Ortada pek bir ‘şey’ yok…
22 Aralık 2022 - Yeni Şafak
Yaptığımız işin anlaşılmadığını hissettiğimiz zamanlar oluyor…
“İletişimciyim” demek, hemen o dönemin en popüler iletişim aracını akla getirebiliyor ve mesela şu sıralarda bütün işimizin sosyal medyadan mesaj paylaşmak olduğu zannedilebiliyor.
Oysa sosyal medya denizde bir damla, restoran mutfağındaki hazırlığın sadece bir bölümü… Ana yemek bile değil, malzeme…
Bu restoran metaforu, stratejik iletişim çalışmalarını anlatmak için iyidir aslında… Oradan devam edebiliriz…
Restoran işine girmeye karar verdiniz diyelim… Senelerce işletmeden, mutfak sanatlarına kadar pek çok eğitim aldınız… Yetmedi, restoranlarda çalıştınız, paydaşları tanıdınız, ilişki geliştirdiniz… Müşteri ilişkilerinden personel yönetimine, tıkalı mutfak lavabosunun açılmasından usta işi bırakıp en yakın rakibe gittiğinde mutfağı yönetmeye, yemek hazırlamaya kadar pek çok konuda hâkimiyet kazandınız…
Onlar da yetmedi tabii… Sermaye lazım… Belki ortaklık yapısı içinde belki de toplaya ede restoranı açacak, personele dağıtacak parayı da hallettiniz diyelim…
Açılış için her şey hazır… Dört başı mamur görünüyor, öyle değil mi? Değil… Tüm bunların en kalitelisinden, en kalifiyesinden hazır edilmesi şart elbette… Ancak yetmiyor…
Restoranı tanıtmak ve tutundurmak, yani iş yapabilmek için çok kritik iki unsur olmazsa olmaz: Lider ve Varoluş Nedeni…
Lider, bazen şef bazen de restoranın sahibi olabilir… Restoranın her şeyinden, en çok da itibarından o sorumlu…
Peki bu enstrümanı bol orkestra nasıl yönetilecek?.. Üslup, makam, tür ne olacak? Simon Sinek’in tabiriyle “What to do?, When to do?, Who to do?, How to do?” değil, bunların hepsinin üstünde “Why to do?” yer almalı…
Öyle ya restoranınızın ‘kendine has’ bir yanı olmalı ki diğerleri arasından sıyrılabilsin… Bu öyle sıradan, ‘özellik’ deyip geçebileceğimiz bir husus da değildir… Daha derin, daha anlamlı, daha bütüncül bir yaklaşımı ifade eder… Hem tüm iş süreçlerine yansımalı hem de uzun yıllar sahiplenilebilmeli, sürdürülebilmeli… Yani bir nevi ruh, bir nevi karakter olmalı…
‘Asıl melese’ olan bu karakterin inşası ya da bulup çıkarılması, iletişim çalışmalarında Kurumsal Marka Vaadi’ni ve Benzersiz Değer Önermesi’ni (Unique Value Proposition), daha net bir deyişle kurumun Varoluş Nedeni’ni ifade eder… Tüm iletişim çalışmalarının seren direği, varoluş nedenidir… Misyon, vizyon, strateji belgeleri, iç iletişim, işe alım, tanıtım faaliyetleri, hedef kitleye ya da paydaşlara yönelik tüm iletişim ve her türden ilişki yönetiminde bel kemiğidir. İşe, iletişime ve ilişkiye ‘anlam katan’ da kurumun/kuruluşun diğerlerinden ayrılarak öne çıkmasını sağlayan da budur…
Örneğin yapılan araştırmalarda Eczacıbaşı, Koç, Sabancı, Türk Telekom, Turkcell, gibi markalarla ilgili ‘varoluş nedeni’ sorgulandığında hiçbiriyle ilgili birinci sırada “Para kazanmak, kâr etmek” çıkmaz… Değerleri çıkar…
Stratejik iletişim yönetiminde kritik başarı faktörlerinden biri de varoluş nedenini bulup çıkarmak; tüm iletişim ve ilişki süreçlerinin buna uygun yönetilmesini sağlamaktır… Çünkü Erol Mutlu’nun “İletişim Sözlüğü”ne aldığı biçimiyle iletişim “Anlam arama çabasıdır.”
