O zaman mesele yok zaten!
10 AĞUSTOS 2007
Bizim yazıların dikkatle okunduğunun en iyi kanıtı, aldığı reaksiyonlardır... Bu açıdan bakıldığında benim hiçbir şikayetimin olmaması gerekir... Sabancı Holding Kurumsal İletişim Müdürü Suat Öztoprak da F-1 çerçevesinde düzenleyecekleri etkinlik üzerine yazdıklarımıza açıklık getirmiş. Önce ne yazmışız ona bakalım: “Güler Hanım dilediği her an basında büyük büyük yer almaz mı? Alır... Medya ilişkilerini yöneten bomba gibi bir ekibi var mı? Var... Güler Hanımın dilediği mesajı dilediği zaman hedef kitlesine medya kanalıyla iletirler mi? İletirler...
O halde bu emek zahmete, masrafa ne gerek var, diye düşünmeden edemiyor insan... Bir koşulla her şeyi anlarım. Bütün masrafı Bridgestone karşılayacaksa, o zaman akan sular durur... Fazla mal göz çıkarmaz çünkü...”
Öztoprak da şöyle demiş:
“23 Ağustos günü düzenlenecek etkinlik, Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Güler Sabancı’nın özel daveti değil, Bridgestone’un ‘Formula 1’in tek lastik tedarikçisi’ olduğunun duyurulması amacıyla düzenlenecek bir basın toplantısıdır.
Bu amaçla, Avrupa’da ilk kez yapılacak bir uygulama ile Dolmabahçe Sarayı'nın otoparkında ‘halka açık basın toplantısı’ gerçekleştirilecektir. Yazınızda da bahsettiğiniz üzere basın toplantısında çeşitli markalar adına yarışacak pilotlar hazır bulunacaklardır.
Şu ana kadar Honda, Ferrari, BMW ve Toyota pilotlarının eksiksiz katılımı bildirilmiştir. Bridgestone tarafından düzenlenen bu etkinlik, mekana kurulacak dekor ve ikram dışında bir bütçe oluşturmayacaktır. Söz konusu bütçe, yaratacağı iletişim fırsatı ile kıyaslandığında oldukça düşük bir seviyede kalmaktadır.”
Bu durumda bizim diyecek zaten lafımız kalmamış oluyor... Suat Bey şöyle devam etmiş:
“Diğer taraftan, Sabancı Topluluğu Formula 1 Grand Prix’de Toyotasa, Temsa ve Brisa olmak üzere üç markasıyla temsil edilmektedir. Bahsi geçen markalar, Formula 1 Grand Prix'yi son tüketiciye verilecek mesajların yaratılmasına fırsat vermesinin yanı sıra, tedarikçileri ve bayileri ile biraraya gelmek için önemli bir platform olarak görmektedirler.
Düzenlenecek basın toplantısı ‘hedef kitleye ulaşılması’ açısından değerlendirildiğinde verilecek mesajların niteliği ve etkinliğin kurgusu göz önüne alınarak amaca uygun hareket edildiği düşüncesindeyiz. Ayrıca, bundan önceki F1 etkinliklerindeki gibi, Güler Sabancı'nın mesajları, Sabancı Topluluğu şirketlerinin ortakları Bridgestone ve Toyota'nın F1'e katılımlarına yönelik olacaktır.”
Öztoprak, Güler Hanım’ın konu dışına çıkmayacağını, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, doların ve borsaların gidişatı gibi genel konulara girip, hedeften kopmayacağını ima ediyor... O zaman mesele yok zaten...
Aşırma ancak ‘tescil’le önlenir
Çarşamba günü Ziraat Bankası kampanyası tartışmasından söz etmiştik. Gazetelerde yer alan haberlere göre Mast Ajans, Art Grup’u ‘intihalle’ (fikirlerini izinsiz kullanmakla, TDK’ye göre ‘aşırmakla’) suçlamış...
Biz de yazımızda, bu tür itiş kakışlardan kimse kârlı çıkmaz, demişiz. Konu şu sıra Marketing Türkiye dergisinde geniş olarak tartışılıyor... Art Grup’un Eş Başkanı Özgür Sağlam ile Mast Ajans’ın Kurucu Ortağı Selim Tuncer konuya ilişkin açıklamalarda bulunmuşlar... Ben de aynı dergideki köşemde değindim konuya. MESAM’ın müzikte yaptığı gibi burada da Reklamcılar Derneği’nin reklam dünyasındaki yaratıcı fikirleri tasdik (tescil) etmesinin gerektiğini savundum. Ancak böylelikle bu tür ‘hırsızlık’ gibi ağır suçlamalar ortadan kalkabilirdi... Ya da suçlayan tarafın haklılığı kanıtlanabilirdi.
