Risk ve başarı, düşman ikiz kardeş gibidir
29 MART 2010
Üç reklam filmi, üçü de riskli; ancak üçü de başarılı… Risk alıp başarıya ulaşmanın tadı iş ve iletişim yönetiminde bambaşkadır…
Anadolu Sigorta Atatürk’ü kullanmış… “Şu sıra ortalık Atatürk filminden geçilmiyor… Bu da bıkkınlık verir” diyen çok çıkmıştır… Belli ki direnilmiş ve de olmuş… Hem de mükemmel olmuş…
1924 Erzurum depremi… Gazi Mustafa Kemal yıkık dökük kerpiç evlerin perişan yoksul insanların arasında heyetiyle dolaşırken yaşlı bir köylünün önünde durur. Aralarında bugün için hayal dahi edilemeyecek bir diyalog geçer:
- Otur dayı otur. Geçmiş Olsun.
- Sağ olasın Paşam.
- Kaybın büyük mü, bey?
- Memleketimiz sağ olsun!
- Kimin kimsen yok mu?
- Evlatlarımı harpte şehit vermişem.
- Bak dayı, devlet sana yardıma geldi. Ne istersin devletinden?
- Bir şey istemeyik Paşam. Biz yedi düvellen harp etmişik. Koca memleketi yeniden kurmuşuk. O bize yeti…
- Üzülme dayı… Bu halin çaresine bakacağız…
Dış ses: “Anadolu’nun gururlu insanı bir daha kimseye muhtaç olmasın diye o günden sadece 6 ay sonra Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Sigorta kuruldu. O günden bugüne tam 85 yıldır kaybetmek yok.”
“Veda’nın veya Dersimiz Atatürk’ün ya da Mustafa’nın arasına ‘insert’ yapın daha iyi…”, “Atatürk’ün sesi inceydi ve Kadir İnanır’ın sesine hiç benzemiyordu.”, “O zaman adı Atatürk değildi, Gazi Mustafa Kemal’di.”, “Paşa değildi; Meclis kararıyla Mareşal unvanını almıştı”… “Gösterilen yerin Erzurum’la alakası yok…”
Hasedinden çatlayan ne kadar yeteneksiz münafık varsa, ortalığa dökülecektir. Siz onlara bakmayın… Millet nasıl duygulanarak izliyor, burun direkleri nasıl sızlıyor ona bakın… Ben Anadolu Sigorta’nın 85 yıllık olduğunu, Atatürk’ün talimatıyla kurulduğunu bu filmle öğrendim. Algılama’nın büyük bir kısmı duygular üzerinden gelir…
***
DYO’nun iletişimcileri de böyle düşünmüş olmalılar. “Benim babam helal olsun ustası” akıllarda hemen yer edinen, duyguları kat edip belleğe ulaşmayı hedefleyen bir başka yaklaşım. Tabii DYO’nun web sitesinde bu yaklaşımla, yeni stratejiyle ve de reklam ile ilgili tek satır bulamamış olmamız affedilir bir iletişim hatası değil, fakat bu reklam filminin çok etkili olduğu gerçeğini değiştirmiyor… Babasına herkesin “Helal olsun usta” demesi gerçeğinden yola çıkan yalın bir çözümleme aslında. Yalın ve üstün zekâ-yaratıcılık ürünü… Belli ki ‘Helal olsun ustalarının’ ellerinden çıkmış…
***
Üçüncü reklam filmi ise Regal’inki… “Regal, Hayatınızı Değiştirebilir” sloganlı kampanyanın yeni halkası. Filmde benzerleriyle aynı teknik özeliklere sahip ancak daha uygun fiyatlı Regal buzdolabı alışverişinden artan parayla sevdiğine kavuşan gencin eğlenceli öyküsü anlatılıyor. Esprili dili ve Türk filmi tadındaki formatıyla ‘akıl’dan çok ‘gönül’e yönelmişler bu kez. Akılsız kararlara tokatla karşılık verilen agresif filmlerden nerelere gelmişler… Risk alınmış. Aşılmış. Mükemmel aşılmış.
