Profesyonel, seçilmiş davranış sergiler...
02 Haziran 2018 - Yeni Şafak
Katıldığımız eğitim çalışmalarında, verdiğimiz konferanslarda katılımcılara yönelttiğimiz klasik sorudur: “Profesyonelle amatör arasında ne fark vardır?...”
Genelde şu tür yanıtlar alırız: “Biri para karşılığı yapar işi, öteki para almaz...” “Biri gönüllüdür, diğeri gönülsüz değildir belki ama gönüllü de değildir…” ,“Biri sonuç odaklıdır öteki keyif için uğraşır...”
Aslında bu yanıtların hiçbirinin gerçeği tam olarak yansıttığı da söylenemez. Konunun özüne işaret eden doğru yanıt şu olmalıdır: “Profesyonel seçilmiş davranış sergiler; amatör içinden geldiği gibi davranır.”
Seçilmiş davranış sergilemenin sunîlik, samimiyetsizlik olduğunu iddia edenler çıkabilir. Oysa meselenin samimiyetle, içtenlikle ya da sunîlik, yapmacılıkla hiçbir ilgisi yoktur.
Bilindiği üzere davranış biçimleri hedef kitlenin kültür ve değerlerine göre belirlenir. Şu ünlü halk deyişi, her türlü teorik belirlemeden daha doğru bir yol göstericidir: “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz!”..
Hedef kitlenin (iletişim yönetimi) kişinin (ilişki yönetimi) dikkate alınmadan sergilendiği bir davranış biçimini seçiyorsanız, hem kendi itibarınızı hem de ilişkilerinizi hasarlarsınız. Daha da açıkçası, hedefe taşımaya çalıştığınız mesaj, karşınızdakilere ‘geçmez’…
Profesyonel davranış biçiminin en belirgin ortaya çıktığı yer ise ilişki ve iletişim yönetimidir.
Bir düşünelim: Örneğin, Colalı bir içecek, ürün olarak ifade edilirken kendisiyle ilgili bütün gerçeklerin ortaya konulması mı gerekir; yoksa algılatılmak istendiği gibi mi bir yaklaşım biçimi sergilenir?.. Tabii ki ikincisi…
Ramazanda, neden akla gelebilecek neredeyse tüm markalar, halkın dinî hassasiyetlerini dikkate alarak kitleleriyle iletişim kurmaya çalışırlar?.. En Amerikalı marka bile birden Müslümandan çok Müslüman kesiliverir…
Sattıkları ürünlerin insanlara mutluluk verdiğini iddia eden ne kadar çok tüketim ürünü markası olduğuna hiç dikkat ettiniz mi? Bu markalar mutluluk sattıklarını iddia ederler; ancak hiçbir zaman şu kadar kilo yağ, ya da bu kadar kalori aldırıyoruz, sağlığınızı bozuyoruz, demezler…
Siyasî iletişim profesyonelliğin doruk noktalarından biridir. Belki en karmaşık ve zor olanıdır. Çünkü seçilmiş davranış sergilerken, tutumunuza önce kendileri inananlar, doğal olarak aynı anda içten gelerek davranırlar. Mesajları da bu içtenliği yansıtır.
Toplumumuzun en temel hassasiyetlerinden biri iftiradır… Hele de Pennsylvania konusunda. 15 Temmuz derin yaralar bırakmıştır… Sayın Muharrem İnce , Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın icazet almak için Fethullah Gülen ile görüşmeye Pennsylvania’ya gittiğini iddia ederek bir Pandora kutusu açmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı ile Gülen’e birlikte gittiği iddia edilen kişinin kendisine bu durumu aktardığını iddia etmektedir. O kişinin adını vermemekte ve eğer verirse, bu kişinin Cumhurbaşkanı tarafından cezalandırılacağını ihsas etmektedir… Yani o kişiyi koruduğunu dile getirmektedir…
Aslında ileri sürülen gerekçenin hiçbir geçerliliğinin olmayacağı bir çırpıda anlaşılmaktadır… Çünkü İnce’nin iddiası gerçek olsa, Sayın Cumhurbaşkanı ânında bu kişinin kimliğini tespit edemez mi… Öyle ya… Madem ki ABD seyahatini birlikte yapmışlar…
Yani isim vermemek ‘koruma’ amaçlı olamaz… Geriye ne kalıyor o zaman?...
Bu analojiyi sandığa gidecek olan seçmen kuramaz mı acaba?.. Ve bu durum seçmenin güvenini bir nebze olsun sarsmaz mı?..
