'Paralel’ muhalefet
02 Kasım 2017 - Yeni Şafak
Başbakan Binali Yıldırım İslam Ülkeleri İhracat Toplantısı'nda konuşmuş. Türkiye'de 15 yıldır mali bir disiplin olduğunu vurgulayan Yıldırım "Bu mali disiplin sayesinde ekonomik istikrar sağlanmıştır" demiş.
Bilindiği üzere Son 10 yılın ihracat rekoru kırılmış Ekim ayında… Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “İki haneli büyüme rakamına ulaşırsak kimse şaşırmasın” demiş.
Pek çok ekonomik ve finansal gösterge, “Türkiye batıyor” çığırtkanlığı yapan şeamet tellallarına inat olumlu yönde hareket ederken; Tanap, Türk Akımı, İpek Yol’un demir ağlarla örülmesi projesi, Yenilenebilir Enerji, Millî Kömür gibi ülkenin millî bağımsızlık çizgisine büyük katma değerler getirecek, ufuk genişletecek yatırımlarla uğraşırken, işsizlik, enflasyon ve yüksek faiz üçlüsü ile mücadele çanlarını bizzat hükümet çalarken, öte yandan hem ülke içinde hem de dışında her türden terör örgütü ve türevleriyle güvenliği sağlamak adına amansız bir mücadeleye girilmişken, bu mücadele için gerekli ekonomik yapıyı kurmak için belli fon yönetimi stratejileri uygulanırken, muhalefet ne ile haşır neşir dersiniz?..
Kendilerine hiçbir zaman siyasi ikbal getirmemiş işlerle… Pennsylvania ve onun teşkilatı bir yanda, Türkiye ile meselesi bir türlü bitmeyen bazı AB ülkelerinin liderleri öte yanda, Türkiye ile ilgili yürütülen tezvirat kampanyasına açık destek vermekle… Âdeta bu aktörlerin Türkiye’deki paralel yapıları gibi…
15 Temmuz’a milli irade ile buluşarak sahip çıkmak yerine, 15 Temmuz’a, onu aşağılamak, millî iradeyi küçümsemek için “Tiyatro!” diyen Pennsylvania ile ortak hareket ettiği izlenimini yaratmakla… Nitekim hemen koroya katılmadılar mı: “Kontrollü darbe! Olacağını öngörüyorlardı. Engelleyebilecekken engellemediler. Sonuçlarından yararlandılar!”… Arkasından Kemal Bey’in veciz tespiti: “Gerçek darbe 20 Temmuz’daki sivil olanı!”…
Merker ve ABD (FETÖ lobisinin bilgi ve yönlendirme desteği ile) bazı diğer AB ülkelerinin itelemesiyle Türkiye’yi seyahat için ‘güvensiz’ bölge mi ilan ediyorlar; Kemal beyin partisi hemen atlıyor: “Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur!”,
Der Spiegel, Stern gibi pek çok Avrupa ülkesi medyası ve de Schulz, Merkel gibi liderleri, giderek artan bir agresyon dozuyla Cumhurbaşkanı’na “Otokrat, Diktatör!” diye saldırıyorlar mı?
Bizimkilere beklenenden daha abartılı salvolar için yeşil ışık yanmış oluyor.
Tekirdağ’ın merkez Süleymanpaşa İlçesi Belediye Başkanı CHP’li Ekrem Eşkinat, geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle ifadesine başvurulup sevk edildiği mahkemede adli kontrol şartı ve yurt dışı yasağı konularak serbest bırakılmış ya.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Eşkinat’a destek vermek için hemen Tekirdağ’a seğirtiyor. Bir açık hava toplantısında alıyor mikrofonu eline ve konuşuyor:
“Bugün tesadüfen yoldan geçerken buraya uğramadım. Özellikle geldim, niye özellikle geldim? CHP’li Belediye Başkanları şamar oğlanı değildir; oynayamazsınız onlarla diye yerinde söylemek için geldim…
Ne demiş Süleymanpaşa Belediye Başkanımız, ‘Faşist, diktatör’ demiş. Kime demiş, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’a demiş. İddia bu, şimdi Ekrem başkan bu lafı dedi demedi ben onu bilmem. Ama Tekirdağ meydanında ben söylüyorum; Recep Tayyip Erdoğan, faşist diktatördür. Hem de onların anladığı dilden söylüyorum. Şeddelisidir diktatörün şeddelisidir hem de.”
Bülent bey ve Kemal beyin CHP’si, “Türkiye ABD için en büyük tehlike” tespitini yapan ve aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kasteden Beyaz Saray eski Baş Stratejisti Steve Bannon ile aynı görüşteler… “Bizim için de tehlike!” diyorlar…
Ne Tanzimat Aydınları bu kadar kopuktular, ne de Müstemleke Aydınları… Bu tür tarz-ı siyasetin hiçbir işe yaramadığını, oylarını bir gıdım artırmadığını bile bile nedir bu saldırganlıkta ısrarın nedeni?..
