Para ve mevkii yemek gibiymiş...
02 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Günlerdir kafam Deniz Seki ile meşgul... Benim dikkatimi çeken iki büyük yetenekten biridir Deniz Hanım. Diğeri de Niran Ünsal'dır (şu sıra TV programlarını keyifle izliyorum)... Bu ikisinin de 'Mercedes'le odun taşıdıklarını', kapasite ve potansiyellerinin çok altında yol aldıklarını, gelecek tasarımlarını yönetemediklerini düşünürüm...
Bir başka ortak yanları da sevgili Jan Nahum'un deyişiyle 'Sosyal frenlerinin zaman zaman tutmamasıdır'... Son İbo Show'da tamamen patlamış olan sosyal frenler hani...
Sosyal frenler bazı siyasi liderlerde de gevşektir... Bu durum en iyi nasıl anlatılır, hangi 'metafor' kullanılır (milletimiz her şeyi en iyi metaforla -mecazla- anlar çünkü), diye düşünürken; benim kalbimdeki BJK Başkanı Fikret Orman dostum imdadıma yetişti...
Dedesi Ali Orman'ın bir öğüdü şöyleymiş:
'Para ve mevki yemek gibidir. Hızlı yersen gaz yapar. Gaz öyle bir şeydir ki, dışarı çıkarırsan karşındakini, çıkarmaz içerde tutarsan da seni rahatsız eder...'
Bu öğütten sonra 'Arif'e tarif gerekmez' diyelim ve susalım...
İnternet 'oyunları'...
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkan Şu habere bir bakın: 'Dün bazı medya ve haber sitelerinde 2010 Avrupa Başkenti Reklam Ajansı Başkanı Nuri Çolakoğlu'nun istifasıyla ilgili yayınlanan haberlere yönelik Nuri Çolakoğlu, Marketing Türkiye'ye açıklama yaptı. Nuri Çolakoğlu, istifa haberlerinin doğru olmadığını, böyle bir sürecin de yaşanmadığını söyledi.' Nasıl?.. Neresinden tutsanız elinizde kalır. Haber yalan. Nuri Çolakoğlu'nun unvanı yanlış (Reklam Ajansı Başkanı değil, Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı).
Her gün bunun gibi onlarca deli saçması haber dönüyor internetin 'çengel ormanlarında'... Bizim 'kopyala yapıştır iletişimcilerimiz' de herhangi bir araştırma, ölçümlemeye bakmadan, Obama kampanyasından etkilenip basıyorlar yorumu: 'Bloglar falan çok önemli mecradır...'
İnternet ortamının en güvenilmez mecra olduğunu iddia ettiğimizde -ki iletişim kanalları hakkında yapılan güven aralığı ölçümlemeleri bunu gösteriyor- bize kızıyorlar... En güvenilmez diyoruz; özellikle bazı tanımlı kitleler başta olmak üzere kısa süreli ataklarda 'etkisi olmaz' demiyoruz... Bir de bu işler ABD'de başka çalışır bizde başka çalışır, diyoruz. Kopyala yapıştır akıl işlemez bizde, diyoruz... Hepsi bu...
Umut'un Fikret Hakan'ı var...
Bİr filme bir oyuncu için gidilir mi? Bence gidilir... Örneğin gençliğimde afişte Romy Schneider'in adını gördüm mü, kendimi anında sinemaya atardım... Benim 'tüm zamanlarımın en iyi' iki filmimden birini, Camdaki Kadın'ı (Pierre Granier-Deferre) öyle yakalamıştım. Diğeri, 'Dünyaya Düşen Adam'dır (Nicholas Roeg)...
Geçen hafta Umut'un (aynı zamanda filmdeki çocuğun adı) galasına gittik. Dünyanın en zor, en yaman çelişkilerinden birine el atmış film. 'Vazgeçmek özgürlüktür' falan türünden entel özdeyişlerin burnuna halka takıp yerlerde sürüklüyor... İnsanın böğrüne taş gibi oturuyor. Ve filmde devleşen bir Fikret Hakan var. Hani oralarda olsa, 'Actor in a Supporting Role' Oscar'ını kafadan almış herkese nal toplatmıştı...
