O, ‘nü’ resimlerini yapmaya devam etsin
03 MART 2007
Ne yazık ki yaşı ancak 35’in üzerinde olanlar bu durumla ilgili ‘empati’ yapabiliyorlar... Yani 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasını yaşamış olanlar. Onlar için Kenan Evren önemli bir fenomendir. Bugün gülerek, biraz da istihza ile hatırladığımız paşa o zamanlar inanılmaz bir gücün en tepesindeki ‘astığı astık, kestiği kestik, yaktığı yaktık’ atanmış liderdi. Adı, sanat tarihine bile geçti. Eminönü’nde Yeni Cami’nin önünde satılan tabloların arasına, gereğinden fazla ‘kiç’ bulunduğu gerekçesiyle giremeyen tabloları ve sanat tarihine kara bir sayfa olarak eklenmiş olan, zamanın Başbakanı Bülend Ulusu’ya verdiği ‘Yorgun Savaşçı’ filmini yakma emri ile...
Mustafa Kâmil Zorti imzası ile yayınlanmış Netekim adlı kitap, meraklı gençlere onu tanımak için önemli başvuru kaynaklarından biri olabilir. Evren Paşa dilerseniz size her gün manşetlik şeyler söyler. Ne kadarını ciddiye alıp tartışacağınız sizin çapınızla ilgili bir meseledir. Aslında gülüp geçmek lazımdır. Ya da 12 Eylül darbesi sonrası yaptıklarını birer birer masaya yatırıp hüngür hüngür ağlamak...
Hüsamettin Cindoruk, Hukuki Perspektifler dergisinin ilk sayısında “Tarihle yüzleşmek” konulu bir sohbette şöyle demişti: “Kenan Evren gitmiş Hande Ataizi’nin nü resmini yapıyorsa, zaten gerekli cezayı bulmuştur.”
Dün okudum. Aslında siyasiler tam da benim önerdiğim gibi yorumlar yapıyorlar. En güzelini de MHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Şefkatli yapmış: “Neden böyle bir açıklamaya gerek duydu, bir anlam veremedik. Bizce, Sayın Evren ‘nü’ resimlerini yapmaya devam etsin. Ciddiye almıyoruz, yaşlılığına veriyoruz. Sağlıklı, aklı başında olsa böyle açıklamalar yapmazdı.
Binboğa’ya bir özür borcum var
Çarşamba akşamı Sinan Çetin’in ‘sandık odasına’ kaldırdıktan 7 yıl sonra çıkarıp piyasaya sürdüğü filmi Romantik’in galasındaki en sevimli olaylardan biri hiç şüphesiz yanımdaki koltukta oturan bir başka konuktu. Allah’ın sopası yok; getirip yanıma Ali Rıza Binboğa’yı oturttu...
Google’da kendisiyle ilgili minik bir araştırma yaparken benim o ünlü şarkısı ile ilgili yazdığım bir iki yazıya rastlamış. Hem de karşılaşmamızdan bir iki gün önce... “Tam da kaleme kâğıda sarılıp size bir şeyler yazacaktım” dedi... Sesinde bir serzeniş tonu vardı. Belli ki içerlemişti bana... Oysa ben onu eleştirmemiştim. Türk halkının Türkçe’nin sentaksına (cümle bilim) duyduğu yabancılığa örnek olarak vermiştim o şarkının söz düzenini. Öyle ya, diyordu ki: “Özgürlük ve barış, tüm insanların özlemi olacak yarınlarda!” Yani, insanlar yarınlarda özgürlük ve barışı özleyecekti. Yani yarınlarda özgürlük ve barış olmayacaktı. Yani yarınlarda faşizm olacaktı. Aslında faşist söylem gibi duran bir söz düzenini, Türkiye’de sol kanat, bir dönem kendine bayrak yapmıştı. Bu da bana ilginç gelmişti. Hepsi bu...
İşte bu Ali Rıza Bey’i çok sinirlendirmiş. Ben anlamamışım şarkıyı. Aslında orada kullanılan özlem, “amaç” anlamında kullanılmışmış. Özgürlük ve barış tüm insanların ‘amacı’ olacakmış yarınlarda. Tabii yerseniz. Ben şahsen yedim. Düzeltir özür dilerim...
Bu imzaya dikkat: Suat Turgut
Normalde tersi olur. Size reklam malzemesi ile birlikte örnekler gönderirler. Siz de denersiniz. Duruma göre de oturur olumsuz ya da olumlu bir yazı yazarsınız. Dedim ya tersi oldu. G-Mobile’ın reklam filmini gördüm. Süperdi. Sadece PR ayağı eksikti. 12 Ocak’ta görüşlerimi yazmışım. Şöyle demişim: “G-Mobile’ın ne kadar etkili bir ürün olduğunu, bakterilere karşı nasıl bir koruma geliştirdiğini bilmiyorum. Ama farklılaşma yarattığı kesin.”