Hayatın her alanı için geçerli değil mi? Hadi hatırlayalım ve ecnebi aydınlarımız için İngilizcesini yazalım. “No risk no win” Risk yoksa kazanç da yok…
Büyük laflara dikkat!
Eskiler, “Büyük lokma yut, büyük laf söyleme!” demişler… Bakın, irtibat bilgilerini açıkça veren okurlarımızdan Efe Başar Berber neye dikkatimizi çekiyor:
“Bir röportajında Trabzonlu olduğundan Karadeniz’de HES (Hidroelektrik Santral) yapmak için pek çok işbirliği teklifi aldıklarını söyleyen Varyap İnşaat Yön. Kur. Bşk. Süleyman Varlıbaş, ‘Orada hiçbir enerji projesine girmem. O bölgenin doğasının tahrip olmasını istemem. Karadeniz’in doğasına vurgunum. Babam yurtdışındayken Karadeniz doğasını gösteren bir videoyu sabahtan akşama kadar izlerdi. Oraya âşık. Asla doğasına zarar verecek bir işe girmeyiz. Hele de Meridian gibi çevreci bir konut projesinden sonra’ demiş.”
“Süleyman Bey Karadenizli olmanın verdiği sevgi ile böyle bir açıklamayı yapmış ancak kurumsal iletişim adına tüm HES yapan firmaları töhmet altında bırakmakla kalmayıp kendisinin ileride başka bölgelere yapmayı planladığı HES projelerinin halkla ilişkilerini de riske sokmuş diye düşünüyorum. HES, nükleer santral, altın madeni gibi yoğun halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim gerektiren projelere yatırım yapanların en fazla dikkat etmesi gereken bir noktada, böyle bir açıklamayı büyük talihsizlik olarak görüyorum.”
Ben konuyu büyük olasılıkla unutup gideceğim. Ancak anlaşılan Efe Başar Berber pek unutacağa benzemiyor… Çok başarılı işlere imza atan Varyap kuruluşunun bir şekilde bu konuya bir açıklık getirmesinde yarar olabilir…
Anadolu Sigorta Atatürk’ü kullanmış… “Şu sıra ortalık Atatürk filminden geçilmiyor… Bu da bıkkınlık verir” diyen çok çıkmıştır… Belli ki direnilmiş ve de olmuş… Hem de mükemmel olmuş…
1924 Erzurum depremi… Gazi Mustafa Kemal yıkık dökük kerpiç evlerin perişan yoksul insanların arasında heyetiyle dolaşırken yaşlı bir köylünün önünde durur. Aralarında bugün için hayal dahi edilemeyecek bir diyalog geçer:
- Otur dayı otur. Geçmiş Olsun.
- Sağ olasın Paşam.
- Kaybın büyük mü, bey?
- Memleketimiz sağ olsun!
- Kimin kimsen yok mu?
- Evlatlarımı harpte şehit vermişem.
- Bak dayı, devlet sana yardıma geldi. Ne istersin devletinden?
- Bir şey istemeyik Paşam. Biz yedi düvellen harp etmişik. Koca memleketi yeniden kurmuşuk. O bize yeti…
- Üzülme dayı… Bu halin çaresine bakacağız…
Dış ses: “Anadolu’nun gururlu insanı bir daha kimseye muhtaç olmasın diye o günden sadece 6 ay sonra Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Sigorta kuruldu. O günden bugüne tam 85 yıldır kaybetmek yok.”
