PR'cıları dövmeyin
08 Ağustos 2009 Akşam Gazetesi
İletişim sektöründe tartışılacak konu kalmayınca medyaya PR'cıları dövdürmek adettendir. Basın toplantılarında medya mensuplarına armağan veriyorlar; zırt pırt telefon edip 'Basın bültenimiz elinize ulaştı mı?' diye soruyorlar; 'Basın toplantımıza kimi görevlendiriyorsunuz?' diye 'taciz' ediyorlar...
Vurun abalıya. Reklam sektörü 3.5 milyar dolar ciro, PR sektörü 50 milyon. Reklam sektörünü bu gücünden dolayı dövecek haliniz yok ya! PR sektörünü döveceksiniz tabii.
Türkiye'de henüz araştırması yapılmamış, ama ABD'den biliyoruz.
Medyanın sağlam haber kaynaklarının %70'ten fazlasını PR ajansları oluşturuyor. Medya ABD'de nitelikli PR ajanslarından gelen bilgiye kendi muhabirinin getirdiği haberden daha fazla güveniyormuş.
Bizde de bu rakamlar civarında hatta daha yukarıda olabilir. Patron ve şöhretli köşe yazarını bir kenara bırakacak olursak, muhabirlerin şirketlerin üst yönetimlerine randevu için ulaşabilecekleri neredeyse tek kanal PR ajanslarıdır.
PR ajanslarını koruyan kimse yoktur. PR'cıların meslek örgütleri ve sektörel yayın organları bile medyacıların çıkar grubu (interest group) gibi çalışırlar; PR'cıları savundukları görülmemiştir.
Ne hikmetse hep medyayı savunurlar.
Oysa bu iki taraf birbirlerinin sosyal paydaşı, kol kola aynı yolda, aynı hedefe doğru yürümesi gereken iki meslek grubunun 'yoldaşları'dır.
Tabii ki önce bu gerçeği PR sektörü anlayacak ve medyaya anlatacak. Medya da gerçek sosyal paydaşının kim olduğunu anlamaya ve onları 'dövmesinin' bindiği dalı kesmek olduğunu kavramaya çalışacak.
Türk gibi başla, İsviçreli gibi bitir
24 Temmuz günü Regal'den bir e-posta gelmiş. Hayli ilginç bir PR faaliyetinden söz ediliyor. Ama sonuçları ne olmuş pek belli değil.
Faaliyet şu: Yaratıcı çalışmalar yapan gençleri ödüllendirmeyi hedefliyorlarmış.
Projenin adı 'Öğrenci Ne Yapsa Yeridir' imiş. İyi isim. 'Delidir ne yapsa yeridir'den takla attırma... Regal'in çıkış reklamları düşünülecek olursa markaya gayet güzel uyuyor.
Bu bir yarışma. Yarışmada dereceye girenlerden bazı örnekler şöyle: Anadolu Üniversitesi öğrencisi Gülşah İşler, 'Çamaşırlıkta Çay Poşeti' ismini verdiği projede kullanılmış poşet çaylar için bir geri dönüşüm yöntemi bulmuş. Yine Anadolu Üniversitesi'nden Mustafa Silici, sutyene yeni bir kullanım alanı bulduğu 'Kaybolmayan Kumanda' projesi ile 'En Uçuk İcat' ödülünü almış. Ankara Üniversitesi'nden Özgün Ersin'in 'Donut' adlı projesi ise 'En Matrak Ev Hali' seçilmiş.
Dereceye girenleri Prof. Zihni Sinir'in yaratıcısı İrfan Sayar değerlendirmiş.
Nasıl proje? Şahane değil mi? Proje şahane olmasına şahane ama bize sorarsanız iletişim açısından sınıfta kalmış. Biz size söyleyelim; büyük bir olasılıkla yeterli iletişim bütçesi ayrılmamıştır. Regal, geniş hedef kitleye yayılan bir marka.
O zaman bu projenin de geniş kitlelere yayılması gerekmez mi?
E-postanın bana gelişi 24 Temmuz. Şimdi kendinize ve etrafınıza sorun. Bakın bakalım kaç kişi bu güzelim projeden haberdar?.. Yazık değil mi? Türk gibi başla, İsviçreli gibi bitireme...
PR projelerinin başına gelen genelde budur. Reklam olsa kesenin ağzını açarlar. İş PR'a gelince yolla iki tane basın bülteni bitsin. Sonra da telefon et: 'Bültenimiz elinize ulaştı mı?'
Dolaylı da olsa Regal'in iletişimine 'vaziyet eden' sevgili dostumuz Vestel İcra Kurulu Üyesi Dr. Levent Hatay bu işlerden Türkiye'de en iyi anlayan yöneticilerden biri olmasa meseleyi ciddiye almayacağız. Ne demek istediğimizi en iyi o anlayacaktır. Onun için 'yaraya tuz bastık'.
