Okan'ın desteğine destek
15 Haziran 2009 Akşam Gazetesi
Cumartesi, gecenin bir saatinde Okan Bayülgen'e takıldım. Her cumartesi mutlaka belli bir süre olsa da bakarım. NTV'de yaptığı programın formatıyla hiç alakası olmayan Disko Kralı'nda gösterdiği performans, saatlerce bitip tükenmeyen enerjisi, her zaman ilgimi çekmiştir. Bu kez yaptığı müthiş riskli iş, bir kez daha kendisine hayranlık duymama neden oldu.
Cumartesi gecesinin doğal akışı içinde olan konuklarının tamamen dışında iki 'aktivist'i sahnede yanına oturtmuştu. Biri Prof.Dr.Kenan Demirkol (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi) diğeri Abdullah Aysu (Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı). Konuklar yanlarında tişörtler getirmişlerdi. Tişörtlerin üzerinde yuvarlak içinde GDO harfleri vardı. Ve bu harflerin üzerine çapraz bir çizgi çizilmişti. 'Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara Hayır' sloganını içeriyordu. Okan, onca gırgır şamata içinde bu önemli konuya gençlerin dikkatini çekerek olağanüstü bir 'sorumlu vatandaşlık' örneği veriyordu.
Konu şu: Türkiye'nin tarım dünyasını tamamen maniple edecek yabancı şirketler destekli, genleriyle oynanmış tohumların nasıl kullanılacağını belirleyecek bir yasa çıkmak üzereymiş. Bu yasanın çıkması için uluslararası şirketler ellerinden geleni artlarına koymuyorlarmış. Sözüm ona ilgililer, bu yasanın 'düzenleme' getireceğini savunuyorlarmış. Oysa Kenan hocaya göre gizli ajanda, Türkiye tohum piyasasını GDO'lara ve yabancı şirketlere peşkeş çekmekmiş. Sivil inisiyatif olarak da tek tük girişimlerin dışında pek bir hareket yokmuş ortada...
Okan Bayülgen de sadece mevcut değil, tüm gelecek kuşakların sağlığını tehdit ettiği iddia edilen GDO'larla savaşa destek veriyor. Durum ciddi! Dine, imana ve her türlü ideolojiye aykırı olan bu yasayla ilgili gerek iktidar partisine gerekse muhalefet partisine düşen görev, bu ciddi durum karşısında ciddi inisiyatifler ve aksiyonlarla ortaya çıkmaktır. Okan elinden geleni yapıyor. Birkaç köşe yazarında da rastladım. Umalım ki 'kim vurdu'ya gelmeyiz...
Bu akşam PR sektörüne ödül yağacak
Türkİye Halkla İlişkiler Derneği'nin (TÜHİD) her yıl en etkili halkla ilişkiler çalışmalarını ödüllendirdiği Altın Pusula ödüllerinin sekizincisi bu akşam sahiplerini bulacak. Altın Pusula hem şirketlere hem de onların halkla ilişkiler ajanslarına verilen bir ödül. Esas itibarıyla halkla ilişkiler projelerinin ölçülmüş etkililiklerinin değerlendirildiği bir sistem...
Bu yılki ödülün sponsorları şöyle sıralanmış: İGDAŞ, Ajans Press, Çırağan Palace Kempinski İstanbul, Ekiz Reklam, İltek, İstanbul Kaligrafi Merkezi, Johnnie Walker, Kurumsalhaberler.com, Memorial Sağlık Grubu, Ogilvy, Traffic Kurye, Vodera...
Sponsorları neden sıraladım? İki amaçla:
Bir: Böyle bir çalışmayı destekledikleri ve halkla ilişkilerin doğru anlaşılmasına ve itibarının yerine oturtulmasına yardımcı oldukları için bu kuruluşları kutlamak istedim.
Bu mesleğin, işleri sadece onun bunun imajını düzeltmek, kokteyl düzenlemek, basında haber çıkartmak olan 'prezantabl' hanımların beylerin yaptığı 'fan fin fon' bir uğraş olduğu yolundaki algının giderilmesine katkıları yadsınamaz. Onların sayesinde, Altın Pusula, bir kurumun en önemli 'kıymeti' olan itibarının yönetiminin teslim edildiği halkla ilişkilercilerin hak ettikleri mesleki saygıya ulaşmalarında önemli bir nirengi notası olmaya devam edecektir.
İki: TÜHİD'i gönülden kutlarım; bu kadar çok kuruluşu kendilerini desteklemeye ikna etmeyi başardıkları için...
