Nike zor durumda!..
16 MART 2007
Şu sıra hayvan hakları, çevre meselesi, küresel ısınma gibi konular toplumun duyarlılık alanlarını oluşturuyor. Bu konularda dikkat etmek gerek. Yoksa ünlü markasın; değilsin fark etmiyor. Başın belaya girebilir… Çünkü canlılığın devamının yanında tüm diğer konular –insan hakları, özgürlükler, demokrasi vb.- ikinci plana düşebiliyor.
İşte Nike’nin başının ağrımasına neden olan olay: Nike’nin 1.500 Pound fiyatla satmaya çalıştığı yılan derisi yeni spor ayakkabıları, hayvan hakları örgütlerinin hop oturup hop kalkmasına neden olmuş. Ayakkabı, ‘Airforce 1’ serisinin 25’inci yılı kutlamaları çerçevesinde gelecek hafta Londra’da sergilenecekmiş… Bu model, dünyanın en büyük yılanı olarak bilinen Anaconda derisinden, bağcık uçları ise 18 ayar altındanmış… Ayakkabının her numarasından sadece bir çift satışa sunulacakmış…
Benim için boşanma nedeni olurdu ama, bizde bu bu ayakkabı Eda Taşpınar Hanım’ın narin ayaklarına pek bir yakışırdı mesela. Ve sanki bizde bu işe kimseden pek de bir ses çıkmazdı. Henüz insan hakları aşamasını tamamlayamadığımız için, ‘hayvan hakları’, ‘canlılığın devamı’ gibi üst düzey soyutlamalara (!) itibar etme durumunda olmayabiliriz… Sularımızın kirlenmesine karşı yürüyüşe geçenlerin sayısı Hrant Dink’in cenazesindekilere yakınlaşırsa, belki o zaman Türkiye’de de bu alanda bir şeyler değişebilir. Bu çerçevede Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye Başkanlığı’na (WWF) Akın Öngör’ün; yönetim kurulu üyeliklerine sanayi ve ticaret dünyamızın etkili isimlerinin gelmesi; biraz ümitlendirdi beni… Göreceğiz…
Levi’s Müslümanlarla da iletişim içinde
Hem evvelki yılki master sınıfından öğrencim, hem de arkadaşım Evrim Onat bir reklam fotoğrafı göndermiş. Diyor ki: “Levi’s her reklamı ile ses getiriyor. Elime bugün bir ilanları geçti, yerel kültür ve değerler ile iletişim söz konusu olduğunda küresel bir markanın ne kadar esnek ve uyumlu davranabileceğinin örneği olabilir diye düşündüm. Ekteki reklam, -bana söylenene göre- Levis’ın Jakarta’daki kurban bayramı tebrikiymiş.”
İletişimde hedef kitlenin değerleriyle uyum içinde hareket etme ilkesine müthiş bir örnek: Pantolonu ve kumaşın desenini yakın plan (close-up) gösteriyormuş hissi veren bir fotoğraf kullanılmış… Fakat biraz daha dikkatli baktığınızda görüyorsunuz ki, denim kumaşın doğal dokusu gibi duran beyaz noktacıklarda; aslında binlerce beyazlarla örtünmüş insanın aynı anda namaz kılışını görüyorsunuz.
Levi’s tipik bir Yahudi ismi… Ayrıca ABD’nin simgesi haline gelmiş bir marka… Siz esnekliğe bakın… Teşekkürler Evrim…
Armağan Beyi’ rahat bırak Cem!
Allah bilir kaç kere anlatmışızdır. Hani dört ayrı konumlama için dört ayrı strateji vardı: 1. Liderler 2.Taklitçiler 3.Takipçiler 4.Niş pazarlara yönelenler...
Birinci ve dördüncü, ötekileri görmezden gelmeli, yüzlerine dahi bakmamalı. İkinci sesini çıkarmamalı, üçüncü hepsine saldırmalıdır... Hem de en agresif şekilde...
Kara kaplı defter böyle diyor. Buna uymayanlar var mı? Dolu... Biri de Cem Yılmaz. Hani hakkında yazı yazarken objektif olamadığım sevgili dostum...
Bre, Sevgili Cem! Tam gerilmiştim ki, dün yazı yazmadığım için, benim söyleyeceklerimin bir kısmını Cengiz Semercioğlu, Rahşan Gülşan söyleyivermişler. Cengiz demiş ki: “Cem Yılmaz, yeniden sahnelemeye başladığı şovunda, Armağan için ‘İlk gösterisini kimsesiz çocuklar yararına yapacağına, parayı kendi tedavisinde kullansaydı’ dedi... Yani isteyerek mi istemeyerek mi bilmem ama Cem Yılmaz, gösterisinin reklamını yaparak Armağan’a en büyük kıyağı yaptı.”
Rahşan Hanım’ın saptaması ise şöyle: “İyi de Cem’im Yılmaz’ım, nazlı çiçeğim, neden Armağan Çağlayan’ı kendine muhatap aldın?”
Armağan Bey’in stand-up işinde çakılacağını haftalarca önce yazdım. Şov henüz başlamamıştı. Tevatürü dolaşıyordu... Fikir söylemek için Cengiz gibi ille de izlememe gerek yok. Armağan Bey, TV’deki işleri sırasında gerekli ipuçlarını verdi. Kimse dokunmasa Armağan Bey sahnede doğal süresini tamamlayacak ve en iyi yaptığı işe geri dönecek: Huysuz jüri üyeliğine...
