O doğuran kazan var ya… Sizlere ömür…
27 temmuz 2023 yeni şafak
Malumunuz, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem, CHP ile Halk TV arasında yapılan anlaşmanın tek taraflı feshedildiğini duyurdu. Kanala da yazılı bildirimde bulunmuşlar…
Bir kıyamettir koptu ki sormayın… Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu, Pazartesi günü Twitter’dan Kılıçdaroğlu’na seslenerek şunları söylemiş:
“…Yetişkinlik evresine ulaşamamış bir ergen aklının CHP’ye ihanet etmesine, kurumsal kimliği aşındırmasına lütfen izin vermeyin.
…Halk TV’nin geçmişi, ideali, hedefi bellidir. Yeri Gezi Direnişi’nden bu yana halkın, haklının, hak mücadelesinin, özgürlüklerin, demokrasinin yanıdır. Biz hiçbir sansürü kabul etmedik; etmeyiz de. Ödediğimiz ağır bedellere rağmen geri adım atmadığımız bu mücadelemiz salt kendimiz için de değildir. Bu, milyonlarla birlikte ortak Türkiye hayalimizdir.
Siz ‘Adalet’ çağrısıyla 420 kilometre yol yürüdünüz, yanınızda tıpkı sizin gibi özgür, adil bir Türkiye isteyen milyonlar vardı. Bu birlikteliğe gölge düşürmeyin. Bu yasakçı ve sansürcü karara imza atmayacağınızı biliyorum…
Halk TV’ye uygulanan bu sansürden vazgeçilmesini sağlayın... Ne ülkeye ne de CHP kimliğine bu kara lekenin sürülmesine izin vermeyin.”
‘Bold bold’ laflar…
Öte yandan TV’lerdeki bazı köşe kadıları “Sansür de sansür! Ambargo da ambargo!” diye tutturuyorlar… Şaşmamak elde değil… Biraz Nasrettin Hoca fıkrası gibi… Kazanın doğurduğuna inanıyorlar da öldüğüne inanmıyorlar…
Aslında olayın birkaç boyutu var…
1. Ekonomik boyutu: CHP tasarrufa gider, bu tür harcamaları da kesebilir. Bu, “Sansür” diye ciyaklamaya bir gerekçe olamaz. “Parayı veren düdüğü [istediği süre] çalarmış”…
2. Siyasi boyutu: İşinize gelmeyen, sizinle aynı paralelde düşünmeyen sunucu ve yorumcuların işine son verir, hatta konukları yayına çağırmazken iyi de; “Kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır” misali sizi besleyen partinin Genel Başkanı’nı göklere çıkarmaktan vazgeçtiğinizde, yollar ayrılınca mı kötü?..
3. Etik boyutu: CHP ve ‘7’li Masa’yı desteklemek için görevlendirilen ve beslenen bu medya eleştirildiğinde, kendilerinin ‘bağımsız’ olduğunu iddia edip durdular. Takke düşüp kel göründüğünde de bu krizi yönetemeyerek beceriksizlikle “Şecaat arz ederken…” diye başlayan ünlü atasözümüzdeki gibi bir vaziyete hapsolmaları ise ayrı bir ‘durum komedisi’dir.
4. Taktik boyutu: Bir başka beceriksizlikleri de özü itibarıyla zaten etik olmayan bir davranışı ‘etikmiş gibi’ yönetmeye kalkmalarında… Bu işlerin ustası ABD, ‘embedded’ (iliştirilmiş) gazetecileri beslerken sözleşme mi yapıyordu?! Basın yayın etiğini yok sayan bir anlaşma imzalarken de onu iptal ederken de içine düşülen durum, kendi partisi ve halk tarafından artık istenmemesine rağmen oturduğu yerden kalkamayan Kılıçdaroğlu’nun durumu kadar vahimdir.
Günün sözü
“Medya virüsleri güce eleştirel bakan, gerçeklerde ısrar eden gazeteciler değil, güçten destek alıp gerçekleri halktan gizleyenlerdir."
Kemal Kılıçdaroğlu,
3 Mayıs 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Günü Mesajı
Gözümüze takılanlar…
Bir kıyamettir koptu ki sormayın… Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu, Pazartesi günü Twitter’dan Kılıçdaroğlu’na seslenerek şunları söylemiş:
“…Yetişkinlik evresine ulaşamamış bir ergen aklının CHP’ye ihanet etmesine, kurumsal kimliği aşındırmasına lütfen izin vermeyin.
…Halk TV’nin geçmişi, ideali, hedefi bellidir. Yeri Gezi Direnişi’nden bu yana halkın, haklının, hak mücadelesinin, özgürlüklerin, demokrasinin yanıdır. Biz hiçbir sansürü kabul etmedik; etmeyiz de. Ödediğimiz ağır bedellere rağmen geri adım atmadığımız bu mücadelemiz salt kendimiz için de değildir. Bu, milyonlarla birlikte ortak Türkiye hayalimizdir.
