Salak mı bu Oscar'ı düzenleyenler?..
19 Ekim 2009 Akşam Gazetesi
Cuma öğlen yine Salomanje'deyiz. Hıncal Uluç başköşeye kurulmuş. Başka yere oturmasına kimse izin vermiyor zaten... Şeyhül Muharririn diyorlar. Kabul etmiyor pek. Ahmet Kabaklı'nın 2001'deki vefatından sonra o 'post' boş aslında. Ancak Uluç'a göre o 'post'a Hakkı Devrim yakışıyor...
Günün özel konuğunu Uluç getirmiş... 'Yarım asırlık gazeteci' dediği, Los Angeles'li Safter Yılmaz ağabeyimiz... Türk medyası nezdinde oraların muhtarı ve de sorumlusu. Bize sorarsanız California Valisi Arnold Schwarzenegger, bölgede gazetecilik adına iş bitirme konusunda onun eline su dökemez... Ben de gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda onun geçtiği haberleri kullanırdım... Düşünün siz tecrübeyi, ilişki, network (ağ) zenginliğini...
Tam da Antalya'da Altın Portakal sahiplerini bulmak üzere... Magazin basını topun ağzında... Hollywood'un, Beverly Hills'in bağrından kopup gelmiş bir 'delikanlı' yanımızdayken ne konuşulacaksa o konuşuldu zaten... Bir de tabii ki Ahmet Hakan'ın Bedri Baykam'la... Pardon, Bedri Baykam'ın da bulunduğu bir masada (Yakup'ta) Başak Sayan Hanım'la görüntülenmiş olması...
Sonuçları bilmiyorduk. Türk sinemasındaki star sisteminin neden 'çalışmadığını' konuşuyorduk. Sonradan sonuçlar da bizi tamamen doğrular şekilde 'tecelli' etti zaten... Ödül alanların herhalde hepsi son derece yetenekli çocuklar ancak içlerinde 'Star' falan yok... Sanki 'Antalya Amatör Filmler Festivali' ya da 'Antalya Sanat Filmleri Festivali'... 'Antalya Genç Yetenekler Festivali'... En iyisi 'Antalya Kimsenin Tanımadığı Yeteneklerin Oynadığı ve Kimsenin İzlemeyeceği Filmler Festivali' koysunlar adını, iş bitsin...
Eğer Altın Portakal, sinema sanatına yönelik bir Festival ise, diyeceğimiz hiçbir şey olamaz... Starmış, ticaretmiş paraymış tanımaz, 'entelijansiya' olarak kim, neyi istiyorsanız ödüllendirirsiniz... Bize de pasta yemek düşer... Ancak sektörün, endüstrinin ödüllerini verdiğinizi iddia ediyorsanız, o zaman iş değişir. Ödül verdiğiniz filmin 'iş yapması' gerekir, yerlerde sürünmesi değil... Sonra da 'Bu festival neden yeterince önemsenmiyor' ya da 'Antalya'nın kent markasına neden yeterince katma değer getirmiyor' diye sızlanmanın alemi olmaz...
Hıncal Uluç'a bir yazısını hatırlattım. Keşke bulup yollasa da aynen yayınlasak... Hala ilk günkü tazeliğini koruyor yani... Hıncal o yazısında popüler kültürde star sisteminden söz ediyordu... Gelişmiş ülkelerde medyanın 'star'ları parlatmak için elinden geleni yaptığını, bu sayede de kendi satışlarını olumlu yönde etkilediklerini belirtiyordu. Bizde ise 'şöhretli kişilere vurmak' alışkanlık haline gelmişti... 'Yakala!' ve 'Vur!'... 'Eleştir, perişan et! Starları değil yetenekli ancak adı duyulmamış arkadaşları öne çıkar... Ayrıca da yeteneklerinden çok siyasi görüşlerini önemse!...
Haberlerinde biraz şöhret yolunu tutmuş olanları perişan etmeyi hedef al... Sansasyon yarat belki, ancak sonra seni 'taşıyacak' star kalmasın...
E diye bir kanal var. Açın bakın... Star'larını övüyor mu, yoksa onlara sövüyor mu?
