Sahtekâr ile Tamahkâr
18 kasım 2023 yeni şafak
Benzer bir başlığı iki yıl önceki Thodex skandalı için de kullanmışız. Tarih tekerrür edip duruyor…
Beni sahtekârlardan çok tamahkârlar ilgilendiriyor. Çünkü bu ikincisi mebzul miktarda olduğu müddetçe birincisi türemeye, çeşitlenmeye devam ediyor. Arapça ve Farsçadan türetilmiş olan tamahkâr sözcüğünün Kubbealtı Lûgatı’ndaki karşılığı şöyle: “Tamah eden, mal, para vb.ne aşırı derecede istek duyan kimse, aç gözlü.”
Bu sahtekârların hepsini saymaya sayfalar yetmez… Son haftaların başrolünde Polat çifti, Candan kardeşler ve şürekâsı var…İnternet ve sosyal medyanın hayatımıza yerleşmesiyle birden hız kazanan, Y. Mim. Mehmet Koçak kardeşimizin deyişiyle “Neşeli cahiliye devri” ürünleri bu kör satıcıların, mutlaka kör alıcıları bulunuyor. Esas onları tahlil etmek gerekiyor…
Neşeli cahiliye devri deyip geçmeyin, “keriz silkeleme” taktikleri için ideal ortamı internette sağlayan, malı da götürüyor.
Gazze’de binlerce çoluk, çocuk kıyama uğruyormuş, hastaneler, evler bombalanıyormuş, Ukrayna-Rusya savaşında Amerika Rusya’yı test ediyormuş, şuurunu yitirmiş olan Biden dünyanın çivisiyle oynayıp duruyormuş… Kimin umurunda? Gir Tiktok’a… Koy arka plana “Erik Dalı”nı… Abuk sabuk iki laf et, gelsin paracıklar… Bu yöntemle sosyal medyada toplanan paraların 100 bin TL ile 1 milyon TL arasında olduğu söyleniyor…Bunların kıdemlisi ise Candan kardeşler, Polat çifti gibi tipler; onların kazançları daha fazla elbette… Bir de daha da yukarıdakiler var ki; ne aldılar, ne götürdüler meçhul… İçişleri Bakanlığı son derece başarıyla yürüttüğü operasyonlarıyla onlarla da yakından ilgileniyor, sahtekârlığın üzerine gitmeye devam ediyor.
Hani bizim avanakların pek bayıldığı Batı’da böyle işlerin olmadığı düşüncesine kapılmamak lazım. Oralarda bu tiplerin ‘ağa babaları’ var…
Bir süre önce Der Spiegel dergisi, P&R adlı bir konteyner şirketinin ‘operasyonlarını’, “Savaş sonrası Alman tarihindeki en büyük sahtekârlık” olarak tanımlayan bir yazı yayınlamıştı. Şirketin eski pazarlama müdürü Hajo Maier’in ifşaatlarıyla ortaya çıkan sahtekârlıkta; çoğunluğunu emekli ikramiyelerini yatıran yaşlıların oluşturduğu 54 bin yatırımcının toplam 2,5 milyar avrosu (yaklaşık 78 milyar TL) buhar olmuştu. Eh! Gelişmişlik konusunda aramızda bu kadar fark olacak… Adamların sahtekârları da maşallah gelişmiş seviyelerde(!).Tamam sahtekârları anladık… Ancak, bu sorunun çözümünün bir parçasının, tamahkârları engellemek olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Ne yazık ki magazin basınımız önce “Renkli hayatlar” türünden başlıklarla bu vasıfsız sahtekârlara bir şeymiş gibi davranıp onlara yol veriyor, sonra da ortalık karışınca bir kez daha ellerini ovuşturup mahkeme koridorlarında, emniyet girişlerinde ağlaşan sahtekârların görüntülerini izlettiriyorlar.
Oysa asıl tamahkârların mercek altına alınması, bu güvenilecek hiçbir yanı olmayan tiplere nasıl güvenebildiklerinin anlaşılması ve sonunda ortaya çıkan mağduriyetin dramı ifşa edilmeli… Belki gideni yerine koymaz ama bundan sonrakiler için caydırıcı olabilir.
