Ölçmüyorsan, yapma!
01 Kasım 2016
Hizmette katma değeri artırmanın en başta gelen yollarından biri, iş dünyasında artık herkesin bildiği 'ölçümleme'den geçiyor. İletişim planlarının da temel iki unsuru 'hedef belirleme ve ölçümleme'dir.
“Ölçmüyorsan yapma” diyen British Telecom'un unutulmaz CEO'su Sir Ian Vallance'ı da anmadan geçmeyelim. İletişim sektöründe dillere iyiden iyiye yerleşmiş olan bu özlü ifadenin, 'ölçümleme' yerine 'işkembe-i kübradan atmayı', bu şekilde de 'hesap vermekten' (accountability) kaçmayı tercih eden çokbilmişlerin huzurunu kaçırmaya hâlâ devam ettiğinden kuşkunuz olmasın.
Eninde sonunda bakılacak olan, “insan, zaman ve para” kaynağının nasıl kullanıldığı ve sonuçlarla birlikte 'KPI' dedikleri, 'Anahtar Performans Göstergesi'ne ne kadar dönüştürülebildiğidir. Bu süreçler tamamlanmadan herhangi bir çalışma hakkında değerlendirmede bulunmanın, 'iyi' ya da 'kötü' demenin manası olmaz. Veya yukarıda belirttiğimiz gibi, tespit herkesin kendi anlayışı ve 'hissedişi' çerçevesinde gerçekleşir.
İletişimci arkadaşlarımızın zaten çok iyi bildiği bunca lafı neden etmiş olabiliriz? Şundan:
16-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen ve bizim de yakından takip edip, zaman zaman övgü ve eleştirilerimizi de eksik etmediğimiz 53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin tüm süreçleri hakkında detaylarıyla bilgilendirildiğimiz basın bülteni nedeniyle 'ölçümleme' konusunu gündeme getirme ihtiyacı duyduk.
Çünkü devreye 'ölçümleme' girmezse, basın bültenini baştan sona okuduktan sonra aklımızda kalması gerekenin, -bültende altı kalın kalın çizildiği gibi-, 'bir başarı hikâyesi' olup olmadığını anlamamıza yardımcı olabilecek çeşitli soruların doğru yanıtını bulamayız.
Bültende belirtildi üzere, “7 salonda, 227 seansta 39 ülkeden 134 filmin seyircisiyle buluştuğu, 130'a yakın yan etkinliğin düzenlendiği, Altın Portakal dâhil 43 ödülün sahiplerini bulduğu, 'dünyaca ünlü yıldızların festivale aktığı', 2000 kişiye yakın ekibin çalıştığı, 'Festival Merkezi, 'Festival Yolu' ve 'Film TMR Platformu' (Film Talent and Marketing Rounds) gibi yeni adımların sergilendiği” bu Festivalimizi yönetenlerin, son bir ressam fırçası dokunuşuyla, hedeflerine ulaşma yolundaki başarısını ölçmesi gerektiğine inanıyoruz.
'Ulusal Film' alanındaki birincilikleri, örneğin 'En iyi film: Mavi Bisiklet' ve 'En iyi ilk film ödülü: Babamın Kanatları'nı, mesela Antalyalılar'ın ne kadar 'bildiğini', örneğin bu filmlerin adını duyup duymadığını merak etmemek mümkün mü?..
Ya da ta ABD'deki Oscar'ları hangi filmlerin, hatta hangi starların aldığını bilen sinema izleyicilerinin yüzde kaçının Antalya'da hangi filmin ya da kişilerin ödüllendirildiğini bilmeleri gerekmez mi? Ancak o zaman 'başarıdan' söz edilebilir.
Bu tür festivallerin temel hedefleri ticarî başarıya destek olmak ise, Altın Portakal'ı alan filmin ve diğer ödüllü yapımların kaç kişi tarafından izlenmiş olduğunun tespiti de, festivalin ve onu düzenleyenlerin bir KPI'yı olmaz mıydı?..