Cumartesi, gecenin bir saatinde Okan Bayülgen'e takıldım. Her cumartesi mutlaka belli bir süre olsa da bakarım. NTV'de yaptığı programın formatıyla hiç alakası olmayan Disko Kralı'nda gösterdiği performans, saatlerce bitip tükenmeyen enerjisi, her zaman ilgimi çekmiştir. Bu kez yaptığı müthiş riskli iş, bir kez daha kendisine hayranlık duymama neden oldu.
Cumartesi gecesinin doğal akışı içinde olan konuklarının tamamen dışında iki 'aktivist'i sahnede yanına oturtmuştu. Biri Prof.Dr.Kenan Demirkol (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi) diğeri Abdullah Aysu (Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı). Konuklar yanlarında tişörtler getirmişlerdi. Tişörtlerin üzerinde yuvarlak içinde GDO harfleri vardı. Ve bu harflerin üzerine çapraz bir çizgi çizilmişti. 'Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara Hayır' sloganını içeriyordu. Okan, onca gırgır şamata içinde bu önemli konuya gençlerin dikkatini çekerek olağanüstü bir 'sorumlu vatandaşlık' örneği veriyordu.
Konu şu: Türkiye'nin tarım dünyasını tamamen maniple edecek yabancı şirketler destekli, genleriyle oynanmış tohumların nasıl kullanılacağını belirleyecek bir yasa çıkmak üzereymiş. Bu yasanın çıkması için uluslararası şirketler ellerinden geleni artlarına koymuyorlarmış. Sözüm ona ilgililer, bu yasanın 'düzenleme' getireceğini savunuyorlarmış. Oysa Kenan hocaya göre gizli ajanda, Türkiye tohum piyasasını GDO'lara ve yabancı şirketlere peşkeş çekmekmiş. Sivil inisiyatif olarak da tek tük girişimlerin dışında pek bir hareket yokmuş ortada...
Okan Bayülgen de sadece mevcut değil, tüm gelecek kuşakların sağlığını tehdit ettiği iddia edilen GDO'larla savaşa destek veriyor. Durum ciddi! Dine, imana ve her türlü ideolojiye aykırı olan bu yasayla ilgili gerek iktidar partisine gerekse muhalefet partisine düşen görev, bu ciddi durum karşısında ciddi inisiyatifler ve aksiyonlarla ortaya çıkmaktır. Okan elinden geleni yapıyor. Birkaç köşe yazarında da rastladım. Umalım ki 'kim vurdu'ya gelmeyiz...
Bu akşam PR sektörüne ödül yağacak
Türkİye Halkla İlişkiler Derneği'nin (TÜHİD) her yıl en etkili halkla ilişkiler çalışmalarını ödüllendirdiği Altın Pusula ödüllerinin sekizincisi bu akşam sahiplerini bulacak. Altın Pusula hem şirketlere hem de onların halkla ilişkiler ajanslarına verilen bir ödül. Esas itibarıyla halkla ilişkiler projelerinin ölçülmüş etkililiklerinin değerlendirildiği bir sistem...
Bu yılki ödülün sponsorları şöyle sıralanmış: İGDAŞ, Ajans Press, Çırağan Palace Kempinski İstanbul, Ekiz Reklam, İltek, İstanbul Kaligrafi Merkezi, Johnnie Walker, Kurumsalhaberler.com, Memorial Sağlık Grubu, Ogilvy, Traffic Kurye, Vodera...
Sponsorları neden sıraladım? İki amaçla:
Bir: Böyle bir çalışmayı destekledikleri ve halkla ilişkilerin doğru anlaşılmasına ve itibarının yerine oturtulmasına yardımcı oldukları için bu kuruluşları kutlamak istedim.
Bu mesleğin, işleri sadece onun bunun imajını düzeltmek, kokteyl düzenlemek, basında haber çıkartmak olan 'prezantabl' hanımların beylerin yaptığı 'fan fin fon' bir uğraş olduğu yolundaki algının giderilmesine katkıları yadsınamaz. Onların sayesinde, Altın Pusula, bir kurumun en önemli 'kıymeti' olan itibarının yönetiminin teslim edildiği halkla ilişkilercilerin hak ettikleri mesleki saygıya ulaşmalarında önemli bir nirengi notası olmaya devam edecektir.
İki: TÜHİD'i gönülden kutlarım; bu kadar çok kuruluşu kendilerini desteklemeye ikna etmeyi başardıkları için...