Sahne, Çelebi'nin Cihannüma'sının
10 Aralık 2008 Akşam Gazetesi
Bugüne kadar aksini duymadım. Demek ki, o sözün Robert Kennedy'ye ait olduğuna inanmaya devam edebiliriz. 'Bazıları `şeyleri` olduğu gibi görür ve bunları açıklamaya çalışır. Bazıları ise hiç olmayan `şeyleri` düşlerler ve `Neden olmasın?` diye sorarlar. Tarihi yapan işte bu ikinci türden insanlardır...'
Boyut Yayınları'nın sahibi Bülent Özükan da o ikinci türden insanlardandır... Girip web sitesine bir bakın (www.boyut.com.tr). Hiç sıradan adam işi mi?.. Ben bizim çocuklar için klasik müzik ve CD serisini almıştım...
Son eser bir başka acayip. Türkçe - Osmanlıca - İngilizce olarak yayınlanmış. Adı: '360 yıllık bir öykü - Cihânnümâ'... Kâtip Çelebi tarafından 1648'de yazılmış. 1654 yılında genişletilip düzeltilerek bir kez daha elle çoğaltılmış. 1732 yılında ise İbrahim Müteferrika orijinaline bir o kadar daha ekleyerek (325 sayfa) üç yıl süren bir basım çalışması sonunda esere bugünkü halini vermiş. Orijinal el yazması eser ise halen Topkapı Müzesi'nde sergilenmekteymiş...
http://www.kitabicihannuma.com'a girip mutlaka bir göz atın... Coğrafya ve astronomi konusunda o yıllarda Osmanlı kültürel coğrafyasında nelerin hangi boyutta bilinip sorgulandığını şaşkınlık ve hayranlıkla izleyeceksiniz...
'Kitab-ı Cihânnümâ'nın dördüncü yorumu' adını verdikleri projede Özükan'ın yanı sıra şu isimler de görev almış: Orhan Koloğlu, Prof. Dr. Mustafa Kaçar, Füsun Savcı, Murat Öneş... Hepsinin eline, aklına sağlık... Kitap numaralı olarak 1.950 adet basılmış. 60'ıncı baskı bende... Özenle saklayacağım.
Cihânnümâ, Bersay İletişim Enstitüsü'nde duracağı için kitabevlerinde göremeyecek olursanız, Enstitü'ye uğrayıp inceleyebilirsiniz... Eseri satın almak da mümkün. Gençler ve öğrenciler için biraz pahalı olabilir: 325 YTL. Verdiklerine bakacak olursanız, aslında hayli ucuz... Özellikle şirketler için... Kendilerine ve tabii ki Türkiye'yi muz cumhuriyeti ya da gökten zembille inmiş 'kul yapımı' ('man made', 'god made' değil) yapay bir ülke sanmaya yatkın 'yabancı sosyal paydaşlarına' ideal yılbaşı hediyesi olur...
//c
Gülriz Hanım da 'test'ten geçememiş...
Bayramın ikinci günü bir arkadaşım aradı: 'Yahu, nereden çıktı Gülriz Sururi... Bir o eksikti hani!..'
Sözünü ettiği habere baktım. Her gazetede vardı. Bizimkiler de kullanmışlar. 'AROG yerine 'Dünyayı Kurtaran Adam'ı izlerim' buyurmuş hanımefendi. Filmi yerden yere çalmış. 'AROG çok kötü, hiç beğenmedim. Bin yıldan beri, neredeyse çocukluğumdan beri seyrettiğim Taş Devri ya da günümüz Amerikalısının Afrika'nın ilkel yerlerinde bir maceraya atılması falan... Artık bunlar çocuk filminden öteye gitmiyor. Çakmağı (bizimkiler, 'ateşi kastediyor!' diye düzeltmişler) yeniden bulmak, tekerleği çevirmek falan eskidi bunlar.'
İnsanın içi acıyor. Sanki bir zamanlar kendisi de bacaklarının güzelliğini haber unsuru olarak kullanmamış gibi Deniz Akkaya'nın bacaklarıyla oyunculuk yapamayacağını iddia etmesi; Ali Poyrazoğlu için 'Öyle bir tiyatrocu mu var; ben kendisini işadamı sanıyordum!' diye söylenmesi yarım asırlık sanatçıya hiç yakışıyor mu?
