Özgürleştirmeksizin eğiten, aptallaştırır
13 Mart 2018 - Yeni Şafak
Cumartesi günü Nun Okulları'nın Beykoz'daki çok büyük akıl, emek ve ruhla hazırlandığı her köşesinden belli olan tesislerindeki bir etkinliğe davetliydik. Ve ben, ülkemizin eğitim meselesiyle yakından ilgili olduğunu zanneden ben, bu konuda ne kadar cahil olduğumu bir kez daha idrak etme fırsatı buldum. Böylesi ortamlar, haddini öğrenme mekanlarıdır aynı zamanda. İstisnasız herkes için.
Bir tür sempozyum biçiminde düzenlenmiş olan etkinliğe, "Eğitimde Bir Adım Ötesi" gibi hayli iddialı bir isim verilmişti. Konuşmacıları birer birer dinlediğimde ise “Bir adım ötesi” söyleminin bile bu etkinlik için hayli mütevazı olduğuna kanaat getirdim…
Bir kere bir eğitim kurumunun, çoğunluğu kendi içinden ve dışarıdan katılan öğretmenlerden oluşan dopdolu bir konferans salonunda, kendi uyguladıkları dahil tüm eğitim anlayışlarını ve yönetmlerini tartışmaya açması, ciddi bir cesaret ve özgüven işidir…
İlk konuşmacı Prof. Dr. Kemal Sayar idi. İşte konuşmasından bir iki ‘tadımlık’ yansı notu:
“Daha fazla güç için başarı, fikrini elimizin tersiyle itmeliyiz!”
“İnsan ruhunda sevgiyi ve hayatı diri tutan ne varsa, ekonomik/teknokratik dünya görüşü onu yok ediyor!”
“Eğitim, mihver değiştirebilse bize tabiatı ve çevreyi tahakküm altına almaktan önce, kendi nefislerimizi zapt etmeyi öğretebilir”
“Öğrencilerin önüne koyduğumuz hedef, sosyal hiyerarşide üst basamaklara tırmanarak, daha fazla güç kazanmak olmasın!”
“Özgürleştirmeksizin eğiten, aptallaştırır!” (Cahil Hoca /Jacques Rancière)
“Eğitime Yeni Bir Bakış: Çocuklukta merak eden, merakını sorgulayan, öğrendiğini test ederek bilgiye ulaşan bireyin, eğitimde aradığı, merakını keşfettiği, fikir ürettiği, fikrini test edebildiği, geliştirebildiği bir alana sahip olmaktır.”
“Malumat bir tık uzakta; ama ya bilgi?”
“Dijital çağın çocukları ‘eksik’ değil farklılar”…
Sayar’ın açış konuşmasından sonra moderatörlüğünü Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz’ın yaptığı bir panel vardı… Hepsi birbirinden farklı değerler katan bu 5 konuşmacıdan, şu başlık altındaki konuları dinledik: Prof. Dr. Belma Tuğrul (Çocuklukta bütün yollar oyuna çıkar), Yrd. Doç. Dr. Tamer Ergin (Eğitimde farklılaştırma), Gökhan Yücel (Eğitimde yapay zekâ), Alp Köksal (Eğitimde dijital dönüşüm), Prof. Dr. Ayşen Gürcan (Eğitimde yeni nesil)…
Meseleye hepsi farklı yönlerden bakan tüm konuşmacıların anlattıklarını buraya almak mümkün değil. Çok nitelikli bir kayıt yaptıkları anlaşılan Nun yönetiminin bu konferansların kaydını bir şekilde ilgilenenler paylaşacaklardır, diye umuyorum. Takip edip, metinleri edinmeye çalışmak lazım. Hem bir iletişim uzmanı olarak ama her şeyden önce de bir baba olarak…
Beni etkileyen söylemlerden biri de hiç şüphesiz Ayşen Gürcan hocanın özellikle vurguladığı ‘sabiteler’ meselesiydi… Bizim ifademizle ‘değerler’… Değişmeyecek olanlar… Kalıcı olanlar… Kültür ise değişmek durumundadır. Bir sabite değildir.
Bir de şu tespitler tabii ki:
“Teknolojinin eğitimi radikal bir şekilde değiştireceği düşüncesi bir illüzyondur”
“21.Yüzyılın yeteneklerine odaklanan, öğrencilerin özneler olarak katılabileceği, öğretmenin daha az öğretip, daha çok araştırma ve eğitim sistemini geliştirmeye zaman ayırdığı, sosyal eşitsizlikleri kaldıran, dijital çağın gereklerine uygun, bir eğitim reformun hayata geçirmeliyiz”
“Birlikte öğrenme; sorgulayan, soru sorduran bir eğitim; değer eksenli öğrenme; hayatta karşılığı olan bilgiye yönelme; bilgiyi değer dönüştürebilme”…
“Eğitim şart”, deyip oturduğu yerden ahkâm kesmektense, sorunun değil, çözümün, tartışmanın bir parçası olmak isteyen; çağından, kendinden ve ailesinden sorumlu olduğunu hisseden her bireyin bu konuşmaların kaydına erişmesinde büyük yarar var.
