Nil'i ancak ortak bir konser kurtarır
16 Ağustos 2009 Akşam Gazetesi
Şarkıcı ve besteci Nil Karaibrahimgil'i tanırım. Çok da severim. İnsan Nil'i ise yakından tanıma fırsatım olmadı. Oradan buradan duyduğum kadarıyla dünya iyisi bir kızmış. Bir zamanlar Habertürk'te Özlem Gürses ile yaptığımız programa konuk olmuştu. O günden sonra kendisini benim 'prototip Türk kızları' listeme almıştım. Örneğin, Çağla Kubat, Milli Voleybolcu Neslihan Demir Darnel gibi...
Bunların ortak özelliği her şeylerinin düzgün olması... Örnek teşkil etmeleri... Beşeri ilişkilerinde pek yanlışlarının bulunmayışı...
İşte bu nedenle bu prototipler hata yaptıkları zaman kamu vicdanında sıradan insanlara oranla daha büyük yaralar açarlar. Sıradan insanların devirdiği çamlar, normal bir bardağın kırılmasıysa, bunlarınki Baccara ya da Bohemya kristalinin kırılması gibidir. Sonra belki yapıştırabilirsiniz ancak kamu vicdanında 'kırıldıktan sonra yapıştırılmış kristal' olarak kalırlar.
Her kim ki Nil'e 'Neşet Ertaş'tan özür dile, krizini böylece yönetmiş, halletmiş olursun' demiştir; o kişi kriz iletişimi konusunu eksik bilmektedir.
Nil'in algısı o kadar pozitiftir ki, en küçük negatifliğin verdiği hasar çok büyük olabilir...
O nedenle 'hasarı giderme' ve 'restorasyon' gayretleri ne kadar abartılırsa o kadar yerindedir. Hatta bu krizden fırsat bile çıkartmak mümkündür. Örneğin bir Neşet Ertaş - Nil Karaibrahimgil ortak konseriyle... Sevgili Nil, Neşet Ertaş'ın bir de elini öpüp başına koysa, demeyin gitsin!
Kıssadan hisse: Kamu vicdanındaki hasarları gidermek kamuoyundaki hasarları gidermekten çok daha zordur. İkisini ayırt edemeyenler krizlerini yönetemezler...
Pelin Batu sakın gitme!
Televizyonda ilgiyle izlediğim programlardan bir tanesi de Murat Bardakçı, Erhan Afyoncu ve Pelin Batu'nun birlikte sundukları Tarihin Arka Odası'dır... Daha doğrusu Murat Bardakçı'nın sunduğu, Erhan Afyoncu'nun müthiş bir tarihi malumat ile daimi konuk olduğu, Pelin Batu'nun ise sürekli 'dayak yediği' popüler tarih ve müzik programı... Murat Bardakçı'ya kızan, kıl olan olabilir. Ben hem sözünü, hem müziğini büyük bir keyifle izliyorum. Malumat ve yetenek bir insanda ancak bu kadar buluşabilir.
İki cumartesidir TVNet'te büyük bir heyecanla izlediğim Dücane Cündioğlu'nun tespit ettiği üçlemenin neresinde durduklarını çıkarmakta zorluk çeksem de Murat Bey ve Erhan Bey ikilisini en azından ansiklopedi okur gibi izlemek bile yakın tarihine bu kadar uzak kalmış toplumumuz için son derece hayırlıdır.
Cündioğlu'nun üçlemesi şöyleydi: 'Ya malumat sahibisinizdir ya bilgi. Ya da bilgelik düzeyindesinizdir.'
Bu üçlemenin içinden çıkmakta zorlananlar TVNet'in internet sitesinden bakarlarsa programı bulabilirler ve izleyebilirler.
Hadi gelin kafaları biraz daha karıştıralım, bir aforizma da biz ekleyelim: 'Bilge olmak için malumat sahibi olmak gerekmez.'
O programda içim bir tek Pelin Batu'ya parçalanıyor. Yaptığı işi fazla ciddiye alıp, hiç didişmeye kalkmasa kurtlar sofrasına yem olmayacak.
Şu ana kadar pek çok insan ya o programdan ayrılmıştı ya kurtların kafasına bir şey geçirmişti ya da hüngür hüngür ağlayıp krizlere girmişti.
Pelin Hanım kahramanca dayanıyor. O dayandıkça bizim de içimiz acıyor.
Onca horlanmaya, itilip kakılmaya tahammül etmesine tahammül etmekte zorlanıyoruz.
Öte yandan Batu programdan ayrılırsa bütün işin tadı kaçacak. Murat Bardakçı da bunu bildiğinden olacak, 'horlamanın, itip kakmanın' dozunu öyle bir yerde tutuyor ki Pelin Hanım olayın ne içine girebiliyor ne de dışına çıkabiliyor. Bize de yaramıza tuz basıp programı hafif bir sado-mazo zevkiyle izlemek kalıyor...
