PR sektörüne dirlik düzenlik geliyor
01 Mart 2018 - Marketing Türkiye
Sektör çalışanlarının şahsen değil İletişim Danışmanlığı Ajanslarının şirket olarak biraraya geldikleri meslek kuruluşu İDA çok hayırlı bir iş yapmış. Uzun ön hazırlıklardan sonra rehber niteliğinde üç dokümanı, üye kuruluşları ve ilgilenecek sektör temsilcileriyle paylaşmış.
Dokümanlardan biri, daha önceden tamamlanmış olan, iletişim ajanslarıyla müşterileri arasındaki ilişkiyi düzenleyen “Örnek Sözleşme”, diğeri İletişim Danışmanlığı hizmeti almak üzere konkur düzenleyen şirketlerin, konkur sürecini nasıl yönetebileceklerine destek olan “Konkur Yönetmeliği” ve nihayet konkur sırasında değerlendirmenin hangi kriterlerle yapılabileceğini anlatmaya çalışan “Aday Ajans Değerlendirme Formu”…
İDA’nın bu çalışmasını fazla iyi niyetli bulanlar olabilir. Hiçbir müşteri PR ajansı seçerken bu kadar zahmete katlanmaz, diyebilirler… “Ayrıca PR hizmeti almaya kalkanların kafasında bir tür standart hizmet modeli yok ki; bazıları sadece basında görünürlük ister (press agentry), bazıları satış odaklı pazarlamaya yönelik hizmet istiyordur (marketing PR), bazıları da sadece çıkan haberlerin değerlendirilmesiyle ilgili rapor (media monitoring) talep ediyor olabilirler; bu durumda nasıl bir satandart konkur, seçim kriteri ve sözleşme olabilir ki” gibi yokuş yapan fikirler ortaya atılabilir…
Bütün bu akıl yürütmelerinin gerçekliği olabilir…
Ancak her şeye rağmen, atılan adım doğru bir başlangıçtır ve ideal hizmet ilişkisi düzenlemenin işaret fişeğidir. Şimdi PR hizmeti almak isteyenlere de bir ölçüde sorumluluk düşmektedir. Adam gibi hizmet almak için İDA’nın web sitesine bir göz atıp öyle ilerlemekte yarar olduğunu keşfetmekle işe başlayabilirler.
Sadece bankalarda mı Çin damgası var?..
Dikkat Çinliler geliyor, diye seslenip duranların sayısı gün geçtikçe ciddî oranda artıyor. Bunu hâlâ fark edememiş olan varsa Brand Finance’in son araştırmasına bir göz atabilir…
Araştırmaya göre, Çinli ICBC bankası, marka değerini geçen yıla göre yüzde 24 artırarak 59,2 milyar dolarlık marka değeriyle dünyanın en değerli banka markası olmuş. ICBC'yi, 56,8 milyar dolar ile China Construction Bank, 44,1 milyar dolar ile Wells Fargo izlemiş.
Peki bizde durum neymiş? Listede Türkiye'den 9 banka yer almış. Ziraat, marka değerini en fazla artıran Türk bankası olmuş.
Brand Finance'in hazırladığı çalışmada "Dünyanın En Değerli 500 Banka Markası'' belirlenmiş.
ICBC'yi, geçen yılın üçüncüsü China Construction Bank takip etti. Banka, değerini bu yıl 15,4 milyar dolar (yüzde 37) artırarak 56 milyar 789 milyon dolara çıkardı.
ABD'nin bankacılık devi Wells Fargo ise bu yıl bir basamak gerileyerek 44 milyar 98 milyon dolarlık marka değeri ile üçüncü sırada yer alabilmiş.
Marka değerini en çok artıran banka sıralamasında ise durum şöyle olmuş: 1. China Construction Bank, 15 milyar 412 milyon dolar; 2. ICBC, 11 milyar 357 milyon dolar; 3. Bank of China, 10 milyar 500 milyon dolar; 4. Agricultural Bank of China, 8 milyar 810 milyon dolar; 5. Chase, 5 milyar 105 milyon dolar.
Görüldüğü üzere ilk 5’in dördü Çin’den…
Çinli bankaların marka değeri geçen yıl yaklaşık 259 milyar dolar düzeyinde iken, bu yıl yüzde 22 artışla 317,4 milyar dolara çıkmış. En değerli 500 banka markasının yüzde 27'lik kısmını Çinli bankalar oluşturuyormuş…
ABD ise 242,4 milyar dolarlık toplam marka değeri ile Çin'in ardından ikinci sırada yer alabilmiş.