Sanayi, hizmet ve diğer tüm sektörler için geçerli bu durum siyasetin de ana eksenini oluşturmaktadır. O hâlde Türkiye siyasetindeki partilerin varoluş nedenlerine ve de benzersiz değer önermelerine şöyle bir baksak?... Hangisinin varoluş nedeni tam anlamıyla ortaya konmuştur?..
Peki ya hangileri savurulup gitmektedir?.. Ortada bir varoluş nedeni yoksa, ekonomi politikasını, sosyal politikaları, uluslararası ilişkileri nasıl düzenleyeceği, yöneteceği de belirsiz demektir... Siyasilerin manasız girişimlerinin nedeni de genellikle budur: Bir varoluş nedeni ortaya koyamamaları…
Aristoteles’e göre “var olmak, bir şey olmak” demektir. O zaman da zaten ‘ortada pek bir şey yok’ denebilir… Şöyle bir bakıldığında bu durumun hangi siyasi oluşum ya da kurum için geçerli olduğunu anlamak mümkündür…
Gözümüze takılanlar…
“İletişimciyim” demek, hemen o dönemin en popüler iletişim aracını akla getirebiliyor ve mesela şu sıralarda bütün işimizin sosyal medyadan mesaj paylaşmak olduğu zannedilebiliyor.
Oysa sosyal medya denizde bir damla, restoran mutfağındaki hazırlığın sadece bir bölümü… Ana yemek bile değil, malzeme…
Bu restoran metaforu, stratejik iletişim çalışmalarını anlatmak için iyidir aslında… Oradan devam edebiliriz…
Restoran işine girmeye karar verdiniz diyelim… Senelerce işletmeden, mutfak sanatlarına kadar pek çok eğitim aldınız… Yetmedi, restoranlarda çalıştınız, paydaşları tanıdınız, ilişki geliştirdiniz… Müşteri ilişkilerinden personel yönetimine, tıkalı mutfak lavabosunun açılmasından usta işi bırakıp en yakın rakibe gittiğinde mutfağı yönetmeye, yemek hazırlamaya kadar pek çok konuda hâkimiyet kazandınız…
Onlar da yetmedi tabii… Sermaye lazım… Belki ortaklık yapısı içinde belki de toplaya ede restoranı açacak, personele dağıtacak parayı da hallettiniz diyelim…
Açılış için her şey hazır… Dört başı mamur görünüyor, öyle değil mi? Değil… Tüm bunların en kalitelisinden, en kalifiyesinden hazır edilmesi şart elbette… Ancak yetmiyor…
Restoranı tanıtmak ve tutundurmak, yani iş yapabilmek için çok kritik iki unsur olmazsa olmaz: Lider ve Varoluş Nedeni…
Lider, bazen şef bazen de restoranın sahibi olabilir… Restoranın her şeyinden, en çok da itibarından o sorumlu…
Peki bu enstrümanı bol orkestra nasıl yönetilecek?.. Üslup, makam, tür ne olacak? Simon Sinek’in tabiriyle “What to do?, When to do?, Who to do?, How to do?” değil, bunların hepsinin üstünde “Why to do?” yer almalı…
Öyle ya restoranınızın ‘kendine has’ bir yanı olmalı ki diğerleri arasından sıyrılabilsin… Bu öyle sıradan, ‘özellik’ deyip geçebileceğimiz bir husus da değildir… Daha derin, daha anlamlı, daha bütüncül bir yaklaşımı ifade eder… Hem tüm iş süreçlerine yansımalı hem de uzun yıllar sahiplenilebilmeli, sürdürülebilmeli… Yani bir nevi ruh, bir nevi karakter olmalı…
‘Asıl melese’ olan bu karakterin inşası ya da bulup çıkarılması, iletişim çalışmalarında Kurumsal Marka Vaadi’ni ve Benzersiz Değer Önermesi’ni (Unique Value Proposition), daha net bir deyişle kurumun Varoluş Nedeni’ni ifade eder… Tüm iletişim çalışmalarının seren direği, varoluş nedenidir… Misyon, vizyon, strateji belgeleri, iç iletişim, işe alım, tanıtım faaliyetleri, hedef kitleye ya da paydaşlara yönelik tüm iletişim ve her türden ilişki yönetiminde bel kemiğidir. İşe, iletişime ve ilişkiye ‘anlam katan’ da kurumun/kuruluşun diğerlerinden ayrılarak öne çıkmasını sağlayan da budur…
Örneğin yapılan araştırmalarda Eczacıbaşı, Koç, Sabancı, Türk Telekom, Turkcell, gibi markalarla ilgili ‘varoluş nedeni’ sorgulandığında hiçbiriyle ilgili birinci sırada “Para kazanmak, kâr etmek” çıkmaz… Değerleri çıkar…
Stratejik iletişim yönetiminde kritik başarı faktörlerinden biri de varoluş nedenini bulup çıkarmak; tüm iletişim ve ilişki süreçlerinin buna uygun yönetilmesini sağlamaktır… Çünkü Erol Mutlu’nun “İletişim Sözlüğü”ne aldığı biçimiyle iletişim “Anlam arama çabasıdır.”
