Nezaket, Zarafet, Nezahet Üzerine…
11 Haziran 2019 - Yeni Şafak
İletişimde şu üçlemelere hep takılmışımdır… Mesela üç C: Consumer (Tüketici), Costumer (Müşteri) – Client (Özel Müşteri)… Bir başka üç C: Creativity (Yaratıcılık), Consistency (Tutarlılık), Continuity (Süreklilik)… Üç H’yi de unutmamak gerekir: Hazır, Hızır, Huzur… (Hazırlığı doğru dürüst yaparsan Hızır gelir; Hızır gelirse de Huzura kavuşursun)… Üç İ de var: İstişare, İkna, İttifak… Her projenin Öncesi, Sırası, Sonrası, bir başka üçleme olarak ele alınabilir… Her tür klâsik metindeki standart akış: Giriş, Gelişme ve Sonuç…
İlişki ve iletişim yönetiminde bir başka üçleme var ki, özellikle sözlü ve görsel iletişimde bunlardan bir tanesinde tökezlediğiniz zaman ‘başınız belada’ demektir. Kavramların daha iyi anlaşılması için hem isim hem de sıfat boyutunda kökenleriyle birlikte ele alınmasında yarar var.
1. Kavram: Nezaket… Farsça sözcükten Arapça gramer kuralına göre türetilmiş Türkçe bir türevdir. Naziklik, zariflik, incelik, terbiye (edep), ehemmiyet anlamlarını taşır. Sıfat hâli: Nazik…
Nezaket, bilindiği üzere, öğrenilebilen bir haslettir.
2. Kavram: Zarafet… Arapça kökenli, incelik anlamına gelir… Davranış, söyleyiş, giyim ve kuşam inceliğini kapsar. “Bu zarâfeti bana aşk îlân edecek bir erkekte de göremezdim” (Ahmed Midhat Efendi). “Fârisî’ye, Arabî’ye âşinâ, ruh ve lisan zarâfetine sâhip…” (Rûşen E. Ünaydın). “Türkiye’de deryâ gibi şarap içtiğini zarâfetle îmâ ediyor” (Yahyâ Kemal).
Hal ve tavırdaki güzel görünüş, hareketlerdeki âhenktar güzellik, incelik: “Zekâsı, inceliği, zarâfeti, nüktedanlığı ve bilhassa mûsikî kültürü ile bir anda alâkayı üstünde toplayan müstesnâ bir kimseydi” (Sâmiha Ayverdi). Sıfat hâli: Zarif…
Zarafet de nezaket gibi -biraz daha zor olmasına rağmen- sonradan edinilebilen hasletlerden biridir.
3. Kavram: Nezahet… Arapça kökenli kelime, ahlâk temizliği, temizlik, saflık anlamına gelir… “Nezâhet-i vicdan.” “Nezâhet-i his.” “O sofrada bir Türk âilesinin nezâhet ve mahremiyetini mütemâdiyen hatırladım” (Ahmet Hâşim). “Bu hareketler ile aşkın nezâhetine hakāret ediyorlar ki bunu affedemiyorum” (Aka Gündüz). “Bâzan en iptidâî nezâhet ve nezâket kāidelerini bile ayak altına alıyoruz” (Reşat N. Güntekin). Sıfat hâli: Nezih…
Nezahet, bilindiği ya da tahmin edilebileceği üzere sonradan pek kolay edinilebilen bir haslet değildir. Kültürden çok değerlerle ilgilidir. Daha çok birinci derecedeki çevreden aktarımla elde edinilen bir karakter özelliğidir, diyebiliriz…
Bir örnek verelim: Bir mafya babası ya da onun çevresindeki müzehrefat (muzahrafat da deniyor, çer-çöp, pislik manasına geliyor), son derece nazik olabiliyorlar. Hatta en iyi terzilerden en şık giysilerle zarafetin sınırlarından bir iki adım içeri adım atabiliyorlar. Gelin görün ki kendilerinden nezahet, nezih olmalarını beklemek mümkün değildir.
Benzer durumlar bazı siyasetçiler ve kısa sürede popüler olmak adına ‘şeytanla iş birliği yapan’ sanatçı makulesi için de geçerlidir.