Masadaki arkadaşlara dönüp sordum: Bizim kuşaktan size 33 tane star sayarım. Bugün hepsi hala star... Aynen Hollywood'da olduğu gibi... Siz bana sizin kuşaktan 3 tane gerçek 'star' sayın, ne istiyorsanız ısmarlayayım... Ayhan Işık gibi, Türkan Şoray gibi, Göksel Arsoy, Tarık Akan, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, İzzet Günay, Sadri Alışık, Fatma Girik, Kemal Sunal, Hülya Koçyiğit, Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Selda Alkor, Belgin Doruk, Zeki Müren ve daha niceleri gibi...
Sağdan sayın Bülent Ersoy, Hülya Avşar, Sezen Aksu, Tarkan ve tabii ki Ajda... Soldan sayın yine bunlar... Bunların da neresi sizin kuşak oluyor merak konusu doğrusu...
Star gibi star kaç tane var sinemamızda? Düşünün bir... Ve sorun: Neden yok?.. TV'lerdeki popüler programlara kimler davet ediliyor bakın... Beyaz, konuk bulamamaktan şikayet ediyordu. Döndolaş aynı 'şöhretler'... 'Starlar' değil, 'şöhretler'...
Star yoksa popüler kültür yok; popüler kültür yoksa sektör yok... O yoksa, medya yok... Popüler kültürden ekmek yiyen onca insana ekmek yok...
O halde hem yıldızlarla uğraşırken iki kere düşünmeli hem de ödülleri dağıtırken...
Neden Oscar'da adayları ve ödül alacakları Amerika Sahne Sanatları ve Bilimler Akademisi üyeleri yapıyor da, entelektüel bir jüri yapmıyor? Salak mı bu Oscar'ı düzenleyenler? Neden bizde jüri Başkanı'nı herkes tanıyor da ödül alanları kimse tanımıyor? Neden Oscar'a kimse itiraz etmiyor da Portakal her yıl bir bardak suda fırtına koparmaya çalışan itirazcılarla dolup taşıyor?
Bu arada tüm ödül kazananları yürekten kutladığımı belirtmeliyim. Onların bu konuda hiçbir taksiratları yok... Dişimi sıkıp bazılarını seyredebilirim bile...
Sözüm kendi kuyruğunu ısırıp oldukları yerde fır fır dönenlere...
Cuma öğlen yine Salomanje'deyiz. Hıncal Uluç başköşeye kurulmuş. Başka yere oturmasına kimse izin vermiyor zaten... Şeyhül Muharririn diyorlar. Kabul etmiyor pek. Ahmet Kabaklı'nın 2001'deki vefatından sonra o 'post' boş aslında. Ancak Uluç'a göre o 'post'a Hakkı Devrim yakışıyor...
Günün özel konuğunu Uluç getirmiş... 'Yarım asırlık gazeteci' dediği, Los Angeles'li Safter Yılmaz ağabeyimiz... Türk medyası nezdinde oraların muhtarı ve de sorumlusu. Bize sorarsanız California Valisi Arnold Schwarzenegger, bölgede gazetecilik adına iş bitirme konusunda onun eline su dökemez... Ben de gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda onun geçtiği haberleri kullanırdım... Düşünün siz tecrübeyi, ilişki, network (ağ) zenginliğini...
Tam da Antalya'da Altın Portakal sahiplerini bulmak üzere... Magazin basını topun ağzında... Hollywood'un, Beverly Hills'in bağrından kopup gelmiş bir 'delikanlı' yanımızdayken ne konuşulacaksa o konuşuldu zaten... Bir de tabii ki Ahmet Hakan'ın Bedri Baykam'la... Pardon, Bedri Baykam'ın da bulunduğu bir masada (Yakup'ta) Başak Sayan Hanım'la görüntülenmiş olması...
Sonuçları bilmiyorduk. Türk sinemasındaki star sisteminin neden 'çalışmadığını' konuşuyorduk. Sonradan sonuçlar da bizi tamamen doğrular şekilde 'tecelli' etti zaten... Ödül alanların herhalde hepsi son derece yetenekli çocuklar ancak içlerinde 'Star' falan yok... Sanki 'Antalya Amatör Filmler Festivali' ya da 'Antalya Sanat Filmleri Festivali'... 'Antalya Genç Yetenekler Festivali'... En iyisi 'Antalya Kimsenin Tanımadığı Yeteneklerin Oynadığı ve Kimsenin İzlemeyeceği Filmler Festivali' koysunlar adını, iş bitsin...
