O da bizim James Dean’imiz olacak...
04 TEMMUZ 2007
Sevgili Barış bana ne hikmetse James Dean’i hatırlatıyor. İkisi de çok yakışıklıydı. İkisi de şöhret ve başarının merdivenlerini hızla tırmanmaya hazırlardı.
Arada bir fark var. Dean yalnız gitmişti. Barış’ın yanındaki gencecik iki kız arkadaşı da gitti.
‘Erken gelen şöhret’, ‘hızlı yaşama özentisi’ falan diyorlar. Katılmam mümkün değil. Barış’ı Akademi Türkiye’de tanıdım. Ben iletişim dersi veriyordum yarışmacılara. Program bittikten sonra pek çoğu beni aramaya devam etmiştir. Barış içlerinde en hayırlısı idi. En son 15 gün önce aramıştı. “Geleceğim hocam!” demişti. Henüz, pek çok şöhretli ağabeyi ablası gibi, “Sizi çok özledim, gelsenize!” aşamasına gelemeyecek kadar gençti...
Barış çok iyi bir aile terbiyesi almıştı. Dünyada sonradan ‘edinemeyeceğiniz’ tek şey... Çinceyi, Japoncayı kıvırır, 60’ından sonra doktor, mühendis olabilirsiniz; ama belli bir yaştan sonra aile terbiyesini edinemezsiniz... Barış’ta bu, mebzul miktarda vardı...
Yazık oldu!.. Benim de çok keyifli günlerimin geçtiği, yakından tanıma fırsatı bulduğum Ereğli halkı ne kadar üzülse hakkıdır... Bakalım, Belediye Başkanı, Barışı nasıl anacak?..
Binanız ne kadar ‘yeşil’?
Birleşmiş Milletler'in yayınladığı raporda, atmosferin kirlenmesine en fazla katkı yapan sektörlerin ilk sıralarında, inşaat dünyasını saymış...
Bu nedenle sektörde çözüm olarak ‘yeşil binalar’ın üretimine ağırlık verilmeye başlanmış. Araştırmalara göre yeşil binalarda çalışanların performansları artarken, öğrencilerin daha yüksek not aldığı ve sosyal problemlerinin azaldığı tespit edilmiş. En önemlisi yeşil binalarda yüzde 30’lara yakın enerji tasarrufu sağlanıyormuş.
Birkaç sene önce mimari tasarımda farklılık adına yapılan yeşil binalar, şimdilerde ülkeler için sürdürülebilir kalkınmanın en önemli koşulu haline geldi. ABD'de bin 700 bina, yeşil binayı temsil eden LEED standartları sertifikası almak için başvuruda bulunurken, Çin 2008'de başkent Pekin'de düzenlenecek olimpiyatlar için sıfır hava kirliliği ilkesini benimseyip, gerekli mimari önlemleri almaya başlamış ve yeşil binalara yönelmiş.
Türkiye’de ise durum biraz içler acısı. Nereden biliyorsun? Sektörün önde gelen üç firmasının patronlarından: Aktürk (Rapsodi), Taş Yapı(Mashattan) ve Biskon (Sapphire)...
İnşaat şirketleri proje yapım aşamasında maliyetlerin artırılmaması için yeşil binalara yatırım yapmaktan çekiniyorlar. Örneğin Biskon Sapphire’de maliyetlerin sırf bu yüzden %22 artmasını göze almışlar. 54 katlı binada, 200 metre yükseklikte oturan bir daire sahibi, evinin önünde yeşil alana çıkabilecekmiş. Bina cephesinin birbirinden bağımsız iki kabuktan oluşmasının faydasını uzun uzun anlattılar... Mantolama sisteminin enerjiden yüzde 25 oranında tasarruf sağladığı aklımda kalan en önemli özellik.
Bütün bunları niye yazdım? Bir kere, saydığım inşaat şirketleri sahiplerini yakından tanırım. Yaptıkları iyi işlerde destek çıkmak, boynumuzun borcu(!)... İkincisi: Hangi partiye oy vereceğim diye soranlara ellerine yeni bir kriter vermek için: Küresel ısınmaya karşı mücadele edip etmeyeceklerinin yanına, siyasi partilerin yeşil binalar konusunda ne yapmayı planladıklarına dikkat etmeyi de unutmayın.
Milli Eğitim Bakanı, Şafak’ın sesini duyacak mı?
TRT’de uzun yıllar boyunca gösterilen “Cumhuriyet’e Kanat Gerenler” adlı belgeselde dünyaca ünlü grafik sanatçımız rahmetli Mengü Ertel’in sunuculuğuyla “idealler kuşağı” adını verdiğimiz o unutulmaz nesilden 273 portreyi tanıtmıştık. İşte bu ‘vefa’ belgeselinde bir süre metin yazarı olarak çalışmış arkadaşlarımızdan birinden, Şafak Yaşar’dan bir mektup aldım. Şafak, şimdi Bodrum Sağlık Vakfı’nın Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapıyormuş ve idealler kuşağının temsilcilerinin ruhunu şad edecek bir ortamda, engelli çocuklarımızla birlikte yine idealleri peşinde koşuyormuş.