Siz ‘Adalet’ çağrısıyla 420 kilometre yol yürüdünüz, yanınızda tıpkı sizin gibi özgür, adil bir Türkiye isteyen milyonlar vardı. Bu birlikteliğe gölge düşürmeyin. Bu yasakçı ve sansürcü karara imza atmayacağınızı biliyorum…
Halk TV’ye uygulanan bu sansürden vazgeçilmesini sağlayın... Ne ülkeye ne de CHP kimliğine bu kara lekenin sürülmesine izin vermeyin.”
‘Bold bold’ laflar…
Öte yandan TV’lerdeki bazı köşe kadıları “Sansür de sansür! Ambargo da ambargo!” diye tutturuyorlar… Şaşmamak elde değil… Biraz Nasrettin Hoca fıkrası gibi… Kazanın doğurduğuna inanıyorlar da öldüğüne inanmıyorlar…
Aslında olayın birkaç boyutu var…
1. Ekonomik boyutu: CHP tasarrufa gider, bu tür harcamaları da kesebilir. Bu, “Sansür” diye ciyaklamaya bir gerekçe olamaz. “Parayı veren düdüğü [istediği süre] çalarmış”…
2. Siyasi boyutu: İşinize gelmeyen, sizinle aynı paralelde düşünmeyen sunucu ve yorumcuların işine son verir, hatta konukları yayına çağırmazken iyi de; “Kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır” misali sizi besleyen partinin Genel Başkanı’nı göklere çıkarmaktan vazgeçtiğinizde, yollar ayrılınca mı kötü?..
3. Etik boyutu: CHP ve ‘7’li Masa’yı desteklemek için görevlendirilen ve beslenen bu medya eleştirildiğinde, kendilerinin ‘bağımsız’ olduğunu iddia edip durdular. Takke düşüp kel göründüğünde de bu krizi yönetemeyerek beceriksizlikle “Şecaat arz ederken…” diye başlayan ünlü atasözümüzdeki gibi bir vaziyete hapsolmaları ise ayrı bir ‘durum komedisi’dir.
4. Taktik boyutu: Bir başka beceriksizlikleri de özü itibarıyla zaten etik olmayan bir davranışı ‘etikmiş gibi’ yönetmeye kalkmalarında… Bu işlerin ustası ABD, ‘embedded’ (iliştirilmiş) gazetecileri beslerken sözleşme mi yapıyordu?! Basın yayın etiğini yok sayan bir anlaşma imzalarken de onu iptal ederken de içine düşülen durum, kendi partisi ve halk tarafından artık istenmemesine rağmen oturduğu yerden kalkamayan Kılıçdaroğlu’nun durumu kadar vahimdir.
Günün sözü
“Medya virüsleri güce eleştirel bakan, gerçeklerde ısrar eden gazeteciler değil, güçten destek alıp gerçekleri halktan gizleyenlerdir."
Kemal Kılıçdaroğlu,
3 Mayıs 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Günü Mesajı
Gözümüze takılanlar…
- İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, İran ve Irak’ın önerisiyle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yönelik eylemler nedeniyle pazartesi günü olağanüstü toplanacağını açıklamış. Bu arada Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’da (BMGK), kutsal kitaplara yönelik şiddeti uluslararası hukukun ihlali olarak tanıyan ve bu tür eylemleri şiddetle kınayan karar tasarısı kabul edilmiş. Size de günaydın Birleşmiş Milletler!..
- “Tahıl Koridoru Anlaşması”nın durdurulması üzerine açıklama yapan Eksun Gıda Genel Müdürü Ahmet Demir, yakın zamanda panik oluşturacak bir durum beklenmemekle birlikte, tahıl ticaretinin yeterli miktar ve hacimlerdeki ticareti için koridorun öneminin altını çizmiş. Anlaşmanın, gıda güvenliğine katkı sunan ve tahılın yeterli miktarda dünyaya dağılımını sağlayan en önemli unsurlardan olduğunu söylemiş. Benzer türden ‘konu yönetimi’ çalışmalarına zaman zaman rastlıyor, firmaların, itibarlarına hizmet eden, onları sektörlerinde ‘lider’, çeşitli konularda ‘söz sahibi’ konuma yükseltebilecek iletişimin bu değerli yöntemi kullanmalarını memnuniyetle karşılıyoruz. Fakat önemli bir hususu atladıklarını da görüyoruz: Tekrar… Hedef kitleye verilmek istenen mesajın algılanması, benimsenmesi ve elbette bir davranış değişikliğine yol açması hedefleniyorsa tekrar etmelisiniz... Kaç kere mi?.. Çok kere…
- Elon Musk, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, platformun isminin, logosunun ve adresinin değişeceğini duyurmuş. Twitter’a girenler görmüşlerdir; dediğini yapmış ve platformun adı “X”, adresi de x.com olmuş. Haber medyada “Musk’ın X takıntısı” gibi başlıklarla yer aldı. Şimdiye kadar akıl baliğ izlenimi bırakmayan, algılamasını bu yönde yönetemeyen Musk’ın “X ile tüm finans dünyasını tek çatı altına toplamaya planladığı”nın da yazılmasına rağmen, bu değişikliğin ‘deli saçması’ gibi yansıması, Musk’ın itibarının/algılanmasının yönetimiyle yakından ilişkili… Böyle olunca da devasa ticari hamleler bir anda görünmez oluverirler. Tabii Musk’ın arzusu da buysa, sorun yok demektir…