Şaşkınlık iyidir…
20 temmuz 2023 yeni şafak
Sayın Cumhurbaşkanı önce Batı’yı bir salladı… Finlandiya’ydı, İsveç’ti, AB’ydi, NATO’ydu; tozu dumana kattı… Batı basını övgüler düzdü. Bizim muhalif, ödenekli medya bile suspus oldu…
Şimdi de döndük Ortadoğu’ya… Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar… Yatırımlar, ortaklıklar, satışlar, ekonomik ve siyasi konular bir bir ele alınıp tarihi adımlarla zenginleştiriliyor…
Bizim omurilikten muhalif, müzmin müştekiler, Ortadoğu operasyonunu da anlamakta zorluk çekiyorlar. Gazlarını bir lokma almak için 13 Temmuz’da yayınlanan yazımıza göz atmalarını salık veririz.
Aslı 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de iki dönem Başbakanlık yapan, III. Viscount Palmerston ünvanlı Henry John Temple’a ait, Sir. W. Churchill tarafından da sıklıkla kullanılan o ünlü sözü bir kez daha anmakta yarar var:
“Bizim kadim müttefiklerimiz ve ebedî düşmanlarımız yoktur. Bizim kadim ve ebedî çıkarlarımız vardır. İşte biz, o çıkarların peşinden gitmeliyiz.”
Bugün Türkiye için Cumhurbaşkanı tarafından yürütülen siyaset de budur…
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Ortadoğu’daki tüm karışık işlerde kullandığı adam olarak bilinen Muhammed Dahlan’ın Gezi olaylarını tahrik ve desteklemesi; Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası dosyaları bizden alabilmesi; Katar’ın Sakarya’daki Tank Paleti Fabrikası’nın işletmesine ortak olması gibi konuları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kan davası’na döndürmesini arzulayan ödenekli CHP medyası, bir kez daha hüsrana uğradı.
Cumhurbaşkanı, hazırlık için önden bakanları ve üst düzey bürokratlarını bu ülkelere gönderdi. Sonuç; milyarlarca dolarlık iş birlikleri ve satışlar…
Bu, dünden bugüne başarılmadı; basit bir ‘taktik’ hareketle hiç olmadı. AK Parti’nin bir süredir hatırlattığı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçimler sonrasında düzenlenen törende yabancı ülke liderleri önünde bir kez daha tekrarladığı, ülkemizin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” omurgası üzerinde dimdik duran karakteri etrafında şekillenmiş uzun vadeli bir stratejinin ürünü olarak ortaya çıktı.
İngiliz tarihçi Toybee “Türk, Türkün ne olacağı konusunda Batı'nın kendi zihninde yarattığı görüntüye bir türlü uymayarak Batılıyı hep şaşırtmıştır” demiştir. Bu gidişle yalnızca Batı’yı değil, dünyanın geri kalanını ve en çok da içimizdeki ecnebileri şaşırtmaya devam edeceğiz. Çok üzülmesinler; şaşkınlık iyidir, değişimi körükler…
Günün sözü
“Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır.”
F. D. Roosevelt
Gözümüze takılanlar…
Sayın Cumhurbaşkanı önce Batı’yı bir salladı… Finlandiya’ydı, İsveç’ti, AB’ydi, NATO’ydu; tozu dumana kattı… Batı basını övgüler düzdü. Bizim muhalif, ödenekli medya bile suspus oldu…
Şimdi de döndük Ortadoğu’ya… Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar… Yatırımlar, ortaklıklar, satışlar, ekonomik ve siyasi konular bir bir ele alınıp tarihi adımlarla zenginleştiriliyor…
Bizim omurilikten muhalif, müzmin müştekiler, Ortadoğu operasyonunu da anlamakta zorluk çekiyorlar. Gazlarını bir lokma almak için 13 Temmuz’da yayınlanan yazımıza göz atmalarını salık veririz.
Aslı 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de iki dönem Başbakanlık yapan, III. Viscount Palmerston ünvanlı Henry John Temple’a ait, Sir. W. Churchill tarafından da sıklıkla kullanılan o ünlü sözü bir kez daha anmakta yarar var:
“Bizim kadim müttefiklerimiz ve ebedî düşmanlarımız yoktur. Bizim kadim ve ebedî çıkarlarımız vardır. İşte biz, o çıkarların peşinden gitmeliyiz.”
Bugün Türkiye için Cumhurbaşkanı tarafından yürütülen siyaset de budur…
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Ortadoğu’daki tüm karışık işlerde kullandığı adam olarak bilinen Muhammed Dahlan’ın Gezi olaylarını tahrik ve desteklemesi; Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası dosyaları bizden alabilmesi; Katar’ın Sakarya’daki Tank Paleti Fabrikası’nın işletmesine ortak olması gibi konuları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kan davası’na döndürmesini arzulayan ödenekli CHP medyası, bir kez daha hüsrana uğradı.
