Sahteciliğe ortak olmayın
09 Ocak 2021 - Yeni Şafak
Bildiğiniz gibi teknolojiye, araç olarak kullanılan unsurlara karşı duruşumuz olamaz… Çünkü, teknoloji ‘doğası gereği’ iyi ya da kötü değildir… Bu araçların iyiye ya da kötüye kullanımları olabilir… Bir de denetimsizliklerinden kaynaklanan suistimale açık oluşları…
Artık iş ya da özel yaşamın, sosyalleşmenin ayrılmaz bir parçası hâline gelen sosyal medya bu konuda birinciliği başka hiçbir mecraya kaptırmıyor… “Ben başkasının yalancısıyım” diyebilmenin rahatlığı başka bir yerde yok… Sınırsız sorumsuzluk diz boyu…
Bot hesaplar, sahte hesaplar ve troller, sizin siyasi görüşünüze uygun birkaç paylaşımla önce güveninizi kazanıyor… Sonra kendinizi hiç tanımadığınız, gerçek adını, yaşını, cinsiyetini, mesleğini, uzmanlığını ve asıl önemlisi ‘hangi çıkar grubuna hizmet ettiğini’ bilmediğiniz bu kişinin kervanına kapılıp gitmiş buluyorsunuz…
“Yahu sen ne yazmışsın; işin aslı öyle değil!” diyenlere itibar edilmiyor… Ne olacak canım altı üstü bir tweet diye üstünde durulmuyor… Oysa çeşitli konulardaki algılamayı yavaş yavaş değiştirmek için kırk ayrı kanaldan saldıran organize çalışmalar var… İşin sonunda, tuzağa düşen bir kişi yüzlercesini, onlar da belki binlercesini etkiliyor…
FETÖ kadroları bu çalışmalarına hiç ara vermiyorlar… Hesaplarına baksanız laik, muhafazakâr ya da liberal kesimden kişiler sanabilirsiniz… Siz neyseniz onlar da o olmayı iyi biliyorlar… Kripto da bu anlama geliyor zaten… Sonrası malum: Tezvirat, iftira, yalan, hakaret, provokasyon ve itibar suikastı…
En temel öz denetim mekanizmalarından yoksun, sorgulama kabiliyetini rafa kaldırmış, beynini kullanmayıp omuriliğe yüklenen ‘sözde’ kanaat önderlerinin ise gözümüzde hiç affı yok… Mesleklerini de itibarlarını da çöpe atmış durumdalar ve bir daha da güven telkin etmeleri kanaatimizce mümkün değildir. Siyasi görüşlerine yakın gelen her türlü yalanı Whatsapp gruplarında ya da diğer mecralarda yaymalarını anlamak zor…
Sedef Kabaş Hanım… Sadece ülkemizin değil, dünyanın en seçkin üniversitelerinde eğitim görmüş, üniversitelerde dersler veren, mesleki tecrübesi hayli yüksek bir gazeteci… Hiç yakışmamış…
Sedef Hanım ne yapmış? Kalkmış, “Muhbir” adlı bir Twitter kullanıcısının “RTÜK, devlet kurumlarını yıprattığı gerekçesi ile Sayıştay raporlarının televizyonlarda konuşulmasına yasak getirdi” mesajını paylaşmış… Üzerine de “Devlet kurumlarını soymak değil soygunu halka duyurmak yasak! Bravo @rtukkurumsal” diye bir yorum koymuş…
Oysa en basit gazetecilik ilkesini, ‘haberi en az iki kaynaktan doğrulatmayı’, en iyi kendisi bilir herhâlde… Tabii bu iki kaynak da normalde adı sanı, görevi bilinen, iddia ettiği bilgiye erişebileceği kesin kişiler olmalılar… Sosyal medyadaki anonim rumuzunun arkasına saklanan sosyopatlar ‘haber kaynağı’ kategorisine girmez!
Ah Sedef Kabaş Hanım! RTÜK’ün Sayıştay raporlarının yayını ile ilgili böyle bir kararı var mı diye sorgulamak çok mu zordu?! Bunu bir ‘gazeteci’ yapmayacaksa, başka kim yapacak?!