Benzer bir seçilmiş davranış sorunu CHP’nin HDP ile iş birliği konusunda yaşanmaktadır. HDP desteği olmadan CHP’nin iktidar hayali kurmasının mümkün olmadığını herkes biliyor… HDP’nin çeşitli taleplerinin olacağı da malum… Profesyonel davranış, bu taleplerin ne olduğunu ve nasıl karşılanacağının net ve açık bir şekilde seçmene anlatılmasını CHP adına zorunlu kılıyor…
Genelde şu tür yanıtlar alırız: “Biri para karşılığı yapar işi, öteki para almaz...” “Biri gönüllüdür, diğeri gönülsüz değildir belki ama gönüllü de değildir…” ,“Biri sonuç odaklıdır öteki keyif için uğraşır...”
Aslında bu yanıtların hiçbirinin gerçeği tam olarak yansıttığı da söylenemez. Konunun özüne işaret eden doğru yanıt şu olmalıdır: “Profesyonel seçilmiş davranış sergiler; amatör içinden geldiği gibi davranır.”
Seçilmiş davranış sergilemenin sunîlik, samimiyetsizlik olduğunu iddia edenler çıkabilir. Oysa meselenin samimiyetle, içtenlikle ya da sunîlik, yapmacılıkla hiçbir ilgisi yoktur.
Bilindiği üzere davranış biçimleri hedef kitlenin kültür ve değerlerine göre belirlenir. Şu ünlü halk deyişi, her türlü teorik belirlemeden daha doğru bir yol göstericidir: “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz!”..
Hedef kitlenin (iletişim yönetimi) kişinin (ilişki yönetimi) dikkate alınmadan sergilendiği bir davranış biçimini seçiyorsanız, hem kendi itibarınızı hem de ilişkilerinizi hasarlarsınız. Daha da açıkçası, hedefe taşımaya çalıştığınız mesaj, karşınızdakilere ‘geçmez’…
Profesyonel davranış biçiminin en belirgin ortaya çıktığı yer ise ilişki ve iletişim yönetimidir.
Bir düşünelim: Örneğin, Colalı bir içecek, ürün olarak ifade edilirken kendisiyle ilgili bütün gerçeklerin ortaya konulması mı gerekir; yoksa algılatılmak istendiği gibi mi bir yaklaşım biçimi sergilenir?.. Tabii ki ikincisi…
Ramazanda, neden akla gelebilecek neredeyse tüm markalar, halkın dinî hassasiyetlerini dikkate alarak kitleleriyle iletişim kurmaya çalışırlar?.. En Amerikalı marka bile birden Müslümandan çok Müslüman kesiliverir…
Sattıkları ürünlerin insanlara mutluluk verdiğini iddia eden ne kadar çok tüketim ürünü markası olduğuna hiç dikkat ettiniz mi? Bu markalar mutluluk sattıklarını iddia ederler; ancak hiçbir zaman şu kadar kilo yağ, ya da bu kadar kalori aldırıyoruz, sağlığınızı bozuyoruz, demezler…
Siyasî iletişim profesyonelliğin doruk noktalarından biridir. Belki en karmaşık ve zor olanıdır. Çünkü seçilmiş davranış sergilerken, tutumunuza önce kendileri inananlar, doğal olarak aynı anda içten gelerek davranırlar. Mesajları da bu içtenliği yansıtır.
Toplumumuzun en temel hassasiyetlerinden biri iftiradır… Hele de Pennsylvania konusunda. 15 Temmuz derin yaralar bırakmıştır… Sayın Muharrem İnce , Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın icazet almak için Fethullah Gülen ile görüşmeye Pennsylvania’ya gittiğini iddia ederek bir Pandora kutusu açmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı ile Gülen’e birlikte gittiği iddia edilen kişinin kendisine bu durumu aktardığını iddia etmektedir. O kişinin adını vermemekte ve eğer verirse, bu kişinin Cumhurbaşkanı tarafından cezalandırılacağını ihsas etmektedir… Yani o kişiyi koruduğunu dile getirmektedir…
Aslında ileri sürülen gerekçenin hiçbir geçerliliğinin olmayacağı bir çırpıda anlaşılmaktadır… Çünkü İnce’nin iddiası gerçek olsa, Sayın Cumhurbaşkanı ânında bu kişinin kimliğini tespit edemez mi… Öyle ya… Madem ki ABD seyahatini birlikte yapmışlar…
Yani isim vermemek ‘koruma’ amaçlı olamaz… Geriye ne kalıyor o zaman?...
Bu analojiyi sandığa gidecek olan seçmen kuramaz mı acaba?.. Ve bu durum seçmenin güvenini bir nebze olsun sarsmaz mı?..
Benzer bir seçilmiş davranış sorunu CHP’nin HDP ile iş birliği konusunda yaşanmaktadır. HDP desteği olmadan CHP’nin iktidar hayali kurmasının mümkün olmadığını herkes biliyor… HDP’nin çeşitli taleplerinin olacağı da malum… Profesyonel davranış, bu taleplerin ne olduğunu ve nasıl karşılanacağının net ve açık bir şekilde seçmene anlatılmasını CHP adına zorunlu kılıyor…