Örneğin, mesela (!) Sayın Başbakan...
08 ARALIK 2006
Şöyle bir düşünelim...
Örneğin, mesela (!) sayın Başbakanımız, Profesör Kemal Karpat’ın kendisine gönderdiği mektubu okumuş. Ya da çevresindeki âkil adamlardan biri mektubu okuyup hemen Başbakan’a ayrıntılı bilgi notu aktarmışlar. Başbakan kaşlarını çatarak yanındakilere dönmüş en davudî sesiyle: “Bre cahiller!” diye çıkışmış, “Siz beni ne sanırsınız. Biz Hocayı tüm yönleri ve yanlarıyla bilmez miyiz? Türk kimliği, Osmanlı mirası ve Türk coğrafyasındaki tüm meselelerde politikalarımızı oluştururken hangi ulemadan ilham alıp, irşad olduğumuzu sanırsınız ki? Tiz bulun getirin hocamı! Neymiş teklif ve emirleri, dinleyelim...”
20 ülkede yayımlanmış 130 makalesi ve 16 kitabı bulunan Karpat’ı eserlerinden zaten tanıyan ve özellikle de “Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk”, “Türk Demokrasi Tarihi”, “Türkiye ve Orta Asya”, “Türkiye'de Toplumsal Dönüşüm”, “Osmanlı Modernleşmesi”, “Osmanlı Devletinin Dünya Tarihinde Yeri”, “Osmanlı Geçmişi ve Bugünün Türkiye'si” ve özellikle II. Abdülhamid döneminin daha iyi anlaşılmasına hizmet eden, yazarın kendi deyişiyle “Mesleki hayatı boyunca zihninde yoğurduğu en önemli eseri” olduğu belirtilen son kitabı “İslam'ın Siyasallaşması”adlı eserlerini özellikle hatmetmiş olan Başbakanımızın sinirlerini yatıştırmak üzere yıldırım hızıyla makamdan çıkan ‘âkil’ adamlar, derhal ilgili makamları uyarmışlar...
Washinton-Madison operasyonu
Dışişleri Washington’daki büyükelçiyi zaman farkı nedeniyle gece yarısı uykusundan uyandırmış. Büyükelçi de adamlarını... Daha sonra, neden özel uçak tutmadılar ve bu yüzden iki saat geciktiler, diye eleştirilen elçilik görevlileri sabah ilk uçakla Madison’un yolunu tutmuşlar. Wisconsin Üniveristesi’ne geldiklerinde derslerin başlamış olduğunu görmüşler...
Hoca’nın ders verdiği amfiyi bir süre aradıktan sonra nihayet bulmuşlar. Karpat kapı aralığından uzanan kafalara ters ters bakmış. Adamları almamış içeriye. Görevliler ders bitene kadar beklemişler. Son öğrenciyi de yolcu ettikten sonra hoca bunlara dönmüş: “Buyurun sizi dinliyorum.”
Adamlar durumu anlatmışlar; yalvar yakar olmuşlar. Hoca demiş ki “Ricacı olmanıza hiç gerek yok çocuklar. Türk devleti veya onun Başbakanı bir şey isterse, biz onu emir telakki ederiz. Ne zaman gidiyoruz?”.. “Hemen hocam!” demiş adamlar. Hoca evine kısaca uğrayıp acil eşya çantasını almış ve adamları izlemiş. İlk uçakla, Washington aktarmalı doğru Ankara...
Sanki devlet konuğu karşılanıyor
Esenboğa’da Başbakan’ın özel kalemi karşılamış Karpat’ı. Devlet konuklarının karşılandığı süreç uygulanmış. Konut’a geldiklerinde AK Parti’nin tüm beyin takımı oradaymış. Başbakan kapılarda karşıladığı hocayı o gün tam 8 saat dinlemiş...
Mektubunda da zaten AK Parti’ye, onun karşısına değil yanına geçerek, önerilerini sıralayan Hoca, özellikle önümüzdeki seçim döneminde Ak Parti Başkanı Tayyip Erdoğan ve Ekibi için paha biçilemeyecek değerdeki öğütlerini ve Türkiye’nin gelecek tasarımı üzerine fikriyatını bir bir sıralamış...
Örneğin, mesela dedik ya... Bizimkisi olması gerekene yönelik bir hayal ürünüydü sadece...
Şimdi bakalım gerçekte ne olmuş (Çarşamba günkü gazetelerden naklen):
Bir ay önce gönderilmiş olan mektubun kaybolduğu (!) ortay çıkmış... Konu Erdoğan Başkanlığında yapılan son Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı’na getirilmiş. Kendisine gazetelere yansımış olan Karpat mektubu hatırlatılan Başbakan, “Bana böyle bir mektup gelmedi. Hatırlamıyorum” demiş. Sonra Özel Kalemi’ni aramış: “Bize böyle bir mektup geldi mi?” Özel Kalem Müdürü Hikmet Bulduk Bey cevap vermiş: “Bize böyle bir mektup ulaşmadı”. Başbakan da emir buyurmuş: “Araştırın bakalım, neredeymiş bu mektup?”...
Benim bu hikâyede en çok dikkatimi çeken şey Karpat Hoca’nın yazdığı mektubun niteleniş biçimiydi: “Böyle bir mektup!”...
Benim aktarmaya çalıştığım türden bir yaklaşım biçiminin ne kadar hayalci olduğunu ise okurların ve Sayın Başbakan’ın takdirlerine bırakıyorum...