Akbank listede 126'ncı, Garanti Bankası 129'uncu ve Ziraat Bankası 140'ıncı sırada yer almışlar. Hepsi 1-1,5 milyar dolar bandında…
Çin’in ikinci sıradaki bankasının marka değeri ilk 500’deki Türk bankalarının toplam marka değerinin tam 7 katı…
İletişim sektörü, bir konuyu derinlemesine sorgulamalı… Yıllardır hem akademik eğitimde hem de uygulamada, Anglosakson kültürü kopyalanıp yapıştırıldı. Terminoloji de İngilizceydi (bkz. Plaza Türkçesi), her türden yöntem de Batı dünyasının kültür ve değerleriyle uyum ve bağımlılık ilişkisi içindeydi.
“Işık Doğu’dan yükselir” gibi derin anlamlı laflar edilse de iletişim pusulası Batı’yı gösteriyordu. Peki şimdi Çin gerçeğini ne yapacağız? Marka değerini bu kadar iyi yönetebilen insanlardan öğrenecek hiçbir şey yok mu?
Kerameti kendinden menkul batılı iletişim gurularını dinlemek yerine, yeni kahramanları, Çinlileri dinlemek daha doğru olmaz mı? Ali Baba’nın kurucusu Jack Ma videolarını dinlemek yetmez. Marka yönetiminde başarılı olmuş tüm Çinli ustaları mercek altına almak lazım…
Akbank üçünü birden yakalamış
İletişimde üç C’yi biraya getirdiğinizde karada ölüm yoktur: Yaratıcılık (Creativity), Tutarlılık (Consistency) ve Sürdürebilirlik (Continuity)… Bu üç C, ‘tek kollu canavar’ denen kumarhane makinelerinde aynı hizada yan yana geldiklerinde insana kazandıran şekiller gibidirler.
Akbank son “70’iz” adını verdiği kampanyasında bu üçlüyü biraraya getirmeyi başarmış sanki.
İlaveten, hem zekâ var işin içinde, hem duygusallık, hem mizah, hem ritm hem de en derininden kurumsal kilit mesaj…
Geriye bir tek sürdürülebilirlik unsurunun vurgusu kalmış sanki… Buradan 70’iz kavramını tamamen pas geçip farklı bir yere sıçrayacaklarına, buna bağlanan bir çözümlemeyle sağlanacak geçiş, Banka algısını ciddi boyutta yukarıya çekecektir.
Kutluyoruz arkadaşları. Hem 70’inci yıllarını; hem de bu kampanyalarını…
Dokümanlardan biri, daha önceden tamamlanmış olan, iletişim ajanslarıyla müşterileri arasındaki ilişkiyi düzenleyen “Örnek Sözleşme”, diğeri İletişim Danışmanlığı hizmeti almak üzere konkur düzenleyen şirketlerin, konkur sürecini nasıl yönetebileceklerine destek olan “Konkur Yönetmeliği” ve nihayet konkur sırasında değerlendirmenin hangi kriterlerle yapılabileceğini anlatmaya çalışan “Aday Ajans Değerlendirme Formu”…
İDA’nın bu çalışmasını fazla iyi niyetli bulanlar olabilir. Hiçbir müşteri PR ajansı seçerken bu kadar zahmete katlanmaz, diyebilirler… “Ayrıca PR hizmeti almaya kalkanların kafasında bir tür standart hizmet modeli yok ki; bazıları sadece basında görünürlük ister (press agentry), bazıları satış odaklı pazarlamaya yönelik hizmet istiyordur (marketing PR), bazıları da sadece çıkan haberlerin değerlendirilmesiyle ilgili rapor (media monitoring) talep ediyor olabilirler; bu durumda nasıl bir satandart konkur, seçim kriteri ve sözleşme olabilir ki” gibi yokuş yapan fikirler ortaya atılabilir…
Bütün bu akıl yürütmelerinin gerçekliği olabilir…
Ancak her şeye rağmen, atılan adım doğru bir başlangıçtır ve ideal hizmet ilişkisi düzenlemenin işaret fişeğidir. Şimdi PR hizmeti almak isteyenlere de bir ölçüde sorumluluk düşmektedir. Adam gibi hizmet almak için İDA’nın web sitesine bir göz atıp öyle ilerlemekte yarar olduğunu keşfetmekle işe başlayabilirler.
Sadece bankalarda mı Çin damgası var?..