Fikret Baba özlemişiz seni!..
Günlerdir kafam Deniz Seki ile meşgul... Benim dikkatimi çeken iki büyük yetenekten biridir Deniz Hanım. Diğeri de Niran Ünsal'dır (şu sıra TV programlarını keyifle izliyorum)... Bu ikisinin de 'Mercedes'le odun taşıdıklarını', kapasite ve potansiyellerinin çok altında yol aldıklarını, gelecek tasarımlarını yönetemediklerini düşünürüm...
Bir başka ortak yanları da sevgili Jan Nahum'un deyişiyle 'Sosyal frenlerinin zaman zaman tutmamasıdır'... Son İbo Show'da tamamen patlamış olan sosyal frenler hani...
Sosyal frenler bazı siyasi liderlerde de gevşektir... Bu durum en iyi nasıl anlatılır, hangi 'metafor' kullanılır (milletimiz her şeyi en iyi metaforla -mecazla- anlar çünkü), diye düşünürken; benim kalbimdeki BJK Başkanı Fikret Orman dostum imdadıma yetişti...
Dedesi Ali Orman'ın bir öğüdü şöyleymiş:
'Para ve mevki yemek gibidir. Hızlı yersen gaz yapar. Gaz öyle bir şeydir ki, dışarı çıkarırsan karşındakini, çıkarmaz içerde tutarsan da seni rahatsız eder...'
Bu öğütten sonra 'Arif'e tarif gerekmez' diyelim ve susalım...
İnternet 'oyunları'...
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkan Şu habere bir bakın: 'Dün bazı medya ve haber sitelerinde 2010 Avrupa Başkenti Reklam Ajansı Başkanı Nuri Çolakoğlu'nun istifasıyla ilgili yayınlanan haberlere yönelik Nuri Çolakoğlu, Marketing Türkiye'ye açıklama yaptı. Nuri Çolakoğlu, istifa haberlerinin doğru olmadığını, böyle bir sürecin de yaşanmadığını söyledi.' Nasıl?.. Neresinden tutsanız elinizde kalır. Haber yalan. Nuri Çolakoğlu'nun unvanı yanlış (Reklam Ajansı Başkanı değil, Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı).
Her gün bunun gibi onlarca deli saçması haber dönüyor internetin 'çengel ormanlarında'... Bizim 'kopyala yapıştır iletişimcilerimiz' de herhangi bir araştırma, ölçümlemeye bakmadan, Obama kampanyasından etkilenip basıyorlar yorumu: 'Bloglar falan çok önemli mecradır...'
İnternet ortamının en güvenilmez mecra olduğunu iddia ettiğimizde -ki iletişim kanalları hakkında yapılan güven aralığı ölçümlemeleri bunu gösteriyor- bize kızıyorlar... En güvenilmez diyoruz; özellikle bazı tanımlı kitleler başta olmak üzere kısa süreli ataklarda 'etkisi olmaz' demiyoruz... Bir de bu işler ABD'de başka çalışır bizde başka çalışır, diyoruz. Kopyala yapıştır akıl işlemez bizde, diyoruz... Hepsi bu...
Umut'un Fikret Hakan'ı var...
Bİr filme bir oyuncu için gidilir mi? Bence gidilir... Örneğin gençliğimde afişte Romy Schneider'in adını gördüm mü, kendimi anında sinemaya atardım... Benim 'tüm zamanlarımın en iyi' iki filmimden birini, Camdaki Kadın'ı (Pierre Granier-Deferre) öyle yakalamıştım. Diğeri, 'Dünyaya Düşen Adam'dır (Nicholas Roeg)...
Geçen hafta Umut'un (aynı zamanda filmdeki çocuğun adı) galasına gittik. Dünyanın en zor, en yaman çelişkilerinden birine el atmış film. 'Vazgeçmek özgürlüktür' falan türünden entel özdeyişlerin burnuna halka takıp yerlerde sürüklüyor... İnsanın böğrüne taş gibi oturuyor. Ve filmde devleşen bir Fikret Hakan var. Hani oralarda olsa, 'Actor in a Supporting Role' Oscar'ını kafadan almış herkese nal toplatmıştı...
Fikret Baba özlemişiz seni!..