Şarkıcı ve besteci Nil Karaibrahimgil'i tanırım. Çok da severim. İnsan Nil'i ise yakından tanıma fırsatım olmadı. Oradan buradan duyduğum kadarıyla dünya iyisi bir kızmış. Bir zamanlar Habertürk'te Özlem Gürses ile yaptığımız programa konuk olmuştu. O günden sonra kendisini benim 'prototip Türk kızları' listeme almıştım. Örneğin, Çağla Kubat, Milli Voleybolcu Neslihan Demir Darnel gibi...
Bunların ortak özelliği her şeylerinin düzgün olması... Örnek teşkil etmeleri... Beşeri ilişkilerinde pek yanlışlarının bulunmayışı...
İşte bu nedenle bu prototipler hata yaptıkları zaman kamu vicdanında sıradan insanlara oranla daha büyük yaralar açarlar. Sıradan insanların devirdiği çamlar, normal bir bardağın kırılmasıysa, bunlarınki Baccara ya da Bohemya kristalinin kırılması gibidir. Sonra belki yapıştırabilirsiniz ancak kamu vicdanında 'kırıldıktan sonra yapıştırılmış kristal' olarak kalırlar.
Her kim ki Nil'e 'Neşet Ertaş'tan özür dile, krizini böylece yönetmiş, halletmiş olursun' demiştir; o kişi kriz iletişimi konusunu eksik bilmektedir.
Nil'in algısı o kadar pozitiftir ki, en küçük negatifliğin verdiği hasar çok büyük olabilir...
O nedenle 'hasarı giderme' ve 'restorasyon' gayretleri ne kadar abartılırsa o kadar yerindedir. Hatta bu krizden fırsat bile çıkartmak mümkündür. Örneğin bir Neşet Ertaş - Nil Karaibrahimgil ortak konseriyle... Sevgili Nil, Neşet Ertaş'ın bir de elini öpüp başına koysa, demeyin gitsin!
Kıssadan hisse: Kamu vicdanındaki hasarları gidermek kamuoyundaki hasarları gidermekten çok daha zordur. İkisini ayırt edemeyenler krizlerini yönetemezler...
Pelin Batu sakın gitme!
Televizyonda ilgiyle izlediğim programlardan bir tanesi de Murat Bardakçı, Erhan Afyoncu ve Pelin Batu'nun birlikte sundukları Tarihin Arka Odası'dır... Daha doğrusu Murat Bardakçı'nın sunduğu, Erhan Afyoncu'nun müthiş bir tarihi malumat ile daimi konuk olduğu, Pelin Batu'nun ise sürekli 'dayak yediği' popüler tarih ve müzik programı... Murat Bardakçı'ya kızan, kıl olan olabilir. Ben hem sözünü, hem müziğini büyük bir keyifle izliyorum. Malumat ve yetenek bir insanda ancak bu kadar buluşabilir.
İki cumartesidir TVNet'te büyük bir heyecanla izlediğim Dücane Cündioğlu'nun tespit ettiği üçlemenin neresinde durduklarını çıkarmakta zorluk çeksem de Murat Bey ve Erhan Bey ikilisini en azından ansiklopedi okur gibi izlemek bile yakın tarihine bu kadar uzak kalmış toplumumuz için son derece hayırlıdır.
Cündioğlu'nun üçlemesi şöyleydi: 'Ya malumat sahibisinizdir ya bilgi. Ya da bilgelik düzeyindesinizdir.'
Bu üçlemenin içinden çıkmakta zorlananlar TVNet'in internet sitesinden bakarlarsa programı bulabilirler ve izleyebilirler.
Hadi gelin kafaları biraz daha karıştıralım, bir aforizma da biz ekleyelim: 'Bilge olmak için malumat sahibi olmak gerekmez.'
O programda içim bir tek Pelin Batu'ya parçalanıyor. Yaptığı işi fazla ciddiye alıp, hiç didişmeye kalkmasa kurtlar sofrasına yem olmayacak.
Şu ana kadar pek çok insan ya o programdan ayrılmıştı ya kurtların kafasına bir şey geçirmişti ya da hüngür hüngür ağlayıp krizlere girmişti.
Pelin Hanım kahramanca dayanıyor. O dayandıkça bizim de içimiz acıyor.
Onca horlanmaya, itilip kakılmaya tahammül etmesine tahammül etmekte zorlanıyoruz.
Öte yandan Batu programdan ayrılırsa bütün işin tadı kaçacak. Murat Bardakçı da bunu bildiğinden olacak, 'horlamanın, itip kakmanın' dozunu öyle bir yerde tutuyor ki Pelin Hanım olayın ne içine girebiliyor ne de dışına çıkabiliyor. Bize de yaramıza tuz basıp programı hafif bir sado-mazo zevkiyle izlemek kalıyor...