Ruhum doydu
06 temmuz 2021 - yeni şafak
Geçen hafta Türkiye Tasarım Vakfı’nın (TTV) Finlandiyalı bir kuruluş olan Arkki ile yaptığı eğitim iş birliğinin lansmanına katıldık… Tam da başlıktaki gibi ‘ruh doyuran’ bir gündü…
Sıkça kullandığım, genç meslektaşlarıma da öğütlemeye çalıştığım bir söz vardır: “Bir iş yapmaya değerse, iyi yapmaya da değer”… TTV’nin etkinliğinden de bu duyguyla ayrıldık…
Vakıf, Kuzguncuk İskelesi’ni mezbelelik hâlindeyken belediyeden almış. Halka açık, her isteyenin tasarımla ilgili çalışmalarını yapabildiği, yaşayan, Kuzguncuk’a da katma değer sağlayan bir mekâna dönüştürmüş… Çok kıymetli bir hizmet… Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda tüm inşaat sektörünün temsilcisi GYODER’in de Başkanı olan Yüksek Mimar Mehmet Kalyoncu ve kuruluşundan bu yana TTV’de aktif görev alan Mütevelli Heyeti Başkanı Yüksek Mimar Fehmi Bilge başta olmak üzere emek verenlerin zihinlerine, gönüllerine sağlık…
Arkki ile iş birlikleri de en az mekânın kazanılması kadar memnuniyet verici… Finlandiya’nın da bu projeye çok önem verdiği belli ki Finlandiya büyükelçisi Ari Mäki de lansmana katılmıştı.
Arkki, 4-19 yaş aralığındaki çocukların ve gençlerin mimarlık ve tasarım yoluyla genel inovasyon becerilerini öğrendikleri ve geliştirdikleri bir okulmuş. TTV ile yaptıkları iş birliği çerçevesinde de 20. yüzyılda mimari, tasarım, sanat alanlarında yeni akımlar ortaya koyan Bauhaus ekolünden esinle Avrupa Komisyonu’nun başlattığı “Yeniden Bauhaus” projesini çocuklarla buluşturacaklarmış. Bu vesileyle bizim çocuklarımız da geleceğin şehirlerini hayal ederek Avrupa’nın gelecek vizyonuna katkıda bulunacaklarmış. Çok çeşitli atölyeler sunan eğitimler ile çocukların ve gençlerin tasarım odaklı düşünme ve problem çözme becerilerinin gelişmesine katkı sağlanması amaçlanıyormuş.
İnsanın çocuk olası geliyor doğrusu… Sadece Kuzguncuk İskelesi’nin bu yeni hâlinden istifade edebilmek bile ayrı bir keyif olurdu… İskele’deki bu dönüşüme keşke İstanbul Büyükşehir Belediyesi de kulak verse keşke… Tasarım ve kültür açısından çok önemli olan bu konsepti, mezbelelik hâlindeki diğer iskelelere de uyarlamak için bir sistem geliştirse… Bu, siyaset üstü bir amaç taşıyacağı için herkes tarafından da desteklenir… Keşke…
Aklım kaldı
Aynı hafta iki ruh doyuran etkinliğe katılabilecek kadar şanslı değilmişim maalesef. Ülkemizin ilk millî arkeoloji enstitüsü olan Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün ara dönem değerlendirme toplantısı için Gaziantep’e yaptığı davete katılamadım. Aklım kaldı…
Fakat gidenlerden uzun uzun dinledim… Enstitü merkezi olması için restore edilen, beton tablalar, harçlar sökülerek açığa çıkarılan freskleriyle, tarihi ve kültürel dokusuyla olağanüstü bir komplekse dönüşen 123 yaşındaki Kendirli’yi… Ülkemizin ilk Türkoloji İhtisas Kütüphanesi olacak, dijital arşivi için taranan belgelerin milyonları bulduğu kütüphanedeki yeni rafların bile bu tarihi dokuyu nasıl öne çıkardığını… Kapsamıyla yine bir ilk olan Arkeometri Laboratuvarı’nı…
Ülkemizin en önemli yayıncıları tarafından yürütülen kitap çalışmalarını… Arkeolojik tur rotaları hazırlıklarını… Enstitü açılışı için planlanan Ara Güler Fotoğraflarında Arkeoloji sergisini… Hazırlıkları yapılan uluslararası Arkeoloji Şûrası’nı… Eğitim çalışmalarını…
Dinledikçe hem memnun oldum hem de Türkiye ve Avrupa’dan 430 kültür, sanat ve bilim insanı tarafından yürütülen bu hazırlıkları yerinde göremediğim için üzüldüm.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Avrupa Birliği’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü projesinin tamamlanmasına ve resmi açılışın yapılmasına az kaldı. Enstitü, bir arı kovanı gibi… Alanlarının en iyileriyle hazırlanıyor…
Bunca önemli ismi bir araya toplamak hiç de kolay iş değil. O nedenle proje yöneticileri Hakan Tanrıöver ve Hale Ural’ı bu müthiş orkestrasyon için kutlamak lazım. Tabii Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin Hanımefendi’yi de…
Pazar günü gazetemizden köşe komşumuz Yusuf Kaplan, ülkemizde ‘millî arkeoloji stratejisi’nin eksik ve şart olduğunu yazmıştı. Çok haklı… Ancak ne mutlu ki endişelerinin kısa süre içinde, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün açılmasıyla son bulacağına inanıyoruz…
Geçen hafta Türkiye Tasarım Vakfı’nın (TTV) Finlandiyalı bir kuruluş olan Arkki ile yaptığı eğitim iş birliğinin lansmanına katıldık… Tam da başlıktaki gibi ‘ruh doyuran’ bir gündü…
Sıkça kullandığım, genç meslektaşlarıma da öğütlemeye çalıştığım bir söz vardır: “Bir iş yapmaya değerse, iyi yapmaya da değer”… TTV’nin etkinliğinden de bu duyguyla ayrıldık…
Vakıf, Kuzguncuk İskelesi’ni mezbelelik hâlindeyken belediyeden almış. Halka açık, her isteyenin tasarımla ilgili çalışmalarını yapabildiği, yaşayan, Kuzguncuk’a da katma değer sağlayan bir mekâna dönüştürmüş… Çok kıymetli bir hizmet… Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda tüm inşaat sektörünün temsilcisi GYODER’in de Başkanı olan Yüksek Mimar Mehmet Kalyoncu ve kuruluşundan bu yana TTV’de aktif görev alan Mütevelli Heyeti Başkanı Yüksek Mimar Fehmi Bilge başta olmak üzere emek verenlerin zihinlerine, gönüllerine sağlık…
Arkki ile iş birlikleri de en az mekânın kazanılması kadar memnuniyet verici… Finlandiya’nın da bu projeye çok önem verdiği belli ki Finlandiya büyükelçisi Ari Mäki de lansmana katılmıştı.
