" Sadece 'retorik' ve 'temenni' yetmez"
21 Şubat 2010 - Akşam Gazetesi
Dün popüler sanat alanında faaliyet gösteren pek çok sanatçı Başbakan'ın sabah kahvaltısı davetinde bir araya geldi...
Hem İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay hem de Sayın Başbakan ve de AK Parti'de şu sıra iletişim çalışmalarından sorumlu olarak görev yapan Doç. Dr. Hüseyin Çelik siyasi iletişim ve 'demokratik açılım' projesi adına uzun zamandır ilk defa sağlam bir adım atıyorlar... Geç kalmış bir adımdır; ancak doğrudur.
Karşı çıkanlar, Başbakan'ı ve toplantıya katılanları eleştirenler olacaktır. Ancak bu yapılanın doğru olduğu gerçeğini değiştirmez...
***
Cuma günü burada NPQ Türkiye dergisinin 2003'teki kapaklarından birine attığı 'Gelişim mi, Değişim mi, Dönüşüm mü?' şeklindeki başlıktan söz etmiş ve içinden geçmekte olduğumuz 'Dönüşüm' sürecinin 'sancılarına' ve 'farklılıklarına' değinmiştik...
Dönüşüm, siyasi iletişim süreç ve uygulamaları için de geçerlidir. Aslında iletişim ve ilişki biçimlerinin her boyutu toplum dinamiklerindeki değişim sonucu bu 'farklılaşma'dan nasibini almıştır...
Feodal üretim ilişkilerinde tek yönlü ve asimetrik olan, 'Güç bende, ben yaptım oldu' şeklindeki anlayış, kapitalizmle birlikte temsili demokratik yapıya dönüşmüştür. İletişim biçimi belki artık 'simetriktir' ancak, hala 'tek yönlüdür'. Yani doğru mesajları içeren doğru propaganda biçimleri, doğru kanallar seçilerek hayata geçirilebilirse, seçmen davranışları bizim istediğimiz doğrultuda etkilenebilir...
***
21'inci yüzyılla birlikte -ki kilometre taşları olarak özetle Sovyetlerin çöküşü, 11 Eylül, lokal savaşlar, ileri teknoloji ve internetin yaygınlaşması alınabilir- katılımcı, çift yönlü, simetrik iletişim yaklaşımı zorunlu hale gelmiştir... Seçmen davranışı üzerinde sadece kuru kuru lafla 'ikna' yöntemi değil, ondan çok daha fazla 'paylaşım' anlayışı etkili olmaya başlamıştır... Katılım ve paylaşım, bilgi çağının iletişim yaklaşımının en belirgin iki kavramı haline gelmiştir...
Sürdürülebilirlik, süreklilik, tutarlılık, yaratıcılık gibi kavramlar ve algılamayı etkileyecek her türden 'manipülatif' unsur, artık katılımcı ve paylaşımcı stratejilerin bir uzantısı olarak ele alınmak durumundadırlar...
Bu açıdan bakıldığında 'Demokratik Açılım' projesini, Başbakan'ın da altını çizdiği gibi bir hükümet meselesi olmaktan çıkarıp tüm ülke insanının sorunu haline getirmenin yolu, katılımcı ve paylaşımcı bir yol izlenmesinden geçiyordu... İş çevrelerini, meslek örgütlerini, çıkar gruplarını, STK'ları, gençlik kesimlerini, spor dünyasını, pop kültür sanatçılarını vb. etkin bir katılımcı modelle ortak bir noktada birleştirebilmek için büyük bir fırsat vardı...
***
Hükümet, başlangıçta bu yönde ümit verdi... Sayın Atalay da olayı o yönde götürmeye başladı ve sonra birden her ne olduysa oldu, gündem tersine döndü, herhalde bu işte siyasi rant görenler meseleye damgalarını vurdular ve yine yukarıdan aşağıya 'tek yönlü - asimetrik' bir iletişim pratiği devreye girdi... Bunun doğal sonucu olarak da 'Demokratik Açılım' bir AK Parti 'işi' olarak konumlandırılıp karşısında hemen bir 'Anti AK Parti Kapanım Cephesi' oluşturulmaya çalışıldı... Tıpkı YÖK meselesinde olduğu gibi...
2002'de AK Parti iktidara geldiğinde üniversite öğretim üyelerinin tamamına yakını YÖK'e karşıyken; AK Parti 'Parti Programında' YÖK'le ilgili olumsuz görüşünü net bir şekilde ifade etmişken, öyle bir yanlış (tek yönlü asimetrik) strateji uyguladı ki, öğretim üyelerinin ezici çoğunluğunun o bir zamanlar reddettikleri YÖK'ün yanında yer almalarını sağlamayı başardı...
***
İşte bu nedenle kim ne derse desin, kim hangi -haklı ya da haksız- gerekçe ile karşı çıkarsa çıksın, çağdaş siyasi iletişim boyutuyla bakıldığında yapılan doğrudur... Geliştirilmesi, diğer kesimlere yayılmasının sağlanması da doğrudur...
Eksik olan nedir peki? Şudur: Erdoğan'ın sanatçılara yaptığı konuşma 'retorik' açısından hayli başarılıdır; ancak somut bir 'iş ve çalışma planına' işaret etmemekte, daha çok 'elinizi taşın altına koyun, çünkü siz çok etkilisiniz' benzeri bir 'temenni' yaklaşımını çağrıştırmaktadır... Temenniler ise sadece 'ilişkileri' bir miktar sıcak tutar; kimseyi hedefe taşımaz...