Dikkat Çinliler geliyor, diye seslenip duranların sayısı gün geçtikçe ciddî oranda artıyor. Bunu hâlâ fark edememiş olan varsa Brand Finance’in son araştırmasına bir göz atabilir…
Araştırmaya göre, Çinli ICBC bankası, marka değerini geçen yıla göre yüzde 24 artırarak 59,2 milyar dolarlık marka değeriyle dünyanın en değerli banka markası olmuş. ICBC'yi, 56,8 milyar dolar ile China Construction Bank, 44,1 milyar dolar ile Wells Fargo izlemiş.
Peki bizde durum neymiş? Listede Türkiye'den 9 banka yer almış. Ziraat, marka değerini en fazla artıran Türk bankası olmuş.
Brand Finance'in hazırladığı çalışmada "Dünyanın En Değerli 500 Banka Markası'' belirlenmiş.
ICBC'yi, geçen yılın üçüncüsü China Construction Bank takip etti. Banka, değerini bu yıl 15,4 milyar dolar (yüzde 37) artırarak 56 milyar 789 milyon dolara çıkardı.
ABD'nin bankacılık devi Wells Fargo ise bu yıl bir basamak gerileyerek 44 milyar 98 milyon dolarlık marka değeri ile üçüncü sırada yer alabilmiş.
Marka değerini en çok artıran banka sıralamasında ise durum şöyle olmuş: 1. China Construction Bank, 15 milyar 412 milyon dolar; 2. ICBC, 11 milyar 357 milyon dolar; 3. Bank of China, 10 milyar 500 milyon dolar; 4. Agricultural Bank of China, 8 milyar 810 milyon dolar; 5. Chase, 5 milyar 105 milyon dolar.
Görüldüğü üzere ilk 5’in dördü Çin’den…
Çinli bankaların marka değeri geçen yıl yaklaşık 259 milyar dolar düzeyinde iken, bu yıl yüzde 22 artışla 317,4 milyar dolara çıkmış. En değerli 500 banka markasının yüzde 27'lik kısmını Çinli bankalar oluşturuyormuş…
ABD ise 242,4 milyar dolarlık toplam marka değeri ile Çin'in ardından ikinci sırada yer alabilmiş.
Akbank listede 126'ncı, Garanti Bankası 129'uncu ve Ziraat Bankası 140'ıncı sırada yer almışlar. Hepsi 1-1,5 milyar dolar bandında…
Çin’in ikinci sıradaki bankasının marka değeri ilk 500’deki Türk bankalarının toplam marka değerinin tam 7 katı…
İletişim sektörü, bir konuyu derinlemesine sorgulamalı… Yıllardır hem akademik eğitimde hem de uygulamada, Anglosakson kültürü kopyalanıp yapıştırıldı. Terminoloji de İngilizceydi (bkz. Plaza Türkçesi), her türden yöntem de Batı dünyasının kültür ve değerleriyle uyum ve bağımlılık ilişkisi içindeydi.
“Işık Doğu’dan yükselir” gibi derin anlamlı laflar edilse de iletişim pusulası Batı’yı gösteriyordu. Peki şimdi Çin gerçeğini ne yapacağız? Marka değerini bu kadar iyi yönetebilen insanlardan öğrenecek hiçbir şey yok mu?
Kerameti kendinden menkul batılı iletişim gurularını dinlemek yerine, yeni kahramanları, Çinlileri dinlemek daha doğru olmaz mı? Ali Baba’nın kurucusu Jack Ma videolarını dinlemek yetmez. Marka yönetiminde başarılı olmuş tüm Çinli ustaları mercek altına almak lazım…
Akbank üçünü birden yakalamış
İletişimde üç C’yi biraya getirdiğinizde karada ölüm yoktur: Yaratıcılık (Creativity), Tutarlılık (Consistency) ve Sürdürebilirlik (Continuity)… Bu üç C, ‘tek kollu canavar’ denen kumarhane makinelerinde aynı hizada yan yana geldiklerinde insana kazandıran şekiller gibidirler.
Akbank son “70’iz” adını verdiği kampanyasında bu üçlüyü biraraya getirmeyi başarmış sanki.
İlaveten, hem zekâ var işin içinde, hem duygusallık, hem mizah, hem ritm hem de en derininden kurumsal kilit mesaj…
Geriye bir tek sürdürülebilirlik unsurunun vurgusu kalmış sanki… Buradan 70’iz kavramını tamamen pas geçip farklı bir yere sıçrayacaklarına, buna bağlanan bir çözümlemeyle sağlanacak geçiş, Banka algısını ciddi boyutta yukarıya çekecektir.
Kutluyoruz arkadaşları. Hem 70’inci yıllarını; hem de bu kampanyalarını…