Şafak’ın ‘çırpınma’ sinyallerini olanca soğukkanlılığıyla gizlemeye çalışarak yazdığı mektubundan anlaşılıyor ki, ortada ciddî bir hasar tespiti söz konusu. Bodrum’daki engelli çocukları rehabilite eden merkezin ödenekleri durdurulduğu gibi geçmişe yönelik olarak da 150 bin YTL gibi bir meblağ faiziyle geri isteniyormuş. 100 engelli çocuk son derece mağdur durumda!
Hangi yaşam üslubunun içinde olursanız olun bu gerçeğe duyarsız kalmak zor.
Geçen yıl yürürlüğe giren Özürlüler Yasası’sıyla birlikte Turgutreis Rehabilitasyon Merkezi’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ‘Özel Eğitim Kurumu’ statüsüyle çalışması istenmiş. Gün gelmiş ve Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, “Açılış şartları yerine getirilmedi” diyerek Şubat 2007 ödemesinin yapılmamasını ve daha önceki aylarda verilenlerin de faiziyle iadesini talep edivermiş.
Şu sıra Bodrum Valisi Mustafa Temel Koçak’ın meseleye el koymasıyla Çocuk Esirgeme Kurumu ve Bakanlık yetkililerinden oluşan bir komisyon kurulmuş. Komisyon, sorunun iki kurum arasındaki yorum farklarından kaynaklandığına karar vermiş ve dosya Ankara’ya ulaştırılmış. Vakıf, aynı zamanda meseleyi Danıştay’a da götürmüş. Şafak Yaşar diyor ki:“Engellilik konusunun değişmez önemi ve engelli sorunlarının çözümünde ihmal edilemez bir sorumluluk taşıdığımız konusunda bizlerle hemfikir olduğunuzu biliyorum. Uygun göreceğiniz bir format içinde sesimizi duyurmamıza yardımcı olmanızı rica ediyorum.”
Şafakçığım, pek sanmıyorum ama, umarım sesimiz Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in kulağına kadar gitmiştir. Biliyorsun, 22 Temmuz yaklaşıyor... Senin proje bir süre daha beklesin, diye düşünüyor olabilirler...
Arada bir fark var. Dean yalnız gitmişti. Barış’ın yanındaki gencecik iki kız arkadaşı da gitti.
‘Erken gelen şöhret’, ‘hızlı yaşama özentisi’ falan diyorlar. Katılmam mümkün değil. Barış’ı Akademi Türkiye’de tanıdım. Ben iletişim dersi veriyordum yarışmacılara. Program bittikten sonra pek çoğu beni aramaya devam etmiştir. Barış içlerinde en hayırlısı idi. En son 15 gün önce aramıştı. “Geleceğim hocam!” demişti. Henüz, pek çok şöhretli ağabeyi ablası gibi, “Sizi çok özledim, gelsenize!” aşamasına gelemeyecek kadar gençti...
Barış çok iyi bir aile terbiyesi almıştı. Dünyada sonradan ‘edinemeyeceğiniz’ tek şey... Çinceyi, Japoncayı kıvırır, 60’ından sonra doktor, mühendis olabilirsiniz; ama belli bir yaştan sonra aile terbiyesini edinemezsiniz... Barış’ta bu, mebzul miktarda vardı...
Yazık oldu!.. Benim de çok keyifli günlerimin geçtiği, yakından tanıma fırsatı bulduğum Ereğli halkı ne kadar üzülse hakkıdır... Bakalım, Belediye Başkanı, Barışı nasıl anacak?..
Binanız ne kadar ‘yeşil’?
Birleşmiş Milletler'in yayınladığı raporda, atmosferin kirlenmesine en fazla katkı yapan sektörlerin ilk sıralarında, inşaat dünyasını saymış...
Bu nedenle sektörde çözüm olarak ‘yeşil binalar’ın üretimine ağırlık verilmeye başlanmış. Araştırmalara göre yeşil binalarda çalışanların performansları artarken, öğrencilerin daha yüksek not aldığı ve sosyal problemlerinin azaldığı tespit edilmiş. En önemlisi yeşil binalarda yüzde 30’lara yakın enerji tasarrufu sağlanıyormuş.
