Sıva sıva balçık kalmadı…
23 Temmuz 2022 - Yeni Şafak
Bu seferki güneşi hangi balçıkla, nasıl sıvayacaklar acaba?..
Madrid’deki NATO Zirvesi’nde Türkiye, İsveç, Finlandiya arasında imzalanan ve Türkiye’nin dış politikasındaki büyük başarılardan kabul edilen ‘üçlü muhtıra’ için şunları söylemişlerdi:
“Türkiye itibar kaybetti”,
“Bu imza ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir taviz”,
“[Cumhurbaşkanı] yelkenleri suya indirdi…”
Tahran’da İran ve Rusya ile bir araya gelinen ‘üçlü zirve’ sonrasında da şöyle demişlerdi: “Hiçbir sonuç elde edilemedi…”, “Suriye operasyonuna izin vermeyecekler”, “Cumhurbaşkanı’nı duvar dibine oturttular”, “Salonda Türk bayrağı yoktu” …
Geldik ‘tahıl koridoru’ anlaşmasına…
Bildiğiniz gibi Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşın en önemli sonuçlarından olan ‘küresel gıda krizinin’ aşılması için dün İstanbul’da önemli bir adım atıldı. Türkiye ve Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin ardından tahıl ürünlerinin Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına taşınmasına olanak sağlayan anlaşma için Ukrayna ve Rusya ülkemizde buluştu. Plan, anlaşmanın ilk etapta 120 gün boyunca uygulanması, ardından yenilenmesi üzerine…
Kılıçdaroğlu yüzünü kızartıp, “Ukrayna ile Rusya arasında tahıl sevkiyatı anlaşmasının imzalanması ve Türkiye’nin buna önderlik etmesi gerektiğini ben söylemiştim” derse, inanın şaşmayacağız.
Ya da şöyle bir çamur atmaya kalkarlarsa; “Niye başka ülkede değil de Türkiye’de yapıyorlar? Demek ki Erdoğan’ı kandırıyorlar… Ayrıca gelen tahılın büyük miktarı başka ülkelere gidecek ve de bu anlaşma ‘gıda krizi’ni engellemeyecek; geçici bir pansuman olacak…”
Bakın neden şaşmayacağız… Aynı Kılıçdaroğlu, bugün rekor üstüne rekor kıran Sabiha Gökçen Havalimanı için ne demişti: “Uçak iniyor mu? Hayır! Uçağın inmediği yere havalimanı yapan başka ülke gördünüz mü siz? Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Tuz Gölü’ne alabalık tesisi yapmaya benzer…”
Türkiye’nin geleceğini yönetmeye talip bir Genel Başkan’ın vizyonerliğine(!) işaret eden bu cümleleri sarf eden her kimse, ne yapsa, ne dese yeridir… Gülünür geçilir… Şaşılmaz…
Benzer şekilde Avrupa Birliği ülkeleri ve onların Türkiye’deki temsilcileri, iş birlikçileri gibi hareket eden siyasilerin, ülkemizin ‘Millî Enerji ve Maden Politikası’ konusundaki söylemlerine de şaşmıyoruz…
Bugüne dek kömüre dayalı termik santrallere, nükleer santrallere, başta altın olmak üzere her türden madencilik faaliyetine karşı çıktılar…
Sismik araştırma ve sondaj gemilerinin satın alınmasına, bunların faaliyetleriyle ‘millî’ ve ‘bağımsız’ bir duruş sergilenmesine engel olmaya çalıştılar…
Karadeniz gazı bulunduğunda “Bulundu da ne oldu; çıkaramayız ki”, “Yetersiz” dediler…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu’nun 4. reaktörünün temelini attığında ise suspus oluverdiler…
Çünkü bu işe karşı çıkmasıyla meşhur, Almanya’daki koalisyonun ortağı Yeşiller Partisi nükleeri savunur ve ister duruma gelmişti…
Bizimkilerin Avrupa’daki ‘ağa babaları’ hem nükleer santralleri hem de kömüre dayalı termik santralleri geri getirmek için çırpınmaya başlamışlardı…
Bizdeki ‘sokma akılla’ çalışanları da orta yerde bırakıverdiler…