Eğer Altın Portakal, sinema sanatına yönelik bir Festival ise, diyeceğimiz hiçbir şey olamaz... Starmış, ticaretmiş paraymış tanımaz, 'entelijansiya' olarak kim, neyi istiyorsanız ödüllendirirsiniz... Bize de pasta yemek düşer... Ancak sektörün, endüstrinin ödüllerini verdiğinizi iddia ediyorsanız, o zaman iş değişir. Ödül verdiğiniz filmin 'iş yapması' gerekir, yerlerde sürünmesi değil... Sonra da 'Bu festival neden yeterince önemsenmiyor' ya da 'Antalya'nın kent markasına neden yeterince katma değer getirmiyor' diye sızlanmanın alemi olmaz...
Hıncal Uluç'a bir yazısını hatırlattım. Keşke bulup yollasa da aynen yayınlasak... Hala ilk günkü tazeliğini koruyor yani... Hıncal o yazısında popüler kültürde star sisteminden söz ediyordu... Gelişmiş ülkelerde medyanın 'star'ları parlatmak için elinden geleni yaptığını, bu sayede de kendi satışlarını olumlu yönde etkilediklerini belirtiyordu. Bizde ise 'şöhretli kişilere vurmak' alışkanlık haline gelmişti... 'Yakala!' ve 'Vur!'... 'Eleştir, perişan et! Starları değil yetenekli ancak adı duyulmamış arkadaşları öne çıkar... Ayrıca da yeteneklerinden çok siyasi görüşlerini önemse!...
Haberlerinde biraz şöhret yolunu tutmuş olanları perişan etmeyi hedef al... Sansasyon yarat belki, ancak sonra seni 'taşıyacak' star kalmasın...
E diye bir kanal var. Açın bakın... Star'larını övüyor mu, yoksa onlara sövüyor mu?
Masadaki arkadaşlara dönüp sordum: Bizim kuşaktan size 33 tane star sayarım. Bugün hepsi hala star... Aynen Hollywood'da olduğu gibi... Siz bana sizin kuşaktan 3 tane gerçek 'star' sayın, ne istiyorsanız ısmarlayayım... Ayhan Işık gibi, Türkan Şoray gibi, Göksel Arsoy, Tarık Akan, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, İzzet Günay, Sadri Alışık, Fatma Girik, Kemal Sunal, Hülya Koçyiğit, Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Selda Alkor, Belgin Doruk, Zeki Müren ve daha niceleri gibi...
Sağdan sayın Bülent Ersoy, Hülya Avşar, Sezen Aksu, Tarkan ve tabii ki Ajda... Soldan sayın yine bunlar... Bunların da neresi sizin kuşak oluyor merak konusu doğrusu...
Star gibi star kaç tane var sinemamızda? Düşünün bir... Ve sorun: Neden yok?.. TV'lerdeki popüler programlara kimler davet ediliyor bakın... Beyaz, konuk bulamamaktan şikayet ediyordu. Döndolaş aynı 'şöhretler'... 'Starlar' değil, 'şöhretler'...
Star yoksa popüler kültür yok; popüler kültür yoksa sektör yok... O yoksa, medya yok... Popüler kültürden ekmek yiyen onca insana ekmek yok...
O halde hem yıldızlarla uğraşırken iki kere düşünmeli hem de ödülleri dağıtırken...
Neden Oscar'da adayları ve ödül alacakları Amerika Sahne Sanatları ve Bilimler Akademisi üyeleri yapıyor da, entelektüel bir jüri yapmıyor? Salak mı bu Oscar'ı düzenleyenler? Neden bizde jüri Başkanı'nı herkes tanıyor da ödül alanları kimse tanımıyor? Neden Oscar'a kimse itiraz etmiyor da Portakal her yıl bir bardak suda fırtına koparmaya çalışan itirazcılarla dolup taşıyor?
Bu arada tüm ödül kazananları yürekten kutladığımı belirtmeliyim. Onların bu konuda hiçbir taksiratları yok... Dişimi sıkıp bazılarını seyredebilirim bile...
Sözüm kendi kuyruğunu ısırıp oldukları yerde fır fır dönenlere...