Parayı takip ederseniz gerçeği bulursunuz...
01 Kasım 2017 - Derin Ekonomi
Geçen ayın siyasî, ekonomik ve sosyal gündemi hayli yoğundu. Ancak iki olay vardı ki, bunların hem birbirleriyle bağlantılı olarak hem de diğer siyasi, ekonomik ve sosyal olaylarla bağlantılarıyla araştırıldığında ortaya koydukları tablo itibariyle çok ciddî ve derin bir anlam ifade ettikleri görüldü…
Bu olaylardan biri George Soros’un kendi vakfına 18 milyar dolar gibi astronomik bir meblağı bağışlaması… Diğeri ise pek çok lokal ve küresel sivil toplum kuruluşunun üyesi ya da yöneticisi olarak çalışan, Soros’un Türkiye temsilcisi olarak da bilinen iş adamı Osman Kavala’nın göz altına alınması…
Konu iki bacaklı olarak gündeme geliverdi... Siyasi arenada oynanan küresel oyunların Derin Ekonomik ilişkiler bağlamında yönetiminin nasıl şekillendiği konusunda ilginç bazı ‘yapboz’ tabloları ortaya çıkıverdi…
Başta Ukrayna olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinde tetiklenmiş ve hem ekonomik hem de siyasi yönden o ülkeler için vahim sonuçlar doğurmuş Turuncu Devrim gibi hareketlere, bizdeki Gezi olayları benzeri her türlü aktivasyona, pek çok ülkede küresel çıkar çevrelerinin ve uluslararası finans kapital gruplarının çıkarları doğrultusunda Soros’un destek verdiği biliniyor.
Ancak Soros bu destek işini hiçbir zaman doğrudan para yardımı şeklinde yapmaz… İşte işin ‘derinliği’ de bu noktada devreye girmektedir. Soros’un bütün aksiyonları ve stratejik iletişim ve algılama yönetimi projeleri, kurduğu / kurdurduğu sivil toplum örgütleri vasıtasıyla, onlara sağlanan finansmanın hedef örgütlere destek amaçlı aktarımıyla yürümekte olduğu inancı genel kanaattir.
Aslında müthiş bir model… Çünkü bütün vakıf ve dernekler (Sivil Toplum Kuruluşları -STK’lar), insanlık, özgürlük, barış, adalet, eşitlik, demokrasi, hukuk devleti gibi ulvi talep ve düşüncelere kilitlenmiş yapılanmalar olarak ortaya çıkmaktadırlar… Pek çoğu önünde sonunda teröre, şiddete bulaşan örgütleri destekler hale gelseler de, ‘algılama yönetimi’ açısında müthiş avantajlı paravan ‘insanî’ kavramların arkasına gizlenmiş vaziyettedirler…
Örneğin şu sıra yurt dışında ve yurt içinde ittifak halinde bulunan ülke ve kuruluşlar, daha soruşturmanın sonunu beklemeden “Osman Kavala’yı serbest bırakın” diye feryat figan ediyorlarsa, yaslandıkları yerler, işte o masum gibi görünen ve adları son derece ‘yüce yürekli’ ifadeler taşıyan STK’lardır…
Peki kimler bu STK’larda çoğunlukla yer alırlar? Marksist, Leninist düşünce doğrultusunda Proletaryanın (İş sınıfının) Devriminin ve Demokratik Diktatörlüğü’nün gerçekleşmesinden umudunu kesmiş tüm solcular, nihilistler, anarşistler, aktivistler ve kendilerini ifade edebilecekleri hiçbir bireysel ve de toplumsal alan bulamamış toplum tortuları… Tabii bir de bunları maniple etme becerisini gösteren uluslararası üst akıl ve onun lokal uzantıları…
Osman Kavala’nın gerek kuruluşlarında gerekse yönetimlerinde bulunduğu ‘iyi niyetli’ (!) STK’ları yan yana yazmak, bunlara aktif olarak katıldığı toplantıları da eklemek suretiyle, ‘iş dünyası – STK – belli bazı siyasi/şiddet /kaos gruplarına destek’ şeklindeki üçlüyü içine alan (dilerseniz bu üçlüyü oluşturan halkalardan herhangi birinin yanına uygun bulduğunuz istihbarat teşkilatını ve de onun arkasındaki devleti yerleştirebilirsiniz) yeni model’in nasıl çalıştığına dair bir fikir sahibi olmak mümkündür.