Çok sonradan markanın ve ürünün yaratıcısı Suat Turgut Bey’den bir mektup ve ürünlerinden örnek geldi... Kullandım. Gerçekten mükemmel bir ürün. Her şeyiyle yerli olması da, işi kaymaklı ekmek kadayıfı haline getiriyor.
Paketten insana “Ne alâka?” diye sorduracak, şaşkınlıktan küçük dilinizi yutturacak kalitede iki eser çıktı: “Çanakkale Geçilmez” ve “Erzurumlu Kahraman Nene Hatun” Birincisi 10, ikincisi 5 çizgi roman kitabından oluşuyor. Çizim, içerik, kâğıt, baskı kalitesi dört dörtlük. Gençlere ve benim gibi çocuklara verilecek en güzel armağan...
Meğer G-Mobile’ı üreten firma aynı zamanda yayıncılık işi de yapıyormuş. Hem de ne yayıncılık. Girin bakın: www.mavimedya.net
Türkiye’de böyle çizgi romanlar üretilmesi, ne kadar da büyük bir şans... Suat Bey’in daha çok sayıda ‘hayırlı işler’ yapacağı şüphesiz...
‘Öğrenmek’ isteyen herkese...
Daha önce de bahsetmiştim. Eş, dost, akraba, bireysel ve entelektüel gelişimleri için beni ‘uzman (!)’ görüp, ne okuyalım, ne izleyelim, nereden başlayalım diye ararlar, sağolsunlar. Elimden geldiğince destek olmaya çalışırım.
Hep aklıma, Üstün Barışta’nın yönettiği, Ali Özdamar, rahmetli Ali Tara gibi dostlarla 1975-78 arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde katıldığımız, o zamanlar üniversitenin Sinema Kulübü Başkanı olan Sait Ağlarcı’nın düzenlediği ‘Sinema Seminerleri’ gelir. Sadece sinemaya dair değil, bilgi ve fikir beslenmesinin, doyumun üst noktasını görmüşüzdür orada. Birine destek olmam istendiğinde de bunun gibi bir etkinlik hayal ederim, olsa da hem ben katılsam hem de ihtiyacı olduğunu düşünenler...
Şu sıra Bahçeşehir Üniversitesi ‘Toplum Akademisi’ bu ihtiyacı karşılamaya hizmet etme iddiasını taşıyan, politikadan, sanata, bilimden, iletişime, uluslararası ilişkilerden, enerjiye her alanda kelamı olanların bir araya geleceği, kelamı olanlardan pek çok şey öğrenebilecekleri bir seminer dizisi düzenliyor. 10 Mart’ta üçüncü dönemi başlıyor. Kendini geliştirmek, bilgi ve fikir sahibi olmak isteyen herkese ücretsiz... İlk konferans da benden... Bekleriz...
Mustafa Kâmil Zorti imzası ile yayınlanmış Netekim adlı kitap, meraklı gençlere onu tanımak için önemli başvuru kaynaklarından biri olabilir. Evren Paşa dilerseniz size her gün manşetlik şeyler söyler. Ne kadarını ciddiye alıp tartışacağınız sizin çapınızla ilgili bir meseledir. Aslında gülüp geçmek lazımdır. Ya da 12 Eylül darbesi sonrası yaptıklarını birer birer masaya yatırıp hüngür hüngür ağlamak...
Hüsamettin Cindoruk, Hukuki Perspektifler dergisinin ilk sayısında “Tarihle yüzleşmek” konulu bir sohbette şöyle demişti: “Kenan Evren gitmiş Hande Ataizi’nin nü resmini yapıyorsa, zaten gerekli cezayı bulmuştur.”
Dün okudum. Aslında siyasiler tam da benim önerdiğim gibi yorumlar yapıyorlar. En güzelini de MHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Şefkatli yapmış: “Neden böyle bir açıklamaya gerek duydu, bir anlam veremedik. Bizce, Sayın Evren ‘nü’ resimlerini yapmaya devam etsin. Ciddiye almıyoruz, yaşlılığına veriyoruz. Sağlıklı, aklı başında olsa böyle açıklamalar yapmazdı.
Binboğa’ya bir özür borcum var
Çarşamba akşamı Sinan Çetin’in ‘sandık odasına’ kaldırdıktan 7 yıl sonra çıkarıp piyasaya sürdüğü filmi Romantik’in galasındaki en sevimli olaylardan biri hiç şüphesiz yanımdaki koltukta oturan bir başka konuktu. Allah’ın sopası yok; getirip yanıma Ali Rıza Binboğa’yı oturttu...