Örneğin, mesela (!) sayın Başbakanımız, Profesör Kemal Karpat’ın kendisine gönderdiği mektubu okumuş. Ya da çevresindeki âkil adamlardan biri mektubu okuyup hemen Başbakan’a ayrıntılı bilgi notu aktarmışlar. Başbakan kaşlarını çatarak yanındakilere dönmüş en davudî sesiyle: “Bre cahiller!” diye çıkışmış, “Siz beni ne sanırsınız. Biz Hocayı tüm yönleri ve yanlarıyla bilmez miyiz? Türk kimliği, Osmanlı mirası ve Türk coğrafyasındaki tüm meselelerde politikalarımızı oluştururken hangi ulemadan ilham alıp, irşad olduğumuzu sanırsınız ki? Tiz bulun getirin hocamı! Neymiş teklif ve emirleri, dinleyelim...”
20 ülkede yayımlanmış 130 makalesi ve 16 kitabı bulunan Karpat’ı eserlerinden zaten tanıyan ve özellikle de “Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk”, “Türk Demokrasi Tarihi”, “Türkiye ve Orta Asya”, “Türkiye'de Toplumsal Dönüşüm”, “Osmanlı Modernleşmesi”, “Osmanlı Devletinin Dünya Tarihinde Yeri”, “Osmanlı Geçmişi ve Bugünün Türkiye'si” ve özellikle II. Abdülhamid döneminin daha iyi anlaşılmasına hizmet eden, yazarın kendi deyişiyle “Mesleki hayatı boyunca zihninde yoğurduğu en önemli eseri” olduğu belirtilen son kitabı “İslam'ın Siyasallaşması”adlı eserlerini özellikle hatmetmiş olan Başbakanımızın sinirlerini yatıştırmak üzere yıldırım hızıyla makamdan çıkan ‘âkil’ adamlar, derhal ilgili makamları uyarmışlar...
Washinton-Madison operasyonu
Dışişleri Washington’daki büyükelçiyi zaman farkı nedeniyle gece yarısı uykusundan uyandırmış. Büyükelçi de adamlarını... Daha sonra, neden özel uçak tutmadılar ve bu yüzden iki saat geciktiler, diye eleştirilen elçilik görevlileri sabah ilk uçakla Madison’un yolunu tutmuşlar. Wisconsin Üniveristesi’ne geldiklerinde derslerin başlamış olduğunu görmüşler...
Hoca’nın ders verdiği amfiyi bir süre aradıktan sonra nihayet bulmuşlar. Karpat kapı aralığından uzanan kafalara ters ters bakmış. Adamları almamış içeriye. Görevliler ders bitene kadar beklemişler. Son öğrenciyi de yolcu ettikten sonra hoca bunlara dönmüş: “Buyurun sizi dinliyorum.”
Adamlar durumu anlatmışlar; yalvar yakar olmuşlar. Hoca demiş ki “Ricacı olmanıza hiç gerek yok çocuklar. Türk devleti veya onun Başbakanı bir şey isterse, biz onu emir telakki ederiz. Ne zaman gidiyoruz?”.. “Hemen hocam!” demiş adamlar. Hoca evine kısaca uğrayıp acil eşya çantasını almış ve adamları izlemiş. İlk uçakla, Washington aktarmalı doğru Ankara...
Sanki devlet konuğu karşılanıyor
Esenboğa’da Başbakan’ın özel kalemi karşılamış Karpat’ı. Devlet konuklarının karşılandığı süreç uygulanmış. Konut’a geldiklerinde AK Parti’nin tüm beyin takımı oradaymış. Başbakan kapılarda karşıladığı hocayı o gün tam 8 saat dinlemiş...
Mektubunda da zaten AK Parti’ye, onun karşısına değil yanına geçerek, önerilerini sıralayan Hoca, özellikle önümüzdeki seçim döneminde Ak Parti Başkanı Tayyip Erdoğan ve Ekibi için paha biçilemeyecek değerdeki öğütlerini ve Türkiye’nin gelecek tasarımı üzerine fikriyatını bir bir sıralamış...
Örneğin, mesela dedik ya... Bizimkisi olması gerekene yönelik bir hayal ürünüydü sadece...
Şimdi bakalım gerçekte ne olmuş (Çarşamba günkü gazetelerden naklen):
Bir ay önce gönderilmiş olan mektubun kaybolduğu (!) ortay çıkmış... Konu Erdoğan Başkanlığında yapılan son Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı’na getirilmiş. Kendisine gazetelere yansımış olan Karpat mektubu hatırlatılan Başbakan, “Bana böyle bir mektup gelmedi. Hatırlamıyorum” demiş. Sonra Özel Kalemi’ni aramış: “Bize böyle bir mektup geldi mi?” Özel Kalem Müdürü Hikmet Bulduk Bey cevap vermiş: “Bize böyle bir mektup ulaşmadı”. Başbakan da emir buyurmuş: “Araştırın bakalım, neredeymiş bu mektup?”...
Benim bu hikâyede en çok dikkatimi çeken şey Karpat Hoca’nın yazdığı mektubun niteleniş biçimiydi: “Böyle bir mektup!”...
Benim aktarmaya çalıştığım türden bir yaklaşım biçiminin ne kadar hayalci olduğunu ise okurların ve Sayın Başbakan’ın takdirlerine bırakıyorum...