Gözümüze takılanlar…Google Türkiye adına Pattern araştırma şirketinin yaptığı çalışmaya göre; tüketicilerin çevrim içi alışveriş uygulamalarını kullanmalarında; kargo ve teslimat süreçlerinin efektif şekilde takip edilebilmesi yüzde 63, uygulamaya dair fiyat ve seçki avantajları yüzde 54 oranında etkiliymiş. Yüzde 19’luk kesim ise ‘bir topluluğun parçası olmak için’ uygulamaları tercih ettiklerini söylemişler. Öte yandan teslimat konusunda ‘çeşitlilik’ sağlanması da beklentiler arasındaymış. Türkiye’deki tüketicilerin yüzde 56’sı satın aldıkları ürünün belirledikleri zaman aralığında ‘teslimat noktası’ veya ‘mağazadan’ alınması opsiyonu daha yaygın olsa daha fazla alışveriş yapacaklarını belirtmişler. (Gizem Yıldız, Marketing Türkiye)
4 Aralık’ta “Yakında haklarında çok şey duyacağız” diye yazmıştık. Ülkemizde devasa yatırımlara başlayan RAMS Türkiye, ‘sponsorluk’ çalışmaları çerçevesinde Altaş Denizlispor Kulübü ile 2022-2023 sezonu için anlaşma yapmış. RAMS Türkiye CEO’su Devran Bülbül, “Türk futbolunu yakından takip ediyor ve Türk sporuna olan inancımızı, sporun bir paydaşı olarak sürdürmeyi hedefliyoruz” demiş. Firmaların tüketicinin gönlüne giden yolun kültür, sanat ve spor alanlarına destek olmaktan geçtiği bilinciyle hareket etmelerine doğru bir örnek. (Güven Ercan, Bersay)
Üsküdar Üniversitesi (ÜÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, gençlere yeni meslek kolları açan alanları sıralamış: Sosyal medya yönetimi, sosyal medya içerik yöneticiliği, dijital mecra uzmanlığı, dijital televizyon yayıncılığı, dijital pazarlama, dijital reklamcılık… Tüm disiplinlerde ve bilim dallarında klasik ve temel eğitimden, bilgiden şaşmamak önemli ve şart. Ani manevralarla hayatımıza giren dijitalleşme gibi alanlara hızla uyum sağlamanın da anahtarının bu olduğu kanaatindeyiz… Yani Türkçeyi doğru düzgün bilmeden, tarihi ve coğrafyayı anlamadan ne iletişimci olunur ne de dijitalci... (Ali Aksoy, Ü.Ü İletişim Ofisi)
“İzmit Çarşısı Bisiklet Kurye Ağı Projesi”,Türetim Ekonomisi Derneği, Good4Trust.org ve İzmit Belediyesi ortaklığında hayata geçirilecekmiş. Proje, AB ile ilişkili Kavşak Platformu’ndan ‘mikro hibe’ desteği almaya da hak kazanmış. İzmit Çarşısı ekibi, bu alanda fikri olan herkesi form doldurarak (https://forms.gle/T2GAzF6g71BacNa5A) katkı sunmaya davet etmiş. Temmuz sonunda düzenlenecek çalıştayla tüm görüşler toparlanarak değerlendirilecekmiş. (Nüket Aziz, A&B İletişim)
Madrid’deki NATO Zirvesi’nde Türkiye, İsveç, Finlandiya arasında imzalanan ve Türkiye’nin dış politikasındaki büyük başarılardan kabul edilen ‘üçlü muhtıra’ için şunları söylemişlerdi:
“Türkiye itibar kaybetti”,
“Bu imza ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir taviz”,
“[Cumhurbaşkanı] yelkenleri suya indirdi…”
Tahran’da İran ve Rusya ile bir araya gelinen ‘üçlü zirve’ sonrasında da şöyle demişlerdi: “Hiçbir sonuç elde edilemedi…”, “Suriye operasyonuna izin vermeyecekler”, “Cumhurbaşkanı’nı duvar dibine oturttular”, “Salonda Türk bayrağı yoktu” …
Geldik ‘tahıl koridoru’ anlaşmasına…
Bildiğiniz gibi Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşın en önemli sonuçlarından olan ‘küresel gıda krizinin’ aşılması için dün İstanbul’da önemli bir adım atıldı. Türkiye ve Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin ardından tahıl ürünlerinin Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına taşınmasına olanak sağlayan anlaşma için Ukrayna ve Rusya ülkemizde buluştu. Plan, anlaşmanın ilk etapta 120 gün boyunca uygulanması, ardından yenilenmesi üzerine…
Kılıçdaroğlu yüzünü kızartıp, “Ukrayna ile Rusya arasında tahıl sevkiyatı anlaşmasının imzalanması ve Türkiye’nin buna önderlik etmesi gerektiğini ben söylemiştim” derse, inanın şaşmayacağız.