Google’da kendisiyle ilgili minik bir araştırma yaparken benim o ünlü şarkısı ile ilgili yazdığım bir iki yazıya rastlamış. Hem de karşılaşmamızdan bir iki gün önce... “Tam da kaleme kâğıda sarılıp size bir şeyler yazacaktım” dedi... Sesinde bir serzeniş tonu vardı. Belli ki içerlemişti bana... Oysa ben onu eleştirmemiştim. Türk halkının Türkçe’nin sentaksına (cümle bilim) duyduğu yabancılığa örnek olarak vermiştim o şarkının söz düzenini. Öyle ya, diyordu ki: “Özgürlük ve barış, tüm insanların özlemi olacak yarınlarda!” Yani, insanlar yarınlarda özgürlük ve barışı özleyecekti. Yani yarınlarda özgürlük ve barış olmayacaktı. Yani yarınlarda faşizm olacaktı. Aslında faşist söylem gibi duran bir söz düzenini, Türkiye’de sol kanat, bir dönem kendine bayrak yapmıştı. Bu da bana ilginç gelmişti. Hepsi bu...
İşte bu Ali Rıza Bey’i çok sinirlendirmiş. Ben anlamamışım şarkıyı. Aslında orada kullanılan özlem, “amaç” anlamında kullanılmışmış. Özgürlük ve barış tüm insanların ‘amacı’ olacakmış yarınlarda. Tabii yerseniz. Ben şahsen yedim. Düzeltir özür dilerim...
Bu imzaya dikkat: Suat Turgut
Normalde tersi olur. Size reklam malzemesi ile birlikte örnekler gönderirler. Siz de denersiniz. Duruma göre de oturur olumsuz ya da olumlu bir yazı yazarsınız. Dedim ya tersi oldu. G-Mobile’ın reklam filmini gördüm. Süperdi. Sadece PR ayağı eksikti. 12 Ocak’ta görüşlerimi yazmışım. Şöyle demişim: “G-Mobile’ın ne kadar etkili bir ürün olduğunu, bakterilere karşı nasıl bir koruma geliştirdiğini bilmiyorum. Ama farklılaşma yarattığı kesin.”
Çok sonradan markanın ve ürünün yaratıcısı Suat Turgut Bey’den bir mektup ve ürünlerinden örnek geldi... Kullandım. Gerçekten mükemmel bir ürün. Her şeyiyle yerli olması da, işi kaymaklı ekmek kadayıfı haline getiriyor.
Paketten insana “Ne alâka?” diye sorduracak, şaşkınlıktan küçük dilinizi yutturacak kalitede iki eser çıktı: “Çanakkale Geçilmez” ve “Erzurumlu Kahraman Nene Hatun” Birincisi 10, ikincisi 5 çizgi roman kitabından oluşuyor. Çizim, içerik, kâğıt, baskı kalitesi dört dörtlük. Gençlere ve benim gibi çocuklara verilecek en güzel armağan...
Meğer G-Mobile’ı üreten firma aynı zamanda yayıncılık işi de yapıyormuş. Hem de ne yayıncılık. Girin bakın: www.mavimedya.net
Türkiye’de böyle çizgi romanlar üretilmesi, ne kadar da büyük bir şans... Suat Bey’in daha çok sayıda ‘hayırlı işler’ yapacağı şüphesiz...
‘Öğrenmek’ isteyen herkese...
Daha önce de bahsetmiştim. Eş, dost, akraba, bireysel ve entelektüel gelişimleri için beni ‘uzman (!)’ görüp, ne okuyalım, ne izleyelim, nereden başlayalım diye ararlar, sağolsunlar. Elimden geldiğince destek olmaya çalışırım.
Hep aklıma, Üstün Barışta’nın yönettiği, Ali Özdamar, rahmetli Ali Tara gibi dostlarla 1975-78 arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde katıldığımız, o zamanlar üniversitenin Sinema Kulübü Başkanı olan Sait Ağlarcı’nın düzenlediği ‘Sinema Seminerleri’ gelir. Sadece sinemaya dair değil, bilgi ve fikir beslenmesinin, doyumun üst noktasını görmüşüzdür orada. Birine destek olmam istendiğinde de bunun gibi bir etkinlik hayal ederim, olsa da hem ben katılsam hem de ihtiyacı olduğunu düşünenler...
Şu sıra Bahçeşehir Üniversitesi ‘Toplum Akademisi’ bu ihtiyacı karşılamaya hizmet etme iddiasını taşıyan, politikadan, sanata, bilimden, iletişime, uluslararası ilişkilerden, enerjiye her alanda kelamı olanların bir araya geleceği, kelamı olanlardan pek çok şey öğrenebilecekleri bir seminer dizisi düzenliyor. 10 Mart’ta üçüncü dönemi başlıyor. Kendini geliştirmek, bilgi ve fikir sahibi olmak isteyen herkese ücretsiz... İlk konferans da benden... Bekleriz...