AROG sadece haber olmak için yırtınanlar ve bu yüzden yüz binleri ilgilendiren konularda ortaya atılan 'meraklılar' için değil; pek çok eli kalem tutan arkadaş için de turnusol kâğıdı olmayı sürdürecek herhalde. En çok getirilen eleştiri şu: 'Niye sürekli karnımıza kramplar girene kadar gülmüyoruz?'..
Böyle düşünenlerin bir hekime başvurmasında yarar var. İki saat durmadan gülersek ne olur, diye bir sorsunlar lütfen...
Cem Yılmaz'ın bütün işleri gibi AROG da bir IQ testi sanki. Cem eleştirilere hiç üzülmesin. Sen durmadan test yaparsan, testten çakanların hüsranı sonucu oluşan agresyonu da taşımayı göze alacaksın...
Hem Cem'e hem de Cem'i eleştirenlere not: İnsanın karakteri dünya duruşunu belirler, o da kaderini...
//c
Biz de Bursa'da mı dua etsek?..
Başbakan 'Hamdolsun!' deyince, eleştirmek için 'mal bulmuş Mağribi' gibi olayın üstüne atlayan bizim ecnebilerin dün ağzını bıçak açmamış...
Adamlar, ABD otomotiv sanayiinin merkezi Detroit'te kiliseye üç tane otomobil sokup ciddi ciddi 'Allahım, otomotiv sanayimizi kurtar' diye ayin yapıp, dua etmişler... Şirin bir olay olarak vermiş bizimkiler haberi...
Aynı işin Bursa Yeşil Cami'de yapıldığını düşünün mesela... Fiat, Renault, Peugeot'yu caminin avlusuna almışlar; dua ediyorlar...
Nasıl?
Yıkılır mı ortalık?..
Hem de nasıl, değil mi?
Peki, dün Detroit'teki olay neredeyse bütün medyamızda, neden şirinlik muskası takınmış Amerikalıların naif davranışı olarak ele alındı sizce?..
Bugüne kadar aksini duymadım. Demek ki, o sözün Robert Kennedy'ye ait olduğuna inanmaya devam edebiliriz. 'Bazıları `şeyleri` olduğu gibi görür ve bunları açıklamaya çalışır. Bazıları ise hiç olmayan `şeyleri` düşlerler ve `Neden olmasın?` diye sorarlar. Tarihi yapan işte bu ikinci türden insanlardır...'
Boyut Yayınları'nın sahibi Bülent Özükan da o ikinci türden insanlardandır... Girip web sitesine bir bakın (www.boyut.com.tr). Hiç sıradan adam işi mi?.. Ben bizim çocuklar için klasik müzik ve CD serisini almıştım...
Son eser bir başka acayip. Türkçe - Osmanlıca - İngilizce olarak yayınlanmış. Adı: '360 yıllık bir öykü - Cihânnümâ'... Kâtip Çelebi tarafından 1648'de yazılmış. 1654 yılında genişletilip düzeltilerek bir kez daha elle çoğaltılmış. 1732 yılında ise İbrahim Müteferrika orijinaline bir o kadar daha ekleyerek (325 sayfa) üç yıl süren bir basım çalışması sonunda esere bugünkü halini vermiş. Orijinal el yazması eser ise halen Topkapı Müzesi'nde sergilenmekteymiş...
http://www.kitabicihannuma.com'a girip mutlaka bir göz atın... Coğrafya ve astronomi konusunda o yıllarda Osmanlı kültürel coğrafyasında nelerin hangi boyutta bilinip sorgulandığını şaşkınlık ve hayranlıkla izleyeceksiniz...
'Kitab-ı Cihânnümâ'nın dördüncü yorumu' adını verdikleri projede Özükan'ın yanı sıra şu isimler de görev almış: Orhan Koloğlu, Prof. Dr. Mustafa Kaçar, Füsun Savcı, Murat Öneş... Hepsinin eline, aklına sağlık... Kitap numaralı olarak 1.950 adet basılmış. 60'ıncı baskı bende... Özenle saklayacağım.
