“Sana Söz!”
14 eylül 2023 yeni şafak
AK Parti için tehlike çanlarının çaldığını gösteren fotoğraftır… Popüler tabirle, bu fotoğrafla, “Sosyal medya yıkılıyor”… Muhalefetin baş aktörleri olan CHP, İYİ Parti ve Yeşil Sol Parti’nin (HDP) bulundukları ‘kırılma’, ‘çözülme’, ‘tefessüh etme’ hâli, belli ki AK Parti saflarında bir sevinç yumağı oluşmasına yol açmış…
Erken gelen sevinç ve geleceği öngörememe, siyasi iletişimde bazen çok büyük tuzaktır; ‘7’li Masa’nın serüveninde oluğu gibi…
Şu sahne de gözümüzün önünden bir türlü gitmiyor: 2023 seçimlerinin hemen öncesindeki Ankara mitinginde beyaz gömleğinin kollarını bir kez daha sıvayan Ekrem Bey, seçimin 1. turuna iki gün kala, 12 Mayıs’ta, muhalefet saflarında esen havayı gayet iyi dile getiriyordu: “Kimseye söylemek yok, tamam mı Ankara? Söz mü? Kimseye söylemek yok… Ya, bundan sonra söyleseniz de olur, söylemeseniz de… Kazanıyoruuuuz!”
İşte bu duygu, insanı iletişim boyutunda silahsızlandırır, yenilginin ilk temel taşlarını örmeye başlar…
Benzer bir durum her an yerel seçimler için de gündeme gelebilir. Muhalefetin içinde bulunduğu kaotik ortama bakarak “Ankara, İstanbul cepte; İzmir de neden olmasın?!” diye düşünenlerin sayısı hiç de az değil… Diyorlar ki; “Yeter ki Kılıçdaroğlu CHP Kurultay’ında yine kendisini Genel Başkan seçtirsin ve İmamoğlu ile Yavaş’ı aday göstersin… Bakın o zaman nasıl alıyoruz seçimi…”
Sayın Cumhurbaşkanı, insanı rehavete düşüren, kibrini besleyen, tahlil yeteneğini hasara uğratan ve hataya sevk eden bu ‘çantada keklik’ yaklaşımıyla oldum olası kavgalıdır… …
Cumhur İttifakı’nın, ülkücü deyişiyle ‘titreyip kendine gelme’ zamanı gelmiş de geçmektedir…
Hatırlayalım, seçimden önce CHP ödenekli TV kanalları, gazetelerin ve ‘trol’lerin oluşturduğu ortama göre ise Kılıçdaroğlu’nun oyları yüzde 65 civarında gösteriliyordu…
Bildiğiniz gibi 17 puan yanıldılar; yani yüzde 26’lık bir yanılma söz konusu… Dünyadaki hiçbir anket çalışmasında yüzde 5’in üzerindeki yanılma payı kabul edilemez…
Şimdilerde yerel seçimler konusunda benzer bir hava Cumhur İttifakı saflarında estiriliyor: “81 vilayeti birden alırız!!!”
Allah, Türkiye’yi ‘7’li Masa’ iktidarından nasıl korumuşsa Cumhur İttifakı’nı da rehavete düşmekten öyle korur inşallah…
Günün sözü
“Acele etmek şeytanın hilesidir; dayanmak ve işi hesaplamak ise Allah’ın lütfudur.”
Hz. Mevlânâ
Gözümüze takılanlar…
Erken gelen sevinç ve geleceği öngörememe, siyasi iletişimde bazen çok büyük tuzaktır; ‘7’li Masa’nın serüveninde oluğu gibi…
Şu sahne de gözümüzün önünden bir türlü gitmiyor: 2023 seçimlerinin hemen öncesindeki Ankara mitinginde beyaz gömleğinin kollarını bir kez daha sıvayan Ekrem Bey, seçimin 1. turuna iki gün kala, 12 Mayıs’ta, muhalefet saflarında esen havayı gayet iyi dile getiriyordu: “Kimseye söylemek yok, tamam mı Ankara? Söz mü? Kimseye söylemek yok… Ya, bundan sonra söyleseniz de olur, söylemeseniz de… Kazanıyoruuuuz!”