Dün popüler sanat alanında faaliyet gösteren pek çok sanatçı Başbakan'ın sabah kahvaltısı davetinde bir araya geldi...
Hem İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay hem de Sayın Başbakan ve de AK Parti'de şu sıra iletişim çalışmalarından sorumlu olarak görev yapan Doç. Dr. Hüseyin Çelik siyasi iletişim ve 'demokratik açılım' projesi adına uzun zamandır ilk defa sağlam bir adım atıyorlar... Geç kalmış bir adımdır; ancak doğrudur.
Karşı çıkanlar, Başbakan'ı ve toplantıya katılanları eleştirenler olacaktır. Ancak bu yapılanın doğru olduğu gerçeğini değiştirmez...
***
Cuma günü burada NPQ Türkiye dergisinin 2003'teki kapaklarından birine attığı 'Gelişim mi, Değişim mi, Dönüşüm mü?' şeklindeki başlıktan söz etmiş ve içinden geçmekte olduğumuz 'Dönüşüm' sürecinin 'sancılarına' ve 'farklılıklarına' değinmiştik...
Dönüşüm, siyasi iletişim süreç ve uygulamaları için de geçerlidir. Aslında iletişim ve ilişki biçimlerinin her boyutu toplum dinamiklerindeki değişim sonucu bu 'farklılaşma'dan nasibini almıştır...
Feodal üretim ilişkilerinde tek yönlü ve asimetrik olan, 'Güç bende, ben yaptım oldu' şeklindeki anlayış, kapitalizmle birlikte temsili demokratik yapıya dönüşmüştür. İletişim biçimi belki artık 'simetriktir' ancak, hala 'tek yönlüdür'. Yani doğru mesajları içeren doğru propaganda biçimleri, doğru kanallar seçilerek hayata geçirilebilirse, seçmen davranışları bizim istediğimiz doğrultuda etkilenebilir...
***
21'inci yüzyılla birlikte -ki kilometre taşları olarak özetle Sovyetlerin çöküşü, 11 Eylül, lokal savaşlar, ileri teknoloji ve internetin yaygınlaşması alınabilir- katılımcı, çift yönlü, simetrik iletişim yaklaşımı zorunlu hale gelmiştir... Seçmen davranışı üzerinde sadece kuru kuru lafla 'ikna' yöntemi değil, ondan çok daha fazla 'paylaşım' anlayışı etkili olmaya başlamıştır... Katılım ve paylaşım, bilgi çağının iletişim yaklaşımının en belirgin iki kavramı haline gelmiştir...
Sürdürülebilirlik, süreklilik, tutarlılık, yaratıcılık gibi kavramlar ve algılamayı etkileyecek her türden 'manipülatif' unsur, artık katılımcı ve paylaşımcı stratejilerin bir uzantısı olarak ele alınmak durumundadırlar...
Bu açıdan bakıldığında 'Demokratik Açılım' projesini, Başbakan'ın da altını çizdiği gibi bir hükümet meselesi olmaktan çıkarıp tüm ülke insanının sorunu haline getirmenin yolu, katılımcı ve paylaşımcı bir yol izlenmesinden geçiyordu... İş çevrelerini, meslek örgütlerini, çıkar gruplarını, STK'ları, gençlik kesimlerini, spor dünyasını, pop kültür sanatçılarını vb. etkin bir katılımcı modelle ortak bir noktada birleştirebilmek için büyük bir fırsat vardı...
***
Hükümet, başlangıçta bu yönde ümit verdi... Sayın Atalay da olayı o yönde götürmeye başladı ve sonra birden her ne olduysa oldu, gündem tersine döndü, herhalde bu işte siyasi rant görenler meseleye damgalarını vurdular ve yine yukarıdan aşağıya 'tek yönlü - asimetrik' bir iletişim pratiği devreye girdi... Bunun doğal sonucu olarak da 'Demokratik Açılım' bir AK Parti 'işi' olarak konumlandırılıp karşısında hemen bir 'Anti AK Parti Kapanım Cephesi' oluşturulmaya çalışıldı... Tıpkı YÖK meselesinde olduğu gibi...
2002'de AK Parti iktidara geldiğinde üniversite öğretim üyelerinin tamamına yakını YÖK'e karşıyken; AK Parti 'Parti Programında' YÖK'le ilgili olumsuz görüşünü net bir şekilde ifade etmişken, öyle bir yanlış (tek yönlü asimetrik) strateji uyguladı ki, öğretim üyelerinin ezici çoğunluğunun o bir zamanlar reddettikleri YÖK'ün yanında yer almalarını sağlamayı başardı...
***
İşte bu nedenle kim ne derse desin, kim hangi -haklı ya da haksız- gerekçe ile karşı çıkarsa çıksın, çağdaş siyasi iletişim boyutuyla bakıldığında yapılan doğrudur... Geliştirilmesi, diğer kesimlere yayılmasının sağlanması da doğrudur...
Eksik olan nedir peki? Şudur: Erdoğan'ın sanatçılara yaptığı konuşma 'retorik' açısından hayli başarılıdır; ancak somut bir 'iş ve çalışma planına' işaret etmemekte, daha çok 'elinizi taşın altına koyun, çünkü siz çok etkilisiniz' benzeri bir 'temenni' yaklaşımını çağrıştırmaktadır... Temenniler ise sadece 'ilişkileri' bir miktar sıcak tutar; kimseyi hedefe taşımaz...