Şimdi gelin siyasi iletişim sahnesinde rol alan aktörleri izleyelim ve bu üç kavram üzerinden not vermeye çalışalım… İnanın, alacakları ortalama not onların toplum üzerinde bırakacakları intibaın, algıların temel kriterlerini oluşturacaktır. Türkiye toplumunun ortak ruhi şekillenmesi bu üç temel haslet üzerinde durur. Gerisi lafügüzaftır.
İlişki ve iletişim yönetiminde bir başka üçleme var ki, özellikle sözlü ve görsel iletişimde bunlardan bir tanesinde tökezlediğiniz zaman ‘başınız belada’ demektir. Kavramların daha iyi anlaşılması için hem isim hem de sıfat boyutunda kökenleriyle birlikte ele alınmasında yarar var.
1. Kavram: Nezaket… Farsça sözcükten Arapça gramer kuralına göre türetilmiş Türkçe bir türevdir. Naziklik, zariflik, incelik, terbiye (edep), ehemmiyet anlamlarını taşır. Sıfat hâli: Nazik…
Nezaket, bilindiği üzere, öğrenilebilen bir haslettir.
2. Kavram: Zarafet… Arapça kökenli, incelik anlamına gelir… Davranış, söyleyiş, giyim ve kuşam inceliğini kapsar. “Bu zarâfeti bana aşk îlân edecek bir erkekte de göremezdim” (Ahmed Midhat Efendi). “Fârisî’ye, Arabî’ye âşinâ, ruh ve lisan zarâfetine sâhip…” (Rûşen E. Ünaydın). “Türkiye’de deryâ gibi şarap içtiğini zarâfetle îmâ ediyor” (Yahyâ Kemal).
Hal ve tavırdaki güzel görünüş, hareketlerdeki âhenktar güzellik, incelik: “Zekâsı, inceliği, zarâfeti, nüktedanlığı ve bilhassa mûsikî kültürü ile bir anda alâkayı üstünde toplayan müstesnâ bir kimseydi” (Sâmiha Ayverdi). Sıfat hâli: Zarif…
Zarafet de nezaket gibi -biraz daha zor olmasına rağmen- sonradan edinilebilen hasletlerden biridir.
3. Kavram: Nezahet… Arapça kökenli kelime, ahlâk temizliği, temizlik, saflık anlamına gelir… “Nezâhet-i vicdan.” “Nezâhet-i his.” “O sofrada bir Türk âilesinin nezâhet ve mahremiyetini mütemâdiyen hatırladım” (Ahmet Hâşim). “Bu hareketler ile aşkın nezâhetine hakāret ediyorlar ki bunu affedemiyorum” (Aka Gündüz). “Bâzan en iptidâî nezâhet ve nezâket kāidelerini bile ayak altına alıyoruz” (Reşat N. Güntekin). Sıfat hâli: Nezih…
Nezahet, bilindiği ya da tahmin edilebileceği üzere sonradan pek kolay edinilebilen bir haslet değildir. Kültürden çok değerlerle ilgilidir. Daha çok birinci derecedeki çevreden aktarımla elde edinilen bir karakter özelliğidir, diyebiliriz…
Bir örnek verelim: Bir mafya babası ya da onun çevresindeki müzehrefat (muzahrafat da deniyor, çer-çöp, pislik manasına geliyor), son derece nazik olabiliyorlar. Hatta en iyi terzilerden en şık giysilerle zarafetin sınırlarından bir iki adım içeri adım atabiliyorlar. Gelin görün ki kendilerinden nezahet, nezih olmalarını beklemek mümkün değildir.
Benzer durumlar bazı siyasetçiler ve kısa sürede popüler olmak adına ‘şeytanla iş birliği yapan’ sanatçı makulesi için de geçerlidir.
Şimdi gelin siyasi iletişim sahnesinde rol alan aktörleri izleyelim ve bu üç kavram üzerinden not vermeye çalışalım… İnanın, alacakları ortalama not onların toplum üzerinde bırakacakları intibaın, algıların temel kriterlerini oluşturacaktır. Türkiye toplumunun ortak ruhi şekillenmesi bu üç temel haslet üzerinde durur. Gerisi lafügüzaftır.