Rakamlar yalan söylemez
20 Ekim 2018 - yeni şafak
Seçim stratejileri oluştururken en önemli parametrelerden biri seçmen tutumlarını doğru okuyabilmektedir. Pek çok araştırma var etrafta. İnternette vızır vızır dolaşıyor. Bunlardan en ilginçlerinden biri DORinsight’a ait. Şirket, satınalma alışkanlıklarında meydana gelen değişim üzerine bir araştırma yapmış. 30 Ekim – 6 Kasım 2018 tarihleri arasında online olarak yapılan araştırmaya farklı sosyo-ekonomik segmente mensup 6.970 kişi katılmış.
Yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 45’i önümüzdeki dönemde maddi durumlarının daha iyi olacağını, yüzde 30’u aynı kalacağını, yüzde 25’i ise daha kötü olacağını düşündüğünü belirtmiş.
Katılımcıların yüzde 42’si Türkiye’nin en büyük sorununun enflasyon, yüzde 25’i işsizlik, yüzde 23’ü döviz kuru olduğunu söylemiş. Bu kişilerin yüzde 39’u doların düşeceğini, yüzde 33’ü bu seviyelerde kalacağını, yüzde 28’i de yükseleceğini düşünüyormuş.
“Döviz ve enflasyondan kaynaklı gelir kaybınızı nasıl telafi ediyorsunuz?” sorusuna, katılımcıların yüzde 74’ü daha az harcama yaptığını, yüzde 22’si kredi kartına borçlandığını, yüzde 19’u geçmiş birikimlerinden yararlandığını, yüzde 12’si ailesinden destek aldığını ve yüzde 9’u ise banka kredisi kullandığını ifade etmiş.
Araştırmaya göre katılımcılar şu alanlardaki harcamalarda kısıntıya gitmişler: Teknolojik ürün harcaması (yüzde 80), giyim harcaması (yüzde 69), yeme-içme eğlence harcaması (yüzde 68), araç/yakıt harcaması (yüzde 32), mutfak harcaması (yüzde 26). Hatta son dönemde mutfak harcamalarında tüketicilerin bakliyata (yüzde 63) ve sebzeye (yüzde 67) yöneldiği ortaya çıkmış. Katılımcıların yüzde 72’si son iki ayda sinema, tiyatro, konser gibi eğlence alışkanlıklarının da azaldığını belirtmiş.
Rakamlar yalan söylemez. Yanlışlık, işin içine insan aklı girince başlıyor.
İstanbul Erkek Lisesi Emin Ellerde…
Okulda okurken ya da mezun olduktan sonraki ilk yıllarda bize şöyle deselerdi eğer; “Sizin okulun ismini önce İstanbul Lisesi olarak değiştireceğiz. Çünkü okulda artık kız öğrenciler de var. Ancak bizim mezunların yıllarca okulun markasını İstanbul Erkek Lisesi olarak ısrarla vurgulamaları üzerine eski haline getireceğiz”, kesinlikle güler geçerdik.
İnanılmaz olan gerçekleşti, olmaz dediğimiz oldu. Okulun adının İstanbul Erkek Lisesi olarak tescil edildiği devletin resmi makamlarınca okulun müdürü Fatih Güldal Bey’e bildirilmiş.
Memlekette “ilericilik” adına “tutuculuk” yapan mı arıyorsunuz? İstemediğiniz kadar bulursunuz. Bu seferki münafıklar, “eşitlik” yaklaşımını abartıp “erkek” kelimesinin kaldırılması gerektiğini savunuyorlar.
Bilmiyorlar ki bizim okuldan mezun pek çok kız arkadaşımız, okuldan “İstanbul Erkek Lisesi” diye söz eder.
Ayrıca marka kuramından biraz haberdar olanlar, zaman içinde o üç kelimenin, pek çok markada olduğu gibi, birincil anlamlarını yitirdiklerini ve hep birlikte çok farklı bir algı yarattıklarını da bilirler. İstanbul sadece İstanbul, erkek sadece erkek, lise de sadece lise anlamını taşımaz; birlikte bir kültür ve değerler manzumesini ifade eder.
Marka oluşturmak çok zordur. Onu korumak daha da zordur. Bu bağlamda milli eğitimi ve bu iş için ciddi mesai harcamış olan Okul Müdürü Fatih Bey’i kutluyorum.
Fatih Bey’i, İstanbul Erkek Liseli İş İnsanları ve Yöneticiler Platformu’nun son toplantısında verdiği konferansta daha da yakından tanıma fırsatı buldum. Bizim okulda müdürlük yapmak zordur. Öğrencilerden çok ebeveynlerle uğraşmak zorunda kalabilirsiniz.
Ebeveynler ne hikmetse her şeyi bilirler ve de sürekli bir endişe içindedirler: “Acaba okul elden gidiyor mu?..”
