Ofise dönüşün ilk adımı…
01 Ekim 2022 - Z Raporu
Gençler için ‘okula dönüş’ dönemi olan sonbahar, iş yaşamındaki profesyonellerde de ‘dönüş’ duygusunu uyandırıyor… Dönüş, içinde bir tazelik ve yeni başlangıçlar hissini de barındırır… O nedenle eğilimlere bakmak için en doğru dönemdeyiz… Gazetedeki eposta adresimize tam da aradığımız gibi iki araştırma ulaştı…
İlkinden başlayalım…
Risk, emeklilik ve sağlık konularında profesyonel hizmetler sunan Aon, “Wellbeing Uygulamaları, Yan Hak Trendleri ve Ofise Dönüş Anketi”nin sonuçlarını açıklamış. Araştırmaya, finanstan sağlık hizmetlerine, imalat sanayiden tüketim ürünlerine kadar 16’dan fazla sektörden, yüzde 20’si lokal, yüzde 80’i küresel 94 şirket katılmış.
Buna göre; KOVID-19 sonrasında ‘ofise dönüş’ planlarını tamamlayan şirketlerin yüzde 83’ü çalışma düzenlerinde değişiklik yaptıklarını belirtmiş. ‘Tamamen evden çalışmayı’ benimseyen şirketlerin oranı ise yalnızca yüzde 3 ile sınırlı kalmış.
Yüzde 46’sı, ofis dışındayken aynı ilden çalışmayı şart koşmuş. Katılımcı şirketler, önümüzdeki dönemde şu üç maddenin performansları üzerinde etkili olacağını belirtmişler: Yeteneği çekmek ve tutmak (%71), çalışanların sağlıklı bir iş/yaşam dengesi kurabilmesi (%50), değişen demografik yapı ve değişen çalışan beklentileri (%48)...
Şirketler, çalışanlarını desteklemeleri gerektiğini düşünseler de tam kapsamlı bir ‘wellbeing’ programı hazırlayarak aksiyona geçenlerin oranı yüzde 5… Katılımcı firmaların yüzde 36’sı ‘dar kapsamlı ve sınırlı’ programlar sunuyorlarmış. Kısa ve orta vadede program sunmayı planlayanların oranı ise yüzde 23 imiş.
Burada bir parantez açmakta yarar var… ‘Wellbeing’, Türkçeye ‘iyilik hâli’ olarak çevrilebiliyor… Kavram henüz kültürümüze tam olarak yerleşmediği için anlamak güç gelebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu kavramı ‘sağlık’ tanımını yaparken nasıl kullandığına bakarak anlamına vâkıf olmak mümkün: “Sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.” Bu tanıma ekonomik iyilik hâlini eklemek de iyi bir fikir olabilir…
Şirketler, birden fazla şıkkı seçerek, wellbeing planlarını şu gerekçelerle başlatmak istediklerini ortaya koymuşlar: Çalışan memnuniyetini ve bağlılığını artırmak (%87), çalışan verimliliğini artırmak (%74), iş-yaşam dengesini geliştirmek (%70), çalışan stresini azaltmak (%57), yetenekleri çekmek ve tutmak (%51), çalışanın fiziksel sağlığını desteklemek (%49), şirket iş performansını artırmak (%36), çalışan sirkülasyonunu düşürmek (%25), iş güvenliğini desteklemek (%14), sosyal sorumluluk (%12), çalışanın dayanıklılığını artırmak (%8), iş gücü planlaması (%5), sağlık giderlerini ve devamsızlık oranını düşürmek (%3).
Öte yandan katılımcıların yüzde 80’inde ‘esnek yan hak’ uygulaması olmamakla beraber, şirketlerin yüzde 22’si önümüzdeki yıllarda esnek yan haklara geçmeyi planlıyorlarmış.
Gelelim ikinci araştırmaya…
Equinix firması, “2022 Küresel Teknoloji Trendleri Araştırması”nı, dünya çapında teknoloji alanından 2900’den fazla ‘karar verici’ ile görüşerek hazırlamış… Buna göre; pandemiden alınan dersleri ceplerine koyan işletmeler, büyüme planlarını desteklemek için dijital teknolojilere ciddi yatırımlar planlıyorlarmış.