Açık Toplum Vakfı (G. Soros’la bağlantılı olan), Helsinki Yurttaşlar Derneği, Anadolu Kültür (Bu kuruluşun destek aldığı kuruluş ve ülke temsilciliklerinin listesi internette bulunabilir. Liste hayli uzun), Yeni Film Fonu, Tarih Vakfı, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Kurdîlit (Kürt dil ve edebiyatının gelişmesi için), Barış Vakfı, KMKD (Kültürel Mirası Koruma Derneği. Dernek, “Anadolu’da Müslüman Olmayan Toplumların Mimari Mirasının Korunması Projesi” gibi çalışmaları yürütüyor), Kars Sanat Merkezi, DEPO İstanbul (Tophane’deki tütün deposu), Diyarbakır Sanat Merkezi, Birgün Gazetesi (Kavala, 2006-2007 yılarında bu gazeteye borç verdiğini açıklamış), Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği (SEHAK), Ermenistan Türkiye Sinema Platformu vs…
Uzayıp giden listede yer alan dernek ve vakıflarda yasa dışı bir durum bulunduğunu sanmak yanlış olur. Soros’un kuruluşlarında da açık yoktur…
Ancak Marlon Brando’nun başrolde oynadığı Baba filminde bir repliği hatırlamakta faydalı olabilir. Don Corleone, oğlu Michael’a der ki: “Parayı takip et, gerçeği bulursun!”
İddia o ki, Gerek Soros olayında gerekse Kavala’nın çalışmalarında çok ciddî rakamlar, örneğin PKK’ya 1,5 milyar dolarında bir rakam, bu STK’lar ve şirketler vasıtasıyla aynî aktarımlarla ya da ulvi gerekçelerle ulaştırılıyormuş: İnşaat malzemesi, gıda, tarım ürünleri; demokratik toplumu yeniden inşa, demokratik bilinci geliştirme, vatandaşlık bilincini geliştirme, eğitime katkı vb…
İşin ilginç yanı bu modele karşı mücadele etmenin tek bir yolunun var olması; o da benzer bir modelle bu sefer ters yönde algılamayı yönetmek ve toplumu harekete geçirebilmek. Yoksa bunların modellerine toplumsal ya da yasal şiddetle karşılık vermek, bu çevrelerin mağduriyet yaratmalarına hizmet edebilir. Yani derin ekonomik ilişkiler, derin ekonomik ilişkilerle çözülebilir…
Bu olaylardan biri George Soros’un kendi vakfına 18 milyar dolar gibi astronomik bir meblağı bağışlaması… Diğeri ise pek çok lokal ve küresel sivil toplum kuruluşunun üyesi ya da yöneticisi olarak çalışan, Soros’un Türkiye temsilcisi olarak da bilinen iş adamı Osman Kavala’nın göz altına alınması…
Konu iki bacaklı olarak gündeme geliverdi... Siyasi arenada oynanan küresel oyunların Derin Ekonomik ilişkiler bağlamında yönetiminin nasıl şekillendiği konusunda ilginç bazı ‘yapboz’ tabloları ortaya çıkıverdi…
Başta Ukrayna olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinde tetiklenmiş ve hem ekonomik hem de siyasi yönden o ülkeler için vahim sonuçlar doğurmuş Turuncu Devrim gibi hareketlere, bizdeki Gezi olayları benzeri her türlü aktivasyona, pek çok ülkede küresel çıkar çevrelerinin ve uluslararası finans kapital gruplarının çıkarları doğrultusunda Soros’un destek verdiği biliniyor.
Ancak Soros bu destek işini hiçbir zaman doğrudan para yardımı şeklinde yapmaz… İşte işin ‘derinliği’ de bu noktada devreye girmektedir. Soros’un bütün aksiyonları ve stratejik iletişim ve algılama yönetimi projeleri, kurduğu / kurdurduğu sivil toplum örgütleri vasıtasıyla, onlara sağlanan finansmanın hedef örgütlere destek amaçlı aktarımıyla yürümekte olduğu inancı genel kanaattir.