Günün sözü
"Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına / Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem
Seyid (İmadeddin) Nesimî
Gözümüze takılanlar…
*Ford Trucks, reklam ajansı Tick Tock Boom iş birliğiyle “Kaptanın Yeri” adlı bir YouTube serisine başlamış. İlker Ayrık’ın sunduğu programın her bölümünde farklı bir rotada yolculuk yapılıyor ve bir uzun yol şoförünün kendi imkânlarıyla pişirdiği yemekle bulunduğu yeri restorana dönüştürmesinin hikâyesi anlatılıyormuş. Uzun yol şoförlerinin damak zevkini yabana atmamak gerektiğini çok uzun zaman önce öğrenmiştik. Bir ahbabımız ne zaman seyahat etse, yemeğini mutlaka önünde kamyonların durduğu bir restoranda yerdi. Onun sayesinde hiç beklemediğimiz yerlerde, hiç beklemediğimiz güzellikte lezzetlerle tanışmıştık; çünkü uzun yok şoförleri bu işi iyi bilir. (Ayşenur Bozal, Ogivly)
* Yeni yetişen gençler, hatta çocuklara “Büyüyünce ne olmak istiyorsun” diye sorulduğunda kısa süre öncesine kadar “YouTuber” cevabını alıyordunuz. Şimdi aynı soruya “Girişimci” cevabı verenlerin sayısı artmaya başladı. Çocuklarda ‘toz pembe’ bir hayat izlenimi bırakan bu işler elbette o kadar da kolay değil. “Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında ICT Sektöründeki İş Birliğinin Geliştirilmesi” raporuna göre; Türkiye, Avrupa’da 2022 yılında en çok yatırım alan 10. ülke, İstanbul en çok yatırım alan 8. Avrupa şehri konumundaymış. Öte yandan KYO Legal ortağı Avukat Gamze Müge Kan girişimcileri uyarmış: “Patent, marka başvurusunu yapmadıklarında, gizlilik sözleşmelerini aksattığında iş fikirlerini kaybedebilirler. Yanlış şirket kurgusu yapılırsa da maddi ya da vergisel olarak zarara uğrayabilirler… Tüm sözleşmelere iyi çalışmak hukuki bir açık bırakmamak gerekiyor.” (Barış Şahin, Brand Focus)
* “BSH Gönüllüsü ‘Ahtapotlar’ Yeşil Dönüşüm için Çocuklarla Buluştu”… Basın bülteninin başlığı bu olunca kayıtsız kalmamız pek mümkün olmadı… Konu şuymuş; çocuklara sürdürülebilirlik bilincini erken yaşta kazandırmayı hedefleyen BSH Türkiye, Karbonsuz Gelecek Platformu ile şirketin sürdürülebilirlik gönüllülerinden oluşan “Ahtapotlar” grubu ile MEB’e bağlı ilkokullarda “Karbonsuz Gelecek” eğitimleri vermeye başlamış. Hedef çok isabetli, uygulamaya doğru adımlarla başlanmış, haberde kullanılacak görseller son derece hoş… Fakat bunca bilgi arasında BSH’nin faaliyet alanı, hiç değilse açılımı yazılmamış. İletişim faaliyetlerinde temel yaklaşım bilgiyi 6 yaşındaki çocuğun anlayacağı biçimde paketlemek ve “Zaten biliyorlar” yanılgısına düşmemek. Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bir haber yazarken dahi, adının geçtiği ilk yerde “Cumhurbaşkanı” diye belirtmek gerekir… (Şebnem Ateş, Desibel)
Beni sahtekârlardan çok tamahkârlar ilgilendiriyor. Çünkü bu ikincisi mebzul miktarda olduğu müddetçe birincisi türemeye, çeşitlenmeye devam ediyor. Arapça ve Farsçadan türetilmiş olan tamahkâr sözcüğünün Kubbealtı Lûgatı’ndaki karşılığı şöyle: “Tamah eden, mal, para vb.ne aşırı derecede istek duyan kimse, aç gözlü.”
Bu sahtekârların hepsini saymaya sayfalar yetmez… Son haftaların başrolünde Polat çifti, Candan kardeşler ve şürekâsı var…İnternet ve sosyal medyanın hayatımıza yerleşmesiyle birden hız kazanan, Y. Mim. Mehmet Koçak kardeşimizin deyişiyle “Neşeli cahiliye devri” ürünleri bu kör satıcıların, mutlaka kör alıcıları bulunuyor. Esas onları tahlil etmek gerekiyor…
Neşeli cahiliye devri deyip geçmeyin, “keriz silkeleme” taktikleri için ideal ortamı internette sağlayan, malı da götürüyor.
Gazze’de binlerce çoluk, çocuk kıyama uğruyormuş, hastaneler, evler bombalanıyormuş, Ukrayna-Rusya savaşında Amerika Rusya’yı test ediyormuş, şuurunu yitirmiş olan Biden dünyanın çivisiyle oynayıp duruyormuş… Kimin umurunda? Gir Tiktok’a… Koy arka plana “Erik Dalı”nı… Abuk sabuk iki laf et, gelsin paracıklar… Bu yöntemle sosyal medyada toplanan paraların 100 bin TL ile 1 milyon TL arasında olduğu söyleniyor…Bunların kıdemlisi ise Candan kardeşler, Polat çifti gibi tipler; onların kazançları daha fazla elbette… Bir de daha da yukarıdakiler var ki; ne aldılar, ne götürdüler meçhul… İçişleri Bakanlığı son derece başarıyla yürüttüğü operasyonlarıyla onlarla da yakından ilgileniyor, sahtekârlığın üzerine gitmeye devam ediyor.
