Rakip eleştiriyorsa, doğru yoldasınız demektir…
20 kasım 2010
Dünkü gazetelerde vardı. MHP Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için demiş ki:
“Cezaevindeki vatan hainlerine de git!”
CHP için bundan büyük fırsat olamaz…
AK Parti’nin alternatifi olarak ne gösteriliyordu yakın zamana kadar? CHP – MHP koalisyonu değil mi? Ben hesaplamadım. Ancak mutlaka hesaplayanlar vardır. Bu söylenti acaba CHP’ye kaç oya mal oluyordur?..
Hele de durduk yerde koalisyonu erken seçimlere götürmüş, DSP – ANAP – MHP ortaklığını tam da ekonomik dar boğazı, krizleri atlatmak üzerelerken dağıtmış, erken seçim diye ısrar ettiği seçimlerde baraj altında kalarak meclise girememiş, ancak buna rağmen hâlâ ikide birde “Erken seçim!” teklifiyle ortaya çıkan, koyu milliyetçilikle suçlanan, sadece bu nedenle CHP tabanıyla sık sık ters düşüp sürtüşen ve mutabakat sağlanmanın mümkün olmadığı bir parti lideri ile aynı karede gözükmenin, CHP’ye puan kazandıracağını düşünmek ne büyük siyasî gaflettir…
Bir de tabii Sayın Baykal’ın Refah Partisi ile işbirliği yapılabileceğini açıklaması var; sonradan Televizyona çıkıp bunun ‘siyasî bir manevra’ olduğunu ima etmesi, algıdaki müphemiyeti daha da artırmıştır…
CHP bu gafletten kurtulma yolunda ciddi adımlar atıyor. Bunun da göstergesi, birkaç tane…
AK Parti’ye ve Başbakan’a gereksiz dozda bir agresyonla saldırmaktan vazgeçip, siyasî gündemin ve iletişimin yönetimini bizzat ellerine almaya çalışmaları. Bu bir… İkincisi, kendilerine yönelen saldırılara da anında bir sokak çocuğu tavrıyla yanıt vermeyip kendi işlerine bakmaları… Başkanın yanı sıra Süheyl Batum ve Umut Oran’ı devreye sokmaları… Genç ve dinamik konumlanmanın altını çizmeleri…
Umalım bizi yanıltmasınlar. Çünkü Bahçeli’nin çıkışına yanıt vermemek çok zordur… Ciddi bir ‘iç kontrol’ ve ‘seçilmiş davranış sergileme refleksi’ gerektirir… Göreceğiz…
Şeytanın sopası yok…
Dün Almanya karışmıştı… Timsah gözyaşları dökmemek, “Oh olsun!” dememek için kendimi zor tuttum…
Belki izlemişsinizdir… Namibya’dan hareket etmek üzere son hazırlıklarını tamamlamaya çalışan Air Berlin uçağına verilmiş ve sonradan “sahipsiz” olduğu tespit edilmiş bir bavulun fark edilmesi Almanya’nın altının üstüne gelmesine yetti de arttı bile.
Medya haberi, “Almanya tarihinin en büyük terör tehlikesi altında!” diye verdi.
Hemen uçuşlar iptal, bir kargaşa ki sormayın gitsin…
Dün öğlen saatlerinde eyaletlerin ve federal hükümetin iç işleri bakanlarının katılımıyla Hamburg’da bir toplantı düzenlendi. Sonrasında da bir basın toplantısı... Tüm TV’lerden canlı olarak verildi…
Alman iç işleri bakanı medyaya olayı abartmaması için ricacı oldu. “Terörün bizi korkutmasına izin vermeyin” dedi, “Sosyal ve ekonomik hayat tehlikeye girmemeli. Noel alışverişlerinizi lütfen aksatmayın!”…
Biz bu lafları bir yerlerden hatırlıyoruz, değil mi? Bizim hayatımızdaki terör tehdidi karşısında Almanya’nın hangi tavrı aldığını hatırlayanlarınız vardır… “Demokrasi, insan hakları zarar görmemeli” falan…
Şimdi iş işleri bakanları iki önemli konuyu(!) tartışmışlar: Adam gibi entegre olmayan yabancıları sınır dış etmeyi; telefon kayıtlarını geriye doğru izleyebilmek için gerekli yasal değişiklikleri yapmayı…
Bu arada ‘sahipsiz bavul’un içinde bomba falan olmadığı, güvenlik sistemlerini kontrol etmek amacıyla içine patlayıcı sistemlerine benzer bir düzeneğin konularak Amerika’dan kasten gönderildiği anlaşıldı…
Gel de timsah gözyaşı dökme…
“Cezaevindeki vatan hainlerine de git!”