Cumhurbaşkanı, hazırlık için önden bakanları ve üst düzey bürokratlarını bu ülkelere gönderdi. Sonuç; milyarlarca dolarlık iş birlikleri ve satışlar…
Bu, dünden bugüne başarılmadı; basit bir ‘taktik’ hareketle hiç olmadı. AK Parti’nin bir süredir hatırlattığı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçimler sonrasında düzenlenen törende yabancı ülke liderleri önünde bir kez daha tekrarladığı, ülkemizin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” omurgası üzerinde dimdik duran karakteri etrafında şekillenmiş uzun vadeli bir stratejinin ürünü olarak ortaya çıktı.
İngiliz tarihçi Toybee “Türk, Türkün ne olacağı konusunda Batı'nın kendi zihninde yarattığı görüntüye bir türlü uymayarak Batılıyı hep şaşırtmıştır” demiştir. Bu gidişle yalnızca Batı’yı değil, dünyanın geri kalanını ve en çok da içimizdeki ecnebileri şaşırtmaya devam edeceğiz. Çok üzülmesinler; şaşkınlık iyidir, değişimi körükler…
Günün sözü
“Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır.”
F. D. Roosevelt
Gözümüze takılanlar…
- Önceki gün, “Yeni Bir Dünyayı Hayal Edenler” sergisinin açılışı için Nişantaşı Taş Konak’taki Kalyon Kültür’deydik. Kent imgesi, çevre kirliliği, teknolojik gelişme ve doğal kaynakların tüketimi gibi konuların ele alındığı sergide, açılış konuşmasını, Kalyon Holding Sosyal ve Kültürel İşler Komitesi Başkanı ve “Sıfır Atık” fikriyatını kendisine düstur edinen Reyhan Kalyoncu Hanım yaptı. Kalyon Kültür’ün, Kalyon Vakfı’nın şehre vefa misyonuyla hayata geçirdiği bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu belirten Reyhan Hanım, “Biliyoruz ki sanat insanlar arasında köprüler kurar, toplumları dönüştürme gücüne sahiptir. Hepimiz bu gezegenin bir parçasıyız, onu korumak ve gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakmak öncelikli sorumluluğumuzdur. Sanat herkesin hakkı idealiyle, topluma dokunabilme vizyonumuzla sanata ve sanatçıya destek vermeye devam edeceğiz” dedi. Kültürümüzde önemli bir yere sahip “Kimseye Etmem Şikâyet” şarkısının yazarı İhsan Raif Hanım’ın yaşadığı Taş Konak’ı hem kültür ve sanat yaşamına hem de İstanbullulara kazandırarak çok değerli bir adım atılmıştı. “Yeni Bir Dünyayı Hayal Edenler” gibi toplumsal yaşama ve dünyamıza katkı sağlayacak sergilerle bu değerli adımların sürdüğüne şahit olmak çok kıymetli…
- “İstanbul’da yüzlerce dar sokak mevcut. Bu sokaklardan ne ambulans geçemiyor ne de bebek arabası geçemiyor.” Bu cümleyi önceki gün önemli bir haber kanalının muhabiri yayında sarf etti… Oysa kurala göre; ‘ne - ne de’ ikilemesi kullanılırken yüklem olumlu olmalıdır. En büyük yanlış, örneğimizde olduğu gibi olumsuz yüklem tercih etmektir. Bir zamanlar en güzel, en doğru Türkçeyi TV spikerlerinden duyardık. O günler geride kalmamalı… İletişimin ‘olmazsa olmaz’ ilk kuralı dilin doğru kullanılmasıdır. Bu işin peşini ne biz bırakmalıyız ne de gençler…
- Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü’nün kurucusu Prof. Dr. İsmail Tufan, ‘yaşlılık bilimi’ üzerine yaptığı çalışmalarla yalnızca bilim camiasında değil, kamuoyunda da tanınan bir akademisyen. 2016 yılında eğitime başlayan, 60 yaş ve üzerindeki öğrencilere yönelik “Tazelenme Üniversitesi” de bu çalışmalarından biri… Akdeniz, Nişantaşı, Alanya Hamdullah Emin Paşa, Ege ve Muğla Sıtkı Koçman üniversitelerinin ev sahipliği yaptığı Tazelenme Üniversitesi’nde genç kuşaklar ile 60+ öğrencilerin aynı ortamda buluşmasıyla bilgi ve tecrübelerin paylaşılabilmesine de olanak sağlanıyormuş. İsmail Hoca, buradaki tecrübelerini, teorik arka planı ve uygulamayı aktardığı “Türkiye’de Yaşlı Eğitimi” kitabını birkaç ay önce yayınlamış. İnsana bir kaynak değil, ‘kıymet’ olarak yaklaşan İsmail Tufan’ı, emeği geçenleri ve Tazelenme Üniversitesi’nin olgun öğrencilerini kutluyoruz.