Her milli ve yerli hem de küresel kültürün zenginliğinden nasibini almış yöneticiler bulmak zordur. İstanbul Erkek Liseli öğrencilerin velileri içlerini rahat tutabilirler, yeni Müdür böyle biri… İstanbul Erkek Lisesi mezunlarının büyük çoğunluğunun olduğu gibi…
Yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 45’i önümüzdeki dönemde maddi durumlarının daha iyi olacağını, yüzde 30’u aynı kalacağını, yüzde 25’i ise daha kötü olacağını düşündüğünü belirtmiş.
Katılımcıların yüzde 42’si Türkiye’nin en büyük sorununun enflasyon, yüzde 25’i işsizlik, yüzde 23’ü döviz kuru olduğunu söylemiş. Bu kişilerin yüzde 39’u doların düşeceğini, yüzde 33’ü bu seviyelerde kalacağını, yüzde 28’i de yükseleceğini düşünüyormuş.
“Döviz ve enflasyondan kaynaklı gelir kaybınızı nasıl telafi ediyorsunuz?” sorusuna, katılımcıların yüzde 74’ü daha az harcama yaptığını, yüzde 22’si kredi kartına borçlandığını, yüzde 19’u geçmiş birikimlerinden yararlandığını, yüzde 12’si ailesinden destek aldığını ve yüzde 9’u ise banka kredisi kullandığını ifade etmiş.
Araştırmaya göre katılımcılar şu alanlardaki harcamalarda kısıntıya gitmişler: Teknolojik ürün harcaması (yüzde 80), giyim harcaması (yüzde 69), yeme-içme eğlence harcaması (yüzde 68), araç/yakıt harcaması (yüzde 32), mutfak harcaması (yüzde 26). Hatta son dönemde mutfak harcamalarında tüketicilerin bakliyata (yüzde 63) ve sebzeye (yüzde 67) yöneldiği ortaya çıkmış. Katılımcıların yüzde 72’si son iki ayda sinema, tiyatro, konser gibi eğlence alışkanlıklarının da azaldığını belirtmiş.
Rakamlar yalan söylemez. Yanlışlık, işin içine insan aklı girince başlıyor.
İstanbul Erkek Lisesi Emin Ellerde…
Okulda okurken ya da mezun olduktan sonraki ilk yıllarda bize şöyle deselerdi eğer; “Sizin okulun ismini önce İstanbul Lisesi olarak değiştireceğiz. Çünkü okulda artık kız öğrenciler de var. Ancak bizim mezunların yıllarca okulun markasını İstanbul Erkek Lisesi olarak ısrarla vurgulamaları üzerine eski haline getireceğiz”, kesinlikle güler geçerdik.
İnanılmaz olan gerçekleşti, olmaz dediğimiz oldu. Okulun adının İstanbul Erkek Lisesi olarak tescil edildiği devletin resmi makamlarınca okulun müdürü Fatih Güldal Bey’e bildirilmiş.
Memlekette “ilericilik” adına “tutuculuk” yapan mı arıyorsunuz? İstemediğiniz kadar bulursunuz. Bu seferki münafıklar, “eşitlik” yaklaşımını abartıp “erkek” kelimesinin kaldırılması gerektiğini savunuyorlar.
Bilmiyorlar ki bizim okuldan mezun pek çok kız arkadaşımız, okuldan “İstanbul Erkek Lisesi” diye söz eder.
Ayrıca marka kuramından biraz haberdar olanlar, zaman içinde o üç kelimenin, pek çok markada olduğu gibi, birincil anlamlarını yitirdiklerini ve hep birlikte çok farklı bir algı yarattıklarını da bilirler. İstanbul sadece İstanbul, erkek sadece erkek, lise de sadece lise anlamını taşımaz; birlikte bir kültür ve değerler manzumesini ifade eder.
Marka oluşturmak çok zordur. Onu korumak daha da zordur. Bu bağlamda milli eğitimi ve bu iş için ciddi mesai harcamış olan Okul Müdürü Fatih Bey’i kutluyorum.
Fatih Bey’i, İstanbul Erkek Liseli İş İnsanları ve Yöneticiler Platformu’nun son toplantısında verdiği konferansta daha da yakından tanıma fırsatı buldum. Bizim okulda müdürlük yapmak zordur. Öğrencilerden çok ebeveynlerle uğraşmak zorunda kalabilirsiniz.
Ebeveynler ne hikmetse her şeyi bilirler ve de sürekli bir endişe içindedirler: “Acaba okul elden gidiyor mu?..”
Her milli ve yerli hem de küresel kültürün zenginliğinden nasibini almış yöneticiler bulmak zordur. İstanbul Erkek Liseli öğrencilerin velileri içlerini rahat tutabilirler, yeni Müdür böyle biri… İstanbul Erkek Lisesi mezunlarının büyük çoğunluğunun olduğu gibi…