İşte bu duygu, insanı iletişim boyutunda silahsızlandırır, yenilginin ilk temel taşlarını örmeye başlar…
Benzer bir durum her an yerel seçimler için de gündeme gelebilir. Muhalefetin içinde bulunduğu kaotik ortama bakarak “Ankara, İstanbul cepte; İzmir de neden olmasın?!” diye düşünenlerin sayısı hiç de az değil… Diyorlar ki; “Yeter ki Kılıçdaroğlu CHP Kurultay’ında yine kendisini Genel Başkan seçtirsin ve İmamoğlu ile Yavaş’ı aday göstersin… Bakın o zaman nasıl alıyoruz seçimi…”
Sayın Cumhurbaşkanı, insanı rehavete düşüren, kibrini besleyen, tahlil yeteneğini hasara uğratan ve hataya sevk eden bu ‘çantada keklik’ yaklaşımıyla oldum olası kavgalıdır… …
Cumhur İttifakı’nın, ülkücü deyişiyle ‘titreyip kendine gelme’ zamanı gelmiş de geçmektedir…
Hatırlayalım, seçimden önce CHP ödenekli TV kanalları, gazetelerin ve ‘trol’lerin oluşturduğu ortama göre ise Kılıçdaroğlu’nun oyları yüzde 65 civarında gösteriliyordu…
Bildiğiniz gibi 17 puan yanıldılar; yani yüzde 26’lık bir yanılma söz konusu… Dünyadaki hiçbir anket çalışmasında yüzde 5’in üzerindeki yanılma payı kabul edilemez…
Şimdilerde yerel seçimler konusunda benzer bir hava Cumhur İttifakı saflarında estiriliyor: “81 vilayeti birden alırız!!!”
Allah, Türkiye’yi ‘7’li Masa’ iktidarından nasıl korumuşsa Cumhur İttifakı’nı da rehavete düşmekten öyle korur inşallah…
Günün sözü
“Acele etmek şeytanın hilesidir; dayanmak ve işi hesaplamak ise Allah’ın lütfudur.”
Hz. Mevlânâ
Gözümüze takılanlar…
- Amazon Türkiye ve PwC Türkiye iş birliği ile hazırlanan “Türkiye’deki KOBİ’lerin E-Ticaret Görünümü” raporu, KOBİ’lerin e-ticaret ve e-ihracat durumunu ortaya koymuş. ETBIS verilerine göre Türkiye’de yurt dışından yapılan harcamalar 2019 yılında 12,2 milyar TL iken, bu değer 2022 yılında 33,8 milyar TL’ye yükselmiş. 2017-2022 yıllarını arasında küresel sınır ötesi e-ticaret hacmi 2,5 kat artmış, Türkiye’deki e-ihracat hacmi ise sadece 3 yılda (2019-2022) 2,8 kat yükselmiş. (Ceren Moral Aru, Marjinal). TÜİK’in “Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması”na göre, e-ticaret 2023 yılında 2 milyon yeni müşteri kazanmış. E-ticaret her geçen gün büyürken ‘sosyal şımarıklığa’ kapılmamak teşvikler gibi, sunulan tüm imkânlardan yararlanmak gerek.
- Sektörüne, büyüklüğüne, çalışan sayısına veya niteliğine bakılmaksızın her şirket ‘iş sürekliliğini’ aksatacak tehditlere maruz kalıyormuş. Siber güvenlik alanında faaliyet gösteren Acronise, doğal afetler, veri sahtekarlığı ve hırsızlığı ile siber saldırıların iş sürekliliğini en çok aksatan tehditler arasında başı çektiğini açıklamış. Firma ayrıca şu zaaflar söz konusu olduğunda tehdide dönüşebildiğini belirtmiş: 1. Sorunsuz geçmişe güvenmek, 2. Tehdit ve risklerin doğru değerlendirilmemesi, 3. Çalışanların iş sürekliliği konusunda eğitilmemesi, 4. İş sürekliliği planlarının nadiren uygulanması, 5. İş sürekliliği planına üçüncü taraf hizmetlerin dâhil edilmemesi (İzel Bostancı, omg! medya).
- Üstat Halit Refiğ’in 48 yıl önce, 1975’te TRT için çektiği “Aşk-ı Memnu”, yurt dışına (Fransa) ihraç edilen ilk Türk dizisiydi. Sonrası uzun bir duraklama dönemi gibi görünse de son yıllarda müthiş bir üretim ve yurt dışına açılma yaşanıyor. Eda Aktürk Akyol’un haberine göre; ABD’den sonra en fazla dizi ihraç eden ülke Türkiye imiş. 150’den fazla Türk yapımı; Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika’da toplam 146 ülkedeki izleyicilere ulaşmış. Bir ülkenin sanatsal popüler üretiminin diğer ülkelerce beğenilmesinin yalnızca ekonomik faydaları olduğunu düşünmek çok yazık olur. Yıllarca ABD tezlerini anlatan filmlerin taşıyıcısı olan Hollywood’un ülke itibarına ve algılamasına etkisi, işin çok boyutlu olduğunun en iyi örneğidir… Yumuşak güç ve kamu diplomasisinin bir aracı olarak görülerek Türk sinema ve dizi sektörünün desteklenmesi ülkemiz lehine uzun vadeli ve kalıcı sonuçlar verebilir. Bu bakımdan 3 Kasım’da vizyona gireceği açıklanan Lanistar Media yapımı “Atatürk” filmi de iyi değerlendirilmesi gereken bir fırsat sunuyor…