Ya da şöyle bir çamur atmaya kalkarlarsa; “Niye başka ülkede değil de Türkiye’de yapıyorlar? Demek ki Erdoğan’ı kandırıyorlar… Ayrıca gelen tahılın büyük miktarı başka ülkelere gidecek ve de bu anlaşma ‘gıda krizi’ni engellemeyecek; geçici bir pansuman olacak…”
Bakın neden şaşmayacağız… Aynı Kılıçdaroğlu, bugün rekor üstüne rekor kıran Sabiha Gökçen Havalimanı için ne demişti: “Uçak iniyor mu? Hayır! Uçağın inmediği yere havalimanı yapan başka ülke gördünüz mü siz? Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Tuz Gölü’ne alabalık tesisi yapmaya benzer…”
Türkiye’nin geleceğini yönetmeye talip bir Genel Başkan’ın vizyonerliğine(!) işaret eden bu cümleleri sarf eden her kimse, ne yapsa, ne dese yeridir… Gülünür geçilir… Şaşılmaz…
Benzer şekilde Avrupa Birliği ülkeleri ve onların Türkiye’deki temsilcileri, iş birlikçileri gibi hareket eden siyasilerin, ülkemizin ‘Millî Enerji ve Maden Politikası’ konusundaki söylemlerine de şaşmıyoruz…
Bugüne dek kömüre dayalı termik santrallere, nükleer santrallere, başta altın olmak üzere her türden madencilik faaliyetine karşı çıktılar…
Sismik araştırma ve sondaj gemilerinin satın alınmasına, bunların faaliyetleriyle ‘millî’ ve ‘bağımsız’ bir duruş sergilenmesine engel olmaya çalıştılar…
Karadeniz gazı bulunduğunda “Bulundu da ne oldu; çıkaramayız ki”, “Yetersiz” dediler…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu’nun 4. reaktörünün temelini attığında ise suspus oluverdiler…
Çünkü bu işe karşı çıkmasıyla meşhur, Almanya’daki koalisyonun ortağı Yeşiller Partisi nükleeri savunur ve ister duruma gelmişti…
Bizimkilerin Avrupa’daki ‘ağa babaları’ hem nükleer santralleri hem de kömüre dayalı termik santralleri geri getirmek için çırpınmaya başlamışlardı…
Bizdeki ‘sokma akılla’ çalışanları da orta yerde bırakıverdiler…
Gözümüze takılanlar…Google Türkiye adına Pattern araştırma şirketinin yaptığı çalışmaya göre; tüketicilerin çevrim içi alışveriş uygulamalarını kullanmalarında; kargo ve teslimat süreçlerinin efektif şekilde takip edilebilmesi yüzde 63, uygulamaya dair fiyat ve seçki avantajları yüzde 54 oranında etkiliymiş. Yüzde 19’luk kesim ise ‘bir topluluğun parçası olmak için’ uygulamaları tercih ettiklerini söylemişler. Öte yandan teslimat konusunda ‘çeşitlilik’ sağlanması da beklentiler arasındaymış. Türkiye’deki tüketicilerin yüzde 56’sı satın aldıkları ürünün belirledikleri zaman aralığında ‘teslimat noktası’ veya ‘mağazadan’ alınması opsiyonu daha yaygın olsa daha fazla alışveriş yapacaklarını belirtmişler. (Gizem Yıldız, Marketing Türkiye)
4 Aralık’ta “Yakında haklarında çok şey duyacağız” diye yazmıştık. Ülkemizde devasa yatırımlara başlayan RAMS Türkiye, ‘sponsorluk’ çalışmaları çerçevesinde Altaş Denizlispor Kulübü ile 2022-2023 sezonu için anlaşma yapmış. RAMS Türkiye CEO’su Devran Bülbül, “Türk futbolunu yakından takip ediyor ve Türk sporuna olan inancımızı, sporun bir paydaşı olarak sürdürmeyi hedefliyoruz” demiş. Firmaların tüketicinin gönlüne giden yolun kültür, sanat ve spor alanlarına destek olmaktan geçtiği bilinciyle hareket etmelerine doğru bir örnek. (Güven Ercan, Bersay)
Üsküdar Üniversitesi (ÜÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, gençlere yeni meslek kolları açan alanları sıralamış: Sosyal medya yönetimi, sosyal medya içerik yöneticiliği, dijital mecra uzmanlığı, dijital televizyon yayıncılığı, dijital pazarlama, dijital reklamcılık… Tüm disiplinlerde ve bilim dallarında klasik ve temel eğitimden, bilgiden şaşmamak önemli ve şart. Ani manevralarla hayatımıza giren dijitalleşme gibi alanlara hızla uyum sağlamanın da anahtarının bu olduğu kanaatindeyiz… Yani Türkçeyi doğru düzgün bilmeden, tarihi ve coğrafyayı anlamadan ne iletişimci olunur ne de dijitalci... (Ali Aksoy, Ü.Ü İletişim Ofisi)
“İzmit Çarşısı Bisiklet Kurye Ağı Projesi”,Türetim Ekonomisi Derneği, Good4Trust.org ve İzmit Belediyesi ortaklığında hayata geçirilecekmiş. Proje, AB ile ilişkili Kavşak Platformu’ndan ‘mikro hibe’ desteği almaya da hak kazanmış. İzmit Çarşısı ekibi, bu alanda fikri olan herkesi form doldurarak (https://forms.gle/T2GAzF6g71BacNa5A) katkı sunmaya davet etmiş. Temmuz sonunda düzenlenecek çalıştayla tüm görüşler toparlanarak değerlendirilecekmiş. (Nüket Aziz, A&B İletişim)