Sayın Cumhurbaşkanı konuşmalı
17 AĞUSTOS 2007
Günlerdir siyaset toto’su oynandı. “Cumhurbaşkanı listeye itiraz edecek mi, etmeyecek mi?” Sayın Cumhurbaşkanı’nın listeye hiç bakmadan, “Almayayım, kalsın! Kendi işinizi kendiniz görün beni karıştırmayın” diyeceğini kimse akıl edemedi...
Sonrasında bütün âlim arkadaşlar TV’lere doluştu ve yorum yapmaya başladılar...
Biz de yapalım, tabii ki iş ve iletişim yönetimi açısından. Sayın Cumhurbaşkanı bu kez kriz üretemedi. Kısmi kriz zaten vardı. Ancak Türkiye dışından tetiklenmişti...
Bireysel ve makamının iletişimi açısından Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp mutlaka konuşmalı, açıklama ve yorumu sadece Başbakan’a bırakmamalıydı...
Sayın Ahmet Necdet Sezer, Allah uzun ömür versin, herhalde daha uzun süre aramızda olacak. Kenan Paşa gibi... Ve sık sık halk arasına çıkacak. Kenan Paşa gibi... O günleri düşünüp bu günlerde iletişimin doğru yönetmeli. Ve mutlaka Başbakan’ın listesine niçin bakmadığını açık yüreklilikle açıklamalı...
Arçelik’ten sınav sorusu
Geçenlerde NTV Radyo’da çarpıcı bir programa denk geldim. Aklımda kalan birkaç şey var. Çamaşır makinalarında deterjan kullanımının en aza indirilmesi gerektiği; tuvalet temizliğinde kullanılan koku ve bakteri gidericilerin o renkli sıvıların doğaya verdiği zarar. Ayrıca, gündemin en önemli maddesi küresel ısınma ve yarattığı etkiler.
NTV konuya duyarlı bir yaklaşım göstermiş ve yayın akışına iki program koymuş. Her hafta Cumartesi yayınlanan ve çevre gönüllüsü, çevre sorunlarına karşı duyarlı kişilerin katıldığı ve öykülerini anlattıkları “Dünya Yok Olmadan” programı ve hafta içi her gün yayınlanan “Küresel Gerçekler” programı.
Benim dinlediğim günlük yayınlanan Küresel Gerçekler programı imiş. Her iki programın sponsoru da Arçelik. Beyaz eşyada sektör lideri bir firmanın sponsor olduğu programa nasıl olur da çamaşır makinalarının daha az kullanılması ve deterjan kullanımının minimuma indirilmesi anonsu yapılabilir, diye şaşırmamak elde değil doğrusu. Cesaret gerektiren bir iş... OMO’nun “Kirlenmek Güzeldir” kampanyası gibi. O da ters köşe bir strateji idi...
Yaratılan algı net: Arçelik kendine güveniyor, ürünlerine de... Ürünlerinin doğaya verebileceği zararları, dolayısıyla küresel tehdidi en az düzeye indirmek için kolları sıvamış ve tüketicisi nezdinde çevreye olan duyarlılığı gösterecek bir çalışmaya imza atmış.
Web sitesinden haberlerine, bültenlerine, yaptığı diğer çalışmalara ve ürettiği doğa dostu ürünlere bakınca Arçelik’in sadece bu programa sponsor olmakla kalmayıp çevre konusunda yaptığı diğer çalışmaları da görebiliyorsunuz.
Alan belirlenmiş, proje ve planlar tamam, uygulama sürüyor, geriye iki şey kalıyor. Birincisi bu işin sürekli olmasını sağlamak, ikincisi ise hem tüketicisine hem de sosyal paydaşlarına yaptığı bu işle ilgili düzenli bilgi vermek, etkiyi ölçmek ve iletişimini yapmak.
İş ve iletişim yönetimi açısından, örnek alınacak bir çalışma. Bahçeşehir’deki dördüncü sınıf öğrencileri şimdiden hazırlanabilirler. Gelecek yarı yıl, sınav sorularından biri bu olay olacak...
Nerede o ‘çıtırbom’ rakipler?
Şu Fener ve BJK rakipleri belli olduğunda bazı gazetelerin attıkları başlıkları bir hatırlasanıza: Çantada keklik, Lokum gibi rakipler, Daha iyisi can sağlığı...
Hele bir tanesi vardı ki, yerlere yatarsınız: Rakipler ‘çıtırbom’!.. Ne demekse.?
Bilmem kaç kez Avrupa’da şampiyon olmuş, ülkesinde en sık liderlik koltuğuna oturmuş Anderlecht, ‘çıtırbom’muş. Neymiş? Son yıllarda pek güçlü değilmiş. Kim güçlüymüş peki? Taraftarının nasıl tezahürat yapacağı bile mizah konusu olan İstanbul Büyük Şehir Belediye Spor’dan iki tane yemiş olan Fener!..
Peki, sonra? BJK Zürih’le berabere; Fener de Anderlecht’e zar zor, ite kaka 1-0...
Manşetlere bir de maçların ertesi günü baktınız mı? Evlere şenlik...
Bir düşük kırıklığı, bir tereddüttür gidiyor... Ne onu yap, ne de bunu...
Türkiye’de iki tür yazar takımından hesap sorulmaz nedense.
Bir: Yanlış tahmin yapan ekonomi yazarlarından,
İki: Takımların güçlerini doğru okuyamayan futbol yazarlarından...