Hani bizim avanakların pek bayıldığı Batı’da böyle işlerin olmadığı düşüncesine kapılmamak lazım. Oralarda bu tiplerin ‘ağa babaları’ var…
Bir süre önce Der Spiegel dergisi, P&R adlı bir konteyner şirketinin ‘operasyonlarını’, “Savaş sonrası Alman tarihindeki en büyük sahtekârlık” olarak tanımlayan bir yazı yayınlamıştı. Şirketin eski pazarlama müdürü Hajo Maier’in ifşaatlarıyla ortaya çıkan sahtekârlıkta; çoğunluğunu emekli ikramiyelerini yatıran yaşlıların oluşturduğu 54 bin yatırımcının toplam 2,5 milyar avrosu (yaklaşık 78 milyar TL) buhar olmuştu. Eh! Gelişmişlik konusunda aramızda bu kadar fark olacak… Adamların sahtekârları da maşallah gelişmiş seviyelerde(!).Tamam sahtekârları anladık… Ancak, bu sorunun çözümünün bir parçasının, tamahkârları engellemek olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Ne yazık ki magazin basınımız önce “Renkli hayatlar” türünden başlıklarla bu vasıfsız sahtekârlara bir şeymiş gibi davranıp onlara yol veriyor, sonra da ortalık karışınca bir kez daha ellerini ovuşturup mahkeme koridorlarında, emniyet girişlerinde ağlaşan sahtekârların görüntülerini izlettiriyorlar.
Oysa asıl tamahkârların mercek altına alınması, bu güvenilecek hiçbir yanı olmayan tiplere nasıl güvenebildiklerinin anlaşılması ve sonunda ortaya çıkan mağduriyetin dramı ifşa edilmeli… Belki gideni yerine koymaz ama bundan sonrakiler için caydırıcı olabilir.
Günün sözü
"Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına / Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem
Seyid (İmadeddin) Nesimî
Gözümüze takılanlar…
*Ford Trucks, reklam ajansı Tick Tock Boom iş birliğiyle “Kaptanın Yeri” adlı bir YouTube serisine başlamış. İlker Ayrık’ın sunduğu programın her bölümünde farklı bir rotada yolculuk yapılıyor ve bir uzun yol şoförünün kendi imkânlarıyla pişirdiği yemekle bulunduğu yeri restorana dönüştürmesinin hikâyesi anlatılıyormuş. Uzun yol şoförlerinin damak zevkini yabana atmamak gerektiğini çok uzun zaman önce öğrenmiştik. Bir ahbabımız ne zaman seyahat etse, yemeğini mutlaka önünde kamyonların durduğu bir restoranda yerdi. Onun sayesinde hiç beklemediğimiz yerlerde, hiç beklemediğimiz güzellikte lezzetlerle tanışmıştık; çünkü uzun yok şoförleri bu işi iyi bilir. (Ayşenur Bozal, Ogivly)
* Yeni yetişen gençler, hatta çocuklara “Büyüyünce ne olmak istiyorsun” diye sorulduğunda kısa süre öncesine kadar “YouTuber” cevabını alıyordunuz. Şimdi aynı soruya “Girişimci” cevabı verenlerin sayısı artmaya başladı. Çocuklarda ‘toz pembe’ bir hayat izlenimi bırakan bu işler elbette o kadar da kolay değil. “Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında ICT Sektöründeki İş Birliğinin Geliştirilmesi” raporuna göre; Türkiye, Avrupa’da 2022 yılında en çok yatırım alan 10. ülke, İstanbul en çok yatırım alan 8. Avrupa şehri konumundaymış. Öte yandan KYO Legal ortağı Avukat Gamze Müge Kan girişimcileri uyarmış: “Patent, marka başvurusunu yapmadıklarında, gizlilik sözleşmelerini aksattığında iş fikirlerini kaybedebilirler. Yanlış şirket kurgusu yapılırsa da maddi ya da vergisel olarak zarara uğrayabilirler… Tüm sözleşmelere iyi çalışmak hukuki bir açık bırakmamak gerekiyor.” (Barış Şahin, Brand Focus)
* “BSH Gönüllüsü ‘Ahtapotlar’ Yeşil Dönüşüm için Çocuklarla Buluştu”… Basın bülteninin başlığı bu olunca kayıtsız kalmamız pek mümkün olmadı… Konu şuymuş; çocuklara sürdürülebilirlik bilincini erken yaşta kazandırmayı hedefleyen BSH Türkiye, Karbonsuz Gelecek Platformu ile şirketin sürdürülebilirlik gönüllülerinden oluşan “Ahtapotlar” grubu ile MEB’e bağlı ilkokullarda “Karbonsuz Gelecek” eğitimleri vermeye başlamış. Hedef çok isabetli, uygulamaya doğru adımlarla başlanmış, haberde kullanılacak görseller son derece hoş… Fakat bunca bilgi arasında BSH’nin faaliyet alanı, hiç değilse açılımı yazılmamış. İletişim faaliyetlerinde temel yaklaşım bilgiyi 6 yaşındaki çocuğun anlayacağı biçimde paketlemek ve “Zaten biliyorlar” yanılgısına düşmemek. Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bir haber yazarken dahi, adının geçtiği ilk yerde “Cumhurbaşkanı” diye belirtmek gerekir… (Şebnem Ateş, Desibel)