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’i bu konuyla ilgili aradım. Şaşırmıştı… Az ve öz konuştu: “Böyle bir yalanı uyduranları anlamam mümkün de yayanları anlamam çok zor. Bir telefonla aslını öğrenebilirlerdi. Ben bu saçmalığın neresini, nasıl düzelteyim…”
Sedef Hanım umarız bundan sonra kendisini ‘başkasının yalancısı olma’ durumuna düşürmez…
Bildiğiniz gibi hükümet mensuplarının, onların atadığı bürokratların dünyadan bi’ haber, hatta cahil ya da “göbeğini kaşıyan adam” tanımlamalarıyla küçük düşürmeye çalışılması maalesef yeni değil… Ağır bir hastalık gibi kolay kolay atlatılamıyor da… Bu kendi milletini, kültürünü bilmeyen ve sevmeyen çevrelerin en büyük zevklerinden biri “İngilizce bile bilmiyorlar” diye kendilerini üstün gösterme çabaları…
Bu çerçevede ‘masa başında üretilmiş’ trajikomik bir başka itibarsızlaştırma çalışmasına daha denk geldik… Sosyal medyada, TCDD Özel Kalem Müdürü’nün kartviziti diye paylaşılıyor… İsim uydurma… Asıl mesele Özel Kalem Müdürü sıfatının İngilizce karşılığı… Kart üzerinde ‘Special Pen Manager’ yazılmış… Tabii böyle bir ifade İngilizcede yok… Kelime kelime çevrilmiş… Akılları sıra dalga geçmek istemişler… Denilmek istenen de şu: “Bu kadar cahiller işte!”
İşin hoş tarafı, liseden arkadaşlarımın yer aldığı Whatsapp grubuna bu sefil paylaşımları gönderenlerin mesajın altına “Herhâlde sahtedir” diye yazıp, olayı ‘yemediklerini’ belirtmeleri…
Ulaştırma Bakanlığı’na sordum… “Kartın üzerinde geçen isimde biri Bakanlık’ta yok” dediler… TCDD Genel Müdürü’nün Özel Kalem Müdürü’nün adı ise Alpaslan Taylan imiş…
Siz siz olun esprili bile olsa sahteciliğe ortak olmayın…
Artık iş ya da özel yaşamın, sosyalleşmenin ayrılmaz bir parçası hâline gelen sosyal medya bu konuda birinciliği başka hiçbir mecraya kaptırmıyor… “Ben başkasının yalancısıyım” diyebilmenin rahatlığı başka bir yerde yok… Sınırsız sorumsuzluk diz boyu…
Bot hesaplar, sahte hesaplar ve troller, sizin siyasi görüşünüze uygun birkaç paylaşımla önce güveninizi kazanıyor… Sonra kendinizi hiç tanımadığınız, gerçek adını, yaşını, cinsiyetini, mesleğini, uzmanlığını ve asıl önemlisi ‘hangi çıkar grubuna hizmet ettiğini’ bilmediğiniz bu kişinin kervanına kapılıp gitmiş buluyorsunuz…
“Yahu sen ne yazmışsın; işin aslı öyle değil!” diyenlere itibar edilmiyor… Ne olacak canım altı üstü bir tweet diye üstünde durulmuyor… Oysa çeşitli konulardaki algılamayı yavaş yavaş değiştirmek için kırk ayrı kanaldan saldıran organize çalışmalar var… İşin sonunda, tuzağa düşen bir kişi yüzlercesini, onlar da belki binlercesini etkiliyor…
FETÖ kadroları bu çalışmalarına hiç ara vermiyorlar… Hesaplarına baksanız laik, muhafazakâr ya da liberal kesimden kişiler sanabilirsiniz… Siz neyseniz onlar da o olmayı iyi biliyorlar… Kripto da bu anlama geliyor zaten… Sonrası malum: Tezvirat, iftira, yalan, hakaret, provokasyon ve itibar suikastı…
