One man show
04 Aralık 2021 - Yeni Şafak
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun pıtırcık PR’cı numaraları devam ediyor… ‘Gölge Cumhurbaşkanı’ olarak kurumları dolaşıp ‘racon kesme’ aksiyonlarına bir yenisini daha ekledi.
Kılıçdaroğlu, dün 10.06’da bir tweet atıyor: “TÜİK’ten randevu istedim, vermediler. Saat 11.00’de geliyorum, haberiniz olsun.” 11.03’te de basın açıklamasını yayınlıyor. Söylediğine göre Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) Perşembe günü randevu istemiş. Onlar da randevu veremeyeceklerini ifade etmişler… Sonrası malum, TÜİK’e baskın gibi bir ziyaret…
Ardından bir tweet daha patlatmış: “Randevu vermeyen TÜİK’e gittim. Aylardan Aralık ayı. Milyonlarca emekçinin ücret artışı bu yalan dolan TÜİK rakamları üzerinden yapılacak. Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur. Kimse unutmasın, her Firavun’un bir Musa’sı vardır. Akıllarını başlarına toplasınlar!”
Breh breh breh…
Halka ilişkilerin ne olduğu kadar ne olmadığı da önemlidir. Mesela, “Haberimi çıkarttır” talimatını uygulayan medya aracısı, çıkan sütun/santim üzerinden hizmet bedeli alınan bir uygulama ya da bir ‘marka parlatma’ hizmeti değildir. Sadece publicity (medyada görünürlük) hedefiyle de iş yapmaz.
Biz bunlara halkla ilişkilerin ‘çocukluk hastalıkları’ diyoruz. ABD’de kapitalizmin yükseldiği, tüketim toplumuna geçişin başlangıç adımlarının atıldığı 1950’lerin ilk günlerinde bu yaklaşımlara çok sık rastlanırdı…
Yalanla dolanla, sırf medyada görünürlük sağlamak için çalışanlara ‘spin doctor’ denilir… Biz bunu, ‘fırdöndü pr’cı diye Türkçeye çevirebiliriz.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) git… Memleketin sorunlarını haftalar içinde çözeceğini iddia et… Yeter ki şaşırt, kendine baktır… Gerisi gelmese de sorun değil… Bu, ancak ‘fırdöndü pr’ yaklaşımında kendine karşılık bulur… Ne iş ne de iletişim aksiyonları ‘ilginç olma’ saikiyle hayata geçirilmez… Ciddiyet ve derinlik ister… Hele ki ülke yönetimine talip bir siyasi partinin ve onun genel başkanının bu yolla seçmeni ikna etmesi düşünülemez…
Keşke TÜİK de TCMB gibi randevu verseydi de ülke gündemini bu ‘one man show’ ile meşgul edemeselerdi…
Kazakistan-Türkiye köprüsü
Kılıçdaroğlu, dün 10.06’da bir tweet atıyor: “TÜİK’ten randevu istedim, vermediler. Saat 11.00’de geliyorum, haberiniz olsun.” 11.03’te de basın açıklamasını yayınlıyor. Söylediğine göre Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) Perşembe günü randevu istemiş. Onlar da randevu veremeyeceklerini ifade etmişler… Sonrası malum, TÜİK’e baskın gibi bir ziyaret…
Ardından bir tweet daha patlatmış: “Randevu vermeyen TÜİK’e gittim. Aylardan Aralık ayı. Milyonlarca emekçinin ücret artışı bu yalan dolan TÜİK rakamları üzerinden yapılacak. Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur. Kimse unutmasın, her Firavun’un bir Musa’sı vardır. Akıllarını başlarına toplasınlar!”
Breh breh breh…
Halka ilişkilerin ne olduğu kadar ne olmadığı da önemlidir. Mesela, “Haberimi çıkarttır” talimatını uygulayan medya aracısı, çıkan sütun/santim üzerinden hizmet bedeli alınan bir uygulama ya da bir ‘marka parlatma’ hizmeti değildir. Sadece publicity (medyada görünürlük) hedefiyle de iş yapmaz.
Biz bunlara halkla ilişkilerin ‘çocukluk hastalıkları’ diyoruz. ABD’de kapitalizmin yükseldiği, tüketim toplumuna geçişin başlangıç adımlarının atıldığı 1950’lerin ilk günlerinde bu yaklaşımlara çok sık rastlanırdı…
Yalanla dolanla, sırf medyada görünürlük sağlamak için çalışanlara ‘spin doctor’ denilir… Biz bunu, ‘fırdöndü pr’cı diye Türkçeye çevirebiliriz.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) git… Memleketin sorunlarını haftalar içinde çözeceğini iddia et… Yeter ki şaşırt, kendine baktır… Gerisi gelmese de sorun değil… Bu, ancak ‘fırdöndü pr’ yaklaşımında kendine karşılık bulur… Ne iş ne de iletişim aksiyonları ‘ilginç olma’ saikiyle hayata geçirilmez… Ciddiyet ve derinlik ister… Hele ki ülke yönetimine talip bir siyasi partinin ve onun genel başkanının bu yolla seçmeni ikna etmesi düşünülemez…
Keşke TÜİK de TCMB gibi randevu verseydi de ülke gündemini bu ‘one man show’ ile meşgul edemeselerdi…
Kazakistan-Türkiye köprüsü
- Perşembe günü, Kazakistan’dan gelen, son derece dikkat çekici yatırımcı bir aile ile tanıştım. RAMS Global CEO’su Mehmet Faruk Bülbül ve RAMS Türkiye CEO’su Devran Bülbül… Yakında haklarında çok şey duyacağız… Kendilerini bu denli dikkat çekici bulmamızın sebeplerini açıklayalım:
- 1. Babaları Ramazan Bülbül, 33 yıl önce Gaziantep’te ticarete başlamış. 1993 yılında ise Kazakistan’a gitmiş. Üç oğlunun da devreye girmesiyle işleri büyüterek oradaki inşaat sektöründeki ilk 3 firma arasına girmeyi başarmışlar. Son 10 yılda Almatı’da, aralarında hastaneler, okullar, oteller olan ve 2,5 milyon metrekareden oluşan 55 projeyi tamamlamışlar…
- 2. Aile şirketlerindeki en zoru başarmışlar. Baba, şirketlerin yönetimini üç oğluna, Doğan, Devran ve Mehmet Faruk beylere devretmiş.
- 3. Türkiye’deki ilk yatırımları Gaziantep’teki Liv Hospital olmuş. Kazakistan ve Türkiye’deki dört hastane yatırımını hayata geçirirken akıllarında annelerinin şu sorusu varmış: “Biz bu hastanelerde ne için dua edeceğiz; hasta gelmesin diye mi; gelsin diye mi?” Sonunda insanlara şifa olmak hedefinde buluşmuşlar.
- 4. İstanbul’daki çalışmalarından biri, İstanbul Finans Merkezi’ne 4 dakikalık mesafedeki 60 bin metrekarelik büyük bir kentsel dönüşüm projesi. 220 kişinin mağdur edildiği, yarıda bırakılan projeyi devralmışlar. 220 kişinin 7 yıldır ödenmeyen kira bedelleri de dâhil olmak üzere tüm haklarını ödemişler. Yani vahşi kapitalizmin içinde yer alıp insani değerleri kaybetmemenin de mümkün olduğunu göstermişler.
- Kazakistan ile Türkiye arasında heyecan verici ekonomik ve sosyal bir köprü daha kuruluyor.