Bir tür sempozyum biçiminde düzenlenmiş olan etkinliğe, "Eğitimde Bir Adım Ötesi" gibi hayli iddialı bir isim verilmişti. Konuşmacıları birer birer dinlediğimde ise “Bir adım ötesi” söyleminin bile bu etkinlik için hayli mütevazı olduğuna kanaat getirdim…
Bir kere bir eğitim kurumunun, çoğunluğu kendi içinden ve dışarıdan katılan öğretmenlerden oluşan dopdolu bir konferans salonunda, kendi uyguladıkları dahil tüm eğitim anlayışlarını ve yönetmlerini tartışmaya açması, ciddi bir cesaret ve özgüven işidir…
İlk konuşmacı Prof. Dr. Kemal Sayar idi. İşte konuşmasından bir iki ‘tadımlık’ yansı notu:
“Daha fazla güç için başarı, fikrini elimizin tersiyle itmeliyiz!”
“İnsan ruhunda sevgiyi ve hayatı diri tutan ne varsa, ekonomik/teknokratik dünya görüşü onu yok ediyor!”
“Eğitim, mihver değiştirebilse bize tabiatı ve çevreyi tahakküm altına almaktan önce, kendi nefislerimizi zapt etmeyi öğretebilir”
“Öğrencilerin önüne koyduğumuz hedef, sosyal hiyerarşide üst basamaklara tırmanarak, daha fazla güç kazanmak olmasın!”
“Özgürleştirmeksizin eğiten, aptallaştırır!” (Cahil Hoca /Jacques Rancière)
“Eğitime Yeni Bir Bakış: Çocuklukta merak eden, merakını sorgulayan, öğrendiğini test ederek bilgiye ulaşan bireyin, eğitimde aradığı, merakını keşfettiği, fikir ürettiği, fikrini test edebildiği, geliştirebildiği bir alana sahip olmaktır.”
“Malumat bir tık uzakta; ama ya bilgi?”
“Dijital çağın çocukları ‘eksik’ değil farklılar”…
Sayar’ın açış konuşmasından sonra moderatörlüğünü Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz’ın yaptığı bir panel vardı… Hepsi birbirinden farklı değerler katan bu 5 konuşmacıdan, şu başlık altındaki konuları dinledik: Prof. Dr. Belma Tuğrul (Çocuklukta bütün yollar oyuna çıkar), Yrd. Doç. Dr. Tamer Ergin (Eğitimde farklılaştırma), Gökhan Yücel (Eğitimde yapay zekâ), Alp Köksal (Eğitimde dijital dönüşüm), Prof. Dr. Ayşen Gürcan (Eğitimde yeni nesil)…
Meseleye hepsi farklı yönlerden bakan tüm konuşmacıların anlattıklarını buraya almak mümkün değil. Çok nitelikli bir kayıt yaptıkları anlaşılan Nun yönetiminin bu konferansların kaydını bir şekilde ilgilenenler paylaşacaklardır, diye umuyorum. Takip edip, metinleri edinmeye çalışmak lazım. Hem bir iletişim uzmanı olarak ama her şeyden önce de bir baba olarak…
Beni etkileyen söylemlerden biri de hiç şüphesiz Ayşen Gürcan hocanın özellikle vurguladığı ‘sabiteler’ meselesiydi… Bizim ifademizle ‘değerler’… Değişmeyecek olanlar… Kalıcı olanlar… Kültür ise değişmek durumundadır. Bir sabite değildir.
Bir de şu tespitler tabii ki:
“Teknolojinin eğitimi radikal bir şekilde değiştireceği düşüncesi bir illüzyondur”
“21.Yüzyılın yeteneklerine odaklanan, öğrencilerin özneler olarak katılabileceği, öğretmenin daha az öğretip, daha çok araştırma ve eğitim sistemini geliştirmeye zaman ayırdığı, sosyal eşitsizlikleri kaldıran, dijital çağın gereklerine uygun, bir eğitim reformun hayata geçirmeliyiz”
“Birlikte öğrenme; sorgulayan, soru sorduran bir eğitim; değer eksenli öğrenme; hayatta karşılığı olan bilgiye yönelme; bilgiyi değer dönüştürebilme”…
“Eğitim şart”, deyip oturduğu yerden ahkâm kesmektense, sorunun değil, çözümün, tartışmanın bir parçası olmak isteyen; çağından, kendinden ve ailesinden sorumlu olduğunu hisseden her bireyin bu konuşmaların kaydına erişmesinde büyük yarar var.