Bu arada iktidara gelecekmiş gibi hava yaratıp, bilimsel araştırmaları reddeden ve tüm öngörülerde çakılan siyasi otoritelere de haksızlık etmeyelim. Onlardan da kimse hesap sormaz. Salla gitsin. Nasılsa, “Sen ne demiştin, kardeşim?” diyen yok...
Sonrasında bütün âlim arkadaşlar TV’lere doluştu ve yorum yapmaya başladılar...
Biz de yapalım, tabii ki iş ve iletişim yönetimi açısından. Sayın Cumhurbaşkanı bu kez kriz üretemedi. Kısmi kriz zaten vardı. Ancak Türkiye dışından tetiklenmişti...
Bireysel ve makamının iletişimi açısından Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp mutlaka konuşmalı, açıklama ve yorumu sadece Başbakan’a bırakmamalıydı...
Sayın Ahmet Necdet Sezer, Allah uzun ömür versin, herhalde daha uzun süre aramızda olacak. Kenan Paşa gibi... Ve sık sık halk arasına çıkacak. Kenan Paşa gibi... O günleri düşünüp bu günlerde iletişimin doğru yönetmeli. Ve mutlaka Başbakan’ın listesine niçin bakmadığını açık yüreklilikle açıklamalı...
Arçelik’ten sınav sorusu
Geçenlerde NTV Radyo’da çarpıcı bir programa denk geldim. Aklımda kalan birkaç şey var. Çamaşır makinalarında deterjan kullanımının en aza indirilmesi gerektiği; tuvalet temizliğinde kullanılan koku ve bakteri gidericilerin o renkli sıvıların doğaya verdiği zarar. Ayrıca, gündemin en önemli maddesi küresel ısınma ve yarattığı etkiler.
NTV konuya duyarlı bir yaklaşım göstermiş ve yayın akışına iki program koymuş. Her hafta Cumartesi yayınlanan ve çevre gönüllüsü, çevre sorunlarına karşı duyarlı kişilerin katıldığı ve öykülerini anlattıkları “Dünya Yok Olmadan” programı ve hafta içi her gün yayınlanan “Küresel Gerçekler” programı.
Benim dinlediğim günlük yayınlanan Küresel Gerçekler programı imiş. Her iki programın sponsoru da Arçelik. Beyaz eşyada sektör lideri bir firmanın sponsor olduğu programa nasıl olur da çamaşır makinalarının daha az kullanılması ve deterjan kullanımının minimuma indirilmesi anonsu yapılabilir, diye şaşırmamak elde değil doğrusu. Cesaret gerektiren bir iş... OMO’nun “Kirlenmek Güzeldir” kampanyası gibi. O da ters köşe bir strateji idi...
Yaratılan algı net: Arçelik kendine güveniyor, ürünlerine de... Ürünlerinin doğaya verebileceği zararları, dolayısıyla küresel tehdidi en az düzeye indirmek için kolları sıvamış ve tüketicisi nezdinde çevreye olan duyarlılığı gösterecek bir çalışmaya imza atmış.
Web sitesinden haberlerine, bültenlerine, yaptığı diğer çalışmalara ve ürettiği doğa dostu ürünlere bakınca Arçelik’in sadece bu programa sponsor olmakla kalmayıp çevre konusunda yaptığı diğer çalışmaları da görebiliyorsunuz.
Alan belirlenmiş, proje ve planlar tamam, uygulama sürüyor, geriye iki şey kalıyor. Birincisi bu işin sürekli olmasını sağlamak, ikincisi ise hem tüketicisine hem de sosyal paydaşlarına yaptığı bu işle ilgili düzenli bilgi vermek, etkiyi ölçmek ve iletişimini yapmak.
İş ve iletişim yönetimi açısından, örnek alınacak bir çalışma. Bahçeşehir’deki dördüncü sınıf öğrencileri şimdiden hazırlanabilirler. Gelecek yarı yıl, sınav sorularından biri bu olay olacak...
Nerede o ‘çıtırbom’ rakipler?
Şu Fener ve BJK rakipleri belli olduğunda bazı gazetelerin attıkları başlıkları bir hatırlasanıza: Çantada keklik, Lokum gibi rakipler, Daha iyisi can sağlığı...
Hele bir tanesi vardı ki, yerlere yatarsınız: Rakipler ‘çıtırbom’!.. Ne demekse.?
Bilmem kaç kez Avrupa’da şampiyon olmuş, ülkesinde en sık liderlik koltuğuna oturmuş Anderlecht, ‘çıtırbom’muş. Neymiş? Son yıllarda pek güçlü değilmiş. Kim güçlüymüş peki? Taraftarının nasıl tezahürat yapacağı bile mizah konusu olan İstanbul Büyük Şehir Belediye Spor’dan iki tane yemiş olan Fener!..
Peki, sonra? BJK Zürih’le berabere; Fener de Anderlecht’e zar zor, ite kaka 1-0...
Manşetlere bir de maçların ertesi günü baktınız mı? Evlere şenlik...
Bir düşük kırıklığı, bir tereddüttür gidiyor... Ne onu yap, ne de bunu...
Türkiye’de iki tür yazar takımından hesap sorulmaz nedense.
Bir: Yanlış tahmin yapan ekonomi yazarlarından,
İki: Takımların güçlerini doğru okuyamayan futbol yazarlarından...
Bu arada iktidara gelecekmiş gibi hava yaratıp, bilimsel araştırmaları reddeden ve tüm öngörülerde çakılan siyasi otoritelere de haksızlık etmeyelim. Onlardan da kimse hesap sormaz. Salla gitsin. Nasılsa, “Sen ne demiştin, kardeşim?” diyen yok...