Ne vapurmuş ama!..
16 Ağustos 2022 - Yeni Şafak
Marmaray, Avrasya Tüneli, İstanbul Havalimanı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Filyos Limanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, İzmir-İstanbul, Ankara-Niğde ve Kuzey Marmara otoyolları…
Bitmedi… Toplam 13 bin 22 km demiryolu ağı, 26’dan 57’ye yükselen havalimanı sayısı, 129 ülkede 338 noktayla dünyada en çok destinasyona uçan ülke olmamız, 217 limanımız, 84 tersanemiz… Veyahut 20 milyar lira seviyelerindeki ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ sektörümüzün hacminin 189 milyar liralara yükselmesi…
Hiçbiri, bunlar tarafından, bu kadar heyecanla, coşkuyla karşılanmadı, kucaklanmadı… Ne Paşabahçe Vapuru’ymuş ama!
Benim de hayranı olduğum vapurlardı: Dolmabahçe, Fenerbahçe ve Paşabahçe… Bunlara “bahçe sınıfı” deniyordu… Paşabahçe, İtalya Toronto’da, Dolmabahçe ve Fenerbahçe ise İskoçya Glaskow’da inşa edilmişti…
2009 yılında Rahmi M. Koç Müzesi’ne verilen Fenerbahçe, müze vapur olarak ziyarete açıldı. Dolmabahçe ise motor gövdesindeki çatlak nedeniyle 1993 yılında hizmet dışı kalmış ve ne yazık ki Aliağa’da sökülmüş.
Özellikle bizim yaşlardaki İstanbulluların ‘bahçe sınıfı’ vapurlarla ilgili bir anısı mutlaka ki vardır…
Buraya kadar tamam da bu abartılı tantanaya ne gerek var?!
Şu sebeple olsa gerek: “Bir dikili ağaçları yok” diye eleştiriliyorlar ya hani… O nedenle coşmuş olabilirler… ‘Bir kısım medya’, hayranı oldukları siyasetçilerin hizmetine nasıl susamışsa artık, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) yenileyerek yolcu taşımaya hazır hâle getirdiği Vapur’un üstüne “Mal bulmuş Mağribi gibi” atladı…
Hürriyet gazetesi de yeterince coşkulu alkışlamadı diye fırçayı yemiş… Ahmet Hakan dünkü köşesinde yazmış. Vapur’un yenilendiği haberini verirken proje sahibinin İBB ve Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğuna yer verilmemiş. Durumu fark edince, bu eksiği ikinci haberlerinde hemen düzeltmişler.
Ama ne fayda! Paşabahçe Vapuru’nun suya indirildiği törende İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, Hakan’ın deyişiyle, “Sanki bu vapur kendi kendine restore edilmiş gibi haber yaptılar Sayın Genel Başkanım diye sızlanıp durmuş…”
Bazıları fazla icraat karşısında kör oluyor demek ki… Ancak böyle tek tük, faydası sınırlı olunca algılayabiliyor(!)… Madem öyle biz de lafımızdan biraz tasarruf edelim ama son sözümüzü de etmeden geçmeyelim: Görmemişin vapuru olmuş…
Gözümüze takılanlar…
Bitmedi… Toplam 13 bin 22 km demiryolu ağı, 26’dan 57’ye yükselen havalimanı sayısı, 129 ülkede 338 noktayla dünyada en çok destinasyona uçan ülke olmamız, 217 limanımız, 84 tersanemiz… Veyahut 20 milyar lira seviyelerindeki ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ sektörümüzün hacminin 189 milyar liralara yükselmesi…
Hiçbiri, bunlar tarafından, bu kadar heyecanla, coşkuyla karşılanmadı, kucaklanmadı… Ne Paşabahçe Vapuru’ymuş ama!
Benim de hayranı olduğum vapurlardı: Dolmabahçe, Fenerbahçe ve Paşabahçe… Bunlara “bahçe sınıfı” deniyordu… Paşabahçe, İtalya Toronto’da, Dolmabahçe ve Fenerbahçe ise İskoçya Glaskow’da inşa edilmişti…
2009 yılında Rahmi M. Koç Müzesi’ne verilen Fenerbahçe, müze vapur olarak ziyarete açıldı. Dolmabahçe ise motor gövdesindeki çatlak nedeniyle 1993 yılında hizmet dışı kalmış ve ne yazık ki Aliağa’da sökülmüş.
Özellikle bizim yaşlardaki İstanbulluların ‘bahçe sınıfı’ vapurlarla ilgili bir anısı mutlaka ki vardır…
Buraya kadar tamam da bu abartılı tantanaya ne gerek var?!