Ama hayır, Cem onu bırakmıyor... İlle de yanına çekiyor. Çağlayan’ın adının kendi adıyla, fotoğrafının kendi görüntüleriyle yan yana yayınlanmasına izin veriyor... Sevgili Cem, biraz rahat bırak Armağan Bey’i. O kendi yerini bulacak zaten...
İşte Nike’nin başının ağrımasına neden olan olay: Nike’nin 1.500 Pound fiyatla satmaya çalıştığı yılan derisi yeni spor ayakkabıları, hayvan hakları örgütlerinin hop oturup hop kalkmasına neden olmuş. Ayakkabı, ‘Airforce 1’ serisinin 25’inci yılı kutlamaları çerçevesinde gelecek hafta Londra’da sergilenecekmiş… Bu model, dünyanın en büyük yılanı olarak bilinen Anaconda derisinden, bağcık uçları ise 18 ayar altındanmış… Ayakkabının her numarasından sadece bir çift satışa sunulacakmış…
Benim için boşanma nedeni olurdu ama, bizde bu bu ayakkabı Eda Taşpınar Hanım’ın narin ayaklarına pek bir yakışırdı mesela. Ve sanki bizde bu işe kimseden pek de bir ses çıkmazdı. Henüz insan hakları aşamasını tamamlayamadığımız için, ‘hayvan hakları’, ‘canlılığın devamı’ gibi üst düzey soyutlamalara (!) itibar etme durumunda olmayabiliriz… Sularımızın kirlenmesine karşı yürüyüşe geçenlerin sayısı Hrant Dink’in cenazesindekilere yakınlaşırsa, belki o zaman Türkiye’de de bu alanda bir şeyler değişebilir. Bu çerçevede Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye Başkanlığı’na (WWF) Akın Öngör’ün; yönetim kurulu üyeliklerine sanayi ve ticaret dünyamızın etkili isimlerinin gelmesi; biraz ümitlendirdi beni… Göreceğiz…
Levi’s Müslümanlarla da iletişim içinde
Hem evvelki yılki master sınıfından öğrencim, hem de arkadaşım Evrim Onat bir reklam fotoğrafı göndermiş. Diyor ki: “Levi’s her reklamı ile ses getiriyor. Elime bugün bir ilanları geçti, yerel kültür ve değerler ile iletişim söz konusu olduğunda küresel bir markanın ne kadar esnek ve uyumlu davranabileceğinin örneği olabilir diye düşündüm. Ekteki reklam, -bana söylenene göre- Levis’ın Jakarta’daki kurban bayramı tebrikiymiş.”
İletişimde hedef kitlenin değerleriyle uyum içinde hareket etme ilkesine müthiş bir örnek: Pantolonu ve kumaşın desenini yakın plan (close-up) gösteriyormuş hissi veren bir fotoğraf kullanılmış… Fakat biraz daha dikkatli baktığınızda görüyorsunuz ki, denim kumaşın doğal dokusu gibi duran beyaz noktacıklarda; aslında binlerce beyazlarla örtünmüş insanın aynı anda namaz kılışını görüyorsunuz.
Levi’s tipik bir Yahudi ismi… Ayrıca ABD’nin simgesi haline gelmiş bir marka… Siz esnekliğe bakın… Teşekkürler Evrim…
Armağan Beyi’ rahat bırak Cem!
Allah bilir kaç kere anlatmışızdır. Hani dört ayrı konumlama için dört ayrı strateji vardı: 1. Liderler 2.Taklitçiler 3.Takipçiler 4.Niş pazarlara yönelenler...
Birinci ve dördüncü, ötekileri görmezden gelmeli, yüzlerine dahi bakmamalı. İkinci sesini çıkarmamalı, üçüncü hepsine saldırmalıdır... Hem de en agresif şekilde...
Kara kaplı defter böyle diyor. Buna uymayanlar var mı? Dolu... Biri de Cem Yılmaz. Hani hakkında yazı yazarken objektif olamadığım sevgili dostum...
Bre, Sevgili Cem! Tam gerilmiştim ki, dün yazı yazmadığım için, benim söyleyeceklerimin bir kısmını Cengiz Semercioğlu, Rahşan Gülşan söyleyivermişler. Cengiz demiş ki: “Cem Yılmaz, yeniden sahnelemeye başladığı şovunda, Armağan için ‘İlk gösterisini kimsesiz çocuklar yararına yapacağına, parayı kendi tedavisinde kullansaydı’ dedi... Yani isteyerek mi istemeyerek mi bilmem ama Cem Yılmaz, gösterisinin reklamını yaparak Armağan’a en büyük kıyağı yaptı.”
Rahşan Hanım’ın saptaması ise şöyle: “İyi de Cem’im Yılmaz’ım, nazlı çiçeğim, neden Armağan Çağlayan’ı kendine muhatap aldın?”
Armağan Bey’in stand-up işinde çakılacağını haftalarca önce yazdım. Şov henüz başlamamıştı. Tevatürü dolaşıyordu... Fikir söylemek için Cengiz gibi ille de izlememe gerek yok. Armağan Bey, TV’deki işleri sırasında gerekli ipuçlarını verdi. Kimse dokunmasa Armağan Bey sahnede doğal süresini tamamlayacak ve en iyi yaptığı işe geri dönecek: Huysuz jüri üyeliğine...
Ama hayır, Cem onu bırakmıyor... İlle de yanına çekiyor. Çağlayan’ın adının kendi adıyla, fotoğrafının kendi görüntüleriyle yan yana yayınlanmasına izin veriyor... Sevgili Cem, biraz rahat bırak Armağan Bey’i. O kendi yerini bulacak zaten...