Bu arada ciddi paralar ödenerek davet edilmiş olan çoğunluk Hollywood eskisi emekli starları Türkiye'de kaç kişinin tanıdığını öğrenmek önemli değil midir?
Sözünü ettiğimiz ölçümleme aynı zamanda Festival'in gizli ve gerçek kahramanları olan sponsorların gelecek yıl aynı iştahla desteklerini sürdürebilmelerini sağlamaz mı?..
Gerçekleri bilmek, olumlu veya olumsuz, katma değer getirdiğiniz olguyu kabullenmeyi, daha iyi tanımayı ve gelişiminde pay sahibi olmayı, dolayısıyla daha çok sahiplenme arzusunu beraberinde getirir. Gerçekleri bilmeden, istenilen sürdürülebilirlik hedefinin devamı her zaman risklidir.
Geçtiğimiz yıllara oranla daha başarılı sonuçlar elde ettiği iddia edilen 53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin bu yılki sponsorlarının listesini görmezden gelmeyelim:
“Türk Hava Yolları'nın (THY) ulaşım sponsoru, Turkuvaz Medyamedya sponsoru, Türk Telekom, EXPO 2016, 1000 Volt Post Production, ICF Airports, The Land of Legends Theme Park Rixos, Rixos Downtown, Hotel Su, Puding Otel, Memorial, TAV, Denizbank, Philips, Ajans Press, Anadolu Yakası, Steigenberger Hotel Maslak İstanbul, AVR Sigorta, Rebul, Sortie, AKRA Barut Hotel, Kızılay İçecek, Sola Unitas, MAC, Portakalbahcem.com , Antalya Migros AVM, Nehirim Cattering, Mark Antalya, BNG-Nilgün Gülen, MD Kuaför, Urart, Anatoli, Setrow, Arma Balık ve Shikka.
Diğerleri ölçümlenene kadar Festivalin en önemli iki başarısının bu kadar sponsoru bir araya getirmesi ve tabii bir de Sayın Kültür Bakanımızın olaya desteğini sağlamış olmasıdır, diyebiliriz
Samsung Dijital Kütüphane açıldı
Kamu-Özel Sektör işbirliğine pek çok kez tanık olmuşuzdur ama bu iki sektörün 'Kütüphanecilik' alanında bir araya gelip son derece hayati bir işi kotarmış olmalarına ender rastlanır. Sonuç beni heyecanlandırdı: Milli Kütüphane arşivine ücretsiz erişim sağlayan 'Samsung Dijital Kütüphane' devreye girmiş.
Samsung Electronics Türkiye'nin Milli Kütüphane içinde 500 bin dolarlık yatırımla tamamlanan bu projesiyle “önemli bir kültür mirası, araştırmacıların erişimine sunulacak ve gelecek nesillere aktarılacak”mış. Dijital Kütüphane'nin açılış törenine Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcıve Samsung Electronics Türkiye Kamu Sektörü ve Dış İlişkiler Direktörü Dr. Erdem Erkul, Kore Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Yun Soo Cho ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan katılmışlar.
Milli Kütüphane'nin giriş katındaki 86 kişilik salon tamamen yenilenmiş. Bu alan Samsung marka tablet, dizüstü bilgisayar, kablosuz yazıcı, videowall ve ekranlardan oluşan teknolojik ürünlerle donatılmış. Böylece araştırmacıların çalışması için teknolojik donanımlı bir alan oluşturulmuş.
Bakın bu projeyle nelere erişim gerçekleşiyor?
- Milli Kütüphane'nin sahip olduğu, içerisinde Osmanlıca, Farsça, Arapça 27.000'i aşkın cilt el yazması eser,
- Yanı sıra pul, afiş, harita ve nota koleksiyonları ile taş plakların da yer aldığı zengin arşiv,
- Osmanlı döneminden Cumhuriyet'e harf devrimi öncesine ait gazeteler ve dergiler,
-Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait haritalar.