CHP için bundan büyük fırsat olamaz…
AK Parti’nin alternatifi olarak ne gösteriliyordu yakın zamana kadar? CHP – MHP koalisyonu değil mi? Ben hesaplamadım. Ancak mutlaka hesaplayanlar vardır. Bu söylenti acaba CHP’ye kaç oya mal oluyordur?..
Hele de durduk yerde koalisyonu erken seçimlere götürmüş, DSP – ANAP – MHP ortaklığını tam da ekonomik dar boğazı, krizleri atlatmak üzerelerken dağıtmış, erken seçim diye ısrar ettiği seçimlerde baraj altında kalarak meclise girememiş, ancak buna rağmen hâlâ ikide birde “Erken seçim!” teklifiyle ortaya çıkan, koyu milliyetçilikle suçlanan, sadece bu nedenle CHP tabanıyla sık sık ters düşüp sürtüşen ve mutabakat sağlanmanın mümkün olmadığı bir parti lideri ile aynı karede gözükmenin, CHP’ye puan kazandıracağını düşünmek ne büyük siyasî gaflettir…
Bir de tabii Sayın Baykal’ın Refah Partisi ile işbirliği yapılabileceğini açıklaması var; sonradan Televizyona çıkıp bunun ‘siyasî bir manevra’ olduğunu ima etmesi, algıdaki müphemiyeti daha da artırmıştır…
CHP bu gafletten kurtulma yolunda ciddi adımlar atıyor. Bunun da göstergesi, birkaç tane…
AK Parti’ye ve Başbakan’a gereksiz dozda bir agresyonla saldırmaktan vazgeçip, siyasî gündemin ve iletişimin yönetimini bizzat ellerine almaya çalışmaları. Bu bir… İkincisi, kendilerine yönelen saldırılara da anında bir sokak çocuğu tavrıyla yanıt vermeyip kendi işlerine bakmaları… Başkanın yanı sıra Süheyl Batum ve Umut Oran’ı devreye sokmaları… Genç ve dinamik konumlanmanın altını çizmeleri…
Umalım bizi yanıltmasınlar. Çünkü Bahçeli’nin çıkışına yanıt vermemek çok zordur… Ciddi bir ‘iç kontrol’ ve ‘seçilmiş davranış sergileme refleksi’ gerektirir… Göreceğiz…
Şeytanın sopası yok…
Dün Almanya karışmıştı… Timsah gözyaşları dökmemek, “Oh olsun!” dememek için kendimi zor tuttum…
Belki izlemişsinizdir… Namibya’dan hareket etmek üzere son hazırlıklarını tamamlamaya çalışan Air Berlin uçağına verilmiş ve sonradan “sahipsiz” olduğu tespit edilmiş bir bavulun fark edilmesi Almanya’nın altının üstüne gelmesine yetti de arttı bile.
Medya haberi, “Almanya tarihinin en büyük terör tehlikesi altında!” diye verdi.
Hemen uçuşlar iptal, bir kargaşa ki sormayın gitsin…
Dün öğlen saatlerinde eyaletlerin ve federal hükümetin iç işleri bakanlarının katılımıyla Hamburg’da bir toplantı düzenlendi. Sonrasında da bir basın toplantısı... Tüm TV’lerden canlı olarak verildi…
Alman iç işleri bakanı medyaya olayı abartmaması için ricacı oldu. “Terörün bizi korkutmasına izin vermeyin” dedi, “Sosyal ve ekonomik hayat tehlikeye girmemeli. Noel alışverişlerinizi lütfen aksatmayın!”…
Biz bu lafları bir yerlerden hatırlıyoruz, değil mi? Bizim hayatımızdaki terör tehdidi karşısında Almanya’nın hangi tavrı aldığını hatırlayanlarınız vardır… “Demokrasi, insan hakları zarar görmemeli” falan…
Şimdi iş işleri bakanları iki önemli konuyu(!) tartışmışlar: Adam gibi entegre olmayan yabancıları sınır dış etmeyi; telefon kayıtlarını geriye doğru izleyebilmek için gerekli yasal değişiklikleri yapmayı…
Bu arada ‘sahipsiz bavul’un içinde bomba falan olmadığı, güvenlik sistemlerini kontrol etmek amacıyla içine patlayıcı sistemlerine benzer bir düzeneğin konularak Amerika’dan kasten gönderildiği anlaşıldı…
Gel de timsah gözyaşı dökme…