Politikalarına ters, onurlarına değil…
10 Mayıs 2022 - Yeni Şafak
Türkiye’de demokrasi olmadığından yakınan, ama demokrasinin her türlü nimetinden yararlanan muhalefetin önde gelen yayın organlarından Sözcü’nün dünkü manşeti şöyleydi: “8 Projede Akılalmaz Zarar”
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın iddialarına dayandırılan habere göre; Yap-İşlet-Devret modeliyle 3 köprü, 1 tünel ve 4 otoyol yapılmış. Bunun için toplam 22,2 milyar dolar harcanmış… Ancak işletmecilere ödenecek rakam bunun neredeyse üç katıymış…
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun yaptığı konuşmalara, Bakanlığın açıklamalarına, yani resmî kaynaklara göre ise işin hakikati şöyle:
Gazete haberinde nasılsa(!) Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerindeki büyük işletme ve ağır bakım maliyetleri, finansman geri ödemesi ve kamulaştırma bedeli hiç konu edilmemiş… Öyle olunca da hesabı ‘kitabına uydurdukları’ bir tablo ortaya çıkmış.
Oysa eksiksiz, çarpıtmasız hesap şöyleymiş: Milletin cebinden 37,5 milyar dolar daha fazla çıkmayacakmış. Milletin cebine, yani Hazine’ye 4 milyar 713 milyon dolardan fazlası girecekmiş….
Genel tabloya baktığımızda ise ulaştırma sektöründe havalimanları, limanlar ve 1250 kilometre otoyol altyapısı; 37,5 milyar dolarlık Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri ile yapılmış, Gayrisafi Yurt içi Hasıla’ya 91 milyar dolar, Üretime 193 milyar dolar; yani toplam 284 milyar dolar, İstihdama yıllık 156 bin kişi olmak üzere, çok güçlü bir ekonomik etki sağlanmış. Ayrıca bu projeler sayesinde yıllık; 1,865 milyar dolar Zaman Tasarrufu, 1,1 milyar dolar Yakıt Tasarrufu, 5 milyon dolar Çevre Tasarrufu ile toplamda 2,97 milyar dolar tasarruf elde edilmiş…
KÖİ projelerinin ‘yatırım bedelleri’ ile ‘sağladıkları fayda’ arasında ekonomimiz ve milletimiz yararına dev bir uçurum olduğu görülüyor…
Hatırlanacağı gibi her yatırıma itiraz eden zihniyet, Boğazlardaki bütün köprülere ve geçitlere olduğu gibi İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü’ne de İstanbul Havalimanı’na da itiraz etmişti. İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü’nün açıldığı ilk yıl garanti karşılama oranı yüzde 20 idi. Bugün verilen garanti rakamları yüzde 60’lara ulaşmış. Pandemi olmasaydı daha bu yıldan garanti karşılama oranının sağlanabileceği ifade ediliyor…
29 Nisan-4 Mayıs tarihlerinde, yani sadece 1 haftada Osmangazi Köprüsü’nü kullanan araç sayısı 290 bin imiş… Böylece, garanti karşılama oranı yüzde 120’nin üzerine çıkmış… Otoyolun kalanı için de yine araç garantilerinin en az yüzde 100’ü karşılanmış…
Hâl böyleyken niye şeamet tellallığı yapılır?.. Neden melanet boruları çalınır?.. Ve güneş balçıkla sıvanmaya çalışılır?..
Bu sorunun yanıtı malum gazetenin yazarlarından birinin bazı KÖİ projelerini yürüten iş adamına yaptığı açıklamada gizli olabilir:
Gazeteci, yapılan işleri, yatırımları gördüğü zaman hayranlığını gizleyememiş. İş adamı da ona demiş ki; “Herhalde bunları olduğu gibi yazarsınız, değil mi?” Cevap anında gelmiş: “Hiçbir şekilde yazamam, ağzınızla kuş tutsanız yazamam. Bizim gazetenin politikasına ters…”
O nedenle AK Parti iktidarlarının yaptığı her şeyi karalamak bir strateji olduğu sürece yalana, dolana başvurulmasını yadırgamamak gerekir…
Gözümüze takılanlar…
Türkiye’de demokrasi olmadığından yakınan, ama demokrasinin her türlü nimetinden yararlanan muhalefetin önde gelen yayın organlarından Sözcü’nün dünkü manşeti şöyleydi: “8 Projede Akılalmaz Zarar”
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın iddialarına dayandırılan habere göre; Yap-İşlet-Devret modeliyle 3 köprü, 1 tünel ve 4 otoyol yapılmış. Bunun için toplam 22,2 milyar dolar harcanmış… Ancak işletmecilere ödenecek rakam bunun neredeyse üç katıymış…
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun yaptığı konuşmalara, Bakanlığın açıklamalarına, yani resmî kaynaklara göre ise işin hakikati şöyle:
Gazete haberinde nasılsa(!) Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerindeki büyük işletme ve ağır bakım maliyetleri, finansman geri ödemesi ve kamulaştırma bedeli hiç konu edilmemiş… Öyle olunca da hesabı ‘kitabına uydurdukları’ bir tablo ortaya çıkmış.