Samsung Dijital Kütüphane, sürdürülebilir toplumsal sorumluluk çalışmalarına çok iyi bir örnek.
“Ölçmüyorsan yapma” diyen British Telecom'un unutulmaz CEO'su Sir Ian Vallance'ı da anmadan geçmeyelim. İletişim sektöründe dillere iyiden iyiye yerleşmiş olan bu özlü ifadenin, 'ölçümleme' yerine 'işkembe-i kübradan atmayı', bu şekilde de 'hesap vermekten' (accountability) kaçmayı tercih eden çokbilmişlerin huzurunu kaçırmaya hâlâ devam ettiğinden kuşkunuz olmasın.
Eninde sonunda bakılacak olan, “insan, zaman ve para” kaynağının nasıl kullanıldığı ve sonuçlarla birlikte 'KPI' dedikleri, 'Anahtar Performans Göstergesi'ne ne kadar dönüştürülebildiğidir. Bu süreçler tamamlanmadan herhangi bir çalışma hakkında değerlendirmede bulunmanın, 'iyi' ya da 'kötü' demenin manası olmaz. Veya yukarıda belirttiğimiz gibi, tespit herkesin kendi anlayışı ve 'hissedişi' çerçevesinde gerçekleşir.
İletişimci arkadaşlarımızın zaten çok iyi bildiği bunca lafı neden etmiş olabiliriz? Şundan:
16-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen ve bizim de yakından takip edip, zaman zaman övgü ve eleştirilerimizi de eksik etmediğimiz 53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin tüm süreçleri hakkında detaylarıyla bilgilendirildiğimiz basın bülteni nedeniyle 'ölçümleme' konusunu gündeme getirme ihtiyacı duyduk.
Çünkü devreye 'ölçümleme' girmezse, basın bültenini baştan sona okuduktan sonra aklımızda kalması gerekenin, -bültende altı kalın kalın çizildiği gibi-, 'bir başarı hikâyesi' olup olmadığını anlamamıza yardımcı olabilecek çeşitli soruların doğru yanıtını bulamayız.
Bültende belirtildi üzere, “7 salonda, 227 seansta 39 ülkeden 134 filmin seyircisiyle buluştuğu, 130'a yakın yan etkinliğin düzenlendiği, Altın Portakal dâhil 43 ödülün sahiplerini bulduğu, 'dünyaca ünlü yıldızların festivale aktığı', 2000 kişiye yakın ekibin çalıştığı, 'Festival Merkezi, 'Festival Yolu' ve 'Film TMR Platformu' (Film Talent and Marketing Rounds) gibi yeni adımların sergilendiği” bu Festivalimizi yönetenlerin, son bir ressam fırçası dokunuşuyla, hedeflerine ulaşma yolundaki başarısını ölçmesi gerektiğine inanıyoruz.
'Ulusal Film' alanındaki birincilikleri, örneğin 'En iyi film: Mavi Bisiklet' ve 'En iyi ilk film ödülü: Babamın Kanatları'nı, mesela Antalyalılar'ın ne kadar 'bildiğini', örneğin bu filmlerin adını duyup duymadığını merak etmemek mümkün mü?..
Ya da ta ABD'deki Oscar'ları hangi filmlerin, hatta hangi starların aldığını bilen sinema izleyicilerinin yüzde kaçının Antalya'da hangi filmin ya da kişilerin ödüllendirildiğini bilmeleri gerekmez mi? Ancak o zaman 'başarıdan' söz edilebilir.
Bu tür festivallerin temel hedefleri ticarî başarıya destek olmak ise, Altın Portakal'ı alan filmin ve diğer ödüllü yapımların kaç kişi tarafından izlenmiş olduğunun tespiti de, festivalin ve onu düzenleyenlerin bir KPI'yı olmaz mıydı?..
Bu arada ciddi paralar ödenerek davet edilmiş olan çoğunluk Hollywood eskisi emekli starları Türkiye'de kaç kişinin tanıdığını öğrenmek önemli değil midir?
