Ozan Arif bir ülke rengi midir?
19 EYLÜL 2007
Dün Sabah gazetesinde Özay Şendir’in yazısını sonuna kadar okumasam şu İsmail Türüt olayını yazmaya hiç mi hiç niyetim yoktu. Dedim ya sonuna kadar okumasam...
Şendir’in yazısının baş tarafından yazdıklarıyla tamamen mutabıktım. Türüt adına ciddiye alınacak durum yoktu. Daha önce Melih Gökçek’e düzdüğü güzellemeyi; Refah Partili milletvekili Şevki Yılmaz ve Mesut Yılmaz için yazdıklarını alt alta yazdınız mı, ortaya ciddiye alınacak bir şey çıkmıyordu zaten.
Buraya kadar tamam. Ancak sonrasında Özay Şendir ile yollarımız ayrılıyor. Hrant Dink cinayeti sanıkları ve azmettiricileri için övgüler düzen Ozan Arif’i ve o türküyü söyleyen Türüt’ü hoş görmesini anlamakta zorlanıyorum. Arif bu ülkenin zenginliği imiş. Kimin gibi? Aşık Veysel gibi... Ruhi Su gibi... Onno Tunç gibi...
Herhalde Veysel, Su ve sevgili Onno mezarlarında kendi eksenleri etrafında bir iki tur dönmüşlerdir...
Olur mu böyle şey? Bu üç isimden hangisi bir cinayeti ve sanıklarını övmüşlerdir. Arif’in hiçbir eserini tanımıyorum. Bundan sonra tanıyacağımı da sanmıyorum. Değil mi ki, bir siyasi düşünceyi değil cinayet şebekelerini övüyor; değil mi ki bunu tüm Karadenizliler adına yapıyor; benim ilgi alanım dışındadır... İlgi ile okuduğum Özay Şendir’in de ‘zenginlik’ konusunda biraz daha derinlik kazanması gerekiyor sanki.
“Hepimiz Hrant Dink’iz!”e katılıp “Hepimiz Ermeniyiz!”le hiçbir şekilde hemfikir olmamama rağmen, Ozan Arif, Türüt ve Şendir’in yanında durmam da mümkün değil...
Şeamet tellâllarına dikkat!
“Dikkat Lenfoma” kampanyası, dört dörtlük. Lenf bezi kanserinin tedavisinin mümkün olan bir hastalık olduğu daha iyi anlatılabilir miydi, emin değilim... İstanbul’daki etkili yerlerde billboardları, TV reklamları, ilanları, haber çalışmaları, afişleri, sektörel uzmanların köşe yazıları, internet sitesi... Kullanılan bütün iletişim araçları kurama, teoriye uygun. Üstelik kampanyanın tasarımı ve mesajları da harekete geçirici. Etkisini zamanla göreceğiz ama şimdiden ödül verilecek nitelikte bir disiplinle sürüyor.
Pazarlama yolu Beylikdüzü’nden geçiyor
Yarın Marketingist başlıyor. Pazarlamanın kalbi pazara gününe kadar Beylikdüzü’nde Tüyap’ta atacak. Yine çok keyifli konferanslar var ve yine fuar, pazarlama uygulamalarına ışık tutup ufuk açacak.
Konuşmacılara şöyle bir baktım. Kaçırmamak lazım. Engin bir tecrübe denizine yelken açmak mümkün olacak gibi. Her günün ayrı başlığı var: Nano Marketing, Tüketiciye Ulaşmak, Yönetim, Popüler Marketing...
Marketing Türkiye ve Tifaş’ın birlikte düzenledikleri etkinliklerin Marketing Türkiye tarafında patronu Günseli Özen Ocakoğlu, Tifaş tarafında ise Erdem Özel... Bu iki değerli yönetici bu yıl dördüncüsü düzenlenen Marketingist’e çok emek verdiler. Bence ilk kez bu yıl hedeflerine yaklaşmış olacaklar. Önce web sitelerini mutlaka gezin: http://www.marketingist.com
Sonra da Beylikdüzü’nün yolunu tutun. Tabii en iyi ürün ve/veya hizmetin en iyi pazarlanan ürün ve/veya hizmet olduğuna inanıyorsanız...