Birkaç sene önce mimari tasarımda farklılık adına yapılan yeşil binalar, şimdilerde ülkeler için sürdürülebilir kalkınmanın en önemli koşulu haline geldi. ABD'de bin 700 bina, yeşil binayı temsil eden LEED standartları sertifikası almak için başvuruda bulunurken, Çin 2008'de başkent Pekin'de düzenlenecek olimpiyatlar için sıfır hava kirliliği ilkesini benimseyip, gerekli mimari önlemleri almaya başlamış ve yeşil binalara yönelmiş.
Türkiye’de ise durum biraz içler acısı. Nereden biliyorsun? Sektörün önde gelen üç firmasının patronlarından: Aktürk (Rapsodi), Taş Yapı(Mashattan) ve Biskon (Sapphire)...
İnşaat şirketleri proje yapım aşamasında maliyetlerin artırılmaması için yeşil binalara yatırım yapmaktan çekiniyorlar. Örneğin Biskon Sapphire’de maliyetlerin sırf bu yüzden %22 artmasını göze almışlar. 54 katlı binada, 200 metre yükseklikte oturan bir daire sahibi, evinin önünde yeşil alana çıkabilecekmiş. Bina cephesinin birbirinden bağımsız iki kabuktan oluşmasının faydasını uzun uzun anlattılar... Mantolama sisteminin enerjiden yüzde 25 oranında tasarruf sağladığı aklımda kalan en önemli özellik.
Bütün bunları niye yazdım? Bir kere, saydığım inşaat şirketleri sahiplerini yakından tanırım. Yaptıkları iyi işlerde destek çıkmak, boynumuzun borcu(!)... İkincisi: Hangi partiye oy vereceğim diye soranlara ellerine yeni bir kriter vermek için: Küresel ısınmaya karşı mücadele edip etmeyeceklerinin yanına, siyasi partilerin yeşil binalar konusunda ne yapmayı planladıklarına dikkat etmeyi de unutmayın.
Milli Eğitim Bakanı, Şafak’ın sesini duyacak mı?
TRT’de uzun yıllar boyunca gösterilen “Cumhuriyet’e Kanat Gerenler” adlı belgeselde dünyaca ünlü grafik sanatçımız rahmetli Mengü Ertel’in sunuculuğuyla “idealler kuşağı” adını verdiğimiz o unutulmaz nesilden 273 portreyi tanıtmıştık. İşte bu ‘vefa’ belgeselinde bir süre metin yazarı olarak çalışmış arkadaşlarımızdan birinden, Şafak Yaşar’dan bir mektup aldım. Şafak, şimdi Bodrum Sağlık Vakfı’nın Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapıyormuş ve idealler kuşağının temsilcilerinin ruhunu şad edecek bir ortamda, engelli çocuklarımızla birlikte yine idealleri peşinde koşuyormuş.
Şafak’ın ‘çırpınma’ sinyallerini olanca soğukkanlılığıyla gizlemeye çalışarak yazdığı mektubundan anlaşılıyor ki, ortada ciddî bir hasar tespiti söz konusu. Bodrum’daki engelli çocukları rehabilite eden merkezin ödenekleri durdurulduğu gibi geçmişe yönelik olarak da 150 bin YTL gibi bir meblağ faiziyle geri isteniyormuş. 100 engelli çocuk son derece mağdur durumda!
Hangi yaşam üslubunun içinde olursanız olun bu gerçeğe duyarsız kalmak zor.
Geçen yıl yürürlüğe giren Özürlüler Yasası’sıyla birlikte Turgutreis Rehabilitasyon Merkezi’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ‘Özel Eğitim Kurumu’ statüsüyle çalışması istenmiş. Gün gelmiş ve Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, “Açılış şartları yerine getirilmedi” diyerek Şubat 2007 ödemesinin yapılmamasını ve daha önceki aylarda verilenlerin de faiziyle iadesini talep edivermiş.
Şu sıra Bodrum Valisi Mustafa Temel Koçak’ın meseleye el koymasıyla Çocuk Esirgeme Kurumu ve Bakanlık yetkililerinden oluşan bir komisyon kurulmuş. Komisyon, sorunun iki kurum arasındaki yorum farklarından kaynaklandığına karar vermiş ve dosya Ankara’ya ulaştırılmış. Vakıf, aynı zamanda meseleyi Danıştay’a da götürmüş. Şafak Yaşar diyor ki:“Engellilik konusunun değişmez önemi ve engelli sorunlarının çözümünde ihmal edilemez bir sorumluluk taşıdığımız konusunda bizlerle hemfikir olduğunuzu biliyorum. Uygun göreceğiniz bir format içinde sesimizi duyurmamıza yardımcı olmanızı rica ediyorum.”
Şafakçığım, pek sanmıyorum ama, umarım sesimiz Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in kulağına kadar gitmiştir. Biliyorsun, 22 Temmuz yaklaşıyor... Senin proje bir süre daha beklesin, diye düşünüyor olabilirler...