Equinix Türkiye Genel Müdürü Aslıhan Güreşcier, araştırma için demiş ki: “Türkiye’deki şirketlerin yüzde 84’ünün hem yerel hem de uluslararası büyüme planlarında istikrarla ilerlediğini görmek gerçekten çok olumlu. Türkiye’de 5G ağ altyapısı, kişisel veri ve gizlilik hakları ile gerçek zamanlı uygulamalar, kuruluşların üç yıllık teknoloji stratejilerinin en önemli parçaları olarak öne çıkıyor.”
Türkiye’de küresel büyümeyi potansiyel olarak sınırlayan birtakım faktörler de araştırma ile tespit edilmiş. Buna göre tedarik zinciri zorlukları, endişenin önemli bir sebebiymiş. Katılımcıların yüzde 52’si, işletmelerinin küresel tedarik zinciri sorunları ve kıtlıklarından muzdarip olduğunu ifade ederken; yüzde 55’i, küresel çip sorununu işletmeleri için bir tehdit olarak nitelendirmiş.
Peki, bu iki araştırma bize ne diyor? (Detaylar için bkz. Eylül sayısındaki yazımız):
1. AR-GE’ye yatırım yapın.
2. Altyapı süreçlerini geliştirmek için yatırım yapın.
3. İlk iki madde doğrultusunda ‘insan kıymetleri’nin gelişimine yatırım yapın.
4. Pazarlama iletişimine yatırım yapın.
Sadece bu iki araştırma değil, bilimsel yöntemlerle hazırlanmış, güvenilir sonuçlar ortaya koyan tüm araştırmalar başka bir şey daha söylüyor:
Tüketicinin, çalışanların, yöneticilerin, gençlerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, siyasi parti seçmenlerinin, rock müzik severlerin, geleneksel damak tadına sahip olanların duygusu, tutumu ve davranışına dair bir şey… Hatta pek çok şey… İşe nereden başlayacağını düşünenler için anahtar, bu ve benzer araştırmalarda… Tabii doğru ‘okumayı’ biliyorsanız…
İlkinden başlayalım…
Risk, emeklilik ve sağlık konularında profesyonel hizmetler sunan Aon, “Wellbeing Uygulamaları, Yan Hak Trendleri ve Ofise Dönüş Anketi”nin sonuçlarını açıklamış. Araştırmaya, finanstan sağlık hizmetlerine, imalat sanayiden tüketim ürünlerine kadar 16’dan fazla sektörden, yüzde 20’si lokal, yüzde 80’i küresel 94 şirket katılmış.
Buna göre; KOVID-19 sonrasında ‘ofise dönüş’ planlarını tamamlayan şirketlerin yüzde 83’ü çalışma düzenlerinde değişiklik yaptıklarını belirtmiş. ‘Tamamen evden çalışmayı’ benimseyen şirketlerin oranı ise yalnızca yüzde 3 ile sınırlı kalmış.
Yüzde 46’sı, ofis dışındayken aynı ilden çalışmayı şart koşmuş. Katılımcı şirketler, önümüzdeki dönemde şu üç maddenin performansları üzerinde etkili olacağını belirtmişler: Yeteneği çekmek ve tutmak (%71), çalışanların sağlıklı bir iş/yaşam dengesi kurabilmesi (%50), değişen demografik yapı ve değişen çalışan beklentileri (%48)...
Şirketler, çalışanlarını desteklemeleri gerektiğini düşünseler de tam kapsamlı bir ‘wellbeing’ programı hazırlayarak aksiyona geçenlerin oranı yüzde 5… Katılımcı firmaların yüzde 36’sı ‘dar kapsamlı ve sınırlı’ programlar sunuyorlarmış. Kısa ve orta vadede program sunmayı planlayanların oranı ise yüzde 23 imiş.