Şu sebeple olsa gerek: “Bir dikili ağaçları yok” diye eleştiriliyorlar ya hani… O nedenle coşmuş olabilirler… ‘Bir kısım medya’, hayranı oldukları siyasetçilerin hizmetine nasıl susamışsa artık, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) yenileyerek yolcu taşımaya hazır hâle getirdiği Vapur’un üstüne “Mal bulmuş Mağribi gibi” atladı…
Hürriyet gazetesi de yeterince coşkulu alkışlamadı diye fırçayı yemiş… Ahmet Hakan dünkü köşesinde yazmış. Vapur’un yenilendiği haberini verirken proje sahibinin İBB ve Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğuna yer verilmemiş. Durumu fark edince, bu eksiği ikinci haberlerinde hemen düzeltmişler.
Ama ne fayda! Paşabahçe Vapuru’nun suya indirildiği törende İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, Hakan’ın deyişiyle, “Sanki bu vapur kendi kendine restore edilmiş gibi haber yaptılar Sayın Genel Başkanım diye sızlanıp durmuş…”
Bazıları fazla icraat karşısında kör oluyor demek ki… Ancak böyle tek tük, faydası sınırlı olunca algılayabiliyor(!)… Madem öyle biz de lafımızdan biraz tasarruf edelim ama son sözümüzü de etmeden geçmeyelim: Görmemişin vapuru olmuş…
Gözümüze takılanlar…
- Yarın, 1999 Büyük Marmara Depremi’nin yıl dönümü… AKUT, bir dizi anma etkinliği hazırlamış… İstanbul-Değirmendere arasında 115 kilometrelik koşu, Değirmendere’de suya gömülen binaların bulunduğu bölgede dalış ve deprem saati olan 03.02’de, AKUT İzmit Operasyon Merkezi’nde tören düzenlenecekmiş. Büyük acılar, kayıplar ve korkular yaşadığımız o günü unutmak mümkün değil. Ancak, deprem bilincini geliştirip yaygınlaştırarak deprem sigortasından deprem sırasında yapılacaklar konusunda bilgilenmeye, binaların kontrollerinin yapılmasından acil durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğine kadar gelecek kuşaklara aktaracak çok şey var… Bu farkındalık çalışması için AKUT’u kutlarız. (Ekrem Acar, Caretta İletişim)
- Türkiye’de son bir yılda, 3 şirketten biri dijital felaket yaşamış. Kalan iki şirketten biri ise yeterli felaket kurtarma çözümlerini kullanamamış. ITserv’e göre her 4 şirketten biri felaket kurtarma testi yaptırmadığı için çözümlerin işe yarayıp yaramadığını da anlayamamış. ‘Felaket kurtarma çözümleri’ denen hizmet, işe, kurumların zayıf ve güçlü yönlerini belirlemekle, yani risk analiziyle başlıyormuş. Sonrası iş dünyasının yakından bildiği üzere, kurumun özel ihtiyaçlarına yönelik çalışmaların yapılması. Dijital saldırı ve benzeri olumsuzlukların yeni bir risk grubu olması, hasarı daha da öngörülemez kılabiliyor. Her duruma hazırlıklı olmakta fayda var. ‘Hazır’ olursak Hızır gelir, Hızır gelirse ‘huzur’ buluruz… (İlker Pehlivan, Echo İletişim)
- TV yönetmeni, radyo-müzik yapımcısı ve bizim kuşağın duayen ustalarından İzzet Öz’ün, “Zetzet İzzet Öz” adlı kitabının basılı hâlini koleksiyonuna eklemek isteyenler Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na (TEGV) bağış yaparak kitaba sahip olabiliyorlarmış. Üç büyük kitaptan oluşan sette, Öz’ün 1947’den günümüze tüm hayatı belgeler, fotoğraflar ve müzik ile anlatılıyormuş. (Nur Sevinç, Contactplus)
- Tartışmalı sosyal medya platformu TikTok’un itibarını yükseltmek için yaptığı iş birliklerine daha önce de yer vermiştik. Kızılay, LÖSEV, Cannes Film Festivali, 2022 Eurovision Şarkı Yarışması, İKSV ile ortak çalışmaları bunlardan bazılarıydı. Şimdi de WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile “#KüçükBirAdım” kampanyasını yürütüyorlarmış. Bu çalışmaların itibarları üzerindeki etkisini zaman içinde göreceğiz. Ancak çok fazla alana dağılmalarının etkisi bekledikleri gibi olmayabilir… “Fazla olan yanlıştır” ilkesini hatırda tutmakta yarar var… (Julia Kütnazoğlu, Weber Shandwick)