O ekmek boğazınıza takılır
12 Mart 2020 - yeni Şafak
Rus televizyonunca ‘özenle’ hazırlanan ve yayınlanan bir video, bizim medyamıza da düştü…
Moskova’da yapılan, Suriye’de ateşkes kararıyla sonuçlanan Erdoğan-Putin görüşmesinin öncesine ait görüntüler… Sayın Cumhurbaşkanı liderliğindeki heyetin görüşme salonu girmeden hemen önce geçen süre birkaç kamerayla kaydedilmiş, sonra kurgulanmış, bir de kronometre yerleştirilerek saniye saniye sayılmış… En sonunda da Rus televizyonunda yayınlanmış…
Bu kurgunun bizde de yayınlanmasıyla CHP ve İYİ Parti liderleri, görüntülerin “Putin, Erdoğan’ı bekleterek haddini bildirdi” diye yorumlanması için ellerinden geleni artlarına koymadıklarından olacak ki üzüldüklerini ifade etmişler… ‘Mal bulmuş Mağribi sendromunun’ kendini en kibar biçimde dışa vurmasının yolu, bu “Üzüldük” açıklamalarıdır herhâlde…
Bu tarz açıklamaların iletişim boyutundaki meali ise; Sayın Cumhurbaşkanı’nın itibarsızlaştırılması için “Buradan kendimize ekmek çıkarabilir miyiz” diye ‘art niyetli’ davranıldığıdır…
Rusya’nın kendi iç ve dış siyasi çıkarlarına göre hareket ederek gelişmeleri, olayları istediği yöne eğip bükmeye çalışacağını tahmin etmek zor olmasa gerek… Bu görüntülerin hazırlanması ve kontrollü ya da kontrolsüz biçimde yayınlanmasıyla bir manipülasyon amaçladıkları, stratejik bir yaklaşımın parçası olarak bundan yararlanmak istedikleri anlaşılabilir.
Ha, bu yaptıkları doğru mu; iyi mi; ahlâklı mı? Tabii ki değil…
Yine de uluslararası arenada, özellikle Orta Doğu ile ilgili meselelerde bazen rakibimiz bazen de iş ortağımız olan bir ülkeden beklenmeyecek hareketler değil…
Dış siyasette ‘kabul ve ret’ politikası bir taktik olarak zaman zaman kullanılıyor… Örneğin, dış ilişkiler için bir yandan olumlu açıklamalar yaparak ‘kabul’ yolu izleniyor, öte yandan iç siyasi dengeleri de gözetmek için olumsuz bazı tavırlar takınılarak ‘ret’ yolu deneniyor…
Hadi Rusya’yı anladık diyelim de konunun bizce anlaşılmayan, sindirilemeyen kısmı, ‘bizimkilerin’, yani muhalefetin hâlleri…
Türkiye’deki muhalefet, dört kamerayla çekilmiş, kronometre eklenerek kurgulanmış görüntülerle olayı abartarak veren Rus televizyonundan yola çıkarak Cumhurbaşkanı’nı itibarsızlaştırma operasyonuna kalkıyor…
Tüm dünya bir yangının içinden geçerken Türkiye’nin son bir buçuk yılda ekonomi, savunma gibi alanlarda elde ettiği başarılar sonunda söyleyecek söz bulamayınca, “Niye Cumhurbaşkanımız Moskova’ya gidiyor, onlar Türkiye’ye gelsin” gibi dış politikadaki esnekliğe hiç uymayacak eleştiriler getirebiliyor… İşte bunları anlamıyoruz…
Sayın Cumhurbaşkanı konuya açıklık getirdi: “Arkadaşlarımız konuyla ilgili [Rusya’daki] bütün muhataplarıyla görüştüler. Herhangi bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, kendilerinin de bu tutumdan ciddi manada rahatsız olduklarını ifade ettiler.”
Dillerine doladıkları ‘bekleme’ meselesiyle ilgili “Cumhurbaşkanımız 1 dakika beklediyse, Putin de öbür tarafta 1 dakika bekledi" açıklamasını yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu arada bir dinliyorlar mı acaba?