Aslında müthiş bir model… Çünkü bütün vakıf ve dernekler (Sivil Toplum Kuruluşları -STK’lar), insanlık, özgürlük, barış, adalet, eşitlik, demokrasi, hukuk devleti gibi ulvi talep ve düşüncelere kilitlenmiş yapılanmalar olarak ortaya çıkmaktadırlar… Pek çoğu önünde sonunda teröre, şiddete bulaşan örgütleri destekler hale gelseler de, ‘algılama yönetimi’ açısında müthiş avantajlı paravan ‘insanî’ kavramların arkasına gizlenmiş vaziyettedirler…
Örneğin şu sıra yurt dışında ve yurt içinde ittifak halinde bulunan ülke ve kuruluşlar, daha soruşturmanın sonunu beklemeden “Osman Kavala’yı serbest bırakın” diye feryat figan ediyorlarsa, yaslandıkları yerler, işte o masum gibi görünen ve adları son derece ‘yüce yürekli’ ifadeler taşıyan STK’lardır…
Peki kimler bu STK’larda çoğunlukla yer alırlar? Marksist, Leninist düşünce doğrultusunda Proletaryanın (İş sınıfının) Devriminin ve Demokratik Diktatörlüğü’nün gerçekleşmesinden umudunu kesmiş tüm solcular, nihilistler, anarşistler, aktivistler ve kendilerini ifade edebilecekleri hiçbir bireysel ve de toplumsal alan bulamamış toplum tortuları… Tabii bir de bunları maniple etme becerisini gösteren uluslararası üst akıl ve onun lokal uzantıları…
Osman Kavala’nın gerek kuruluşlarında gerekse yönetimlerinde bulunduğu ‘iyi niyetli’ (!) STK’ları yan yana yazmak, bunlara aktif olarak katıldığı toplantıları da eklemek suretiyle, ‘iş dünyası – STK – belli bazı siyasi/şiddet /kaos gruplarına destek’ şeklindeki üçlüyü içine alan (dilerseniz bu üçlüyü oluşturan halkalardan herhangi birinin yanına uygun bulduğunuz istihbarat teşkilatını ve de onun arkasındaki devleti yerleştirebilirsiniz) yeni model’in nasıl çalıştığına dair bir fikir sahibi olmak mümkündür.
Açık Toplum Vakfı (G. Soros’la bağlantılı olan), Helsinki Yurttaşlar Derneği, Anadolu Kültür (Bu kuruluşun destek aldığı kuruluş ve ülke temsilciliklerinin listesi internette bulunabilir. Liste hayli uzun), Yeni Film Fonu, Tarih Vakfı, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Kurdîlit (Kürt dil ve edebiyatının gelişmesi için), Barış Vakfı, KMKD (Kültürel Mirası Koruma Derneği. Dernek, “Anadolu’da Müslüman Olmayan Toplumların Mimari Mirasının Korunması Projesi” gibi çalışmaları yürütüyor), Kars Sanat Merkezi, DEPO İstanbul (Tophane’deki tütün deposu), Diyarbakır Sanat Merkezi, Birgün Gazetesi (Kavala, 2006-2007 yılarında bu gazeteye borç verdiğini açıklamış), Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği (SEHAK), Ermenistan Türkiye Sinema Platformu vs…
Uzayıp giden listede yer alan dernek ve vakıflarda yasa dışı bir durum bulunduğunu sanmak yanlış olur. Soros’un kuruluşlarında da açık yoktur…
Ancak Marlon Brando’nun başrolde oynadığı Baba filminde bir repliği hatırlamakta faydalı olabilir. Don Corleone, oğlu Michael’a der ki: “Parayı takip et, gerçeği bulursun!”
İddia o ki, Gerek Soros olayında gerekse Kavala’nın çalışmalarında çok ciddî rakamlar, örneğin PKK’ya 1,5 milyar dolarında bir rakam, bu STK’lar ve şirketler vasıtasıyla aynî aktarımlarla ya da ulvi gerekçelerle ulaştırılıyormuş: İnşaat malzemesi, gıda, tarım ürünleri; demokratik toplumu yeniden inşa, demokratik bilinci geliştirme, vatandaşlık bilincini geliştirme, eğitime katkı vb…
İşin ilginç yanı bu modele karşı mücadele etmenin tek bir yolunun var olması; o da benzer bir modelle bu sefer ters yönde algılamayı yönetmek ve toplumu harekete geçirebilmek. Yoksa bunların modellerine toplumsal ya da yasal şiddetle karşılık vermek, bu çevrelerin mağduriyet yaratmalarına hizmet edebilir. Yani derin ekonomik ilişkiler, derin ekonomik ilişkilerle çözülebilir…