırmanın son ayağı Çarşamba günü gazetelerde yer aldı. Biz de demişiz ki:”Tavsiyem şu. Girin web sitesine mutlaka bir bakın: www.tmme.org.tr... Çalışma birinci yılını yeni tamamlamış. 60 kişiyle görüşülmüş. Sonuçlar çarpıcı... Hele belediyelerin durumu...”
Görüşülen kişi sayısı tabii ki 60 değil. Tamı tamına 60.000...
Kalder’ciler bu konularda çok titizdir. Onlar bizi dövmeden biz düzeltip özür dileyelim dedik.
Anıtlar insanlarla yaşar
Dün Hıncal Ağabey (Uluç) çok önemli bir konuya değinmiş. “Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Aspendos Antik Tiyatrosu'nun tüm etkinliklere kapatılmasına karar vermiş...” diye girmiş yazıya. Sonra da bu kararın Aspendos’u bitireceğini söylemiş. Hiç değilse 14. Aspendos Opera ve Bale Festivali'nin bu kararın dışında tutulmasını önermiş... Bence kararın tamamı gözden geçirilmeli.
Aspendos’un muhteşem ortamındaki Anadolu Ateşi’nin gösterilerinin ihtişamını nasıl unuturuz ve tabii ki diğer gösterileri de?.. Alınan karar sözüm ona Aspendos’u korumak adına. Tarihi eserleri korumak oralara girişi yasaklamakla değil, mimari önlem almakla olur.
İstanbul’un her köşesi binlerce yıllık tarihi eser dolu... Bu kafayla insanlara İstanbul’da ikamet etmeyi de yasaklayalım... Oysa Uluç’un şu görüşüne katılmamak mümkün mü:“Anıtı yapan da, yaşatan da insandır. İnsandan kopardınız mı biter...”
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Büyükanıt'ın dün yaptığı konuşma ile suç işlediğini söylemiş. Büyükanıt, Şemdinli Davası ile ilgili söyledikleriyle adil yargılamayı etkileme girişiminde bulunmuşmuş...
Büyükanıt Paşa, ders verdi oysa herkese: Bireysel ve kurumsal iletişim nasıl paralel götürülür; sorumlu devlet adamlığı ne tür bir iletişim duruşu gerektirir; ülkenin kendi içinde ve çevresindeki özel koşullar dikkate alındığında nasıl bir tavır izlemeli...
CHP’nin, liderliği bırakması halinde partisinin oylarının artacağı bildirilen Başkanı Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili ettiği veciz laflardan biri neydi? “Asker konuşmasın, diye ben konuşuyorum.”
Biz ne yazmıştık o zaman: “Kimse kimseyi askerle korkutmasın!”...
İşte Asker konuştu, Sayın Baykal... Hem de bir iletişim ustalığı sergileyerek konuştu.
Şimdi bugünkü miting’de sıra. Katılımcılar demokratik haklarını kullanacaklar tabii. Kullanmalılar da. Umarız kimse provokasyona gelmez. Sokaklarda yürümenin yanı sıra; sandığa da yürümeyi tercih etseler daha iyi olur tabii... Kararsızların oranı hâlâ %40’larda... Ama olsun; bakalım bu yürüyüşten sonra sırada ne var? Her şey var da bir türlü alternatif politika ve liderlik yok... Varsa yoksa Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın, Ak Parti iktidara gelmesin.
Peki kim gelsin?..
Carrefour’a yakışmamış!
Edirne’den fotoğraf göndermiş bir okurumuz. “Diyor ki, bu nasıl rekabet anlayışı, bu nasıl iletişim?”
Fotoğrafta Carrefour mağazasının duvarında asılı bir bez afiş görülüyor. Afişin üzerinde kocaman bir yazı: M ve K’dan Carrefour SA Express olarak daha kaliteli ve ucuz!...
Yasal olarak böyle bir iletişim yapmak (haksız rekabet falan) caiz midir bilemem ama, tüm ölçümlemelerde ülkenin en itibarlı holdingi çıkan Sabancı markasını taşıyan bir kuruluşa yakışmadığı kesin. Carrefour’a yakıştığını söylemek de mümkün değil...
Bir de bulmaca sorar gibi... Kastedilen Carrefour’un yanı başındaki iki rakip zincir mağaza: M Migros demek... K da Kiler...
Hiç hoş olmamış...
Üç sıfır da ben atmışım...
Dün Kalder’in ünlü Türkiye Müşteri Memnuniyeti İndeksinden söz etmişiz. Bir yılını tamamlamış olan araştırmanın son ayağı Çarşamba günü gazetelerde yer aldı. Biz de demişiz ki:”Tavsiyem şu. Girin web sitesine mutlaka bir bakın: www.tmme.org.tr... Çalışma birinci yılını yeni tamamlamış. 60 kişiyle görüşülmüş. Sonuçlar çarpıcı... Hele belediyelerin durumu...”
Görüşülen kişi sayısı tabii ki 60 değil. Tamı tamına 60.000...
Kalder’ciler bu konularda çok titizdir. Onlar bizi dövmeden biz düzeltip özür dileyelim dedik.
Anıtlar insanlarla yaşar
Dün Hıncal Ağabey (Uluç) çok önemli bir konuya değinmiş. “Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Aspendos Antik Tiyatrosu'nun tüm etkinliklere kapatılmasına karar vermiş...” diye girmiş yazıya. Sonra da bu kararın Aspendos’u bitireceğini söylemiş. Hiç değilse 14. Aspendos Opera ve Bale Festivali'nin bu kararın dışında tutulmasını önermiş... Bence kararın tamamı gözden geçirilmeli.
Aspendos’un muhteşem ortamındaki Anadolu Ateşi’nin gösterilerinin ihtişamını nasıl unuturuz ve tabii ki diğer gösterileri de?.. Alınan karar sözüm ona Aspendos’u korumak adına. Tarihi eserleri korumak oralara girişi yasaklamakla değil, mimari önlem almakla olur.
İstanbul’un her köşesi binlerce yıllık tarihi eser dolu... Bu kafayla insanlara İstanbul’da ikamet etmeyi de yasaklayalım... Oysa Uluç’un şu görüşüne katılmamak mümkün mü:“Anıtı yapan da, yaşatan da insandır. İnsandan kopardınız mı biter...”