Arkki, 4-19 yaş aralığındaki çocukların ve gençlerin mimarlık ve tasarım yoluyla genel inovasyon becerilerini öğrendikleri ve geliştirdikleri bir okulmuş. TTV ile yaptıkları iş birliği çerçevesinde de 20. yüzyılda mimari, tasarım, sanat alanlarında yeni akımlar ortaya koyan Bauhaus ekolünden esinle Avrupa Komisyonu’nun başlattığı “Yeniden Bauhaus” projesini çocuklarla buluşturacaklarmış. Bu vesileyle bizim çocuklarımız da geleceğin şehirlerini hayal ederek Avrupa’nın gelecek vizyonuna katkıda bulunacaklarmış. Çok çeşitli atölyeler sunan eğitimler ile çocukların ve gençlerin tasarım odaklı düşünme ve problem çözme becerilerinin gelişmesine katkı sağlanması amaçlanıyormuş.
İnsanın çocuk olası geliyor doğrusu… Sadece Kuzguncuk İskelesi’nin bu yeni hâlinden istifade edebilmek bile ayrı bir keyif olurdu… İskele’deki bu dönüşüme keşke İstanbul Büyükşehir Belediyesi de kulak verse keşke… Tasarım ve kültür açısından çok önemli olan bu konsepti, mezbelelik hâlindeki diğer iskelelere de uyarlamak için bir sistem geliştirse… Bu, siyaset üstü bir amaç taşıyacağı için herkes tarafından da desteklenir… Keşke…
Aklım kaldı
Aynı hafta iki ruh doyuran etkinliğe katılabilecek kadar şanslı değilmişim maalesef. Ülkemizin ilk millî arkeoloji enstitüsü olan Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün ara dönem değerlendirme toplantısı için Gaziantep’e yaptığı davete katılamadım. Aklım kaldı…
Fakat gidenlerden uzun uzun dinledim… Enstitü merkezi olması için restore edilen, beton tablalar, harçlar sökülerek açığa çıkarılan freskleriyle, tarihi ve kültürel dokusuyla olağanüstü bir komplekse dönüşen 123 yaşındaki Kendirli’yi… Ülkemizin ilk Türkoloji İhtisas Kütüphanesi olacak, dijital arşivi için taranan belgelerin milyonları bulduğu kütüphanedeki yeni rafların bile bu tarihi dokuyu nasıl öne çıkardığını… Kapsamıyla yine bir ilk olan Arkeometri Laboratuvarı’nı…
Ülkemizin en önemli yayıncıları tarafından yürütülen kitap çalışmalarını… Arkeolojik tur rotaları hazırlıklarını… Enstitü açılışı için planlanan Ara Güler Fotoğraflarında Arkeoloji sergisini… Hazırlıkları yapılan uluslararası Arkeoloji Şûrası’nı… Eğitim çalışmalarını…
Dinledikçe hem memnun oldum hem de Türkiye ve Avrupa’dan 430 kültür, sanat ve bilim insanı tarafından yürütülen bu hazırlıkları yerinde göremediğim için üzüldüm.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Avrupa Birliği’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü projesinin tamamlanmasına ve resmi açılışın yapılmasına az kaldı. Enstitü, bir arı kovanı gibi… Alanlarının en iyileriyle hazırlanıyor…
Bunca önemli ismi bir araya toplamak hiç de kolay iş değil. O nedenle proje yöneticileri Hakan Tanrıöver ve Hale Ural’ı bu müthiş orkestrasyon için kutlamak lazım. Tabii Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin Hanımefendi’yi de…
Pazar günü gazetemizden köşe komşumuz Yusuf Kaplan, ülkemizde ‘millî arkeoloji stratejisi’nin eksik ve şart olduğunu yazmıştı. Çok haklı… Ancak ne mutlu ki endişelerinin kısa süre içinde, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün açılmasıyla son bulacağına inanıyoruz…