Ruj ve Cemevi...
11 TEMMUZ 2012
İki bin kadına hayatlarında bağımlılık yapan 10 ürün sorulmuş. Ariel’in yeni ürünü jel deterjan kapsülünün tanıtma programı çerçevesinde yapılan bu çalışmada belirlenen 10 ürün, modacı Tuvana Büyükçınar Demir’in dev tasarımlarıyla Bebek Parkı’nda sergileniyormuş. Ürünler şunlar: 1) Bebek bezi 2) Çamaşır makinesi 3) Deterjan 4) Sütyen 5) Hijyenik ped 6) Naylon çorap 7) Maskara 8) Ruj 9) Saç kurutma makinesi 10) Ütü.
İyi düşünülüp uygulanmış bir kampanya olduğu kesin. Soruyu çeşitlendirmek mümkün. Erkekler için de buna benzer bir liste düşünsek herhalde onluk listede traş bıçağı, cep telefonu, cüzdan gibi ürünleri sıralayacağız.
Nihayetinde çoğunluğuyla ‘olmazsa olmaz ihtiyaçlar’dan söz ediyoruz.
İsterse bağımlılık yapmasın... Ütüsüz, sütyensiz, naylon çorapsız hayat mı olur bir kadın için...
‘Hayatlarınızda bağımlılık yapan kitaplar?’ diye sorulsa, ‘Kitap dediğin döne döne okunur mu?’ diye yanıt verirler. ‘Peki ya filmler?’ diye sorsak ‘Film dediğin en çok iki kez izlenir’ diyeceklerdir. Benim “Camdaki Kadın”ı 50’den fazla kez izlediğimi kime anlatabilirim ki?… Ya da web sitemde “Benim Üniversitelerim” sekmesi altında yer alan her fllmi defalarca izleyebileceğimi?..
Öte yandan belki ‘Hayatlarınızda bağımlılık yapan şarkılar?’ desek, belki o zaman aynı şarkının defalarca dinlenilmesi kimsenin garibine gitmez herhalde.
Klasik müzikte farklı yorumlar ve cazdaki doğaçlama sayesinde zaten bu iki alanda ‘arka arkaya dinleme’ konusunda bir sıkıntı yok. ‘Tiryakisi olan dinlesin’ der, geçerler.
Hayatı sürdürmek için yaşamakla, hayatı anlamlı kılarak yaşamak arasındaki fark ne kadar büyükse o kadar ‘insan’ olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hayatı anlamlı kılan ise tekrar tekrar izlenebilme kabiliyetine haiz ‘Küçük estetikler’ değil midir?
***
Hayatı anlamlı kılma konusunda pek çok ‘arayış’ın sonuçları insanlık için farklı yollar önerebiliyor. Urfa Göbeklitepe’de 12 bin yıl önceki avcı insanın ibadet etme arzusuyla heykeller dikip kutsal mekânlar oluşturmasıyla başlayan ‘inanç’ yolculuğunda ‘hayatı manalandırma’ arzusunun ancak ve ancak kıyametle birlikte sona ereceği aşikâr.
İnançlar sözkonusu olduğunda ‘muhafazakâr bir hükümetin olgunluk dönemi’nde Meclis çatısı altında Cemevi açılması talebini Diyanet marifetiyle ‘kılıfına uydurarak’ reddedilebileceği doğrusu aklıma gelmezdi. Oysa ki, haberin özeti şöyle: TBMM Başkanımız Sayın Cemil Çiçek, CHP’li milletvekili Hüseyin Aygün’ün Meclis’te Cemevi açılmasıyla ilgili talebine olumsuz yanıt vermiş. Neden? Çünkü Diyanet’ten konuyla ilgili görüş alınmış ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre Alevilik, “İslam içi bir oluşum” olarak değerlendirilip, getirilen yorumla “İslam’ın tarihi süreçte ortaya çıkmış bir zenginliğidir ve İslam dininin ibadet yerleri camilerdir’ denilmiş ve sonuçta da Meclis’te Cemevi açılması uygun görülmemiş.
Karara tepki gösteren AK Partili milletvekili Reha Çamuroğlu’nun sorusu muhteşem:
“Peki BDP’li milletvekili Süryani Erol Dora, şapel istese Cemil Bey, ‘Diyanete sordum. Siz ayrı din değilsiniz. Süryaniler de Müslümanmış’ mı diyecek?’
CHP’li milletvekillerinin bugüne kadar neden Cemevi talebinde bulunmadıkları, akıllarının neden şu sıra başlarına geldiği sorusu bir yana, akıllarına geldiğinde de neden reddedildikleri sorusu diğer yana...