Oysa eksiksiz, çarpıtmasız hesap şöyleymiş: Milletin cebinden 37,5 milyar dolar daha fazla çıkmayacakmış. Milletin cebine, yani Hazine’ye 4 milyar 713 milyon dolardan fazlası girecekmiş….
Genel tabloya baktığımızda ise ulaştırma sektöründe havalimanları, limanlar ve 1250 kilometre otoyol altyapısı; 37,5 milyar dolarlık Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri ile yapılmış, Gayrisafi Yurt içi Hasıla’ya 91 milyar dolar, Üretime 193 milyar dolar; yani toplam 284 milyar dolar, İstihdama yıllık 156 bin kişi olmak üzere, çok güçlü bir ekonomik etki sağlanmış. Ayrıca bu projeler sayesinde yıllık; 1,865 milyar dolar Zaman Tasarrufu, 1,1 milyar dolar Yakıt Tasarrufu, 5 milyon dolar Çevre Tasarrufu ile toplamda 2,97 milyar dolar tasarruf elde edilmiş…
KÖİ projelerinin ‘yatırım bedelleri’ ile ‘sağladıkları fayda’ arasında ekonomimiz ve milletimiz yararına dev bir uçurum olduğu görülüyor…
Hatırlanacağı gibi her yatırıma itiraz eden zihniyet, Boğazlardaki bütün köprülere ve geçitlere olduğu gibi İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü’ne de İstanbul Havalimanı’na da itiraz etmişti. İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü’nün açıldığı ilk yıl garanti karşılama oranı yüzde 20 idi. Bugün verilen garanti rakamları yüzde 60’lara ulaşmış. Pandemi olmasaydı daha bu yıldan garanti karşılama oranının sağlanabileceği ifade ediliyor…
29 Nisan-4 Mayıs tarihlerinde, yani sadece 1 haftada Osmangazi Köprüsü’nü kullanan araç sayısı 290 bin imiş… Böylece, garanti karşılama oranı yüzde 120’nin üzerine çıkmış… Otoyolun kalanı için de yine araç garantilerinin en az yüzde 100’ü karşılanmış…
Hâl böyleyken niye şeamet tellallığı yapılır?.. Neden melanet boruları çalınır?.. Ve güneş balçıkla sıvanmaya çalışılır?..
Bu sorunun yanıtı malum gazetenin yazarlarından birinin bazı KÖİ projelerini yürüten iş adamına yaptığı açıklamada gizli olabilir:
Gazeteci, yapılan işleri, yatırımları gördüğü zaman hayranlığını gizleyememiş. İş adamı da ona demiş ki; “Herhalde bunları olduğu gibi yazarsınız, değil mi?” Cevap anında gelmiş: “Hiçbir şekilde yazamam, ağzınızla kuş tutsanız yazamam. Bizim gazetenin politikasına ters…”
O nedenle AK Parti iktidarlarının yaptığı her şeyi karalamak bir strateji olduğu sürece yalana, dolana başvurulmasını yadırgamamak gerekir…
Gözümüze takılanlar…
- Mübarek Ramazan Bayramı’nı geride bıraktık. Hayret, çocukluğumuzdan beri duyduğumuz “Nerede o eski bayramlar” klişesi bu kez dolaşımda değildi… Geçmişe özlem olarak açıklanan ‘nostalji’nin pazarlaması bu yıl rafa kalkmış görünüyor… Sevinmedim desem yalan olur… Sonunda bugünün kıymetini bilen ve onu sahiplenen bir ruh durumuna toplum olarak geçtik galiba…
- Bien, #SonKalanAnne etiketiyle yayınladığı videoda, aşırı avlanma sonucu nesli tükenme noktasına gelen beyaz gergedanlara dikkat çekmiş. Bizleri, hayattaki son anne beyaz gergedan Najin ile tanıştırmış. Seramik sağlık gereçleri, banyo mobilyası ve aksesuarları üreten bir firma olan Bien, Anneler Günü reklamlarındaki ‘zorlama’ ve inandırıcılıktan uzak feminist mesajların, tekrar düşen ‘duygusal sömürünün’ arasından sıyrılmayı başarmış. (Esin Demir, Salt)
- KPMG, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’yı kapsayan “Uzaktan Çalışmada Güncel Trendler” raporunda 530’dan fazla şirketle görüşmüş. Şirketlerin yüzde 89’u uzaktan çalışma politikasını zaten uyguluyor veya uygulamayı planlıyormuş. Bir politika uygulamayı düşünmeyenlerin oranı ise sadece yüzde 5 imiş… Aynı kişilere “En çok tercih ettiğiniz ilişki biçimi ne diye sorulduğunda” tamamına yakını “yüz yüze” diyor… Bu ne yaman çelişkidir… (KPMG)
- “Stratcom Youth” etkinliğine katılan TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Mehmet Zahid Sobacı, TRT’nin 2023 yılında Netflix’e alternatif uluslararası bir dijital platform inşa edeceğini açıklamış. Buna ek olarak film ve oyunlara yatırım yapılmaya devam edeceğinin de altını çizmiş. Hayırlı olsun… (Marketing Türkiye)