Protokolle ilgili bu kendisinin yapmak zorunda kaldığı ilk açıklama değil çünkü… Kasım ayında Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte Washington’a yaptıkları ziyaretten paylaşılan bir fotoğraf, yine bizimkilerin ‘Mal bulmuş Mağribi sendromunu’ tetiklemişti…
İddia, Cumhurbaşkanımız, Trump ve bazı senatörler otururken Çavuşoğlu’nun kasıtlı olarak ayakta tutulduğu, bu yolla Türkiye heyetinin aşağılanmak istendiğiydi… Oysa, teamüllere aykırı bir durum yoktu ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Çavuşoğlu ile birlikte bir süre ayakta durmuş, sonra iki Bakan da herkesle beraber oturma düzenine geçmişlerdi…
Çok merak edenlere duyurulur… Kremlin’deki toplantılarda da âdet olduğu üzere, liderlerin iki ayrı yerden gelerek ortadaki salonda buluşması söz konusuymuş…
Fakat bizim kendi içimizdeki mesele keşke sadece bilgisizlikten kaynaklansaydı… Öyle değil maalesef…
“Buradan belki siyasi çıkar sağlayabilirim, ekmek yiyebilirim” art niyetiyle manipülasyon yapılarak v saldırılması söz konusu… O “üzüldük” açıklamaları da avını yerken gözyaşı döken timsahları hatırlattı bize…
Ama siz bu yollarla ne o öküzün altında buzağı bulabilirsiniz ne de bu işten ekmek yiyebilirsiniz… Boğazınızda kalıverir…
Moskova’da yapılan, Suriye’de ateşkes kararıyla sonuçlanan Erdoğan-Putin görüşmesinin öncesine ait görüntüler… Sayın Cumhurbaşkanı liderliğindeki heyetin görüşme salonu girmeden hemen önce geçen süre birkaç kamerayla kaydedilmiş, sonra kurgulanmış, bir de kronometre yerleştirilerek saniye saniye sayılmış… En sonunda da Rus televizyonunda yayınlanmış…
Bu kurgunun bizde de yayınlanmasıyla CHP ve İYİ Parti liderleri, görüntülerin “Putin, Erdoğan’ı bekleterek haddini bildirdi” diye yorumlanması için ellerinden geleni artlarına koymadıklarından olacak ki üzüldüklerini ifade etmişler… ‘Mal bulmuş Mağribi sendromunun’ kendini en kibar biçimde dışa vurmasının yolu, bu “Üzüldük” açıklamalarıdır herhâlde…
Bu tarz açıklamaların iletişim boyutundaki meali ise; Sayın Cumhurbaşkanı’nın itibarsızlaştırılması için “Buradan kendimize ekmek çıkarabilir miyiz” diye ‘art niyetli’ davranıldığıdır…
Rusya’nın kendi iç ve dış siyasi çıkarlarına göre hareket ederek gelişmeleri, olayları istediği yöne eğip bükmeye çalışacağını tahmin etmek zor olmasa gerek… Bu görüntülerin hazırlanması ve kontrollü ya da kontrolsüz biçimde yayınlanmasıyla bir manipülasyon amaçladıkları, stratejik bir yaklaşımın parçası olarak bundan yararlanmak istedikleri anlaşılabilir.
Ha, bu yaptıkları doğru mu; iyi mi; ahlâklı mı? Tabii ki değil…
Yine de uluslararası arenada, özellikle Orta Doğu ile ilgili meselelerde bazen rakibimiz bazen de iş ortağımız olan bir ülkeden beklenmeyecek hareketler değil…
Dış siyasette ‘kabul ve ret’ politikası bir taktik olarak zaman zaman kullanılıyor… Örneğin, dış ilişkiler için bir yandan olumlu açıklamalar yaparak ‘kabul’ yolu izleniyor, öte yandan iç siyasi dengeleri de gözetmek için olumsuz bazı tavırlar takınılarak ‘ret’ yolu deneniyor…
Hadi Rusya’yı anladık diyelim de konunun bizce anlaşılmayan, sindirilemeyen kısmı, ‘bizimkilerin’, yani muhalefetin hâlleri…
Türkiye’deki muhalefet, dört kamerayla çekilmiş, kronometre eklenerek kurgulanmış görüntülerle olayı abartarak veren Rus televizyonundan yola çıkarak Cumhurbaşkanı’nı itibarsızlaştırma operasyonuna kalkıyor…
Tüm dünya bir yangının içinden geçerken Türkiye’nin son bir buçuk yılda ekonomi, savunma gibi alanlarda elde ettiği başarılar sonunda söyleyecek söz bulamayınca, “Niye Cumhurbaşkanımız Moskova’ya gidiyor, onlar Türkiye’ye gelsin” gibi dış politikadaki esnekliğe hiç uymayacak eleştiriler getirebiliyor… İşte bunları anlamıyoruz…
Sayın Cumhurbaşkanı konuya açıklık getirdi: “Arkadaşlarımız konuyla ilgili [Rusya’daki] bütün muhataplarıyla görüştüler. Herhangi bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, kendilerinin de bu tutumdan ciddi manada rahatsız olduklarını ifade ettiler.”
Dillerine doladıkları ‘bekleme’ meselesiyle ilgili “Cumhurbaşkanımız 1 dakika beklediyse, Putin de öbür tarafta 1 dakika bekledi" açıklamasını yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu arada bir dinliyorlar mı acaba?
Protokolle ilgili bu kendisinin yapmak zorunda kaldığı ilk açıklama değil çünkü… Kasım ayında Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte Washington’a yaptıkları ziyaretten paylaşılan bir fotoğraf, yine bizimkilerin ‘Mal bulmuş Mağribi sendromunu’ tetiklemişti…
İddia, Cumhurbaşkanımız, Trump ve bazı senatörler otururken Çavuşoğlu’nun kasıtlı olarak ayakta tutulduğu, bu yolla Türkiye heyetinin aşağılanmak istendiğiydi… Oysa, teamüllere aykırı bir durum yoktu ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Çavuşoğlu ile birlikte bir süre ayakta durmuş, sonra iki Bakan da herkesle beraber oturma düzenine geçmişlerdi…
Çok merak edenlere duyurulur… Kremlin’deki toplantılarda da âdet olduğu üzere, liderlerin iki ayrı yerden gelerek ortadaki salonda buluşması söz konusuymuş…
Fakat bizim kendi içimizdeki mesele keşke sadece bilgisizlikten kaynaklansaydı… Öyle değil maalesef…
“Buradan belki siyasi çıkar sağlayabilirim, ekmek yiyebilirim” art niyetiyle manipülasyon yapılarak v saldırılması söz konusu… O “üzüldük” açıklamaları da avını yerken gözyaşı döken timsahları hatırlattı bize…
Ama siz bu yollarla ne o öküzün altında buzağı bulabilirsiniz ne de bu işten ekmek yiyebilirsiniz… Boğazınızda kalıverir…