Kitaplar, filmler, müzikler, kutsal mekânlar bizim işimiz değil, anlaşılan…
Bazen sadece hayatta kalmayı becerebildiğimizi düşünecek kadar bedbinleşmekte çok da haksız sayılmayız... Öylesine yaşıyoruz işte... (!)
Bu duygu ve düşüncelerimiz yeter ki müzminleşmesin...
Unutmayalım: Ütüsüz yaşanmaz ama rujsuz da kalınmaz.
İyi düşünülüp uygulanmış bir kampanya olduğu kesin. Soruyu çeşitlendirmek mümkün. Erkekler için de buna benzer bir liste düşünsek herhalde onluk listede traş bıçağı, cep telefonu, cüzdan gibi ürünleri sıralayacağız.
Nihayetinde çoğunluğuyla ‘olmazsa olmaz ihtiyaçlar’dan söz ediyoruz.
İsterse bağımlılık yapmasın... Ütüsüz, sütyensiz, naylon çorapsız hayat mı olur bir kadın için...
‘Hayatlarınızda bağımlılık yapan kitaplar?’ diye sorulsa, ‘Kitap dediğin döne döne okunur mu?’ diye yanıt verirler. ‘Peki ya filmler?’ diye sorsak ‘Film dediğin en çok iki kez izlenir’ diyeceklerdir. Benim “Camdaki Kadın”ı 50’den fazla kez izlediğimi kime anlatabilirim ki?… Ya da web sitemde “Benim Üniversitelerim” sekmesi altında yer alan her fllmi defalarca izleyebileceğimi?..
Öte yandan belki ‘Hayatlarınızda bağımlılık yapan şarkılar?’ desek, belki o zaman aynı şarkının defalarca dinlenilmesi kimsenin garibine gitmez herhalde.
Klasik müzikte farklı yorumlar ve cazdaki doğaçlama sayesinde zaten bu iki alanda ‘arka arkaya dinleme’ konusunda bir sıkıntı yok. ‘Tiryakisi olan dinlesin’ der, geçerler.
Hayatı sürdürmek için yaşamakla, hayatı anlamlı kılarak yaşamak arasındaki fark ne kadar büyükse o kadar ‘insan’ olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hayatı anlamlı kılan ise tekrar tekrar izlenebilme kabiliyetine haiz ‘Küçük estetikler’ değil midir?
***
Hayatı anlamlı kılma konusunda pek çok ‘arayış’ın sonuçları insanlık için farklı yollar önerebiliyor. Urfa Göbeklitepe’de 12 bin yıl önceki avcı insanın ibadet etme arzusuyla heykeller dikip kutsal mekânlar oluşturmasıyla başlayan ‘inanç’ yolculuğunda ‘hayatı manalandırma’ arzusunun ancak ve ancak kıyametle birlikte sona ereceği aşikâr.
İnançlar sözkonusu olduğunda ‘muhafazakâr bir hükümetin olgunluk dönemi’nde Meclis çatısı altında Cemevi açılması talebini Diyanet marifetiyle ‘kılıfına uydurarak’ reddedilebileceği doğrusu aklıma gelmezdi. Oysa ki, haberin özeti şöyle: TBMM Başkanımız Sayın Cemil Çiçek, CHP’li milletvekili Hüseyin Aygün’ün Meclis’te Cemevi açılmasıyla ilgili talebine olumsuz yanıt vermiş. Neden? Çünkü Diyanet’ten konuyla ilgili görüş alınmış ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre Alevilik, “İslam içi bir oluşum” olarak değerlendirilip, getirilen yorumla “İslam’ın tarihi süreçte ortaya çıkmış bir zenginliğidir ve İslam dininin ibadet yerleri camilerdir’ denilmiş ve sonuçta da Meclis’te Cemevi açılması uygun görülmemiş.
Karara tepki gösteren AK Partili milletvekili Reha Çamuroğlu’nun sorusu muhteşem:
“Peki BDP’li milletvekili Süryani Erol Dora, şapel istese Cemil Bey, ‘Diyanete sordum. Siz ayrı din değilsiniz. Süryaniler de Müslümanmış’ mı diyecek?’
CHP’li milletvekillerinin bugüne kadar neden Cemevi talebinde bulunmadıkları, akıllarının neden şu sıra başlarına geldiği sorusu bir yana, akıllarına geldiğinde de neden reddedildikleri sorusu diğer yana...
Kitaplar, filmler, müzikler, kutsal mekânlar bizim işimiz değil, anlaşılan…
Bazen sadece hayatta kalmayı becerebildiğimizi düşünecek kadar bedbinleşmekte çok da haksız sayılmayız... Öylesine yaşıyoruz işte... (!)
Bu duygu ve düşüncelerimiz yeter ki müzminleşmesin...
Unutmayalım: Ütüsüz yaşanmaz ama rujsuz da kalınmaz.