“Veda’nın veya Dersimiz Atatürk’ün ya da Mustafa’nın arasına ‘insert’ yapın daha iyi…”, “Atatürk’ün sesi inceydi ve Kadir İnanır’ın sesine hiç benzemiyordu.”, “O zaman adı Atatürk değildi, Gazi Mustafa Kemal’di.”, “Paşa değildi; Meclis kararıyla Mareşal unvanını almıştı”… “Gösterilen yerin Erzurum’la alakası yok…”
Hasedinden çatlayan ne kadar yeteneksiz münafık varsa, ortalığa dökülecektir. Siz onlara bakmayın… Millet nasıl duygulanarak izliyor, burun direkleri nasıl sızlıyor ona bakın… Ben Anadolu Sigorta’nın 85 yıllık olduğunu, Atatürk’ün talimatıyla kurulduğunu bu filmle öğrendim. Algılama’nın büyük bir kısmı duygular üzerinden gelir…
***
DYO’nun iletişimcileri de böyle düşünmüş olmalılar. “Benim babam helal olsun ustası” akıllarda hemen yer edinen, duyguları kat edip belleğe ulaşmayı hedefleyen bir başka yaklaşım. Tabii DYO’nun web sitesinde bu yaklaşımla, yeni stratejiyle ve de reklam ile ilgili tek satır bulamamış olmamız affedilir bir iletişim hatası değil, fakat bu reklam filminin çok etkili olduğu gerçeğini değiştirmiyor… Babasına herkesin “Helal olsun usta” demesi gerçeğinden yola çıkan yalın bir çözümleme aslında. Yalın ve üstün zekâ-yaratıcılık ürünü… Belli ki ‘Helal olsun ustalarının’ ellerinden çıkmış…
***
Üçüncü reklam filmi ise Regal’inki… “Regal, Hayatınızı Değiştirebilir” sloganlı kampanyanın yeni halkası. Filmde benzerleriyle aynı teknik özeliklere sahip ancak daha uygun fiyatlı Regal buzdolabı alışverişinden artan parayla sevdiğine kavuşan gencin eğlenceli öyküsü anlatılıyor. Esprili dili ve Türk filmi tadındaki formatıyla ‘akıl’dan çok ‘gönül’e yönelmişler bu kez. Akılsız kararlara tokatla karşılık verilen agresif filmlerden nerelere gelmişler… Risk alınmış. Aşılmış. Mükemmel aşılmış.
Hayatın her alanı için geçerli değil mi? Hadi hatırlayalım ve ecnebi aydınlarımız için İngilizcesini yazalım. “No risk no win” Risk yoksa kazanç da yok…
Büyük laflara dikkat!
Eskiler, “Büyük lokma yut, büyük laf söyleme!” demişler… Bakın, irtibat bilgilerini açıkça veren okurlarımızdan Efe Başar Berber neye dikkatimizi çekiyor:
“Bir röportajında Trabzonlu olduğundan Karadeniz’de HES (Hidroelektrik Santral) yapmak için pek çok işbirliği teklifi aldıklarını söyleyen Varyap İnşaat Yön. Kur. Bşk. Süleyman Varlıbaş, ‘Orada hiçbir enerji projesine girmem. O bölgenin doğasının tahrip olmasını istemem. Karadeniz’in doğasına vurgunum. Babam yurtdışındayken Karadeniz doğasını gösteren bir videoyu sabahtan akşama kadar izlerdi. Oraya âşık. Asla doğasına zarar verecek bir işe girmeyiz. Hele de Meridian gibi çevreci bir konut projesinden sonra’ demiş.”
“Süleyman Bey Karadenizli olmanın verdiği sevgi ile böyle bir açıklamayı yapmış ancak kurumsal iletişim adına tüm HES yapan firmaları töhmet altında bırakmakla kalmayıp kendisinin ileride başka bölgelere yapmayı planladığı HES projelerinin halkla ilişkilerini de riske sokmuş diye düşünüyorum. HES, nükleer santral, altın madeni gibi yoğun halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim gerektiren projelere yatırım yapanların en fazla dikkat etmesi gereken bir noktada, böyle bir açıklamayı büyük talihsizlik olarak görüyorum.”
Ben konuyu büyük olasılıkla unutup gideceğim. Ancak anlaşılan Efe Başar Berber pek unutacağa benzemiyor… Çok başarılı işlere imza atan Varyap kuruluşunun bir şekilde bu konuya bir açıklık getirmesinde yarar olabilir…