Ana muhalefetin içine düştüğü acizlik o boyutta ki, kerameti kendinden menkul İYİ Parti ve lideri bile ciddiye alınabiliyor.
Demokrasi adına ne hazin bir tablo…
Bilindiği üzere Son 10 yılın ihracat rekoru kırılmış Ekim ayında… Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “İki haneli büyüme rakamına ulaşırsak kimse şaşırmasın” demiş.
Pek çok ekonomik ve finansal gösterge, “Türkiye batıyor” çığırtkanlığı yapan şeamet tellallarına inat olumlu yönde hareket ederken; Tanap, Türk Akımı, İpek Yol’un demir ağlarla örülmesi projesi, Yenilenebilir Enerji, Millî Kömür gibi ülkenin millî bağımsızlık çizgisine büyük katma değerler getirecek, ufuk genişletecek yatırımlarla uğraşırken, işsizlik, enflasyon ve yüksek faiz üçlüsü ile mücadele çanlarını bizzat hükümet çalarken, öte yandan hem ülke içinde hem de dışında her türden terör örgütü ve türevleriyle güvenliği sağlamak adına amansız bir mücadeleye girilmişken, bu mücadele için gerekli ekonomik yapıyı kurmak için belli fon yönetimi stratejileri uygulanırken, muhalefet ne ile haşır neşir dersiniz?..
Kendilerine hiçbir zaman siyasi ikbal getirmemiş işlerle… Pennsylvania ve onun teşkilatı bir yanda, Türkiye ile meselesi bir türlü bitmeyen bazı AB ülkelerinin liderleri öte yanda, Türkiye ile ilgili yürütülen tezvirat kampanyasına açık destek vermekle… Âdeta bu aktörlerin Türkiye’deki paralel yapıları gibi…
15 Temmuz’a milli irade ile buluşarak sahip çıkmak yerine, 15 Temmuz’a, onu aşağılamak, millî iradeyi küçümsemek için “Tiyatro!” diyen Pennsylvania ile ortak hareket ettiği izlenimini yaratmakla… Nitekim hemen koroya katılmadılar mı: “Kontrollü darbe! Olacağını öngörüyorlardı. Engelleyebilecekken engellemediler. Sonuçlarından yararlandılar!”… Arkasından Kemal Bey’in veciz tespiti: “Gerçek darbe 20 Temmuz’daki sivil olanı!”…
Merker ve ABD (FETÖ lobisinin bilgi ve yönlendirme desteği ile) bazı diğer AB ülkelerinin itelemesiyle Türkiye’yi seyahat için ‘güvensiz’ bölge mi ilan ediyorlar; Kemal beyin partisi hemen atlıyor: “Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur!”,
Der Spiegel, Stern gibi pek çok Avrupa ülkesi medyası ve de Schulz, Merkel gibi liderleri, giderek artan bir agresyon dozuyla Cumhurbaşkanı’na “Otokrat, Diktatör!” diye saldırıyorlar mı?
Bizimkilere beklenenden daha abartılı salvolar için yeşil ışık yanmış oluyor.
Tekirdağ’ın merkez Süleymanpaşa İlçesi Belediye Başkanı CHP’li Ekrem Eşkinat, geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle ifadesine başvurulup sevk edildiği mahkemede adli kontrol şartı ve yurt dışı yasağı konularak serbest bırakılmış ya.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Eşkinat’a destek vermek için hemen Tekirdağ’a seğirtiyor. Bir açık hava toplantısında alıyor mikrofonu eline ve konuşuyor:
“Bugün tesadüfen yoldan geçerken buraya uğramadım. Özellikle geldim, niye özellikle geldim? CHP’li Belediye Başkanları şamar oğlanı değildir; oynayamazsınız onlarla diye yerinde söylemek için geldim…
Ne demiş Süleymanpaşa Belediye Başkanımız, ‘Faşist, diktatör’ demiş. Kime demiş, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’a demiş. İddia bu, şimdi Ekrem başkan bu lafı dedi demedi ben onu bilmem. Ama Tekirdağ meydanında ben söylüyorum; Recep Tayyip Erdoğan, faşist diktatördür. Hem de onların anladığı dilden söylüyorum. Şeddelisidir diktatörün şeddelisidir hem de.”
Bülent bey ve Kemal beyin CHP’si, “Türkiye ABD için en büyük tehlike” tespitini yapan ve aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kasteden Beyaz Saray eski Baş Stratejisti Steve Bannon ile aynı görüşteler… “Bizim için de tehlike!” diyorlar…
Ne Tanzimat Aydınları bu kadar kopuktular, ne de Müstemleke Aydınları… Bu tür tarz-ı siyasetin hiçbir işe yaramadığını, oylarını bir gıdım artırmadığını bile bile nedir bu saldırganlıkta ısrarın nedeni?..
Ana muhalefetin içine düştüğü acizlik o boyutta ki, kerameti kendinden menkul İYİ Parti ve lideri bile ciddiye alınabiliyor.
Demokrasi adına ne hazin bir tablo…