Şendir’in yazısının baş tarafından yazdıklarıyla tamamen mutabıktım. Türüt adına ciddiye alınacak durum yoktu. Daha önce Melih Gökçek’e düzdüğü güzellemeyi; Refah Partili milletvekili Şevki Yılmaz ve Mesut Yılmaz için yazdıklarını alt alta yazdınız mı, ortaya ciddiye alınacak bir şey çıkmıyordu zaten.
Buraya kadar tamam. Ancak sonrasında Özay Şendir ile yollarımız ayrılıyor. Hrant Dink cinayeti sanıkları ve azmettiricileri için övgüler düzen Ozan Arif’i ve o türküyü söyleyen Türüt’ü hoş görmesini anlamakta zorlanıyorum. Arif bu ülkenin zenginliği imiş. Kimin gibi? Aşık Veysel gibi... Ruhi Su gibi... Onno Tunç gibi...
Herhalde Veysel, Su ve sevgili Onno mezarlarında kendi eksenleri etrafında bir iki tur dönmüşlerdir...
Olur mu böyle şey? Bu üç isimden hangisi bir cinayeti ve sanıklarını övmüşlerdir. Arif’in hiçbir eserini tanımıyorum. Bundan sonra tanıyacağımı da sanmıyorum. Değil mi ki, bir siyasi düşünceyi değil cinayet şebekelerini övüyor; değil mi ki bunu tüm Karadenizliler adına yapıyor; benim ilgi alanım dışındadır... İlgi ile okuduğum Özay Şendir’in de ‘zenginlik’ konusunda biraz daha derinlik kazanması gerekiyor sanki.
“Hepimiz Hrant Dink’iz!”e katılıp “Hepimiz Ermeniyiz!”le hiçbir şekilde hemfikir olmamama rağmen, Ozan Arif, Türüt ve Şendir’in yanında durmam da mümkün değil...
Şeamet tellâllarına dikkat!
“Dikkat Lenfoma” kampanyası, dört dörtlük. Lenf bezi kanserinin tedavisinin mümkün olan bir hastalık olduğu daha iyi anlatılabilir miydi, emin değilim... İstanbul’daki etkili yerlerde billboardları, TV reklamları, ilanları, haber çalışmaları, afişleri, sektörel uzmanların köşe yazıları, internet sitesi... Kullanılan bütün iletişim araçları kurama, teoriye uygun. Üstelik kampanyanın tasarımı ve mesajları da harekete geçirici. Etkisini zamanla göreceğiz ama şimdiden ödül verilecek nitelikte bir disiplinle sürüyor.
Pazarlama yolu Beylikdüzü’nden geçiyor
Yarın Marketingist başlıyor. Pazarlamanın kalbi pazara gününe kadar Beylikdüzü’nde Tüyap’ta atacak. Yine çok keyifli konferanslar var ve yine fuar, pazarlama uygulamalarına ışık tutup ufuk açacak.
Konuşmacılara şöyle bir baktım. Kaçırmamak lazım. Engin bir tecrübe denizine yelken açmak mümkün olacak gibi. Her günün ayrı başlığı var: Nano Marketing, Tüketiciye Ulaşmak, Yönetim, Popüler Marketing...
Marketing Türkiye ve Tifaş’ın birlikte düzenledikleri etkinliklerin Marketing Türkiye tarafında patronu Günseli Özen Ocakoğlu, Tifaş tarafında ise Erdem Özel... Bu iki değerli yönetici bu yıl dördüncüsü düzenlenen Marketingist’e çok emek verdiler. Bence ilk kez bu yıl hedeflerine yaklaşmış olacaklar. Önce web sitelerini mutlaka gezin: http://www.marketingist.com
Sonra da Beylikdüzü’nün yolunu tutun. Tabii en iyi ürün ve/veya hizmetin en iyi pazarlanan ürün ve/veya hizmet olduğuna inanıyorsanız...