Sanayi, hizmet ve diğer tüm sektörler için geçerli bu durum siyasetin de ana eksenini oluşturmaktadır. O hâlde Türkiye siyasetindeki partilerin varoluş nedenlerine ve de benzersiz değer önermelerine şöyle bir baksak?... Hangisinin varoluş nedeni tam anlamıyla ortaya konmuştur?..
Peki ya hangileri savurulup gitmektedir?.. Ortada bir varoluş nedeni yoksa, ekonomi politikasını, sosyal politikaları, uluslararası ilişkileri nasıl düzenleyeceği, yöneteceği de belirsiz demektir... Siyasilerin manasız girişimlerinin nedeni de genellikle budur: Bir varoluş nedeni ortaya koyamamaları…
Aristoteles’e göre “var olmak, bir şey olmak” demektir. O zaman da zaten ‘ortada pek bir şey yok’ denebilir… Şöyle bir bakıldığında bu durumun hangi siyasi oluşum ya da kurum için geçerli olduğunu anlamak mümkündür…
Gözümüze takılanlar…
- Eren Holding’in iştiraki olan Medcem Çimento, akademisyenler ve danışmanlar gözetiminde hazırlanan yeni Medcem Suphiye Eren Özel Eğitim Uygulama Okulu’nun (I. Kademe) açılışını yapmış. Farklı engellere sahip kişilerin sağlık ve eğitim çalışmalarını da destekleme amacıyla hayata geçen okulda ihtiyaçlara yönelik çeşitli mekânlar devreye alınmış. Engellilere yönelik kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarının biraz ihmal edildiğini, firmaların bu konuda çoğunlukla ‘özel gün iletişimi’ dışına çıkmadıklarını üzülerek izliyorduk… Eren Holding’in bu çalışması ilaç gibi geldi… Örnek olmasını, benzerlerinin çoğalmasını yürekten diliyoruz. (Kağan Demirgil, Ajans Dijital Kalem)
- Yataş Bedding, “Ergocoil Infinity” adını verdiği yatakla bel, boyun ve sırt problemleri olanlara rahat bir uyku vadediyormuş. Yatak, hybrid serisindeymiş. İleri yay teknolojileri uzmanı Leggett & Platt iş birliğiyle üretilen yatak, omurgaya iki kat daha fazla destek ve yüksek konfor sağlıyormuş. Ultra Waist Bel Destek Sistemi varmış. Adaptive teknolojisiyle ise kişiye özel uyku sıcaklığı sağlıyormuş. Çok etkileyici… Aynı zamanda da kafa karıştırıcı… Bu kadar yabancı kavram bir araya gelince iletişim boyutunda iyi mi oluyor; gerçekten merak ediyorum. Latex yatak, polimer yay, açık hücreli visco, zero gravity, hourglass air ve bunlar gibi onlarca kavram, teknoloji ve isim arasında tüketici nasıl yolunu buluyor acaba? (Ezgi Aktaş, Excel)