Selim Tuncer bir açıklama da bana göndermiş. Diyor ki (Biraz kısaltarak alıyorum):
1. Ortada bir "itiş kakış" yoktur...
2. Olay, benim tahminimce, ajansın, fikrin başka bir ajansa ait olduğunu bilmeden, müşterinin talebini karşılama zorunluluğundan kaynaklanmıştır. Yani bir çalma olayı varsa da, çalan ajans değildir. Ajansın, birçok diplomatik gerekçeleri olabilecek savunmalarının ise benim tarafımdan ciddiye alınacak bir yanı yoktur.
3. Ortada kanıtlanacak bir durum söz konusu değildir. Zaten hem banka hem de ajans benzer bir projenin iki yıl önce sunulmuş olduğunu ifade etmektedirler. Ajans, bunu bir tesadüfle açıklamakta, banka ise kendini tartışmaların dışında tutmayı yeğlemektedir. İki yıl önce, aynı kuruma, "Türkiye'nin lokomotifi" sloganı bile aynı olan, aynı proje bir ajans tarafından sunulduğu halde, iki yıl sonra aynı projenin konkur kazanmış bir ajans tarafından hayata geçirilmiş olmasını tesadüfe bağlamak ise, sanırım insanların saflık dereceleriyle ilgili bir durumdur.
4. Bir konuda haklısınız ki, içinde "çalma, ihale, komisyon" gibi sözcüklerin yer aldığı böyle bir tartışma son derece tatsızdır. Bu tartışmaların içinde yer almaktan ötürü de son derece mustaribim.
5. Ancak, kendi tabirinizle bu "itiş kakış"tan kimin zararlı, kimin kârlı çıkacağının yanıtını ararken, yapılan bir haksızlığın üstünün örtülmesinin hem rasyonel hem de etik bir tutum olacağını düşünmüyorum. Bundan tüm taraflar zararlı çıkabilir, ama sektör ve iş dünyası adına zarardan ve kârdan daha anlamlı sonuçlar elde edilecekse bu tartışma(lar) yapılmak zorundadır.
Zaman zaman iletişim kuramları üzerine tartıştığımız, her zaman hemfikir olmasak da fikri düzeyi yüksek, derinlikli görüşlerine her zaman saygı duyduğum Selim Tuncer’in 5’inci maddesinin altına ben de imzamı koyarım...
O halde bu emek zahmete, masrafa ne gerek var, diye düşünmeden edemiyor insan... Bir koşulla her şeyi anlarım. Bütün masrafı Bridgestone karşılayacaksa, o zaman akan sular durur... Fazla mal göz çıkarmaz çünkü...”
Öztoprak da şöyle demiş:
“23 Ağustos günü düzenlenecek etkinlik, Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Güler Sabancı’nın özel daveti değil, Bridgestone’un ‘Formula 1’in tek lastik tedarikçisi’ olduğunun duyurulması amacıyla düzenlenecek bir basın toplantısıdır.
Bu amaçla, Avrupa’da ilk kez yapılacak bir uygulama ile Dolmabahçe Sarayı'nın otoparkında ‘halka açık basın toplantısı’ gerçekleştirilecektir. Yazınızda da bahsettiğiniz üzere basın toplantısında çeşitli markalar adına yarışacak pilotlar hazır bulunacaklardır.
Şu ana kadar Honda, Ferrari, BMW ve Toyota pilotlarının eksiksiz katılımı bildirilmiştir. Bridgestone tarafından düzenlenen bu etkinlik, mekana kurulacak dekor ve ikram dışında bir bütçe oluşturmayacaktır. Söz konusu bütçe, yaratacağı iletişim fırsatı ile kıyaslandığında oldukça düşük bir seviyede kalmaktadır.”
Bu durumda bizim diyecek zaten lafımız kalmamış oluyor... Suat Bey şöyle devam etmiş:
“Diğer taraftan, Sabancı Topluluğu Formula 1 Grand Prix’de Toyotasa, Temsa ve Brisa olmak üzere üç markasıyla temsil edilmektedir. Bahsi geçen markalar, Formula 1 Grand Prix'yi son tüketiciye verilecek mesajların yaratılmasına fırsat vermesinin yanı sıra, tedarikçileri ve bayileri ile biraraya gelmek için önemli bir platform olarak görmektedirler.