Burada bir parantez açmakta yarar var… ‘Wellbeing’, Türkçeye ‘iyilik hâli’ olarak çevrilebiliyor… Kavram henüz kültürümüze tam olarak yerleşmediği için anlamak güç gelebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu kavramı ‘sağlık’ tanımını yaparken nasıl kullandığına bakarak anlamına vâkıf olmak mümkün: “Sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.” Bu tanıma ekonomik iyilik hâlini eklemek de iyi bir fikir olabilir…
Şirketler, birden fazla şıkkı seçerek, wellbeing planlarını şu gerekçelerle başlatmak istediklerini ortaya koymuşlar: Çalışan memnuniyetini ve bağlılığını artırmak (%87), çalışan verimliliğini artırmak (%74), iş-yaşam dengesini geliştirmek (%70), çalışan stresini azaltmak (%57), yetenekleri çekmek ve tutmak (%51), çalışanın fiziksel sağlığını desteklemek (%49), şirket iş performansını artırmak (%36), çalışan sirkülasyonunu düşürmek (%25), iş güvenliğini desteklemek (%14), sosyal sorumluluk (%12), çalışanın dayanıklılığını artırmak (%8), iş gücü planlaması (%5), sağlık giderlerini ve devamsızlık oranını düşürmek (%3).
Öte yandan katılımcıların yüzde 80’inde ‘esnek yan hak’ uygulaması olmamakla beraber, şirketlerin yüzde 22’si önümüzdeki yıllarda esnek yan haklara geçmeyi planlıyorlarmış.
Gelelim ikinci araştırmaya…
Equinix firması, “2022 Küresel Teknoloji Trendleri Araştırması”nı, dünya çapında teknoloji alanından 2900’den fazla ‘karar verici’ ile görüşerek hazırlamış… Buna göre; pandemiden alınan dersleri ceplerine koyan işletmeler, büyüme planlarını desteklemek için dijital teknolojilere ciddi yatırımlar planlıyorlarmış.
Equinix Türkiye Genel Müdürü Aslıhan Güreşcier, araştırma için demiş ki: “Türkiye’deki şirketlerin yüzde 84’ünün hem yerel hem de uluslararası büyüme planlarında istikrarla ilerlediğini görmek gerçekten çok olumlu. Türkiye’de 5G ağ altyapısı, kişisel veri ve gizlilik hakları ile gerçek zamanlı uygulamalar, kuruluşların üç yıllık teknoloji stratejilerinin en önemli parçaları olarak öne çıkıyor.”
Türkiye’de küresel büyümeyi potansiyel olarak sınırlayan birtakım faktörler de araştırma ile tespit edilmiş. Buna göre tedarik zinciri zorlukları, endişenin önemli bir sebebiymiş. Katılımcıların yüzde 52’si, işletmelerinin küresel tedarik zinciri sorunları ve kıtlıklarından muzdarip olduğunu ifade ederken; yüzde 55’i, küresel çip sorununu işletmeleri için bir tehdit olarak nitelendirmiş.
Peki, bu iki araştırma bize ne diyor? (Detaylar için bkz. Eylül sayısındaki yazımız):
1. AR-GE’ye yatırım yapın.
2. Altyapı süreçlerini geliştirmek için yatırım yapın.
3. İlk iki madde doğrultusunda ‘insan kıymetleri’nin gelişimine yatırım yapın.
4. Pazarlama iletişimine yatırım yapın.
Sadece bu iki araştırma değil, bilimsel yöntemlerle hazırlanmış, güvenilir sonuçlar ortaya koyan tüm araştırmalar başka bir şey daha söylüyor:
Tüketicinin, çalışanların, yöneticilerin, gençlerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, siyasi parti seçmenlerinin, rock müzik severlerin, geleneksel damak tadına sahip olanların duygusu, tutumu ve davranışına dair bir şey… Hatta pek çok şey… İşe nereden başlayacağını düşünenler için anahtar, bu ve benzer araştırmalarda… Tabii doğru ‘okumayı’ biliyorsanız…