İletişim sektöründe tartışılacak konu kalmayınca medyaya PR'cıları dövdürmek adettendir. Basın toplantılarında medya mensuplarına armağan veriyorlar; zırt pırt telefon edip 'Basın bültenimiz elinize ulaştı mı?' diye soruyorlar; 'Basın toplantımıza kimi görevlendiriyorsunuz?' diye 'taciz' ediyorlar...
Vurun abalıya. Reklam sektörü 3.5 milyar dolar ciro, PR sektörü 50 milyon. Reklam sektörünü bu gücünden dolayı dövecek haliniz yok ya! PR sektörünü döveceksiniz tabii.
Türkiye'de henüz araştırması yapılmamış, ama ABD'den biliyoruz.
Medyanın sağlam haber kaynaklarının %70'ten fazlasını PR ajansları oluşturuyor. Medya ABD'de nitelikli PR ajanslarından gelen bilgiye kendi muhabirinin getirdiği haberden daha fazla güveniyormuş.
Bizde de bu rakamlar civarında hatta daha yukarıda olabilir. Patron ve şöhretli köşe yazarını bir kenara bırakacak olursak, muhabirlerin şirketlerin üst yönetimlerine randevu için ulaşabilecekleri neredeyse tek kanal PR ajanslarıdır.
PR ajanslarını koruyan kimse yoktur. PR'cıların meslek örgütleri ve sektörel yayın organları bile medyacıların çıkar grubu (interest group) gibi çalışırlar; PR'cıları savundukları görülmemiştir.
Ne hikmetse hep medyayı savunurlar.
Oysa bu iki taraf birbirlerinin sosyal paydaşı, kol kola aynı yolda, aynı hedefe doğru yürümesi gereken iki meslek grubunun 'yoldaşları'dır.
Tabii ki önce bu gerçeği PR sektörü anlayacak ve medyaya anlatacak. Medya da gerçek sosyal paydaşının kim olduğunu anlamaya ve onları 'dövmesinin' bindiği dalı kesmek olduğunu kavramaya çalışacak.
Türk gibi başla, İsviçreli gibi bitir
24 Temmuz günü Regal'den bir e-posta gelmiş. Hayli ilginç bir PR faaliyetinden söz ediliyor. Ama sonuçları ne olmuş pek belli değil.
Faaliyet şu: Yaratıcı çalışmalar yapan gençleri ödüllendirmeyi hedefliyorlarmış.
Projenin adı 'Öğrenci Ne Yapsa Yeridir' imiş. İyi isim. 'Delidir ne yapsa yeridir'den takla attırma... Regal'in çıkış reklamları düşünülecek olursa markaya gayet güzel uyuyor.
Bu bir yarışma. Yarışmada dereceye girenlerden bazı örnekler şöyle: Anadolu Üniversitesi öğrencisi Gülşah İşler, 'Çamaşırlıkta Çay Poşeti' ismini verdiği projede kullanılmış poşet çaylar için bir geri dönüşüm yöntemi bulmuş. Yine Anadolu Üniversitesi'nden Mustafa Silici, sutyene yeni bir kullanım alanı bulduğu 'Kaybolmayan Kumanda' projesi ile 'En Uçuk İcat' ödülünü almış. Ankara Üniversitesi'nden Özgün Ersin'in 'Donut' adlı projesi ise 'En Matrak Ev Hali' seçilmiş.
Dereceye girenleri Prof. Zihni Sinir'in yaratıcısı İrfan Sayar değerlendirmiş.
Nasıl proje? Şahane değil mi? Proje şahane olmasına şahane ama bize sorarsanız iletişim açısından sınıfta kalmış. Biz size söyleyelim; büyük bir olasılıkla yeterli iletişim bütçesi ayrılmamıştır. Regal, geniş hedef kitleye yayılan bir marka.
O zaman bu projenin de geniş kitlelere yayılması gerekmez mi?
E-postanın bana gelişi 24 Temmuz. Şimdi kendinize ve etrafınıza sorun. Bakın bakalım kaç kişi bu güzelim projeden haberdar?.. Yazık değil mi? Türk gibi başla, İsviçreli gibi bitireme...
PR projelerinin başına gelen genelde budur. Reklam olsa kesenin ağzını açarlar. İş PR'a gelince yolla iki tane basın bülteni bitsin. Sonra da telefon et: 'Bültenimiz elinize ulaştı mı?'
Dolaylı da olsa Regal'in iletişimine 'vaziyet eden' sevgili dostumuz Vestel İcra Kurulu Üyesi Dr. Levent Hatay bu işlerden Türkiye'de en iyi anlayan yöneticilerden biri olmasa meseleyi ciddiye almayacağız. Ne demek istediğimizi en iyi o anlayacaktır. Onun için 'yaraya tuz bastık'.