En temel öz denetim mekanizmalarından yoksun, sorgulama kabiliyetini rafa kaldırmış, beynini kullanmayıp omuriliğe yüklenen ‘sözde’ kanaat önderlerinin ise gözümüzde hiç affı yok… Mesleklerini de itibarlarını da çöpe atmış durumdalar ve bir daha da güven telkin etmeleri kanaatimizce mümkün değildir. Siyasi görüşlerine yakın gelen her türlü yalanı Whatsapp gruplarında ya da diğer mecralarda yaymalarını anlamak zor…
Sedef Kabaş Hanım… Sadece ülkemizin değil, dünyanın en seçkin üniversitelerinde eğitim görmüş, üniversitelerde dersler veren, mesleki tecrübesi hayli yüksek bir gazeteci… Hiç yakışmamış…
Sedef Hanım ne yapmış? Kalkmış, “Muhbir” adlı bir Twitter kullanıcısının “RTÜK, devlet kurumlarını yıprattığı gerekçesi ile Sayıştay raporlarının televizyonlarda konuşulmasına yasak getirdi” mesajını paylaşmış… Üzerine de “Devlet kurumlarını soymak değil soygunu halka duyurmak yasak! Bravo @rtukkurumsal” diye bir yorum koymuş…
Oysa en basit gazetecilik ilkesini, ‘haberi en az iki kaynaktan doğrulatmayı’, en iyi kendisi bilir herhâlde… Tabii bu iki kaynak da normalde adı sanı, görevi bilinen, iddia ettiği bilgiye erişebileceği kesin kişiler olmalılar… Sosyal medyadaki anonim rumuzunun arkasına saklanan sosyopatlar ‘haber kaynağı’ kategorisine girmez!
Ah Sedef Kabaş Hanım! RTÜK’ün Sayıştay raporlarının yayını ile ilgili böyle bir kararı var mı diye sorgulamak çok mu zordu?! Bunu bir ‘gazeteci’ yapmayacaksa, başka kim yapacak?!
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’i bu konuyla ilgili aradım. Şaşırmıştı… Az ve öz konuştu: “Böyle bir yalanı uyduranları anlamam mümkün de yayanları anlamam çok zor. Bir telefonla aslını öğrenebilirlerdi. Ben bu saçmalığın neresini, nasıl düzelteyim…”
Sedef Hanım umarız bundan sonra kendisini ‘başkasının yalancısı olma’ durumuna düşürmez…
Bildiğiniz gibi hükümet mensuplarının, onların atadığı bürokratların dünyadan bi’ haber, hatta cahil ya da “göbeğini kaşıyan adam” tanımlamalarıyla küçük düşürmeye çalışılması maalesef yeni değil… Ağır bir hastalık gibi kolay kolay atlatılamıyor da… Bu kendi milletini, kültürünü bilmeyen ve sevmeyen çevrelerin en büyük zevklerinden biri “İngilizce bile bilmiyorlar” diye kendilerini üstün gösterme çabaları…
Bu çerçevede ‘masa başında üretilmiş’ trajikomik bir başka itibarsızlaştırma çalışmasına daha denk geldik… Sosyal medyada, TCDD Özel Kalem Müdürü’nün kartviziti diye paylaşılıyor… İsim uydurma… Asıl mesele Özel Kalem Müdürü sıfatının İngilizce karşılığı… Kart üzerinde ‘Special Pen Manager’ yazılmış… Tabii böyle bir ifade İngilizcede yok… Kelime kelime çevrilmiş… Akılları sıra dalga geçmek istemişler… Denilmek istenen de şu: “Bu kadar cahiller işte!”
İşin hoş tarafı, liseden arkadaşlarımın yer aldığı Whatsapp grubuna bu sefil paylaşımları gönderenlerin mesajın altına “Herhâlde sahtedir” diye yazıp, olayı ‘yemediklerini’ belirtmeleri…
Ulaştırma Bakanlığı’na sordum… “Kartın üzerinde geçen isimde biri Bakanlık’ta yok” dediler… TCDD Genel Müdürü’nün Özel Kalem Müdürü’nün adı ise Alpaslan Taylan imiş…
Siz siz olun esprili bile olsa sahteciliğe ortak olmayın…