Cihânnümâ, Bersay İletişim Enstitüsü'nde duracağı için kitabevlerinde göremeyecek olursanız, Enstitü'ye uğrayıp inceleyebilirsiniz... Eseri satın almak da mümkün. Gençler ve öğrenciler için biraz pahalı olabilir: 325 YTL. Verdiklerine bakacak olursanız, aslında hayli ucuz... Özellikle şirketler için... Kendilerine ve tabii ki Türkiye'yi muz cumhuriyeti ya da gökten zembille inmiş 'kul yapımı' ('man made', 'god made' değil) yapay bir ülke sanmaya yatkın 'yabancı sosyal paydaşlarına' ideal yılbaşı hediyesi olur...
//c
Gülriz Hanım da 'test'ten geçememiş...
Bayramın ikinci günü bir arkadaşım aradı: 'Yahu, nereden çıktı Gülriz Sururi... Bir o eksikti hani!..'
Sözünü ettiği habere baktım. Her gazetede vardı. Bizimkiler de kullanmışlar. 'AROG yerine 'Dünyayı Kurtaran Adam'ı izlerim' buyurmuş hanımefendi. Filmi yerden yere çalmış. 'AROG çok kötü, hiç beğenmedim. Bin yıldan beri, neredeyse çocukluğumdan beri seyrettiğim Taş Devri ya da günümüz Amerikalısının Afrika'nın ilkel yerlerinde bir maceraya atılması falan... Artık bunlar çocuk filminden öteye gitmiyor. Çakmağı (bizimkiler, 'ateşi kastediyor!' diye düzeltmişler) yeniden bulmak, tekerleği çevirmek falan eskidi bunlar.'
İnsanın içi acıyor. Sanki bir zamanlar kendisi de bacaklarının güzelliğini haber unsuru olarak kullanmamış gibi Deniz Akkaya'nın bacaklarıyla oyunculuk yapamayacağını iddia etmesi; Ali Poyrazoğlu için 'Öyle bir tiyatrocu mu var; ben kendisini işadamı sanıyordum!' diye söylenmesi yarım asırlık sanatçıya hiç yakışıyor mu?
AROG sadece haber olmak için yırtınanlar ve bu yüzden yüz binleri ilgilendiren konularda ortaya atılan 'meraklılar' için değil; pek çok eli kalem tutan arkadaş için de turnusol kâğıdı olmayı sürdürecek herhalde. En çok getirilen eleştiri şu: 'Niye sürekli karnımıza kramplar girene kadar gülmüyoruz?'..
Böyle düşünenlerin bir hekime başvurmasında yarar var. İki saat durmadan gülersek ne olur, diye bir sorsunlar lütfen...
Cem Yılmaz'ın bütün işleri gibi AROG da bir IQ testi sanki. Cem eleştirilere hiç üzülmesin. Sen durmadan test yaparsan, testten çakanların hüsranı sonucu oluşan agresyonu da taşımayı göze alacaksın...
Hem Cem'e hem de Cem'i eleştirenlere not: İnsanın karakteri dünya duruşunu belirler, o da kaderini...
//c
Biz de Bursa'da mı dua etsek?..
Başbakan 'Hamdolsun!' deyince, eleştirmek için 'mal bulmuş Mağribi' gibi olayın üstüne atlayan bizim ecnebilerin dün ağzını bıçak açmamış...
Adamlar, ABD otomotiv sanayiinin merkezi Detroit'te kiliseye üç tane otomobil sokup ciddi ciddi 'Allahım, otomotiv sanayimizi kurtar' diye ayin yapıp, dua etmişler... Şirin bir olay olarak vermiş bizimkiler haberi...
Aynı işin Bursa Yeşil Cami'de yapıldığını düşünün mesela... Fiat, Renault, Peugeot'yu caminin avlusuna almışlar; dua ediyorlar...
Nasıl?
Yıkılır mı ortalık?..
Hem de nasıl, değil mi?
Peki, dün Detroit'teki olay neredeyse bütün medyamızda, neden şirinlik muskası takınmış Amerikalıların naif davranışı olarak ele alındı sizce?..