Düzenlenecek basın toplantısı ‘hedef kitleye ulaşılması’ açısından değerlendirildiğinde verilecek mesajların niteliği ve etkinliğin kurgusu göz önüne alınarak amaca uygun hareket edildiği düşüncesindeyiz. Ayrıca, bundan önceki F1 etkinliklerindeki gibi, Güler Sabancı'nın mesajları, Sabancı Topluluğu şirketlerinin ortakları Bridgestone ve Toyota'nın F1'e katılımlarına yönelik olacaktır.”
Öztoprak, Güler Hanım’ın konu dışına çıkmayacağını, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, doların ve borsaların gidişatı gibi genel konulara girip, hedeften kopmayacağını ima ediyor... O zaman mesele yok zaten...
Aşırma ancak ‘tescil’le önlenir
Çarşamba günü Ziraat Bankası kampanyası tartışmasından söz etmiştik. Gazetelerde yer alan haberlere göre Mast Ajans, Art Grup’u ‘intihalle’ (fikirlerini izinsiz kullanmakla, TDK’ye göre ‘aşırmakla’) suçlamış...
Biz de yazımızda, bu tür itiş kakışlardan kimse kârlı çıkmaz, demişiz. Konu şu sıra Marketing Türkiye dergisinde geniş olarak tartışılıyor... Art Grup’un Eş Başkanı Özgür Sağlam ile Mast Ajans’ın Kurucu Ortağı Selim Tuncer konuya ilişkin açıklamalarda bulunmuşlar... Ben de aynı dergideki köşemde değindim konuya. MESAM’ın müzikte yaptığı gibi burada da Reklamcılar Derneği’nin reklam dünyasındaki yaratıcı fikirleri tasdik (tescil) etmesinin gerektiğini savundum. Ancak böylelikle bu tür ‘hırsızlık’ gibi ağır suçlamalar ortadan kalkabilirdi... Ya da suçlayan tarafın haklılığı kanıtlanabilirdi.
Selim Tuncer bir açıklama da bana göndermiş. Diyor ki (Biraz kısaltarak alıyorum):
1. Ortada bir "itiş kakış" yoktur...
2. Olay, benim tahminimce, ajansın, fikrin başka bir ajansa ait olduğunu bilmeden, müşterinin talebini karşılama zorunluluğundan kaynaklanmıştır. Yani bir çalma olayı varsa da, çalan ajans değildir. Ajansın, birçok diplomatik gerekçeleri olabilecek savunmalarının ise benim tarafımdan ciddiye alınacak bir yanı yoktur.
3. Ortada kanıtlanacak bir durum söz konusu değildir. Zaten hem banka hem de ajans benzer bir projenin iki yıl önce sunulmuş olduğunu ifade etmektedirler. Ajans, bunu bir tesadüfle açıklamakta, banka ise kendini tartışmaların dışında tutmayı yeğlemektedir. İki yıl önce, aynı kuruma, "Türkiye'nin lokomotifi" sloganı bile aynı olan, aynı proje bir ajans tarafından sunulduğu halde, iki yıl sonra aynı projenin konkur kazanmış bir ajans tarafından hayata geçirilmiş olmasını tesadüfe bağlamak ise, sanırım insanların saflık dereceleriyle ilgili bir durumdur.
4. Bir konuda haklısınız ki, içinde "çalma, ihale, komisyon" gibi sözcüklerin yer aldığı böyle bir tartışma son derece tatsızdır. Bu tartışmaların içinde yer almaktan ötürü de son derece mustaribim.
5. Ancak, kendi tabirinizle bu "itiş kakış"tan kimin zararlı, kimin kârlı çıkacağının yanıtını ararken, yapılan bir haksızlığın üstünün örtülmesinin hem rasyonel hem de etik bir tutum olacağını düşünmüyorum. Bundan tüm taraflar zararlı çıkabilir, ama sektör ve iş dünyası adına zarardan ve kârdan daha anlamlı sonuçlar elde edilecekse bu tartışma(lar) yapılmak zorundadır.
Zaman zaman iletişim kuramları üzerine tartıştığımız, her zaman hemfikir olmasak da fikri düzeyi yüksek, derinlikli görüşlerine her zaman saygı duyduğum Selim Tuncer’in 5’inci maddesinin altına ben de imzamı koyarım...