Sözünü ettiğimiz ölçümleme aynı zamanda Festival'in gizli ve gerçek kahramanları olan sponsorların gelecek yıl aynı iştahla desteklerini sürdürebilmelerini sağlamaz mı?..
Gerçekleri bilmek, olumlu veya olumsuz, katma değer getirdiğiniz olguyu kabullenmeyi, daha iyi tanımayı ve gelişiminde pay sahibi olmayı, dolayısıyla daha çok sahiplenme arzusunu beraberinde getirir. Gerçekleri bilmeden, istenilen sürdürülebilirlik hedefinin devamı her zaman risklidir.
Geçtiğimiz yıllara oranla daha başarılı sonuçlar elde ettiği iddia edilen 53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin bu yılki sponsorlarının listesini görmezden gelmeyelim:
“Türk Hava Yolları'nın (THY) ulaşım sponsoru, Turkuvaz Medyamedya sponsoru, Türk Telekom, EXPO 2016, 1000 Volt Post Production, ICF Airports, The Land of Legends Theme Park Rixos, Rixos Downtown, Hotel Su, Puding Otel, Memorial, TAV, Denizbank, Philips, Ajans Press, Anadolu Yakası, Steigenberger Hotel Maslak İstanbul, AVR Sigorta, Rebul, Sortie, AKRA Barut Hotel, Kızılay İçecek, Sola Unitas, MAC, Portakalbahcem.com , Antalya Migros AVM, Nehirim Cattering, Mark Antalya, BNG-Nilgün Gülen, MD Kuaför, Urart, Anatoli, Setrow, Arma Balık ve Shikka.
Diğerleri ölçümlenene kadar Festivalin en önemli iki başarısının bu kadar sponsoru bir araya getirmesi ve tabii bir de Sayın Kültür Bakanımızın olaya desteğini sağlamış olmasıdır, diyebiliriz
Samsung Dijital Kütüphane açıldı
Kamu-Özel Sektör işbirliğine pek çok kez tanık olmuşuzdur ama bu iki sektörün 'Kütüphanecilik' alanında bir araya gelip son derece hayati bir işi kotarmış olmalarına ender rastlanır. Sonuç beni heyecanlandırdı: Milli Kütüphane arşivine ücretsiz erişim sağlayan 'Samsung Dijital Kütüphane' devreye girmiş.
Samsung Electronics Türkiye'nin Milli Kütüphane içinde 500 bin dolarlık yatırımla tamamlanan bu projesiyle “önemli bir kültür mirası, araştırmacıların erişimine sunulacak ve gelecek nesillere aktarılacak”mış. Dijital Kütüphane'nin açılış törenine Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcıve Samsung Electronics Türkiye Kamu Sektörü ve Dış İlişkiler Direktörü Dr. Erdem Erkul, Kore Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Yun Soo Cho ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan katılmışlar.
Milli Kütüphane'nin giriş katındaki 86 kişilik salon tamamen yenilenmiş. Bu alan Samsung marka tablet, dizüstü bilgisayar, kablosuz yazıcı, videowall ve ekranlardan oluşan teknolojik ürünlerle donatılmış. Böylece araştırmacıların çalışması için teknolojik donanımlı bir alan oluşturulmuş.
Bakın bu projeyle nelere erişim gerçekleşiyor?
- Milli Kütüphane'nin sahip olduğu, içerisinde Osmanlıca, Farsça, Arapça 27.000'i aşkın cilt el yazması eser,
- Yanı sıra pul, afiş, harita ve nota koleksiyonları ile taş plakların da yer aldığı zengin arşiv,
- Osmanlı döneminden Cumhuriyet'e harf devrimi öncesine ait gazeteler ve dergiler,
-Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait haritalar.
Samsung Dijital Kütüphane, sürdürülebilir toplumsal sorumluluk çalışmalarına çok iyi bir örnek.